Kasım ayında “Okulda Ergeni Görmek” isimli Türkiye Aile Sağlığı ve Planlaması Vakfı tarafından gerçekleştirilen bir konferansa katıldım. Eğitim ve sağlık alanında çalışan uzmanların yer aldığı etkinlikteki konuşmacılardan biri Seksolog Rayka Kumru idi. Rayka Kumru, Kanada’da Sosyoloji ve Cinsellik Bilimleri programında lisans eğitimi alıp, Avustralya’da Seksoloji üzerine yüksek lisans eğitimini tamamlamış genç bir uzman. Konferansa “Cinsel Eğitimde Değişim ve Gelişmeler” başlıklı bir sunumla katılmıştı. Sunum boyunca engelliliğe sürekli vurgu yapması çok dikkat çekiciydi. Hatta teması engellilik olmayan bir konferansta uzmanın kendi alanı ile ilgili konuşurken engelliliği bu kadar dile getirdiğini ilk defa duydum diyebilirim. Örneğin; cinsellik eğitimi verirken kullanılan oyuncak ya da kukla gibi materyallerden bahsetti ve sık sık bu materyallerin görme engelliler için de erişilebilir olduğu ya da olmadığı hakkında bilgilendirme yaptı. Hatta bir ara, Teksas Austin’deki bir körler okuluna cinsellik eğitimi için anatomik bir kadın ve erkek mankenin yasal prosedür gereği satın alınamadığını ancak bir dernek üzerinden bağış yapılarak temin edildiğini aktardı.
Dergimizin geçmiş sayılarında da zaman zaman dile getirildiği gibi toplum genellikle engelli bireyleri aseksüel ve cinsiyetsiz görme eğiliminde. Bu yaklaşım engelli kişilerin cinsellik ihtiyacını yok sayma, duygusal ya da fiziksel bir birlikteliklerinin olmayacağına inanma ya da herhangi birisine sorulmayacak özel soruları engeli olan kişiye rahatlıkla yöneltebilme gibi farklı şekillerde tezahür ediyor. Fakat her ne kadar cinsellik tabu, engelli cinselliği daha da büyük bir tabu ise de inkâr etmek ya da görmezden gelmek onu yok saymıyor ya da ortadan kaldırmıyor.
Uzman Psikolojik Danışman Hilal Döner “Görme Engelli Yetişkinlerde Cinsel Bilgi, Cinsel Yaşantı ve Cinsellik Eğitimine İlişkin Görüşler” başlıklı yüksek lisans tezinde 10’u erkek, 8’i kadın toplam 18 yetişkin görme engelli bireyle görüşmeler gerçekleştirmiş. Yapılan görüşmeler analiz edildiğinde cinsellik konusundaki bilgilendirmelerin materyal ve içerik anlamında erişilebilir olmadığı; Braille baskı kitaplar, sesli betimlemesi yapılmış videolar ve dokunsal materyallerin yer aldığı kapsayıcı bir eğitime ihtiyaç duyulduğu sonucuna varılmış.
Cinsiyetle ve cinsellikle ilgili kavramlar çocukluk yıllarında oluşmaya başlar. Görme engelli çocuklar gören akranlarından farklı olarak kadın ve erkek bedeni arasındaki farkı, çeşitli vücut biçimlerini ya da hamilelikte yaşanan değişimi gözlemlemiyor. Bunun yanı sıra, çocukların bu tür konularda bilgilendirilmesi için genellikle onların soru sormaları beklenir. Çünkü soru sormaları bilgiyi almaya hazır oldukları şeklinde değerlendirilir. Fakat çocuklar genellikle gördüğü, şahit olduğu bir olay üzerinden bu soruları sorar. Karşı cinsten arkadaşının cinsel organını giyindiği ya da oyun oynadığı esnada fark eden bir çocuğun onun bedeninin neden kendisininkinden farklı olduğunu sorması ya da televizyonda öpüşen bir çifti gören çocuğun onların ne yaptığını sorması gibi. Görme engelli bir çocuk gören akranlarının televizyon, gazete, internet ya da kitaplar yoluyla sahip oldukları bilgilere erişemeyebilir. Tüm bu saydığım nedenlerden ötürü görme engelli bir çocuğa ailenin bu konuları o sormadan açıklaması, kendi bedenine dokunarak ya da oyuncaklar üzerinden bilgi sağlaması önemlidir.
Özellikle bizim kültürümüzde dokunma, öpme, sarılma, kucaklama, yanaktan makas alma gibi eylemler çocukları severken sıklıkla kullanılır. Çocuklar bu hareketlerin kime ne şekilde yapılacağı bilgisini aslında ailelerini taklit ederek de öğrenir. Bu nedenle ailelerin görme engelli çocuklarıyla bu hareketlerin sıklığı, sınırı ve kimlerle uygun bir şekilde gerçekleştirilebileceğine dair konuşması faydalı olur. Ayrıca son zamanlarda okullarda istismara yönelik bilgilendirici etkinlikler çoğaldı. Bu çalışma genellikle iyi dokunma ve kötü dokunma kavramları üzerinden anlatılıyor. Görme engelli bir çocuğun gören bir çocuğa göre daha fazla dokunmaya maruz kaldığını düşünürsek bu konudaki ayrımın yine doğru ve uygulamalı bir şekilde kendisine aktarılması önemli. Ayrıca çocuğun dokunulmama hakkının olduğu ve kendisini rahatsız eden bir dokunma gerçekleşirse buna hayır deme hakkının bulunduğu da özellikle vurgulanmalı.
Küçük yaşlardan itibaren doğru bir şekilde verilen aile içi ve okul eğitimleri görme engelli çocukların hem biyolojik hem sosyal boyutu olan cinsel gelişimlerini sağlıklı bir şekilde tamamlamalarını sağlayacaktır.