Editörler: Deniz Aydemir Döke, Elif Emir Öksüz
Yazım Denetimi: Gülcan Altun, Canan Çam Yücel.
Web Sorumlusu: Burak Sarı
İletişim Bilgileri
Merhaba Değerli Okurlar,
Dile kolay tam üç yıl, durmadan dinlenmeden her ay konuk olduk dünyalarınıza. Bazen tarihe geçecek yazılar çıkardık, bazen sadece günü kurtardık; kimimiz içini döktü okuyucusuna, kimimiz hayallerini paylaştı köşesinde; kızdık öfkeden deliye döndük, neşelendik umutla aşkla dolduk; hep ama hep aynı şey için yandık kavrulduk: Eşit Erişilebilir Engelsiz Hayat.
Bu sayımızın açılışını Elif Emir Öksüz’ün teknoloji haberi gibi görünen, fakat bağımsızlık ve erişilebilirlik hakkında bazı tartışmaları ateşleyebilecek yazısıyla açıyoruz. Aira gözlük hakkında merak edilenler ve daha fazlası burada. Teknolojinin yarattığı ya da yaratamadığı devrimlerden bahsetmeye başlamışken şu popüler reklama değinmeden olmaz. Teknoloji körlere resim çizdirebilecek mi ya da resim çizmek şart mı? Hep sorular hep sorular… Acaba Pınar Yavuz bir cevap bulmuş mudur bu sorulara? Sevgi Mart bu ay engellilerin hayatın tam da içinde inadına var olduğunun altını çiziyor. Teknolojinin de olumlu etkileri göz ardı edilmemeli elbette. Efendim gelin biraz da zihnimizi yoralım, bazı önemli kavramları biraz deşelim biraz kurcalayalım. Mesela ayrımcılık ve damgalama tam olarak ne demek ya da kalıp yargılar ne anlama geliyor. Deniz Aydemir Döke örneklerle anlatıyor. Kavramlara girmişken “kör mü, görme engelli mi, özürlü mü” tartışmasına bir göz atmadan geçemeyiz. Konuk yazarımız Muzaffer Eskin, bu noktada imdadımıza yetişiyor. Körlükle ilgili düşüncelerimizi birkaç adım öteye taşımak için Meral Sözen’in yazısına konuk oluyoruz. Oidipus’un kör olması, gelecekten haber veren kâhinlerin körlüğü… Acaba tüm bunlar nasıl yorumlanabilir? Sahi nedir bu körlük? Kurtulamadığımız bir bela mı, bir ceza mı? Yoksa bir durum, bir duruş, bir oluş mu? Bahar Yavuz, bir gazete haberi üzerinden durumu ele alıyor bu ay. Bir derin tartışma da Eylem Yurtsever’den. Acaba kavramlar ya da roller gerçekten dışarıda mı yoksa aslında tam da içimizde mi? Keşfetmek için okumak şart. Gülcan Altun bu ay bize İstanbul Bağımsız Film Festivali’ni tanıtırmış gibi yapıp, erişilebilirliğin unutulduğu, teması iyileştiren şeyler olarak belirlenen fakat engellileri iyileştiremeyen festivale haklı serzenişini dillendiriyor. Kapanışımızı bizi bahara ve mücadeleye hazırlayan Burak Sarı’nın yazısıyla yapıyoruz. Burak’a kulak verin ve içinize dolacak ılık bahar ve yaşama sevincinin tadını çıkarın. Dördüncü yaşımıza doğru ilerlerken bizimle olmaya da devam edin.
Sesli Dinle