Herkese merhabalar,
Bugün sizlere düşük maliyetli etiketleme yöntemlerinden bahsedeceğim. Takipçilerimiz bilirler sevgili Adem ağabeyimiz geçen yıl bizlere bir etiketleme cihazından bahsetmişti. Sizleri bilemiyorum ama birçoğumuz gerek öğrencilikten, gerekse önceliklerimizden ya da ekonomik maliyetinden dolayı bu tarz bir cihaz edinemeyebiliriz. İşte tam da burada sizlere düşük maliyetli etiketleme yöntemlerinden bahsetmek istiyorum. Gerek akıllı telefonlardaki uygulamalar gerekse tarama eyleminin hayatımıza girmesinden sonra, ben de herkes gibi biraz kabartma yazıdan uzaklaştım. Her şeyimi bilgisayarda okuyup neyin ne olduğunu öğrenmek istediğimde de KNFB Reader gibi uygulamalar kullanmaya başlamıştım. Ta ki kör bir ev arkadaşım olana ve onun gelen postalardan tutun da baharatlarını, buzluktaki malzemelerini, şaraplarına kadar her şeyi nasıl kabartma olarak etiketlediğini görene kadar. Sonra ben de bu alışkanlığı hayatıma katmak istedim.
İlk yöntem yapışkan bir etiketleyici olan Dymo Tape adlı bir ürünün kullanılmasını içeriyor. Bu bir cm kalınlığında yaklaşık 3.6 metre uzunluğunda bir şeffaf bant olarak düşünülebilir. İster tabletinizle, ister daktilonuzla olsun üstüne kabartma yazı yazmanız mümkün. Şeffaf olmasının nedeni etiketlediğiniz maddenin hiçbir kısmını kaplamaması için. Yani evinizi gören birileriyle paylaşıyorsanız ya da bazen arkadaşlarınız geldiğinde birlikte yemek pişirmek gibi hobileriniz varsa, herkes hangi baharatın ne olduğuna eşit erişim sağlayabilir. Ya da bir konservenin üstündeki yazıyı kapatmadan etiketlediğiniz için gören arkadaşınız veya aile ferdiniz hiç bir sorun yaşamadan aynı ürüne erişebilir. Neyse ben işe baharatlarımla başladım. Bu bandı tabletime yerleştirdim ve etiketlemek istediğim şeyi kabartma olarak yazdım. Sonra tabletten çıkartıp kabartma yazılı kısmı kestim ve bandın arkasındaki yani kabartma yazılı değil de boş olan kısmı kaldırıp bu arkası yapışkanlı kısmı baharat şişelerime yapıştırdım. Şimdi her yemek pişirdiğimde baharat koklamakla vakit kaybetmekmiş hapşırmakmış gibi sorunlarım yok. “Dymo Tape” başka birçok alanda kullanılabilir. Gelen postalar malumunuz önemli şeyler içerebiliyor. Bunların zarf kısmına kabartma etiketler yapıştırıp ne olduklarını bu yöntemle etiketleyebilirsiniz. İşyerinizdeki dosyaları bu şekilde etiketleyebilir, buzluğunuzdaki malzemelerin ne olduğunu kolayca okuyabilir, soslarınızı hangisi daha acıydı demeden seçebilir ve daha da önemlisi zamanınızı bu şekilde daha da iyi yönetebilirsiniz. Şimdi buraya kadar yazımı okuma sabrını gösteren ve peki biz bunu nereden bulacağız ya da ben kabartma yazı bilmiyorum o halde ben ne yapacağım diyenleri duyuyorum. Evet ben ne Beyit ne de Braille Teknik firmalarının sitelerinde böyle bir malzemeye rastlamadım. Bu ürün Amerika’da birçok görme engelli teknolojileri ve malzemeleri satan web sitelerinde bulunuyor. Ben gelirken birer örnek getirerek bu firmaların etiketleme malzemelerini ürün listelerine katmaları için elimden geleni yapacağım. Bu ürünün maliyeti 7 ile 8 lira arasında değişiyor. Bazen 3 tane bir arada alırsanız daha da ucuza geliyor. Kabartma yazı bilmeyenler daha çoook yöntem var durun hemen vazgeçmek yok.
İkinci bir yöntemde küçük noktacıklar kullanmak. Ben bunları ne yazık ki ta ki Amerika’ya gelinceye kadar görmedim. Türkiye’de birkaç arkadaşım yabancı ülkede yaşayan arkadaşları aracılığıyla edinmişlerdi. Peki, bu noktacıklarla neler mi yapılıyor? Hani o hayatımıza giren ve çıkmayacağını düşündüğümüz dokunmatik ekranlı cihazlar var ya? Çamaşır makinası, mikro dalga fırın vb. İşte bunların çeşitli kısımlarına kullanmanıza olanak verecek şekilde bu arkası yapışkanlı noktacıkları yapıştırarak erişilebilir olmayan bir cihazı kolayca erişilebilir hale getirebilirsiniz. Size kendi hayatımdan birkaç örnek vereceğim. Geçen yıl tek başıma bir eve taşındım ve o şehirde kimseyi tanımıyordum. Taşınmama yardım eden arkadaşımla benim fırını mikrodalgayı, bulaşık makinasını ve çamaşır makinasını etiketledik bu noktacıklarla. Fırın tamamen dokunmatikti. Bunun için fırının açma ve kapama tuşlarının olduğu dokunmatik ekrana bir noktacık açma, bir noktacık da kapama için yerleştirdik. Fırının derecesi her bir parmak dokunuşunda 5 derece artıyordu. Buraya da bir artıran bir de onun altında azaltmak için olan dokunmatik yerlere birer noktacık yerleştirdik. Fırın 150 derecede başlıyordu ve ben sayarak, noktacığa basarak sıcaklığı ayarlıyordum. Bir de zaten her tuşa bastığımda fırın ses çıkarttığı için çok kolay oluyordu. Bu noktacık olmasa nereye dokunacağımı bilmem ya da artırıyor muyum yoksa azaltıyor muyum bunu bilmem çok zor olacaktı. Bulaşık makinam çevirmeli bir tuştan oluşuyordu ve bu yuvarlak büyük düğmenin üstünde olan oku belli bir yere getirdiğinizde belli bir programda yıkama yapabiliyordunuz. Bunun için de çevirmeli tuşta okun olduğu noktaya bir noktacık koyduk. Programlarının her birinin olduğu ve okun denk gelmesi gereken yere birer noktacık koyduk. Bu arkadaşım hangi programın nerede olduğunu bana anlattı. İş artık çevirmeli yuvarlak düğmedeki noktayı yıkama yapmak istediğim programın olduğu noktaya paralel olarak getirmek ve başlat tuşuna basmaya kalıyordu. Mikrodalgalar Amerika’da çok yaygın fakat gelgelelim hepsi neredeyse dokunmatik. Burada da yöntem aynı. Ben rakamlardan bir, üç ve sıfıra birer nokta koyuyorum. Sonra başlat ve durdur noktalarına birer noktacık ve de sil düğmesine bir nokta koydum mu her mikrodalga erişilebilir hale geliyor. Hatta bölümdeki mikrodalgayı bile böyle etiketledim. Noktacıkları nasıl kullanacağınız gerçekten sizin hayal gücünüze ve yaratıcılığınıza kalmış. Benim saç düzleştiricimden tutun da 100 apartman dairesinin olduğu bir yerde yaşamanın şansızlığını gidermek için posta kutumu kolayca bulabilmek adına işaretlediğim posta kutuma kadar uzanıyor kullanım alanım. Bazı kişiler mesela şeker hastası oldukları için klavyedeki F ve J tuşlarına yapıştırıyorlar bunları çünkü hissetmeleri çok güç oluyor sadece klavyeye dokunduklarında. Hatta klavyenizdeki çeşitli tuşlara bu noktacıkları yapıştırıp belli tuşları kolayca bulmanız da mümkün. Hatta bunları dokunmatik tuş pedlerinde de kullanmak mümkün. Çünkü gören kişinin göreceği yazı ya da işaret hala görülebildiği için bu noktacıkları kullanmak sorun olmuyor. Evet, yine benim bildiğime göre Türkiye’de bu noktacıkları satan bir yer yok. Çaresi var ama yukarıda dediğim gibi. Görme engelli teknolojisi satan firmaların bu ürünleri kolayca getirmelerini sağlamak durumundayız. Noktacıklar iki büyüklükte geliyor. İlki daha küçük ikincisi ise biraz daha büyük. Ben büyük olanları daha çok seviyorum çünkü hissetmek daha kolay oluyor. Bu noktacıkların fiyatları $2 gibi bir şey ve yaklaşık 50 ile 100 tane geliyor bir karton üstünde. Kartondan kopartıp istediğiniz yere sağlamca yapışıncaya kadar elinizle bastırıp yapıştırıyorsunuz. Ben daha hiç bir noktacığın düştüğüne rastlamadım ama olursa da çok sorun değil çünkü dediğim gibi 6 liraya yaklaşık 50 ile 100 kadar alabiliyorsunuz.
Üçüncü yöntem işe sizi bir kırtasiyeye göndermekle başlıyor. Yukarıda saydığım ürünler ülkemizde yaygınlaşıncaya kadar, biraz lastik ve çeşitli başka malzemelerle etiketleme işine devam. Kadın arkadaşlar bilirler hani o çok sevdiğiniz şampuan markası saç kremini ve şampuanını aynı şişelere koyar ya? Sonra düşün dur hangisi kremdi hangisi şampuandı. Gerçi elinize şöyle bir döküp saçınızın ucuna sürünce köpürüp köpürmediğine göre ne nedir buluyorsunuz ama kimin vakti bol o kadar? Bu yöntemi otellerde kullanıyorum ben çünkü TapTapsee bile okuyamıyor o otel şişelerini. Neyse konudan sapmakla birlikte bir ipucu vermenin mutluluğunu yaşıyorum. Gece yarısı duşunuz yarıda kalmasın. Resepsiyon görevlisi de olmadığı için yatmaktan başka çarenizin olmadığını düşündüğünüz anda işte şampuanla saç kremini ayırt etmenin kolay yolu. Şampuan her daim daha sıvı bir dokuya sahiptir şişeyi biraz çalkalayın anlayacaksınız şampuan daha fazla ses çıkartacak. Diyelim bu işe yaramadı. Ben dediğim gibi biraz elime döküp saçımın ucuna sürüyorum sonra köpürtmeye çalışıyorum. Eğer çok köpürüyorsa, saç kremi olma olasılığı çok az oluyor. Şampuan her daim daha fazla köpürüyor ve de daha sıvı oluyor.
Peki nerede kalmıştım ben? Bu yöntemde ben genelde o hani paket lastikleri var ya, onları kullanıyorum. Mesela şişeler aynıysa birine lastik geçiriyorum birini boş bırakıyorum. Lastiği hangisine geçireceğiniz tamamen size kalmış. Mesela ben diyet kola içtiğim için oda arkadaşım da normal seviyor. Alışverişe gidince benimkisine bir lastik geçiriveriyorum. Öteki de otomatik olarak oda arkadaşımın olmuş oluyor. Geçenlerde yapışkanlı bandım bittiği için kabartma yazı koyamadım buzluğa gidecek ürünlere. Hemen birkaç lastik attım cebime alışverişe gitmeden önce. Tavuk eti olan ürünlere bir lastik geçirdim inek eti olan ürünlere iki lastik geçirdim. Böylece kendi etiketleme yöntemimle duruma çare bulmuş oldum. Bir de hani bu şarj aletlerimizle birlikte gelen yapışkanlı kısım vardır ya, hani sarınca onu üstüne geçirip kablonun bir arada durmasını sağlar. Bunların kırtasiyelerden alınması mümkün. Ben mesela bunları da bir etiketleme aracı olarak kullanabiliriz diye düşünüyorum. Mesela konservelerinizi böyle bir ürünle etiketlemek mümkün. Mesela fasulyeye lastik geçirip bamyaya bu dediğim yapışkanlı üründen geçirebilirsiniz. Bunlar çok iş diyorsanız kendinize kabartma etiketler hazırlayıp mutfakta bir yere koyabilirsiniz ve alışverişe gittiğinizde hemen orada ürünü etiketleyebilirsiniz. Ben bu saydığım yöntemlerle birlikte TapTapSee gibi uygulamaları de yeri geldiğinde kullanıyorum; Fakat yemek yaparken telefonumu bulup resim çekmek zahmeti yada ellerim unluyken telefonuma dokunmam mümkün olmadığında yukarıdaki yöntemler çok işe yarıyor.
Bütün bu yöntemler aslında kör insanların yaratıcı düşünceleri doğrultusunda gelişti. Ben de aslında, sizlerden şimdi birileri kullansın ya da kullanmasın bu yöntemleri duymanızı ve en az teknoloji ve maliyetle hayatınızı kolaylaştırabileceğiniz yöntemler üretmenizi diliyorum. Görmemenin gerçekten yapmak istediğimiz şeylerin önündeki engel olmadığını bildiğim ve inandığım günden beri her şeyin öyle binlerce liralık üst düzey teknoloji ürünü yerine yaratıcı yöntemlerle de yapılabileceğini kendi hayatıma uygulayarak öğreniyorum. İşte o yüzden her şeyin erişilebilir olacağı güne kadar biz de çeşitli yöntemlerle kaliteli bir hayat sürdürmeye devam edebiliriz.