“İlk Görüşte Aşk” adlı yazımın yayınlandığı Ağustos ayından bu yana ikili ilişkilere dair çok sayıda mail aldım, hatta en çok ilgi gösterilen yazım oldu diyebilirim. O yazımda “Sakat bir adamın engelsiz erişemeyeceği tek şey kadındır.” demiştim ve aldığım mailler de bunu doğrular nitelikteydi. Birbirini tanımayan farklı kişiler aynı şeyi söylediğine göre, ortaya şöyle bir sonuç çıkıyor: Bir erkek istediği kadar yakışıklı, kariyer sahibi, kültürlü, eğlenceli, özgüveni yüksek olsun engeli varsa bunların bir önemi yok. Sahip olduğumuz ne varsa bastonlarımız tarafından parçalanıp tekerlekli sandalyelerle üstünden geçiliyor çünkü toplum çok bilinçsiz ve engellilere karşı önyargılı. Bu nedenle engelli erkeğe kimse şans vermiyor.
Peki kadınlara engellileri reddederek ne kadar sağlamcı, ayrımcı bir tutum sergilediklerini anlatıp onları engellilerin de herkes gibi iyi bir partner olabileceğine ikna edersek, engelli erkekleri çekici bulmaya başlarlar mı? Tabii ki hayır! Çünkü arzunun pazarlığı olmaz.
Sağlamlarla aynı okulda kaynaştırma eğitimi görenler bilir. Eğer diğer öğrenciler engelli öğrenciyi dışlıyorsa, oyunlarına almıyorsa, öğretmenler engelli olmayan öğrencilere engelli arkadaşlarını dışlamamalarını, onu da aralarına almalarını öğütlerler. Sonuç da genelde şu olur: Tüm sınıf, en fazla bir-iki gün teneffüslerde engelli arkadaşlarıyla vakit geçirir, havadan sudan sohbet eder, ihtiyacı olursa yardım eder. Bu zoraki bir arkadaşlık olduğu için bir süre sonra her şey eskiye döner, ta ki öğretmenin bir sonraki farkındalık konuşmasına kadar. Bizim kendimize dürüst olmamız gerekiyor. Kendimi kıyasladığım ve kadınların bana tercih ettiği sağlıklı erkeğin özellikleri neler? Yakışıklı, kültürlü, centilmen, eğlenceli, iyi giyinen, bakımlı, özgüveni yüksek vs. Bu kişiyle aramdaki tek fark engelim mi? Yani bu kişi benim engelli olmayan halim diyebilir miyim?
Deneysel Playboyoloji araştırmalarının bir gereği olarak bu soruları “İlk Görüşte Aşk” yazısındaki olayların baş kahramanı İbretus’a sorduk ve şu cevabı aldık: “O yazıyı yazarken hem kendimi hem karşı tarafı suçluyordum, sanki kör olduğum için tüm dünya bana cephe almış gibi geliyordu. Kadınlar nasıl olur da benim gibi kültürlü, zeki, iyi bir üniversitede okuyan birini reddederdi? Kendimle ilgili sayabildiğim ilk üç özellik buydu. Bir gün, kadınları olaya hiç karıştırmadan kendimle ilgili beğenmediğim özellikleri veya çekiciliğimi etkileyebilecek bir eksiklik olarak gördüğüm şeyleri bir Word belgesine yazdım. Gerçekten eksiklik olarak görmeyi bıraktığım ana kadar hiçbir maddeyi silmeyecektim. Listede yer alan maddelerden birkaçı şunlar:
Yabancılarla konuşurken tutuk kalıyorum. Kendime ait bir giyim tarzım yok. Saç şekillendirmeyi bilmiyorum (Ki bu maddeyi silmiştim.). Fazla kilom var, kas kütlem zayıf (Şu an bu maddeyi silmeye çalışıyorum.).
Bu arada kadın erkek ilişkilerine dair çokça araştırma yaptım ve eksiklik olarak görmediğim şeylerin de sorun olabileceğini gördüm. Yazıda anlattığım son olayı düşünürsek, mekânda boş masayı görerek bulmasam bile, nerede oturacağımıza karar verip orada boş masa görüp görmediğini ona sorabilirdim. Garsona işaret yapan o olsa bile “Beyefendi ne alır?” sorusunu kendim yanıtlayabilirdim, menüyü o okusa bile siparişleri ben verebilirdim. O olaydaki kadının “Seni, erkek olarak görmüyorum.” demesinin nedeni kör olmam değil, inisiyatifi tamamen ona bırakmamdı.
Sonuç olarak fark ettim ki kadınlar sorumluluk almayan, kontrolü başkasına devreden, kendine özen göstermeyen, paso şikâyet eden erkekleri istemiyor; engelli erkekleri değil!
İbretus’un da dediği gibi “Sorun onlarda değil, bizde.”. Eğer beğenilmek istiyorsak, beğeni uyandıran özelliklerimizin olması gerekiyor. Çünkü hiç kimse bir engelli gördüğünde “Ben bu kişiyi flört edecek kadar çekici bulmazsam, sağlamcı, şekilci, patriyarkal kapitalist sömürü düzenine boyun eğmiş olurum.” demeyecek