Toplam Okunma 0

“Bu ay hangi filmi yazabilirim?” diye düşünürken 3 Ocak 2022 tarihinde Engelsiz Erişim Derneği ev sahipliğinde EEEH Dergi ve Düşün Sorgula Üret Kolektifi işbirliğiyle gerçekleştirdiğimiz ve Engelli Kadın Derneği ile LAMBDA İstanbul Derneği'nin de katıldığı seminer sonrası kararımı verdim. Bunda yazarlarımızdan Meral Sözen'in daha önce yayımlanmış yazısının da etkili olduğunu söylemeliyim. Evet, Meral aylar önce yine aynı adla, aynı filmi konu alan bir yazı kaleme almıştı bu sayfalarda. Benim filmi ele alış nedenim ise bildiğiniz sebeple. Zaten Meral yazısında ötekileştirilenlerin hissettiklerini ve onlara hissettirilenleri öyle güzel irdelemiş ki bana diyebilecek bir şey kalmamış. Yazıya kısa yoldan buradan ulaşabilirsiniz:

 

Meral Sözen - Danimarkalı Kız

 

Semineri dinlerken aslında farklılıkları bambaşka noktalarda olsa da farklıların farklılıklarına bakılmadan aynı biçimde ne kadar ötekileştirildiklerini hayretle gördüm. Sonra düşündüm: Bütün ötekileştirilenler bir araya gelebilseler onları ötekileyenler öteki kalırlar. Ne güzel olur o zaman. Eeeee! İntikam soğuk yenen bir yemekmiş. Öyle diyorlar. Ben diyenlerin yalancısıyım.

Bu ay inceleyeceğim yapım ötekileştirilen başka bir grubu ele alan bir film. Filmin adı, Danimarkalı Kız. Orijinal adı, The Danish Girl. Yönetmenliğini Tom Hooper'in yaptığı filmin senaristleri; Lucinda Coxon, David Ebershoff. Biyografi, dram türünde nitelendirilen film ABD, İngiltere ve Belçika ortak yapımı. 2016 yılında gösterime girmiş. Filmde Oscar'lı oyuncu Eddie Redmayne, Alicia Vikander, Ben Whishaw, Sebastian Koch, Amber Heard ve Matthias Schoenaerts gibi oyuncular rol alıyor. İMDB'de 7.1 puan alan film, Beyaz Perde'de site puanı olarak 3.0; üye puanlamasında 3.6; basın puanlamasında ise 3.3 olarak gösteriliyor. Filme dair şu şekilde bir bilgilendirme veriliyor. "David Ebershoff'un 2000 yılında çıkardığı filmin orijinal adıyla aynı adlı romandan uyarlanan filmde, Danimarkalı ressam  Einar Wegener'in gerçek yaşam öyküsü anlatılıyor. Ünlü bir ressam olan Einar Wegener, bir erkek olarak dünyaya gelmiştir. Kendisi gibi bir ressam olan Gerda ile evlidir. Bir gün portreler çizen Gerda'ya gelmeyen modeli yerine kadın çorapları ve terliği ile poz verir. Sonrasında, çocukluğundan beri içinde bastırdığı kadın kimliği su yüzüne çıkar. Aslında kendisini kadın olarak hissettiğini daha açık fark eder. O artık Lili Elbe'dir ve bu şekilde hayatına devam etmekte kararlıdır.  Bu süreç tarihin ilk cinsiyet değiştirme operasyonuna değin sürer.

Filme dair okuduğum eleştirilerin çoğunda radikal bir konuyu ele alması, müzikleri, kostümleri ve manzara görüntülerinden övgüyle söz edilmiş. Ancak Meral'in de yazısında bahsettiği gibi fazla dram yüklenmesi ve romantizmin abartılması eleştirilmiş. Belki de romantik eğilimli biri olduğumdan bu bana batmadı. Fakat müzikleri ve betimlemeleriyle sindirdiğim manzaraları ben de çok etkileyici bulduğumu söylemeliyim.

Eleştirilerde gördüğüm birkaç notu buraya sizin için alacağım. Ancak her zamanki gibi okuduğum yazıların birçoğunun bağlantısını aşağıya yapıştıracağım. Dileyenler bir göz atabilirler. Öncelikle Hürriyet'ten Uğur Vardan'ın yazdığına göre Einar ya da Lili'nin gerçek hikayesi birçok ayrıntısı itibariyle filmdekinden farklıymış. Merak edenler kitabını edinip doğrusunu okuyabilirler. İkinci olarak Beyaz Perde eleştirmeni Murat Özer'in yazısının son paragrafını kayda değer buldum ve buraya almak istedim. Şöyle yazıyor Özer: "Ezcümle, “Danimarkalı Kız”ı meselesine yaklaşımıyla değilse de onu su yüzüne çıkarma iştahıyla sevdiğimizi söyleyebiliriz. Trans bireylerin hislerine tercüman olup olmadığını bilemiyoruz, umuyoruz ki bir nebze olsun başarmıştır bunu. ‘Trajedi’ gerçekten görünür kılındığında toplum tarafından da algılanabilir bir ‘acı’ya dönüşür zira. Öbür türlüsü, bir nefes alıp vermek kadar kısa süreli bir etki yaratacaktır..."

Gelelim benim bu yazıyı asıl kaleme alma sebebime yani betimleme değerlendirmesine. Tabii her zamanki gibi önce betimleme emekçilerini sayarak işe başlayalım.

Aynur Çelebi'nin kaleme aldığı betimleme metnini İlker Uykal seslendirmiş. Filmin sağır ve işitme engelliler için eş erişimi de bulunuyor. Bu kapsamda altyazı metni Hatice Başpınar tarafından hazırlanmış. İşaret dili çevirmenliğini ise Berrak Fırat yapmış. Teknik yapımda yine Yeni Gökdelen Tercüme ile Dağ Prodüksiyon isimlerini görüyoruz. Ses montaj bilgisi verilmemiş bu filmin açıklamalarında GETEM'de. Son kontrollerde de Zerrin Yılmaz Çınar var yalnızca. Oysa genelde üç isim olur. Bunlardan biri de altyazı ve işaret dili kontrolü yapar diye biliyorum. Bu konuda da bir isim yok ilginç bir şekilde.

Öncelikle film çok fazla repliğin ve bir o kadar da görselin olduğu bir film anladığım kadarıyla. Büyük ölçüde bilmek istediklerini karşılayan bir betimlemeye sahip. Değişen zamanlar, mekanlar anında veriliyor. Mekan ve manzara betimlemeleri çok güzel yapılmış. Duygu durum halleri ve mimikler de çok başarılı betimlenmiş. Bu konuda yapabileceğim tek eleştiri, SEBEDER'de alışkın olmadığımız şekilde öznel ifadelerin daha çok olması. Doğrusunu isterseniz öznel ifadeleri bir nebze seven biri olarak beni rahatsız etmedi aslında. Ancak pek alışkın olmadığımızdan garipsedim yalnızca. Bundan başka İlker Uykal'ın sesi, filme çok yakışmış bence ve çok güzel seslendirmiş betimlemeyi.

Yukarıda dediğim gibi betimlemeyi genel anlamda çok başarılı buldum. Ancak anlam veremediğim ve kabullenemediğim bir nokta var ki detaylara geçmeden vurgulamak isterim. Film, olayın geçtiği yıl ve ortam göz önüne alındığında çok fazla kostüm detayı içeriyor. Özellikle trans bir birey konu ediliyor. Bu bakımdan da kıyafetler ayrıca önem kazanıyor. Aslında kahramanın eşi Gerda'nın giydikleri genel anlamda betimleniyor. Einar'in erkek kıyafetleri de genelde tanımlanıyor. Oysa kadın giysileri giydiğinde, sadece makyaj yapıp yapmadığı ve saç peruğu bilgileri veriliyor. Kıyafetle ilgili yalnızca cinsiyet değiştirme ameliyatına gittiği zamanki elbisesi betimlenmiş. Bu bana çok ilginç geldi. Mesela Lili kılığında Sanatçılar Balosu'na gittiğindeki kostümü bence betimlenmeliydi. Oysa buna dair verilen tek detay, balonun ilerleyen dakikalarında bir aralık elbisesinin çok tüllü olduğu ve belinde saten kuşak bulunduğu söyleniyor.

Bundan başka sahne sahne betimlemeyi mercek altına aldım sizler için. Fark ettiklerim şöyle:

Filmde oyuncuların görüldüğü ilk sahnede, "kahverengi gözlü, küçük yüzlü, yirmilerinde bir kadın" şeklinde betimleme verilir. Ardından sonradan anlaşıldığına göre filmin başkarakterlerinden biri ile başka bir kadın konuşuyordur. Doğal olarak önce başrol oyuncusu kadın olduğu sanılıyor betimlemede tanımlananın. Birkaç saniye sonra başka bir kadının kısacık repliği duyuluyor ve betimleme, "İnce yüzlü kadın sadece gülümsemekle yetindi" diyor. İki kadından hangisinin esas kadın olduğu bir an karışıyor. Dikkat edilince aslında ince yüzlü kadının başkarakter olduğu sonucuna vardım ben. Hani “İlk göründüklerinde hiç değilse başrol oyuncularının kim olduğu keşke söylense” diyoruz ya. Bu gibi sahnelerde daha bir önem kazanıyor bu gereklilik bence. Gerçi yabancı oyuncuları tanımayan biri olarak bu ben ve benim gibiler için ne ifade eder o da ayrı bir handikap.

Balodan sonra Einar evlerinin çizim odasındadır. Gerda gelir ve kapıda durur. Bu durum betimlemede şöyle tanımlanmaktadır: "Gerda, çıplak ayaklarla tahta zemine bakarak antrede durdu. Arkası dönük Einar'e bakıyor." Bence burada "ilk sözcük “bakarak" değil, "basarak" olmalıydı.

İlerleyen sahnede Gerda, Einar'e "Bir şey ister misin?" diye soruyor. Einar, "Ben iyiyim" diye cevap veriyor. Betimleme devreye giriyor ve "Başını eğmiş sıkıntılı göründüğü için dedi" şeklinde açıklandı. Bence bu betimleme şöyle olmalıydı: "Einar, başını eğmiş sıkıntılı görünüyor."

Einar'in çocukluk arkadaşı Hans ile ilk karşılaşmasından sonra, ki Lili kılığındadır, yatak odasında Gerda'ya "Bi gecelik ödünç alabilir miyim?" der. Ondan sonra ödünç istediği şeyin ne olduğuna dair bir betimleme yapılmamış. Oysa filmin niteliği göz önüne alındığında önemli bir ayrıntı bu. Üstelik montajlanacak yer de var.

Şimdi SEBEDER’in betimlemelerinde benim daha önce hiç görmediğim bir zaman kipi karmaşasından söz edeceğim sizlere. Bir an başka kuruluşlarca yapılan betimlemeleri anımsattı. Ürktüm. Bunlardan ilki filmin başlarında şu şekilde: “Ressam adam, siyah palto ve fötr şapka ile yolda yürüdü." “Yürüdü” değil, “yürüyor.”

Diğer bir örnek sahne ise Einar cinsiyet değiştirme ameliyatı için yolculanırken betimleme sahneyi şöyle anlatıyor: "Tren istasyonu kalabalık. Gerda, erkek giyimli Einar'in koluna girmiş. Tasmasından tuttuğu Hvappe'yla yanlarında. Hans da gelmiş uğurlamaya. Einar'in bavulunu o taşıyordu." Aynı şekilde “taşıyordu” değil, “taşıyor.” Çünkü biz izleyici olarak tanık oluyoruz ekrandakilere, tıpkı gören bir seyirci gibi.

Güzel olan bir şey de Einar cinsiyet değiştirdikten sonra sahnede görüldüğü her an betimlemede Lili olarak tanımlanıyor. Zaten böyle olmalı. Çünkü o artık Einar değil, Lili’dir.

İkinci ameliyat öncesi doktor ve Lili konuşurken betimleme şöyle anlatıyor: "Warnekros, utangaçça gülümseyen Lili'nin elini öptü, devam ediyor." Burada “devam ediyor”dan kasıt ne? Muhtemelen “konuşmaya” demek istiyor. Eğer öyleyse hemen birkaç saniye sonra Warnekros'un sesini ve konuşmasını duyuyoruz zaten. Söylemeye ne gerek var? Bir an öpmeye devam ediyor gibi anlaşılıyor bir yandan da. Ancak öyle olmadığı hemen sonra gelen konuşmadan anlaşılıyor. Gereksiz bir ifade olmuş yani.

Bundan başka yabancı dillerde olan konuşmalı yerlerde altyazının olmadığının belirtilmesi güzel olmuş.

Lili'nin ölümünden sonra Gerda ve Hans’ın Vayla'ya, doğru yazılışını bulamadım, arabayla gittikleri sahnenin betimlemesi çok güzel akarken bir anda "Yağmurlu günde arabayı Hans kullanmış" diye bir cümle duyuyoruz. O da ne? "kullanıyor" olması gerekmez mi? Yani zaman karmaşasına başka bir örnek daha anlayacağınız.

Jenerik okunması sonrası müzik uzun süre devam ediyor. Bu sürede de ekranda akan bir şey olup olmadığını çok merak ettim. İndirdiğim dosya GETEM'den alınan mp3 değil de bir video dosyası olsaydı, muhakkak bir görene gösterirdim. Ancak betimleme bu sırada da devam etseydi, buna gerek olmaksızın bilebilirdim. Jenerik bölümüne dair bir eleştirim de betimleme seslendirmeninin orada söylenmemiş olması. Bu arada dikkat etmedim, ses montajcısı sanırım orada da belirtilmemişti.

Aslında ben son sözü yukarıda daha başlangıçta söyledim sanıyorum. O halde şöyle özetle sloganlaştırayım: Bütün ötekiler buraya....

 

Hürriyet - Uğur Vardan eleştirisi için tıklayınız.

Beyaz Perde Sitesi eleştiri yazısı için tıklayınız

Beyaz Perde'nin sunduğu basın bağlantılarına ulaşmak için bakınız.


Sesli Dinle

Yorumlar

Bu yazı için henüz yorum yok.