Editörler: Burak Sarı, Meral Sözen
Yazım Denetimi: Gülcan Altun, Canan Çam Yücel.
Web Sorumlusu: Burak Sarı
İletişim Bilgileri
61. sayımızda “Yine dopdolu bir içerikle karşınızdayız” demeyeceğim. Çünkü biliyorsunuz her sayımızda öyleyiz… Laf aramızda “Ukalalık diz boyu” deyimini ıska geçip içeriğimiz hakkındaki tanıtımımıza başlıyorum.
Engelsiz, eşit ve erişilebilir hayat için verilen mücadelede, farklılığı her fırsatta kafasına kakılmayan ve önüne geçirilmeyen, öylesine kişiler olduğumuz günlerin pek yakında gelmesi dileğiyle ilk yazımızla başlıyoruz.
Dergimizin bu sayısı sadece sıradan olmaya, kaldırımda gidip gelen herkes gibi öylesine sayılabilmeye duyulan isteğe yönelik hazırlanmış gibi. Birbirinden bağımsız olarak her biri kendi penceresinden irdelemiş yazarlarımız bu durumu. Sevgi Mart bunlardan ilki. Hepimizin öyle ya da böyle aklından zaman zaman geçirdiği soruları peşpeşe sıralıyor. Son günlerde kafasındaki bu soruları iyice ateşleyen bir kitapla özdeşleştirip siz okuyuculara bir çağrıda bulunuyor. Sevgi’nin sorularına ve çağrısına kulak vermenizi şiddetle tavsiye ediyoruz.
Dergimizin dedikoducusu Burak ise bu ay baharın ruhuna yüklediği önlenemez isyan duygusuna fazla kaptırmış kendini. Bizleri size iyice bir kestikten sonra sıradan olmak isteğini tabiri caizse resmen tepinerek anlatıyor örnekleriyle. Hepimiz için kendimiz olma hakkından söz ediyor, salt kendimiz olabilmekten... Haksız mı dersiniz?
Hepimiz kimi zaman sınıflandırmıyor muyuz hayatta her şeyi? Ülkeleri, çiçekleri veya kitapları mesela… Ve hatta insanları? Peki ya biz engellilerin bu tasniflemelerden payına düşen nedir? Bahar Yavuz bu ay bu konuyu irdeliyor ve soruyor: Sizce durum nedir?
Suç paydasında bile olsa toplumda sağlam diye adlandırılanlarla denk sayılmamak tuhaf değil mi? Konuk yazarımız Habil Bozkurt, 59. sayıda başladığı polisiye türde sakat profillerini örneklerle incelemeyi sürdürüyor. Son derece kayda değer bu yazıyı sizlerin de beğenilerine sunuyoruz.
Engelli ayrımcılığı ve erişilebilirlik sadece ülkemizin eksikliği mi dersiniz? Dünyanın başka yerlerinde hatta Avrupa'nın tam da ortasında bir yerde durum nasıl sizce? Düzenlenen bir organizasyonda, üstelik bu organizasyon engellilerle ilgiliyse bile erişilebilirlik standartları ne derece göz önünde tutuluyor? İşte durumu yerinde bizzat değerlendiren Engin Yılmaz'a kulak veriyoruz ve Viyana'da yaşadığı deneyimleri onunla birlikte izliyoruz.
Gören görmeyen ayrımını Meral Sözen bu sayıda bambaşka bir çerçeveden ele almış. Yazım yanlışları konusunda kör olmak mazeret sayılabilir mi? Görmeyenlerin muaf tutulmaları gereken bir şey midir bu? Peki, yanlış yazılan sözcükler okuyanlarda ne gibi bir algı oluşturur ve bu algılamalardan görmeyenlerin payına ne çıkar sizce? Meral, tüm detaylarıyla ve örneklerle ortaya seriyor düşündüklerini.
İlk Görüşte Aşk, Homo İbretus'un daha önce yayımladığımız ve en çok dikkat çeken yazılarından biri. Kim bilir? Belki de bahar aylarından mıdır nedir bu sayıda bu yazıya devam niteliğinde kaleme aldığı yazısında yazar, kendisi özelinde engelli erkekleri sorgulamış. Bizler bir ilişkide tercih edilen, beğenilen, çekici bulunan partnerler olamaz mıyız ne dersiniz?
Sahi Sizce de çok okuyan mı bilir yoksa çok gezen mi? Veyahut gezgin olmayı düşlediniz mi siz de ben ya da Eylem gibi? Bunu nasıl çözebileceğinize dair yollar aradınız mı hiç? Eylem Yurtsever aramış, bulmuş, gezmiş de gezmiş ve bakın neler deneyimlemiş?
Anımsarsanız her yıl ekim ayında düzenlediğimiz Beyaz Baston ve Erişilebilirlik Festivali kapsamında 2018 yılı programında beyaz baston kullanmaya nasıl başladığımıza yönelik bir hikâye yarışması düzenlemiştik. Bizimle deneyimlerini paylaşan konuklarımızın yazılarına ay be ay yer veriyorduk. Geçtiğimiz sayıda doğum günümüz vesilesiyle ara verdiğimiz paylaşımlarımıza bu sayıda Kadir Ahıskalı'nın “yol arkadaşım” olarak adlandırdığı bastonuyla birlikte engelleri aşma serüveni ile devam ediyoruz.
Son olarak 60. Sayımızda dergimizin 5. Yıl dönümü sebebiyle yayımladığımız okur mesajlarımızdan teknik bir aksaklık sonucu geçen ay yer veremediğimiz iki mesajı burada paylaşıyoruz. Ve bir kez daha kendilerinden özür dileyerek sesimize ses, yüreğimize güç veren tüm okurlarımıza sonsuz teşekkür ediyoruz.
EEEH Dergi benim için duygularıma tercüman olması demek; ve isyanlarımı, çığlıklarımı, söyleyemediklerimi, yaşadıklarımı, yaşayamadıklarımı ortaya koyuyor.
Abdullah BATUR
EEEH Dergi benim için erişilebilirliğin sesi, eşitliğin nefesi, engelsiz hayatın ta kendisi.
Ramazan AKEL
62. sayımızda yeniden görüşebilmek ümidiyle bahar esintilerinde, papatya kokularında hoşça ve dostça kalın.
Sesli Dinle