Toplam Okunma 0

Sağlamlarla ne zaman engellilik hakkında konuşsak hep şu klişe tepkiyi alırız: Toplumumuz çok bilinçsiz.
- Biliyor musun geçen gün bankada para çekerken şahit istediler.
- Toplumumuz çok bilinçsiz bu konularda.

- Otobüste tutunacak yer bulmaya çalışıyorum, adam bastonumdan çekiştiriyor, neredeyse düşecektim.
- Ne yapsın, bilmiyor nasıl davranacağını.

- Yol soruyorum, kadın sürekli “şuradan, şöyle, bakın orada” diyor, eliyle gösterdiği yeri görsem, niye ona sorayım?
- Haklısın, Türkiye’de farkındalık çok düşük zaten.

- Katıldığım bir seminerde konuşmacıdan slayttaki görselleri betimlemesini rica ettim, oralı bile olmadı…
- Suskunluğu cehaletindendir, bir slayta bakar slayt mı diye…

Peki tüm bu davranışları bilgisizlikle açıklamak ne kadar gerçekçi? Otobüste bastonumuzdan çekiştiren amcayla, el yordamıyla aradığımız kahveyi döktüğümüzde oflayıp puflayan arkadaşımızı aynı kefeye koyabilir miyiz mesela?

Ya da soruyu şöyle sorayım: Daha önce hiç satranç oynamamış birinin önüne satranç tahtasını ve taşları koyarsak ne yapar?

Bu soruya cevap bulmak için hiç satranç bilmeyen iki kişiyi bir masaya karşılıklı oturttuk ve önlerine bir adet satranç tahtası ve birinin önüne siyah, diğerinin önüne beyaz satranç taşları koyduk diyelim. A kişisi önündeki taşları tahtadaki karelere rastgele dizmeye başladı, bunu gören B kişisi kendi önündeki taşları da A kişisinin önüne itti.
Tam o sırada 1 saat boş vakti olan bir satranç eğitmeni bu iki kişinin yanına geldi ve onları bir süre izledi. Bu satranç hocası her iki kişinin de satranç bilmediğini, oyun hakkında biraz fikir edinseler hem A’nın hem de B’nin satranç dersleri almak isteyeceğini varsayarak hem A’ya hem de B’ye satranç öğretmeye çalışmalı mı?

Engelli farkındalığı noktasında tam olarak bunu yapıyoruz. Sağlıklı iletişim kuramadığımız, engellilere yaklaşımı beklentimizden farklı olan herkesin iyi niyetli fakat yeterli bilgiye sahip olmayan, nitekim öğrenmeye açık ve istekli kişiler olduğunu düşünüyoruz ve hepsine engelliliği anlatabilmek için tüm zamanımızı ve enerjimizi harcıyoruz. Buna bağlı olarak beklentilerimiz de artıyor ve herkesten aynı karşılığı bulamayınca boşa çabalamışız hissine kapılıyoruz.

Aslına bakılırsa çoğu zaman boşa kürek çekiyoruz. Bilgisiz insanla tahammülsüz insan arasında ayrım yapmıyoruz ya da farkındalık kazandırma konusunda seçici davranmıyoruz. Herkesi ama herkesi bilinçlendirmemiz gerektiğine, bunu yapabileceğimize inanıyoruz. Sonuç; ben bu sağlamların önyargılarıyla uğraşmaktan yoruldum abi yaa, bu meselelerden uzaklaşmam lazım biraz.

Kendi hayatımda bilinçsiz insanla tahammülsüz insanı ayırmaya başladığımdan bu yana gereksiz polemiklere harcayacağım zamanı daha sonuç odaklı sivil toplum projelerine ayırıp daha verimli çalıştığımı ancak daha az yorulduğumu gördüm.

Bilinçsiz insanlarla tahammülsüz insanları ben şöyle ayırıyorum:
Bilinçsiz insanlar, bir engelli karşısında tedirgin ve endişeli olurlar. Bir konuda yardım istediğinizde, örneğin yol sorduğunuzda ne yapacağını şaşırıp sizi elinizden ya da bastonunuzdan çekiştirirler. Bu kişi bir sorununuzu anlattığınız bir görevliyse sözünüzü sakince dinleyemez, az sonra bu probleminizden quiz yapacakmışsınız gibi her cümlenizden sonra sizi anladığını göstermeye çalışır.
Ayrıca bilinçsiz insan çok da meraklı olur, çekingenliği üstünden attığı anda siz onun görüp göreceği tek engelliymişsiniz gibi sizi soru yağmuruna tutar. “Doğuştan mı, tedavisi var mı, nasıl yazıyorsunuz?” soruları genelde bilinçsiz insanlardan gelir.
Fakat bilinçsiz insanlar bir işte size güvenme konusunda çekimser kalır. “Görme engelli biri evimi temiz tutar mı, çocuğuma öğretmenlik yapabilir mi, çayını dökmeden bulabilir mi?” gibi soru işaretleri vardır. Bu tür kişilere güven verdiğimde, “İlk kez yapmıyorum, merak etme her şey yolunda.” mesajını verdiğimde, en azından bir şans verebiliyorlar.
Bilinçsiz insanlar günün birinde erişilebilirlik aktivistine dönüşmeseler bile engelli biriyle yaşamak konusunda mutlaka bir ilerleme katederler.

Öte yandan tahammülsüz insanlar bulundukları ortamda engelli birinin varlığından rahatsız olurlar. Ortamdaki engelli kişiyi karnı doyurulması, tuvaleti yaptırılması gereken bebekler olarak görürler ve bu bebeği kucağına bırakacakları bir bakıcı ararlar. “İlke’ye de bir tabak hazırladınız mı?” cümlesi bunun en leziz örneklerinden biri bence.
Ayrıca tahammülsüz insanlar engellilerin yaptığı ufak kazalara, hatta kendine özgü alışkanlıklarına bile katlanamazlar. “Benim yanımda baston açmasan olmaz mı?” diyen arkadaşlarınız/sevgiliniz aslında sizin kör olduğunuzu kabullenemiyor.
Tahammülsüz insanlar, kötü kalpli cadılar olmasalar da engellilerle iletişimde uzlaşmacı ve çözüm odaklı değillerdir. Hizmet aldığınız kişiler sizden bir an önce kurtulmaya çalışıyor, sorularınızı geçiştiriyor, işlemlerinizi oldu bittiye getiriyorsa tahammülsüz insan detected.
Özellikle tahammülsüz hizmet sektörü çalışanına karşı uçak yolcularının yılmaz koruyucusu F.E.’nin hak savunuculuğu manifestosunu kendime kılavuz yapıyorum:
“Gören gözünü çalıştıracağına önyargılı aklını çalıştır! Engelli ayrımcısı!!!!!! Hop hop hop temas yok, temas yok, ben kendimi bastonumdan sürüklettirmiyorum… Hala öğrenemiyorsunuz. Check-in check-in check-in diyorum engelli tuvaletine getiriyorsunuz beni.”

Şaka bir yana, bilinçsiz ve tahammülsüz insanlara karşı geliştirdiğim savunma stratejileri ve vaka örneklerini bir sonraki sayıya bırakıyor ve sizler için hazırladığım küçük bir quiz sorusuyla bu yazımı noktalıyorum:
Soru: Yukarıdaki sınıflandırmaya göre, görme engelli bir kişiyle tanıştığında “Senin kör olduğunu unutuyorum, kendini çok iyi yetiştirmişsin, hiç belli olmuyor.” ya da “Bizim bir Şemsettin Abi vardı, o da senin gibi ama o hiç senin gibi değil, sen maşallah her işini kendin görüyon, o her işini başkalarına yaptırıyor.” diyen bir kişi bilinçsiz midir, tahammülsüz müdür?
Sorunun cevabını @engelsizplayboy Twitter hesabımda paylaşacağım, takipte kalın.

 


Sesli Dinle

Yorumlar

Bu yazı için henüz yorum yok.