Aşağıda okuyacağınız betimleme, Turkcell’in Engelsiz Eğitim programı kapsamında okullarda oluşturduğu teknoloji sınıflarının birkaç ay önce televizyon kanallarında yayınlanmaya başlayan reklamına ait.
Saatine bakan bir kadın bir kapının önünde bekliyor. Okuldan çıkan öğrencileri görüyoruz. Daha sonra kadın bahçeden içeri girerek okula doğru yürümeye başlıyor. Koridordaki sınıflardan birinin kapısında durup içeride kimse olup olmadığına bakıyor. Sonra bilgisayarlar bulunan bir laboratuvarın kapısına geliyor. İçeride bilgisayarlardan birinin karşısına oturmuş ve kulaklık takmış bir kız var. Kadın “Elif?” diyerek sesleniyor, kız kulaklıkları çıkarırken “anne?” diyor. Kadın içeri girip kızına doğru yürürken “kızım ne yapıyorsun burada, herkes çıktı” diyor, kız acele ile bilgisayarını kapatıyor ve “ödev yapıyorum” derken elindeki bir tomar kâğıdı hızlıca çantasına yerleştiriyor. Annesi yanına gelerek “hadi çıkalım ama geç oldu” diyor ve çantasını kızının omuzlarına takmasına yardım ediyor ve gülümsüyor.
Şimdi mekân ev. Elif, annesi bir koltukta oturmuş kitap okurken arkadan yaklaşarak annesinin gözlerini kapatıyor ve “ben kimim?” diye soruyor. Anne gülümseyerek “Elif?” diyor. Elif gülerek “bildin” diyor ve parmaklarını yavaşça dokunarak annesinin yüzünden ve saçlarından çekiyor.
Anneyi tekrar okula yürürken görüyoruz. Yine bilgisayar laboratuvarının kapısında duruyor. O esnada Elif yazıcının başında çıktı alıyor. Annesi “canım? diye seslenince, Elif telaşla kâğıdı yazıcıdan alarak arkasına doğru saklıyor ve “anne?” diyor. İkisi birlikte okuldan çıkarken anne “bu aralar dersler yoğun galiba, birkaç gündür geç çıkıyorsun da” diyor. Elif “ee bilmem” diyor.
Anne kızı asansörde görüyoruz. Elif annesinin saçlarını okşuyor ve “anne sen saçlarını mı kestirdin?” diye soruyor, anne “yoo” diyor.
Bir sonraki sahnede üzerinde mumlar olan beyaz bir pasta ile birisinin yürüdüğünü görüyoruz. Yuvarlak bir masa ve üzerinde ikramlar, çay ve tabaklar var. Anne masada oturuyor, masanın çevresinde ayakta duran diğer kişiler Elif, bir adam, bir kız, genç bir kadın ve bir erkek çocuk. Kadın mumları üflüyor ve alkışlar eşliğinde gülümseyerek çevresindekilere bakıyor.
Anneyi koltukta oturmuş elindeki hediye paketini açarken görüyoruz. Elif yanındaki koltuğa oturmuş bekliyor. Paket açılınca bir çerçeve çıkıyor. Çerçevenin içinde bilgisayarda çizilmiş ve kabartma çıktısı alınarak boyanmış ve üzerine anneme yazan bir kadın resmi çıkıyor. Anne çerçevedeki resme dokunuyor. “Elif” diyerek büyük şaşkınlıkla kızına bakıyor.
Bir sonraki sahnede, duran bir arabada annesi direksiyonda ve Elif yanındaki koltukta telefonla annesinin fotoğrafını çekiyor. Sonra Elif’in resmi hazırlama sürecini görüyoruz. Okuldaki bilgisayar laboratuvarında bilgisayar başında annesinin resmini dönüştürüp çıktısını alıyor, bu esnada annesinin yüzüne dokunduğu ve asansörde saçlarını okşadığı bölümler gösteriliyor. Ardından anneyi tekrar resme dokunurken görüyoruz ve Elif gülümseyerek “iyi ki doğdun annecim” diyor. Annesi “sen de kızım” diyor.
Reklamdaki tüm konuşmalar ekranın sağ alt köşesinde yer alan işaret dili tercümanı aracılığıyla işaret diline de çevriliyor.
Dış ses Turkcell projesi hakkında bilgi verirken ekranda Turkcell in oluşturduğu engelsiz eğitim sınıflarında bilgisayar başında ve destek teknolojilerini de kullanarak ders çalışan öğrenciler görüyoruz.
Editörümüz Elif benden reklamı betimlememi istediğinde hiçbirimiz kendimizi hararetli bir tartışmanın ortasında bulacağımızı düşünmemiştik. Bu tartışmadan bazı satırbaşlarını sizlerle de paylaşmak istedik.
Öncelikle arkadaşların hepsinin söylediği, betimlemeye kadar reklamla ilgili hiçbir fikirlerinin bulunmadığıydı. Körlerle ilgili bilgi veren bir reklamda dahi körlerin reklamı anlamasını sağlayacak sesli betimlemenin bulunmaması eksiklik olarak değerlendirildi. Üstelik işaret dili unutulmamışken.
Elif’in kör olduğunun nasıl anlaşıldığı soruldu. Gözlerinin sürekli kapalı olması kör olduğunu anlamamızı sağlıyor.
Bir diğer soru Elif’in baston kullanıp kullanmadığıydı. Elif hiçbir sahnede baston kullanmıyor ama reklamın başında anne okul kapısının önünde Elif’i beklediği sırada hayal meyal gösterilen birkaç öğrencinin de elinde baston yok. Çocuklar ya birbirinin koluna girmiş yürüyor ya da ebeveyninin elinden tutmuş gösteriliyor. Yani körler okulunda okuyan tek bir öğrencinin dahi elinde baston yok. Bastonun sağladığı bağımsız hareket ve güvenlik imkânları düşünüldüğünde Elif’in mutlaka baston kullanırken gösterilmesinin gerektiği vurgulandı. Hatta yok sayılmış olması kızgınlık da yarattı. Bunun nedenlerini yazarımız Deniz Aydemir Döke’nin Ocak 2015 tarihinde yayınlanan Bastonun Gücü Adına isimli yazısında bulabilirsiniz.
Grupta üzerinde en çok tartışılan noktaya geçmeden önce Turkcell’in görme engelli okullarındaki teknoloji sınıflarıyla ilgili web sitesinde verdiği bilgiyi buraya alıntıladım: “Türkiye genelinde 16 görme engelli okulu vardır ve tüm bu okullarda teknoloji sınıfları Turkcell tarafından kurulmuştur. Öğrenciler için özel teknoloji ve yazılımlarla donatılmış bu sınıflarda, az gören öğrenciler öğretmenin akıllı tahtaya yazdığı yazıları önlerindeki bilgisayar ekranından, kendi görüş kapasitesine özel, dilediği büyüklük, renk ve kontrastta görebiliyorlar. Dilediği anda tahtayı önüne getiren, dilediği anda da masasına koyduğu kitabını görme durumuna uygun ayarlarda görebilmesini sağlayan sistem sayesinde az gören öğrenciler dersleri kolaylıkla takip edebiliyor. Hiç görmeyen öğrenciler ise klavyedeki tüm tuşları ve işlemleri seslendiren özel yazılım sayesinde bilgisayarı rahatça kullanabiliyorlar. Ayrıca sınıflardaki sistem sayesinde öğrenciler kitaplarını okunabilir belgeye çevirebiliyor ve gerekirse MP3 ses formatına dönüştürüp farklı ortamlarda çalışma notu olarak da taşıyabiliyor. Bunun dışında görme engelli sınıflarında taratılan kitapların kabartma alfabe (Braille) ile basılarak çoğaltılmasını sağlayan yazıcılar yer alıyor. Sınıflarda ilave destek teknolojisi olarak yüksek çözünürlüklü video büyütücü sayesinde resimlerin, objelerin detaylı incelenebilmesi de sağlanmaktadır.”
Web sayfasında bu kadar ayrıntılı bahsedilen teknoloji sınıfının esas işlevleri reklamın odağında yer almıyordu. Bir başka deyişle bir körün internetten bilgi araştırması yaparken, ekran okuyucu kullanırken, matematik ya da coğrafya ödevi hazırlarken gösterilmesi yerine salt izleyicilerin duygularına hitap etmek için resim yapıp annesine hediye ederken gösterilmesi kimimizce sorunlu kimimizce önyargılı ya da eksik bir yaklaşım olarak değerlendirildi. Tabii pazarlamanın önemli bir aracı olan reklamlarda duygulara hitap edilmesi ne yeni bir yöntem ne de yalnızca engellilik söz konusu olduğunda kullanılıyor ama tartışmamızda bir arkadaşımızın söylediği şu cümle aslında rahatsızlığın nedenini anlatıyordu: “Reklam yayınlandıktan sonra, işyerinde herkes ağlayarak bana reklamı anlattı. Ancak, hepsinin sesinde acıma vardı”
Bir başka problem de var olduğu gösterilen teknolojinin gerçekte karşılığının olup olmadığı ile ilgiliydi. Burada yazarlarımızdan Engin Yılmaz’ın sözlerine kulak verelim:”Anlatılan şey gerçekçi mi, çok ciddi anlamda tartışılır. Elif belli ki, çaktırmadan annesinin yüzüne, saçlarına dokunuyor, onun resmini çekiyor, sonra bu resmi bir şekilde bilgisayarda düzenliyor, çıktısını alıyor, Piaf dediğimiz sistemle kabartılı hale getiriyor, boyuyor ve annesine veriyor. Eh! Ne var bunda süper diyeceksiniz değil mi? Sorun şu: Bir kör olarak Elif'in bilgisayarda resmi düzenleyebileceği bir yazılım yok. Bu resmi doğrudan Swell kâğıda çıkarıp Piaf ile kabarttı diyelim ki, GETEM'de sürekli bu aleti efektif biçimde kullanıyoruz, insan resimlerini öyle anlaşılacak detayda kabartabilme gibi bir yeteneği yok. Piaf denen şey aslında özel bir ısıtıcı. Swell denen üzeri özel bir madde ile kaplı kâğıda bilgisayardan bir şeyi çıkardığınızda, bunu o aletten geçirirseniz, dokunsal hale getiriyor. Gerçekten büyüleyici bir sistem. Özellikle, geometrik şekiller, figürler, haritalar logolar hazırlamak için önemli bir açığımızı kapatıyor bizim. Hatta bu aralar benzer işleri Braille yazıcılardan da yapabilen bir yazılımı test ediyoruz ve EEEH dergi logosu gibi şeylerin dokunsal basımından çok olumlu sonuçlar elde ettik. Gel gelelim insan resmi tarzı şeyleri bunda kabarttığınızda, ciddi sıkıntılar yaşanıyor ve dokunarak o resmi anlamanız, üzerinde işlem yapmanız öyle pek mümkün değil. Eğer Elif hiç teknoloji kullanmadan annesinin resmini Eşref Armağan gibi yapsaydı, çok daha gerçekçi olacaktı. Sanki şu anki teknolojik sınıflarda, bir kör tek başına resmi düzenliyor, çıkarabiliyor ve kabartıyor gibi bir umut veriyor film, velhasıl, burası o kadar doğru mu, biraz düşünelim.”
Ben, gerçekten istendiğinde hem mesajı ileten, hem de duygulara hitap eden dolayısıyla akılda kalıcı reklamların yapılabileceğine inanıyorum. Mesela, körlerin gerekli destek teknolojileri ile neler yapabileceğini bilmeyen insanların düştüğü komik durumlar üzerinden neşeli ve mizahi bir senaryo yaratıcı bir ekibin elinden rahatlıkla çıkabilirdi. Ya da GETEM ve Türk Telekom işbirliği ile hazırlanmış olan ve sesli kitap ile telefon kütüphanesi projesi hakkında bilgi veren reklamı hatırlayın. Körlerin yararlanacağı bu sistem duygusallığa yer vermeksizin çok güzel bir kurguyla aktarılmıştı ve üzerinden yıllar geçmesine rağmen hala pek çok insan tarafından ayrıntılarıyla hatırlanıyor.
Dezavantajlı grupların bilgi ve becerilerini geliştirme imkânı veren bu tür projelerin hayata geçirilmesi önemli; bu projelerin tanıtım çalışmalarının da destek verilen alana katkı sunmaya devam eder nitelikte olması dileğiyle.
Reklamın linkine aşağıdan ulaşabilirsiniz: