Toplam Okunma 0
Oyuncak müzesinde çekilmiş bir fotoğraf. Oyuncak bebekler, arabalar ve diğer minyatür eşyaları içeren cam dolapların sıralandığı bir oyuncak müzesi. Müzenin duvarları beyaz ve aydınlık bir atmosfer hakim. Birkaç ziyaretçi, sergilenen çeşitli oyuncakları inceliyor.

Merhaba dostlar, bazen bir şey yaşarsınız ve bunu herkesle paylaşmalıyım hissi oluşur ya? İşte bu yazı da tam böyle bir histen doğuyor.

 

Nisan ayı sonunda eşim, oğlum ve ben bir Ankara gezisi yaptık. Hem ziyaret hem ticaret kabilinden bir geziydi. Ankara’ya gitmişken, müzeler şehrinde Çağan’ın ilgisini çekecek bir müzeye götürmek istedik. Bu ilk müze deneyimi olacaktı ve eğlenebileceği bir yer olması önemliydi. Bir süre araştırdıktan sonra Ankara Üniversitesi bünyesinde açılmış bir müze bulduk. 

 

Ankara Üniversitesi Çocuk Kültürü Araştırma ve Uygulama Merkezi (ÇOKAUM) bünyesinde oluşturulan Oyuncak Müzesi. Eğitim Bilimci Bekir ONUR tarafından kurulmuş ve 20.04.1990 tarihinde hizmete girmiş. Amacı Türkiye ve dünyada kaybolmak üzere olan oyuncakları toplamak ve yaşatmakmış.

 

Ankara’ya gitmeden önce telefonla bilgi aldım. Ulaşım, müze içerisinde gezme koşulları vesaire hakkında. Konuştuğum müze görevlisi Hülya Hanım dünya tatlısı bir insandı. Bize müzeye ulaşabilmek için takip etmemiz gereken yolları alternatifiyle anlattı. Sonrasında da birlikte gezip, bizi bilgilendirmekten çok mutlu olacağını söyledi ve görüşmeyi sonlandırdık.

 

Cuma sabahı Ankara’daydık. Güzel bir kahvaltı ve berbat bir kahveden sonra -ki kahve benim için önemlidir dostlar, Beşevler Metro İstasyonunun BahçeliEvler çıkışının ayağının hemen yanından taksiye binerek Oyuncak Müzesine beş altı dakikalık bir yolculuktan sonra ulaştık. 

 

Müze girişinde bizi çok tatlı bir öğrenci karşıladı. Müzeyi gezerken bize rehberlik edeceğini söyledi -ki sonrasında gerçekten çok şey yaptı. Sevgili Mısra’ya bu satırlardan çok teşekkür ediyorum. Müzenin hemen girişinde bulunan beşikleri falan inceletti Çağan’a. Tabi ki sergilenen her şey cam vitrinlerin içerisinde ve dokunma şansınız yok. 

 

Müze kapısının tam karşısına duvara büyükçe bir kâğıt pano yapmışlar. Gelen çocuklar oraya bir resim çiziyorlar ve çocuğun ismi ile tarih yazılıyor. Bence harika bir buluş. Çağan çok mutlu oldu ve bir güneş sistemi çizdi oraya. 

 

Sonrasında diğer müze görevlileriyle tanıştık. Rehberimiz olan öğrenci ile birlikte sergi salonuna geçtik. Elinden geldiğince her oyuncağı betimlemeye çalışarak ve ne olduğunu, kaç yıllık olduğunu anlatarak, sergi salonunu gezdirdi bize. Hem yetişkinlerin hem de çocukların ilgisini çekecek bir müze oluşturmuşlar gerçekten. Türkiye’de üretilen ve dünyanın her tarafından getirtilen oyuncaklar vardı. 150 yaşında oyuncaklar bile sergileniyordu. Elbette oyuncakların hiçbirisine dokunma ve inceleme şansımız olmadı. Ancak, rehberimiz, oyuncakların detaylarını anlattıkça ve bizim sorduğumuz sorular doğrultusunda ayrıntı verdikçe, sergilenen birçok oyuncağı gözümüzde canlandırabildik. 

 

Biz sergi salonunda dolaşırken müze müdürü Ceren Hanım, Ayşem Hanım ve Hülya Hanım da yanımıza geldiler. Küçük bir kutu içinde daha önce sergilenen oyuncakları getirdiler. Çocukluğumuzdan kalan topaçlara, tahta arabalara, matruşka bebeklere dokunmak ve incelemek harikaydı. Topaç çevirme çalışmalarında hiçbirimiz başarılı olamadık ama bence o topaç dönmek istemiyordu; yoksa kaçar mı bizden! 

 

Çağan’la rehberimiz o oyuncakları incelerken müze müdürü Ceren Hanım, müzeyi erişilebilir yapmak istediklerinden bahsetmeye başladı. Tam biz eşimle bu konu hakkında konuşsak diye düşünürken, müze müdüründen böyle bir teklif gelmesi harika oldu. Sergi salonunda biraz sohbetten sonra bizi etkinlik salonlarına davet edip bir de harika bir Türk kahvesi ikram ederek erişilebilirliğe ilişkin detayları konuşmak istediler.

 

Rehberimizle oğlum getirilen oyuncakları inceleyip resim yaparken biz müze müdürü ve diğer görevlilerle birlikte erişilebilirliğe, müzede sergilenen oyuncaklara, genel erişilebilirlik sorunlarına dair harika bir sohbet gerçekleştirdik. Bir noktadan sonra ortam öylesine güzelleşti ki sanki herkes birbirini çok uzun zamandır tanıyor ve tüm dertler ortakmış gibi bir hava oluştu. 

 

Müze görevlilerine SEBEDER’den bahsettik ve onlarla ortak iş yapmaya, müzede sergilenen tüm oyuncakları betimleyip, yayınlamaya hatta obje betimleme eğitimi alıp müzeyi ziyarete gelen körlere canlı betimleme yapmaya karar verdiler. Sanırım şu ana kadar SEBEDER ile iletişime geçip çalışmaya başlamışlardır.

 

Bu harika gezinin sonunda bizi müze bahçesinin çıkışına kadar uğurladılar. Bu samimi, sıcacık, önyargısız ve dostça yaklaşımlarından dolayı hepsine bir kez de buradan çok teşekkürlerimi iletmek isterim. Yolunuz Ankara’ya düştüğünde mutlaka Ankara Üniversitesinin Beşevler Yerleşkesinde bulunan Oyuncak Müzesi’ni ziyaret edip, o tatlı insanlarla tanışın. Tarihin sayfalarında eğlenceli bir yolculuğa çıkıp çocukluğunuza bir selam verin.

 

Ankara Üniversitesi Çocuk Kültürü Araştırma ve Uygulama Merkezi ve Oyuncak Müzesi’ne ilişkin ayrıntılı bilgiye aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz.

https://cokaum.ankara.edu.tr/oyuncak-muzesi/

 


Sesli Dinle

Yorumlar

Bu yazı için henüz yorum yok.