Dergimizi ve dahi yazılarımı takip edenlerin bileceği gibi geçtiğimiz iki aydır SEBEDER dışındaki kuruluşların yaptıkları betimlemeleri incelemiştim. Eş erişim sağlayan kuruluşların artması elbette iyi. Hem betimlemeli görsel medyaların nicelikçe sayıları artar hem de rekabet ortamı daha iyi işlerin çıkmasına zemin hazırlayabilir. Tabii kaliteyi arttırma kaygısının da olması gerekiyor zemin hazırlayabilmesi için. Yani yapmış olmak için yapmaktan öte, yapılan iş bilinçli yapılmalı. Aynı zamanda ele aldığımız işin kuralları göz önüne alınmalıdır.… Devamını Oku...
Gülcan Altun Hakkında
1977 yılının Nisan ayında, ülkenin en doğu ucunda hayata “Merhaba” dedi. Ancak onu kavramaya çalışması en batı ucunda bir deniz kentinde oldu. Bu kentte tüm eğitim hayatını ve geri kalan yaşamını sürdürdü ve hala sürdürmektedir. Hiç içine sindirmese de Hukuk Fakültesi’ni bitirdi ve yine hiç içine sindirmese de Maliye’de memur olarak çalışmaktadır. 11 yaşındayken uzunca bir süre belirlenemeyen bir sebeple gözlerini kaybetti. Trajikomik bir tesadüf gibi 22 yaşında ise belden aşağı felç geçirdi ve anlaşıldı ki NMO (yaygın duyulan adı: Devic) hastasıdır. Sonrasında felcin izlerini büyük ölçüde atlatmış olsa da hala desteksiz yürümekte zorlanmaktadır. 33 yaşını hasarsız atlattı fakat 44 yaşına vedası hastanenin yoğun bakım ünitesinde oldu. Buraya gülücük resmi koymak istedi ama beceremedi. Engelsiz Erişim Derneği tarafından yayımlanan EEEH Dergi’nin yazar kadrosunda yer almaktan gurur duyduğunu her fırsatta ifade eder. Bundan başka en vazgeçilmezi ise türkülerdir.
Yazara,
e-posta adresinden ulaşabilirsiniz.
Gülcan Altun Tarafından Yazılan Yazılar
Bugüne değin çoğunlukla SEBEDER'in eş erişimini sağladığı yapıtları sesli betimleme açısından değerlendirdim biliyorsunuz. Geçen ay ise Betimleme Fabrikasınca betimlenmiş bir dizinin bir bölümünü mercek altına almıştım. Bu ay da Moroğlu Film tarafından erişilebilir hale getirilen yine bir TRT dizisinin bir bölümünü değerlendireceğim. Dizinin adı Gönül Dağı. Bölümü ise benim bu yazıyı yazmaya karar verdiğim 03.05.2021 tarihi itibariyle yüklenmiş son bölüm olan yirmi dördüncü bölüm.
TRT birkaç yıldan bu yana biliyorsunuz tarihi dizilere yöneldi. Ciddi de bir izleyici kitlesi var. Körler arasında da tercih edilen yapımlar olduğunu, Betimleme Tartışmaları grubundaki taleplerden biliyorum. TRT'nin geçmişte bazı dizileri ama sadece bazılarını betimlettirdiğini biliyordum. Şimdi Engelsiz TRT Youtube kanalına baktığımda pek çok dizi adı gördüm ama detaylı incelemedim. Dilerim, eş erişimin bir hak olduğu bilinciyle bu faaliyet artarak devam eder gelecekte.
Bu ay Hekimoğlu dizisinin Paramparça başlıklı otuz altıncı bölümünden söz edeceğim sizlere. Ancak bu kez amacım sesli betimleme değerlendirmesi yapmak değil. Bu bölümde konu edilen hasta kız ve annesi birer cücedir. Daha doğrusu annesi gerçek cüce, kızı ise büyüme hormonu çalışmadığı için cüce gibi görünen biridir. Beni, bu yazıyı yazmaya itense yeti farklı bir birey olan anne, yani Melek'in duruşudur.
Bu ay sesli betimleme üzerine bir şeyler yazmayı planlarken beni çok mutlu eden birkaç şey yaşadım ve sizlerle paylaşmak istedim. Aslında içimi sevinçle dolduran sebep, yaşamda zaten olması gerekenler. Ancak malumunuz olduğu üzere insanlık dışı o kadar çok yaşanmışlıklara tanık oluyor ya da basın yayın aracılığıyla duyuyoruz ki zaten olması gereken olduğunda olağanüstü bir şeymiş gibi mutlu oluyoruz.
Yine dergi yayım zamanı geldi ve yine ne yazabilirim sancısı çekerken yumurta bilmem nereye dayandı. O muydu bu muydu derken içimi çok acıtan bir şey geldi bir kez daha aklıma. Elimdeki sinir sıkışması nedeniyle artık çok yapamasam da... Uzunca bir süre önce size verdiğim bebek yeleği örneğini anımsadım. O dönem dergideki arkadaşlar örgüye dair hiçbir şey bilmediklerini, temel olarak nasıl yapıldığını anlatmamı istemişlerdi.
Farklılıklarımızla kimsenin reklam, propaganda ve vicdan sömürüsü malzemesi olmayacağız!
Annem, son zamanlarda hayranlığımın arttığı bir aktör olan Timuçin Esen'in bir dizisinin başladığı haberini verdiğinde çok mutlu oldum. Hemen sordum; “Adı ne?” “Hekimoğlu” dedi. “Hangi kanalda?” diye sorgulamama devam ettim. “FOX'ta galiba.” dedi. Çok üzüldüm. “Uff be!” dedim. Çünkü FOX, en yakın örneğini de bildiğimiz "Mucize Doktor" dizisini, o kadar izleyicisi olmasına karşın betimlemiyordu. Sonra, “Kanal D'de miydi yoksa?” diye düşündü annem. “İnşallah.” dedim. Derken, televizyonda dizi fragmanını gördük tesadüfen.… Devamını Oku...
Annem, son zamanlarda hayranlığımın arttığı bir aktör olan Timuçin Esen'in bir dizisinin başladığı haberini verdiğinde çok mutlu oldum. Hemen sordum; “Adı ne?” “Hekimoğlu” dedi. “Hangi kanalda?” diye sorgulamama devam ettim. “FOX'ta galiba.” dedi. Çok üzüldüm. “Uff be!” dedim. Çünkü FOX, en yakın örneğini de bildiğimiz "Mucize Doktor" dizisini, o kadar izleyicisi olmasına karşın betimlemiyordu. Sonra, “Kanal D'de miydi yoksa?” diye düşündü annem. “İnşallah.” dedim. Derken, televizyonda dizi fragmanını gördük tesadüfen.… Devamını Oku...
Birçoğumuzun kaygıyı çok da göz ardı edemeden bir çeşit vurdumduymazlığa getirdiğimiz nispeten hareketli yaz aylarını geride bıraktığımız şu günlerde pandemi gündemimize ne yazık ki iyice sokuluyor. Üstüne eylüle yapıştırılmış hüzün ayı etiketiyle birlikte sonbahar psikolojisine de giriyoruz ister istemez. Tam da bu sebeple geçmişten bugüne uzanan bir güldürü filmiyle eylülün hüznüyle inatlaşmak istedim. Filmimizin adı, Postacı.
Vişne vişne ye ye kişne !
Nispeten rüzgarla serinleyen bir ağustos akşamından merhaba sevgili okuyucu. Bu ay çok bilinen bir duvar yazısı ile selamlıyorum sizleri.
Sebeder Tartışmaları adlı Google grubunda adını GETEM'e eklenenler başlıklı eser paylaşımında görünce dudağımda bir tebessüm oluşturan Mutluluk filmini yazmak istedim bu ay. Hemen GETEM'i açtım. Bilgileri her eserde yaptığım gibi kopyaladım. Filmi indirdim ve uygun ilk anımda izledim. Ancak itiraf ediyorum ki hayal kırıklığına uğradım. Filmin dakikaları ilerledikçe kitaptan hatırladığım sahne ve kahramanları göremedikçe şaşırdım. Sonra kitaptaki her şey filme sığamaz ya diye kendimi avuttum. Sonunda bir de baktım ki kitaptan tamamen farklı bir şekilde sona eriyor… Devamını Oku...
Normalleşmeye başlamamızla birlikte insanların büyük bir çoğunluğu kendisini bu canım yaz günlerinde sokaklara atmışken film izlemeyi kim seçer bilmiyorum. Üstelik evde kalma sürecinde görsel medya seyrine fazlasıyla doyduk galiba. Yine de ben bu ay da bir film değerlendirmesi yapacağım. İnsanın canını hayli sıkan ve belirsizliklerle dolu bir yakın gelecek önümüzdeyken elimden başkası gelmiyor.
Bu ay bir film üzerine yazmaya kesin karar verdikten sonra hangi film olabileceğini tasarlarken Engin Yılmaz'ın öğrencileriyle yaptığı Canlı Betimleme programı duyurusunu işittim. Merakla kulak kabarttım. Konu sinema tarihinin en bol ödüllü filmlerinden biri olan Parazit idi. Programda film karakterleri ile kimi sahnelerdeki mekanlar tasvir ediliyordu. Can kulağı ile dinlerken, karar verilmişti bile.
Ömrüm boyunca Mart ayı, beni ayrı bir bunalıma sokan bir geçiş dönemi olmuştur her zaman. Belki de Nisan’ın hemen öncesinde olduğundandır. Zira "En karanlık an, şafak sökmeden önceki andır" demiş şimdi adını hatırlamadığım bir düşünür. Oysa bu yıl öyle değil ve şükür ki size bunalımımı yansıtmayacağım bu sene. Bundan ötürü de ayrı bir keyiflendim şimdi.
Annem, son zamanlarda hayranlığımın arttığı bir aktör olan Timuçin Esen'in bir dizisinin başladığı haberini verdiğinde çok mutlu oldum. Hemen sordum; “Adı ne?” “Hekimoğlu” dedi. “Hangi kanalda?” diye sorgulamama devam ettim. “FOX'ta galiba.” dedi. Çok üzüldüm. “Uff be!” dedim. Çünkü FOX, en yakın örneğini de bildiğimiz "Mucize Doktor" dizisini, o kadar izleyicisi olmasına karşın betimlemiyordu. Sonra, “Kanal D'de miydi yoksa?” diye düşündü annem. “İnşallah.” dedim. Derken, televizyonda dizi fragmanını gördük tesadüfen.… Devamını Oku...
Annem, son zamanlarda hayranlığımın arttığı bir aktör olan Timuçin Esen'in bir dizisinin başladığı haberini verdiğinde çok mutlu oldum. Hemen sordum; “Adı ne?” “Hekimoğlu” dedi. “Hangi kanalda?” diye sorgulamama devam ettim. “FOX'ta galiba.” dedi. Çok üzüldüm. “Uff be!” dedim. Çünkü FOX, en yakın örneğini de bildiğimiz "Mucize Doktor" dizisini, o kadar izleyicisi olmasına karşın betimlemiyordu. Sonra, “Kanal D'de miydi yoksa?” diye düşündü annem. “İnşallah.” dedim. Derken, televizyonda dizi fragmanını gördük tesadüfen.… Devamını Oku...
Körlüğümü yüksek sesle kendime söylemeye başladığım yıllarda ve çevremde bu konuda bana yol gösterebilecek kimsecikler yokken, medyadan gördüğüm bir isimdi Metin Şentürk. O zamanlar toplumun körlüğe bakış açısını değiştirdiği için, hatta sırf bu yüzden, beğeniyordum kendisini. Müzik piyasasından hayatımıza girmişti ve ben tek bir şarkısını bile bilmiyordum neredeyse. Ancak insanlara görmediğimi söylediğimde kısa süreli bi duraksamadan sonra dudaklarında bir tebessümle Metin Şentürk'ten söz etmeleri hoşuma gidiyordu.… Devamını Oku...