3. sayı, Mayıs 2014
Yüksek lisans programımın son döneminde, sertifika sınavıma başvurumu altı ay önceden yapmak pek de Türkiye’deki gibi öyle alışılagelmiş bir durum değildi benim için. Herkesin, “çok zor aman Allah’ım”, dediği sınava başvuru bile yapmak istemiyordum. İşte öyle birkaç hafta kala sınava başvurumu yapmak için web sitesini açtım. Başvuru formumu indirdim ve doldurmaya başladım. Bir de ne göreyim? Başvuru formu erişilebilir değil. “Tamam, Zeynep, hangi biri erişilebilirdi ki bu başvuru formlarının zaten? Pek de vakit kalmadı. Haydi, bir arkadaşını ara ve formu doldur gitsin”.” dedim.
Bu erişilebilir olmayan başvuru formundan sonra, bir de sınav için göndermem gereken belgelerle birlikte sınavda istediğim özel uyarlamaları soran bir belge daha doldurmam gerekiyordu. “Specific accommodation” denen yani Türkçe’ye “özel uyarlamalar” olarak çevirebileceğimiz bu formu doldururken, ekran okuyucu yani Jaws seçeneğini görünce şaşırıp kaldım. “Acaba bunu işaretlemeli miyim?”, sorusunun cevabını uzun uzun düşündükten sonra, ne olur olmaz diyerek okuyucu seçeneğini de işaretleyerek formumu gönderdim.
Sınav başvurumun üzerinden uzunca bir süre geçtikten sonra, istediğim sınav uyarlamalarının onaylandığını yazan bir mektup aldım. Tabii kafamda zaman içinde oluşan sorulara cevaplarımı ancak sınavda bulacaktım. Ben TOEFL ve GRE başvurusu yapmış bir kişi olarak, ilk defa bir sınavın ekran okuyucu seçeneğiyle de önerildiğini gördükten sonra, ne olursa olsun bunu denemeliydim. Fakat nasıl olacaktı? Sınav formu bile erişilebilir olmayan bir kurum gerçekten de ekran okuyucu ile erişilebilir bir sınav sunabilecek miydi? Ne kadar kötü olabilirdi ki? Hem zaten okuyucum da olmayacak mıydı?
Sınav günü, sınavı alacağım merkeze erkenden vardım. Bana okuyuculuk yapacak kadınla, stresimi atmaya çalışarak genel bir kaç soru eşliğinde konuşmaya çalıştım. Sınav zamanı geldi. Üstümü başımı ayrıntılı aradıktan sonra, beni sınavı alacağım ayrı bir odaya yönlendirdiler. Oradaki görevliye bir sorun olursa ne yapabileceğimi sordum. Kendisinin bir bilgisi olmadığını, bunun çok yeni bir uygulama olduğunu ve gerekli denetimlerin sınavdan önce yapıldığını söyledi. Bana sınava başlamadan önce on iki dakikalık sesli talimatların olduğu bir kayıt dinleyeceğimi ve bunu dinledikten sonra bütün sorularımın cevabını orada bulabileceğimi söyledi.
Başlama butonuna bastıktan sonra kaydı dinlemeye başladım. Burada soruları nasıl cevaplayabileceğim, kalan zamanımı nasıl öğrenebileceğim, bir soruyu nasıl işaretleyip sonradan geri o soruya dönebileceğime ilişkin her türlü tuş kombinasyonu anlatılıyordu.
Kaydı dikkatlice dinledikten sonra, sınava başla butonuna bastım ve soruları okumaya başladım. Her soru yalnızca bir ekranda geliyordu. Sorunun soru kısmı tırnak işaretleri arasında yazılmıştı. Her şık checkbox olarak konulmuştu. Yani ben bir şıkkı seçtiğimde onu check ediyordum. Eğer emin değilsem soruyu işaretle butonuna basarak bir sonraki soruya ileri düğmesiyle devam ediyordum. Dediğim gibi her ileri düğmesiyle bir soru ilerleyebiliyordum ve ekranda yalnızca tek bir soru görünüyordu. Yani geri düğmesiyle eğer bir kaç soru geriye dönmek istersem, sırayla geri düğmesine basarak bir ya da bir kaç sıra önceki soruya dönebiliyordum. Gözden geçir diye başka bir düğme vardı ve buna bastığımda bana işaretli, cevaplı ve cevapsız olan sorularımı gösteriyordu. İstersem sadece işaretli, cevaplı ve cevapsız soruları ayrı ayrı listeleme seçeneği vardı. Yani öyle her soruyu sırayla gözden geçirmek yerine, sadece işaretlediğim ve geri dönmek istediğim soruları listeleyebiliyordum. Tüm soruları alt alta listeleyip bütün sınavımı gözden geçirme olanağım da vardı. Insert artı T tuş kombinasyonuna bastığımda bana kaç dakikam kaldığını, kaçıncı soruda olduğumu ve toplamda kaç soru olduğunu söylüyordu. Yani örneklemek gerekirse: kalan süren 2 saat ve 12 dakika şu an 45. sorudasın ve toplamda 87 soru var diyordu.
Kullanabileceğim Jaws tuş kombinasyonlarının hangileri olduğunu açıklayan belgeyi, okuyucu olarak gelen kadına da vermişlerdi. Tek dezavantaj bunların benim önümde olmayışı, yani bir şekilde bir tuş kombinasyonunu unuttuğumda bu bilgiye ulaşabileceğim belgenin kabartma olarak ya da Word belgesi şeklinde bana sunulmamış olmasıydı. Fakat bununda kolayı vardı. Gelecek sınavda bu listeyi kabartma basmalarını istersem, pekâlâ da koyuverirlerdi önüme.
Peki, ben ne hissettim? Bir soruyu istediğim kadar tekrar tekrar, uf sesi duymadan okumak, istediğim kadar ileri geri gidip emin olarak cevaplarımı işaretlemek, emin olmadığım soruları işaretleyip sonra o sorulara geri dönebilmek, zamanı her istediğimde okuyucunun yavaş ve biraz da dikkati dağılmış sesi yerine, iki saniye içinde duyabilmek! İşte buydu özgürlük! Öylesine özgür öylesine başkalaştırılmadan sınav alabilmek! Zamanını kendin yönetebilmek, neredeyse öleceğini düşündüğün ve orada neden bulunduğunu bilmeyen yaşlı, bilgisiz ve sınavını berbat etmekten başka işe yaramayan okuyucu yerine, kendi kendine sınavını idare etmek! Sınavım pek iyi geçmedi; ama o kadar eğlendim ki, bu sınavı bir daha almak zorunda kalırsam içim rahat rahat sınava gideceğim, sandalyeme oturacağım ve sorularımı çözeceğim.
Peki, ÖSYM’nin güvenlik bahanesini bu adamlar nasıl çözmüşler? Ben sınav başvurumu yaparken bana özel olarak ayrılan odaya neler almak istediğimi soran bir soru vardı. Yani orada ne getirmek istersen başvuru sırasında söylemek zorundasın. Diyelim ki, şeker hastasısın ve sınav esnasında bir şeyler atıştırman ya da ilacını alman gerekiyor. Bunları bir bir sınav uyarlamaları istek formuna yazıyorsun. Tabii tıbbi durumunu bildiren rapor ya da doktorundan aldığın belgeyi forma ekliyorsun. Yani, ben bunu istiyorum bana ver, demek olmuyor. Her fiziksel, zihinsel ya da ruhsal durumun için gereken uyarlama talebini belge göstererek desteklemek zorundasın. Sınav boyunca bir saatlik lavaboya gitme ya da fazladan ara alma hakkın oluyor. Eğer sınav odanı tuvalete gitmek ya da su içmek için bile terk edersen, bir kâğıt imzalıyorsun ve süreni oradaki görevli takip ediyor. Yani ayrıldığın ve geri döndüğün vakitleri oraya not ediyor ve sen de imzalıyorsun. Tabii her giriş çıkışında her tarafını güzelce arıyorlar. Bu ayrı oda camlı bir oda ve dışardan insanlar içeriyi rahatlıkla görebiliyorlar. Bilgisayarların ekranını her hangi bir bahaneyle değiştirdiğinde (yani bu sınavdan sınava değişebilir fakat benimkisi böyleydi) diyelim ki, internete girmeye çalıştın, direkt olarak kopya çekmiş olarak sınavın iptal ediliyor. Sınav sonunda yorumlarını yapabileceğin bir anket doldurabiliyorsun ve oraya sınavla ilgili neyi geliştirmelerini istediğini yazabiliyorsun. Adamlar bir de geribildirim istiyorlar ki üstünde çalışabilsinler.
Bu, özgürce ve pekte inanamayarak ekran okuyucumla aldığım ilk sınavımın Türkiye’de herkesin talep ettiğinde alabildiği günleri görmek dileğiyle. Son olarak mücadelenin her şeyi değiştirme gücü olduğunu ve buna inanmasanız bile denemekle bir şey kaybetmeyeceğinizi söylemek istiyorum. Burada bir arkadaşım hukuk sınavını Jaws’la alabilmek için tam bir buçuk yıl süren bir hukuk mücadelesinin ardından davasını kazandı ve şu an Harvard da okuyor. Onun dediği bir cümleyi buraya yazmak istiyorum. “Mücadele etmeyi bırakıp sınavımı tam iki yıl önce alabilirdim, ortalama bir puan elde edebilirdim; fakat asla beni %5’lik dilime sokan puanı bir okuyucuyla alamazdım.” Evet, birileri talep etti, mücadele verdi ve bugün Amerika’da insanlar hukuk ya da mesleki sertifika sınavını ekran okuyucuyla alabiliyorlar.