Sevgi Mart Göcen Hakkında

E-posta Adresi:

1981 yılında Konya'da, görme engelli olarak doğan yazar; ilkokul dâhil hiç körler okuluna gitmedi. 2003 yılında Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni hem mezun olduğu yıl hem de o döneme kadarki en yüksek ortalamayla, birinci olarak tamamladı. Aynı üniversitenin Sosyal Bilimler Enstitüsü'nde yüksek lisans yaptı. Halen Anadolu Üniversitesi Açık Öğretim Fakültesi Sosyal Hizmet Ön Lisans Programı öğrencisidir. Engelsiz Erişim Derneği, Eğitimde Görme Engelliler Derneği ve Altınokta Körler Derneği Denizli Şubesi’nde aktivizm çalışmalarına devam etmektedir. En büyük hedefi, Hak Temelli Yaklaşım ilkesini tüm beyinlere kazımaktır. Hayatının en büyük kazanımlarının Çağan’ın annesi olmak ve dergimizde yazmak olduğuna inanıyor. Anneliğin her noktasının erişilebilirliğini oğluyla birlikte çözmeye çalışıyor

 

Yazara,

sevgi.mart@gmail.com

e-posta adresinden ulaşabilirsiniz.

 

 

Dergimize Geçmiş Yıllarda Katkıda Bulunanlar

Sevgi Mart Göcen Tarafından Yazılan Yazılar


Merhaba sevgili dostlar, bu ay sizlere harika bir grup tanıtacağım. Çocuk, yetişkin herkesin zevkle dinlediği, her parçalarında ayrı bir mesaj veren ve müzikalitesi de çok güzel olan Şubadap Çocuk röportajı aşağıda, zevkli okumalar.

 

Sevgi: Öncelikle teklifimizi kabul ederek bizimle röportaj yaptığınız için çok teşekkür ederim. Şubadap Çocuk nasıl ortaya çıktı?

 


Evet, artık şaşırmak istiyorum. Mesela bir sabah yola çıktığımda kimse beni kolumdan tutup sürüklemesin; “Çayına şeker, yemeğine baharat alır mı?” diye yanımdakine sormasın; “Ay! Çocuk mu yaptınız?” diye şaşırıp şoka girmesin; kısacası benim birey olduğumu anlasın. Yani eşit bir dünyada, insanca yaşamak istiyorum. Biliyor musunuz? Böyle bir dünya şaşırtacak beni.


Merhaba dostlar, bu ay tam 100’üncü sayıdan selamlıyoruz sizleri. Altı yıldır ben de dilim döndüğünce bir şeyler yazıp çizmişim buralarda. İyi ki dergimiz var, iyi ki buralarda kalemim özgür ve iyi ki sizler varsınız her ay bizi heyecanla bekleyip yüreklendiren. Sizlerle birlikte daha nice 100 sayılarda, çok daha eşit, erişilebilir, özgür ve aydınlık günleri konuşmak dileğiyle azıcık güzel, azıcık önyargılı bir şeylerden bahsedeceğim.

 


Merhaba dostlar. Biliyorsunuz, bu sayı Dergimizin doğum gününe rastlıyor ve bizler bu sayıyla birlikte 8 yaşımızı bitiriyoruz. Çocukluktan çıkıp ergenliğe doğru ilerlerken, daha nice 80 yıllara diyor sevgili bebeğimize ve çok daha eşit, erişilebilir ve eşitlikçi günlerde yazılar paylaşmayı umuyoruz. Ben bu ay dergidaşlarımla röportaj yapmak istedim. Sevgili dergidaşlarımın hepsini aynı gün bir araya getirmek hayat koşuşturmasında mümkün olmadığı için üç ayrı günde yapabildim röportajları ve bu nedenle de üç ayrı bölüm halinde oluştu bu yazı.Devamını Oku...


Merhaba dostlar. Bu ay biraz mesleki dertlerimizden bahsetmek istedim sizlere. Öyle para kazanmak, adliyelerin durumu vesaire değil, onlar tüm meslektaşlarımın hatta Türkiye’de yaşayan tüm insanların ortak dertleri.

 


Birinci Perde

Sahne: Bir yatak, bir cep telefonu. Facebook profilinde "Ne düşünüyorsun?" bölümü

Gün: 3 Aralık

Oyuncu: Uyanalı 10-15 dakika olmuş, uyanır uyanmaz Facebook’u açmış ve çılgın bir duyar kasmaya maruz kalmış, bu arada kendi duyargaları uyarılmış bir kadın ya da erkek


Bir kafede arkadaşınızla oturuyorsunuz, “Çayına şeker alır mı? Kahvesini bırakıyorum.” Bir konferans salonu, otobüs ya da durakta; “Buraya oturtabilirsiniz.” Bir restoranda, “Çatal-bıçağını size mi vereyim? Kendisi yiyebilir mi?” Yolda, iş yerinde, güzel bir arkadaş muhabbetinin tam ortasında arkanızdan gelip gözlerinizi elleriyle kapatarak; “Ben kimim?


Merhaba dostlar, uzun bir aradan sonra sizlerle yeniden birlikte olmanın heyecanını yaşıyorum. Biliyorsunuz, Şubat sayısında kısa bir “Hoşça kalın” demiştim sizlere. Mart ayında ise küçük prensim geldi dünyama… Onunla yaşadığım birçok deneyim ayrı ayrı yazıların konusu olacak. Ancak, ben bugün sizlere prensimin bana gelme sürecinde yaşadıklarımı anlatmak istiyorum.


Merhaba dostlar, uzun bir aradan sonra sizlerle yeniden birlikte olmanın heyecanını yaşıyorum. Biliyorsunuz, Şubat sayısında kısa bir “Hoşça kalın” demiştim sizlere. Mart ayında ise küçük prensim geldi dünyama… Onunla yaşadığım birçok deneyim ayrı ayrı yazıların konusu olacak. Ancak, ben bugün sizlere prensimin bana gelme sürecinde yaşadıklarımı anlatmak istiyorum.


Merhaba dostlar, “Önce anne oluşunu anlattın, şimdi çocuğunla yaşadıkların… Köşende başka bir şey okuyamayacak mıyız artık?” diyebilirsiniz ama yeni deneyimlerimi anlatmadan duramıyorum. Eh ne yapalım, burası benim sizlerle dertleşme köşem.


Merhaba dostlar, uzun bir aradan sonra sizlerle yeniden birlikte olmanın heyecanını yaşıyorum. Biliyorsunuz, Şubat sayısında kısa bir “Hoşça kalın” demiştim sizlere. Mart ayında ise küçük prensim geldi dünyama… Onunla yaşadığım birçok deneyim ayrı ayrı yazıların konusu olacak. Ancak, ben bugün sizlere prensimin bana gelme sürecinde yaşadıklarımı anlatmak istiyorum.


Merhaba dostlar, uzun bir aradan sonra sizlerle yeniden birlikte olmanın heyecanını yaşıyorum. Biliyorsunuz, Şubat sayısında kısa bir “Hoşça kalın” demiştim sizlere. Mart ayında ise küçük prensim geldi dünyama… Onunla yaşadığım birçok deneyim ayrı ayrı yazıların konusu olacak. Ancak, ben bugün sizlere prensimin bana gelme sürecinde yaşadıklarımı anlatmak istiyorum.


Merhaba sevgili dostlar, bu ay çok karmaşık duygularla selamlıyorum sizleri. Benim, naçizane yazarlıkta Altıncı yılım olmak üzere ama Dergimiz Yedi yaşını tamamlıyor; sevinç, coşku, heyecan, mutluluk, umut içimde el ele tutuşmuş; hayallerin çaldığı müzikle çılgınca dans ediyor.


evet arkadaşlar, geçtiğimiz günlerde birçok sivil toplum örgütünün mücadelesine rağmen Türkiye Büyük Millet Meclisi’nden geçerek ve Cumhurbaşkanı’nca onaylanarak yürürlüğe giren yasa ile sivil toplum tatil edilmiştir.


Merhaba sevgili dostlar. Şimdi başlığa bakıp; “Bu da nereden çıktı. Biz tek başına ayrımcılıkla baş etmeye çalışıyorduk; çarpı ikisi de ne oluyor?” diyenler olacaktır. Ayrımcılığı, toplumun bir yarısı için ikiyle çarpıyoruz, kadınlar…

            İster yeti farklılığınız bulunsun ister başka bir dine, siyasi inanca, ırka ya da kültüre ait olun kadınsanız çoğunluğu oluşturan toplum gözünde iki kez ayrımcılığa uğramaya mahkûmsunuz.


Merhaba sevgili dostlar. Şimdi başlığa bakıp; “Bu da nereden çıktı. Biz tek başına ayrımcılıkla baş etmeye çalışıyorduk; çarpı ikisi de ne oluyor?” diyenler olacaktır. Ayrımcılığı, toplumun bir yarısı için ikiyle çarpıyoruz, kadınlar…

            İster yeti farklılığınız bulunsun ister başka bir dine, siyasi inanca, ırka ya da kültüre ait olun kadınsanız çoğunluğu oluşturan toplum gözünde iki kez ayrımcılığa uğramaya mahkûmsunuz.