Toplam Okunma 0
Görselde boş, bembeyaz bir çalışma ortamında, bir masa etrafında çalışan dört kişilik bir grup görülmektedir. Bu grubu, etraflarında duran ve diz çöken üç farklı fotoğrafçı büyük kameralarla çekmektedir.

Bir kez daha 3 Aralık Dünya Engelliler Günü’nü geride bıraktık. Bu yıl bununla ilgili yazı yazmayı hiç istemiyordum ama zorluyorlar. Bir “mış gibi” Yapma örneğiyle daha karşılaşınca yazmadan duramadım.

 

Ben Denizli'de yaşıyorum. Denizli belediyeleri, engelli yaşam merkezi açmayı ve bunun şovunu yapmayı fazlasıyla sever. Hatta Merkezefendi Belediyemiz Engelsiz Fest adıyla bir festival bile düzenledi. İşte bizim gibi nankörlere yaranılmıyor ki daha ne yapsınlar değil mi? Bu duyargaları açılmış belediyemiz; Engelli İstihdamı Çalıştayı yapmak istemiş. Sıvamış kolları, pek de heveslenmiş. Başlamış kamu kurumlarını, baroyu, Denizli'de faaliyet gösteren şirketleri, Ticaret ve Sanayi odalarını aramaya. Tabii ilçe belediyeleri, siyasi parti temsilcileri de unutulmamış. Elbette onur konukları alanda mücadele veren sivil toplum kuruluşları. Ama bu sivil toplum kuruluşlarının hangi alanda mücadele verdiği önem taşımıyor. Örneğin zihinsel yeti farkı olan bireyleri umreye götürüp bunu faaliyet olarak kabul edenler de onur konuğu listesinde yer aldılar. Benim burada ne işim vardı değil mi? Hasbel kader baro temsilcisiyim ve Engelli Hakları Komisyonu Başkanı olduğumdan davet edildim, efendim. Yoksa kendilerine şakşakçılık yapmayacağımı ve dilimin kemiği olmadığını bildikleri için normal koşullarda beni oranın kapısından içeri sokmazlardı.

 

Barodan talepleri korumalı işyeri kavramını ve bu işyerleri için getirilen teşvikleri anlatmamızdı. Korumalı işyeri modeli dünya üzerinde çoktan terk edildi. Artık hibrit ve entegre işyeri modelleri uygulanmaya başladı. Ancak ülkemizde hâlen bu model yürürlükte ve uyduruktan da bir yönetmeliği var; 2022 yılında yayınlanmış. Oysaki Birleşmiş Milletler Engelli Hakları İzleme ve Değerlendirme Komitesi tarafından 09.04.2019 yılında Türkiye için yayınlanan Nihai Gözlem Raporu'nda, Türkiye'nin bu modeli hızla terk etmesi ve Birleşmiş Milletler Engellilerin Haklarına Dair Sözleşme hükümlerine uygun olan hibrit modele geçmesi yönünde çok ağır bir eleştiri ve yönlendirme talimatı verilmişti. 

 

Durumu belediyemize aktardık. Bize, modeli anlatmamızı ve sonunda da Nihai Gözlem Raporu'ndaki eleştiriden bahsedebileceğimizi söylediler, bir lütufta bulunarak ama onların iznine ihtiyacımız olmadığını belirttik kendilerine.


Biz toplanıp gittik ve çalıştaya başladık. Merkezefendi Belediye Başkanı, Honaz Belediye Başkanı ve bu arkadaşların seçildiği partinin il başkanı, bol "Özel birey", "Engelli kardeş" çeşnili yaklaşık otuzar dakika süren konuşmalarını tamamlayıp hızlıca salonu terk ettiler. Öyle ya arkadaşlar zaten konuya hâkimler ama biz bilmiyoruz. Bilgilenmesi gereken bizler olduğumuz için öğleden önceki sunumları dinlemeye ihtiyaçları yok. Çünkü onların daha önemli işleri var. Çünkü nasılsa şovlarını yapıp fotoğraflarını çektirdiler. Çünkü zaten engelli kardeşlerinin başlarını okşayıp kokuşmuş vicdanlarını temizlediklerini düşündüler. Çünkü ne kadar engelli dostu belediye olduklarını herkese anlattılar. Öyle ya, şehirde ilk kez bu konuda bir çalıştay düzenleniyordu ve bu mutluluk hepimize yeterdi. 

 

Kendilerinin kıymetli vakitlerinden ayırıp bizlere otuz dakika hitap etmelerinden daha değerli ne olabilirdi ki sonrasında bilgilendirme sunumları için konuşacaklara on dakika yeterliydi. Öyle ya, bizim anlatacak neyimiz olabilir ki daha uzun süre verilsin ve onlarda oturup dinlesinler. Kendi açımdan bana tanınan konuşma süresi olan on dakikanın yaklaşık 7 dakikasını eleştiriye ayırarak davetlerinden dolayı hafif bir pişmanlık yaşattığımı düşünüyorum. Yaklaşık iki yıldır Denizli Barosu Engelli Hakları İzleme ve Değerlendirme Komisyonu'nda birlikte çalıştığım ve hak temelli mücadelenin ne demek olduğunu sonuna kadar anlamış sevgili meslektaşım Av. Özlem Doğan Bıyıklı’ya, benim yetişemediğim yerlerde eleştirilerimizi herkese ulaştırma çabası için de bu satırlarda teşekkür etmek istiyorum.


Öğleden sonra masalara dağıldık ve engelli istihdamında izlenecek yollar, yeni modeller, yaratıcı fikirler, kamuda ve özel sektörde engelli istihdamı başlıklarında tartışmamız istendi. Tabi ki belediye başkanı, karar merciinde bulunan hiç kimse salonda değildi. Yani sonuç olarak kendimiz çaldık kendimiz oynadık. Özel sektör temsilcileri o şirketlerde çalışan engellilerdi ve konuyla hiç ilgileri yoktu. Yani şirketler zahmet edip insan kaynakları bölümlerinden birilerini bile gönderme çabasına girmemişlerdi. Bol bol fotoğraflar, şov malzemeleri toparlandı ve "Gelecek 3 Aralık’a kadar şimdilik yeter" denilerek yolcu edildik.

 

Evet, çalıştayda gerçekten güzel fikirler ortaya çıktı, güzel tartışmalar yapıldı ama bunları duyması; uygulamaya geçirmekte karar vermesi gereken hiç kimse o tartışmaların, oluşan fikirlerin içinde değildi. Yapılan onca masraf, insanların kaybolan koca bir günü, yine “mış gibi” tavırlar uğruna heba olup gitti.

 

İşte size bir çalıştayın nasıl olmaması gerektiğine dair bir örnek. “Umarım değişir” diyeceğim ama inanın benim hiç ümidim kalmadı. Biz yine alalım savaş baltalarımızı düşelim yollara. Belki bir gün kırarız betonlaşmış kalıplarını belki bir gün eşit insan olduğumuzu anlatırız donmuş beyinlerine belki bir gün doğar güneş tepelerin ardında..


Sesli Dinle

Yorumlar

Bu yazı için henüz yorum yok.