Toplam Okunma 0
Öğretmen Ağı Değişim Elçileri 2023 Yaz Programından bir fotoğraf. Büyük bir konferans salonu. Koltuklarında ayağa kalkmış, rengârenk balonlarla gülümseyerek ve objektife el sallayarak poz veren kadın erkek onlarca kişi.

3-6 Ağustos tarihlerinde Öğretmen Ağı adlı bir sivil toplum örgütünün etkinliğine bir eğitim paydaşı psikolojik danışman olarak katıldım. Buradaki deneyimimle gözetilmek konusunu sizlerle düşünmek istedim bu sayıda.

 

Öncelikle kısaca Öğretmen Ağı’ndan bahsedeyim. Öğretmen Ağı; hak temelli, kapsayıcı bir değişim yönünde eğitim paydaşlarınca kurulan bir ağ. Ağın var oluşu, doğrudan öğretmenleri gözleyip sahadaki ihtiyaç ve mevcut durumu izleyerek anlamaya çalışan bir kafanın ürünü. Zamanla “sen mi değiştireceksin dünyayı, icat çıkarma, eski köye yeni adet, sen işini yap yeter, tecrübe kazanınca görürsün” gibi söylem ve bunlara bağlı engelleme eylemleriyle baş etme çabasındaki öğretmenlerle büyüdü, yoluna devam ediyor. Hakkaniyet, ayrımcılık karşıtlığı kapsayıcılık gibi eşitlikten beslenen temel ilkeleri var. Böylece birbirleriyle eşit zeminde ilişkilenme imkânı bulan ağ üyeleri yaş, sağlamlık, cinsiyet gibi hiçbir hiyerarşi unsurunu kabul etmiyor.

 

            Konuyu biraz dağıtayım. Sakat oluşun engellenme haline dönüşümü çevresel koşullarla olur. Sakatlık kendi başına bir yeti yitimi olarak doğal farklılıklar getirir. Örneğin körlük, bazısının hayatını üzerine kurduğu görme duyusunu tamamen kullanamamayı ya da kısıtlı kullanmayı, böylece de hayatını farklı yöntemlerle şekillendirmeyi gerektirir. Tam da burada çevresel koşullar devreye girer ve neyin ne kadar sadece görme duyusuna hitap ettiğini, bir alternatifinin geliştirilip geliştirilmediğini ve en baştan alternatife ihtiyaç duymadan görme duyusu tek odak olmadan kurgulandığını ifade eder.

 

            Çevresel koşulların bu farklılıkları kapsamasını düşündüğümde birbirini gören iki ayrı pencere açılıyor. Ben bunları “psikolojik ve politik” diye adlandırıyorum. Toplumsal düzenin ideali, bireyi iyi kılandır. Birey umuda, sosyalliğe ve harekete geçmeye dair motivasyona sahipse iyidir. Bu üçlünün sürekli zirvede olmasına gerek yok ancak bunların zamanla tükenip arttığı, bazen daha da arttığı ama nihayetinde dengede olduğu bir halden bahsediyorum.

            Sakatlar için söz konusu olan sürekli çevresel engelleyicilere maruz kalmaksa, birbiriyle zaten ilişkide olan bu üçlünün sosyallik kısmı zora giriyor. Çünkü koşulları var eden, insan. Çoğunluğun borusunun ötmesi de buradan geliyor.

 

            Her insan kabul gördüğü, ihtiyaçlarının görmezden gelinmediği, sesinin duyulduğu bir alana sahip olma ihtiyacındadır. İhtiyaçların gözetilmesinin ihtiyaç oluşundan bahsediyorum. Gözetilmemenin sonucu ise değişim arzusu ve sivil toplum hareketinin çıkış noktasıdır.

            İşte bu noktada da politik pencere devreye girer. İnsanlar kendi veya farklı grupların iyilik hallerini koruyan düzenleme ve uygulamaları garanti altına almak, tek tek insanların inisiyatifine bırakmak istemez. Böylece ulusal ve uluslararası bağlamda hakları koruyan mekanizmalar ortaya çıkar. Benim açımdan konu dönüp dolaşıp psikolojik ihtiyaçlar noktasına geliyor, ki politika yapıcı veya uygulayıcılar da birer insandır.

 

            Öğretmen Ağı’nın yaz buluşmasında hissettiğimse yok sayılmanın tam aksine herkes gibi gözetilmek ve bazı koşullar herkese uysa da bana uymayabileceğinin bilinmesi, ek bir çaba ve emek gerektirse de kapsayıcı koşulu üretmekten kaçınılmaması… Bunun gözetilmem kadar iyi gelen yanı ise eğitim ortamlarında bu yaklaşımın yayılacağına, politikaların kapsayıcı yönde değişip güçleneceğine duyduğum umudun artması.

 

            Örneklerimi paylaşmak istiyorum. Etkinlik Özyeğin Üniversitesi Çekmeköy kampüsündeydi. Yani 3 gün boyunca yurt, yemekhane, birkaç fakülte gibi alanları kullanmamız gerekiyordu. Etkinlik öncesinde kampüsün tanıtıldığı videolar çeken kolaylaştırıcı ekip mekanların konumunu betimsel olarak anlattı. Etkinliğe katılım için imza ve fotoğraf/video çekimi için alınan onaylar hem fiziksel hem de dijital onay ile sunuldu. Dijital onayı sadece körler değil, isteyen herkes kullanabilir durumdaydı.

 

Etkinlik esnasında sahnede olup biten, kimin şaka yaparken nasıl bir jest kullandığı, ekranda neyin yansıtıldığı gibi her detay akışın doğal bir parçası olarak betimlendi. Kolaylaştırıcı ekip haricinde rol alanlar kısaca kendilerini betimledi. İlk gün ardından ikinci gün sabahı, ilk günün farklı anlarından görüntülerle oluşturulan bir kolajı izleyeceğimiz söylendiğinde “eee benim yanıma betimleme için kimse gelmedi, diğer iki kör arkadaşın yanına da gelmedi muhtemelen” falan diye düşünürken video başladı ve videoyla eşzamanlı, ne videoyu duymayı engelleyen ne duymakta zorlanacağım bir ses önceden hazırladığı betimlemeyi seslendirdi. Ertesi gün de devam etti elbette. Ağın anılarını içeren onlarca fotoğraftan oluşan “Öyle Bir Geçer Zaman Ki” köşesindeki tüm fotoğraflar, tek tek betimlenip Google Drive’a yüklenmişti.

 

            Hele bir de gizli arkadaş köşemiz var ki… Herkes rastgele çektiği bir gizli arkadaşa sahip oluyor. Etkinlik sonuna kadar kimse kendisine çıkan gizli arkadaşı söylemiyor. Etkinlik boyunca da onu mutlu edecek sürprizler hazırlıyor. Bu sürprizler bir nesne veya bir şarkı armağan etmek, biri aracılığıyla bir hediye göndermek gibi her şey olabilir. Armağanlarımızı ve notlarımızı bırakabileceğimiz ve 250 kadar zarfın duvarlara asılı olduğu köşede kendi zarfıma gizli arkadaşımın bıraktıklarını almak ve benim hediyemi bırakacağım gizli arkadaşımın zarfını bulmak için süper bir yöntemim vardı. Her zarf üzerinde mürekkep yazının yanı sıra Braille de yazıyordu.

 

            Yapılan her uygulamayı yazmadım. Belki en etkilendiklerim bunlardı. Bazısı çok zor olduğunu düşündüğüm, bazısı benim aklıma gelmeyen yöntemlerle etkinliğe eşit katılabildim. Her ortamın erişilebilir olması bir insan hakkı, hali hazırda da bu hakkı garanti altına alan birtakım mekanizmalar mevcut ancak bir sivil toplum örgütünün yapıp ettiklerini etkileyecek düzeyde değil. Kapsadığı mekanlar içinse denetimsizlik ya da yasal bağlamın hiç uğramadığı boşluklar var. Öyleyse yapılan bu ve benzeri erişilebilirlik çalışmaları ne birer lütuftur ne de hakkın garanti altına alındığının ifadesidir. Bu çalışmalar hak temelli dönüşüm adına umut veren, bireyin iyi oluşuna katkı sunan çalışmalardır. Bunlar için de kapsayıcılık üzerine düşünmek, mutlaka kapsamak istediğiniz alanın uzmanı olmayı gerektirmiyor. Birbirinden öğrenmek ve temas sahiden yeterli. Uzmanlık işin başka bir boyutu. Harika geçen üç günün sonunda içimde çeşitliliklerle var olmanın sevincini anlatmak istedim..


Sesli Dinle

Yorumlar

Bu yazı için henüz yorum yok.