Angela Wolf, çocukluğundan beri Ulusal Körler Federasyonu'nun bir üyesi olan başarılı bir genç kadındır- Federasyonun pozitif felsefesiyle çevrili olarak büyüyen yeni nesil genç kör yetişkinlerden biridir. Angela'nın erken yaşta kazandığı bilgelik, içgörü ve anlayış, burada anlattığı dokunaklı aile olayında yansıyor bize. Hikâyesini şöyle anlatıyor:
Çocukların masumiyeti, dünyayı çok gerçekçi bir şekilde algılamalarını sağlar. Neredeyse her şeyi göründüğü gibi algılarlar ve sonuç olarak söyledikleri veya yaptıkları konusunda genellikle çekingen değildirler. İşte bu saflıkta pek çok bilgelik çekirdeği bulabiliriz. Çoğu zaman yetişkinlerinkinin ötesinde olan bir bilgelik. Adaletsizliğin bilgeliği, merhametin bilgeliği, bağımsızlığın bilgeliği; bu karmaşık hakikatler genellikle bir çocuk tarafından en basit kelimelerle ifade edilebilir.
Beş yaşında büyümüş de küçülmüş bir hanımefendi olan yeğenim Hâley, kocama ve bana son derece düşkündür ve merak edip sorduğu beklendik sorular dışında, körlüğümüz hiçbir zaman bir tartışma konusu olmadı. Bizimle oyun oynamaya, bizimle kitap boyamaya hevesli ve genel olarak onu eğlendirmemizi seviyor. Beş yaşındaki çoğu çocuk gibi, yeni bulduğu bağımsızlığını denemekten asla korkmadığından bahsetmiyorum bile.
Yakın zamanda, kocam ile ben onun ailesiyle birlikte yemek yemeye gittik. Kocam ve ben ikimiz de körlük eğitiminden geçmemize ve normal, üretken hayatlar yaşamamıza rağmen ailesi yeteneklerimize her zaman gerekli güveni göstermedi. Her zamanki gibi, Hâley yanımıza oturmakta ısrar etti. Kabinde kocamla benim aramda sıkışmış bir şekilde, kibarca garsona siparişini verdi.
Yemek geldiğinde, ortam çok rahatsız edici bir hâl almaya başladı. Krep ısmarlamıştı ve beş yaşındaki her inatçı çocuk gibi tereyağını kendisi sürüp krepleri kendisi kesmek istiyordu. Ancak, ebeveynleri, gerekli olduğunu düşündüklerinden daha fazla zaman aldığı için biraz sinirlendi. Tabağı, kalabalık masada diğer yanımda oturan büyükannesine vermesi için ısrar ettiler. Sözle söylemeseler de ima açıktı: kör olduğumuz için benim ya da kocamın aynı işi yapmakta yeğinim kadar zorlanacağımızı düşündüler, oturma düzeni ve masanın darlığı sebebiyle ona yardım etmek için en mantıklı kişiler olsak da.
Hâley'nin beş yaşındaki ruhunun, ebeveynlerinin yeteneklerine olan güven eksikliği nedeniyle bastırıldığını size anlatmama gerek yoktur her hâlde. İtiraf etmeliyim ki ben de benzer şekilde yenilgiye uğramış hissediyordum, ama Hâley durumun tam kontrolünden vazgeçmeye ne hazır ne de istekliydi. Yardım istemek zorunda kalacaksa, bunu kendi yöntemiyle yapacaktı. Bu yüzden, tabağını kayınvalideme teslim etmek yerine, Hâley bana baktı ve "Angela, bana yardım eder misin" diye sordu. Bu beş güçlü kelimeyle Hâley, yeteneklerime kocam hariç masadaki herkesten daha fazla güvendiğini göstermişti.
O basit anda, Hâley ve ben bir aşağılanmadan ötürü ortak bir bağı paylaştık. Körlüğüm yüzünden, sanki beş yaşındaymışım gibi kendi bağımsızlığımı savunmaya çalıştığım için dik başlı ve aptalmışım gibi muamele gördüğüm zamanları sayamam. Hâley, masumca, kendisine anlatılmadan benden yardım istemenin mantıklı olduğunu anlamıştı. Anlamadığı şey, bunu yaparken ikimizin de saygınlığını geri kazanmaya yardım ettiğiydi.