
Bana oldukça uzun gelen bir aradan sonra herkese sevgiyle merhaba.
Lise sürecinde edinmeye başladığım tecrübeler kapsamında arkadaşlık ilişkilerimden söz etmek istedim sizlere. Şunu söylemek isterim ki arkadaşlık birçok ilişkiye göre ötekileştirmeden daha uzak. Çünkü arkadaşlık biraz da eşitliktir diye düşünüyorum. Birbirimiz üzerinde eşit hak ve sorumluluklara sahibiz ve iki tarafın da sınırları var.
O halde biz arkadaşız.
Eğer bir taraftan diğerine karşı herhangi bir ötekileştirme vb. Gibi bir yaklaşım söz konusuysa aslında zaten arkadaşlık yoktur. Böyle bir durumda birbirini arkadaş zanneden bir veya iki taraf vardır. Bu tür arkadaşlıklarda durum, farkında olanı rahatsız eder. Örneğin ötekileştirilen taraf ötekileştirildiğinin farkındaysa ya bunu karşısındakine gösterir ve ona bunun yanlış olduğunu, böyle yapmaya hakkı olmadığını anlatır ya da ondan uzaklaşır. Genellikle ötekileştiren taraf bunu ya fark etmez ya da önemsemez. Yani bu durum ötekileştirilenin çevresinde öyle yaygınlaşmıştır ki kimse ne olduğunun ve ötekileştirilenin ne düşündüğünün farkına varmaz. Ötekileştirme göz ardı edilir. Bu kanıksanmış durum da arkadaşa, benzer bir davranış sergileyebileceğini düşündürebilir. Eğer ötekileştirilen taraf bunun yanlış olduğunu karşısındakine anlatmasına rağmen kişi bundan vazgeçmiyorsa o iletişim iki tarafa da zarar verecektir.
Gözlemlerimden hareketle sizlerle şu çıkarımımı paylaşabilirim: Arkadaşlık, doğru olmayan tutumlardan vazgeçilmesi kolay bir ilişki. Örneğin okulumuzdan birinin yaptığı davranış bizi rahatsız ettiyse ve bunu arkadaş ortamımızda konuşuyorsak sıklıkla şu dönütleri alabiliriz: Yapılanın mantıksız olduğunu düşündüklerini sebepleriyle ifade ederler. Yani sırf biri yaptı diye aynı davranışı gösterme oranı arkadaşlıkta daha az.
Şunu söylemeden edemeyeceğim: öğretmenlerimizin bize olan tutumu arkadaşlarımızın tutumunu da oldukça etkiliyor. Her ne kadar tutum veya davranışı direkt uygulamasalar da öğretmenlerimizin bazı yönlendirme ya da söylemleriyle doğru olmayan bazı şeylerin yapılması gerektiğini düşünüp ona göre davranabilirler. Örneğin sürekli övülmemiz gerektiği düşünülüyorsa böyle düşünenler bunu uygularlar ve diğerlerini de böyle yönlendirirler. Bu da böyle yanlış bir düşüncenin yaygınlaşarak uygulanmasına yol açar. Yani öğretmenlerimizin uyguladığı ve doğru olmayan bu tür tutumlar akranlarımıza ve diğer insanlara yanlış bir tutumu aşılayabilir. Bu durumda duruma müdahale edip iki tarafı da en doğru şekilde yönlendirmek gerektiğini düşünüyorum.
Doğrunun bilinmediği ve uygulanmadığı birçok durumda diğer insanlar da aynı yanlışı sergiliyorlar ve olay içinden çıkılmaz bir hal alıyor. Bütün iletişim ve ilişkilerimiz mahvoluyor. Bu sebeple mümkün olduğunca doğru yönlendirmek gerekiyor. Bazen bu yönlendirmeleri birçok kez yinelememiz gerekiyor. Çünkü doğru olan konusunda bilgilendirilen kişi çoğu kez bunu sorgulamayıp sadece biz öyle istedik diye söylediğimizi uyguluyor. Bunun temelinde de zaten üzücü ve kötü bir hayat yaşadığımızın, daha fazla üzülmememizin gerektiği düşüncesinin var olduğunu düşünüyorum. Bu da oldukça yanlış bir algı olmakla birlikte yine bunu doğru bilenler tarafından uygulanmış ve yaygınlaştırılmış bir tutumdur. Sebep sorgulamadan uygulanan tutumların yanlış algıları çözdüğünü düşünmüyorum. Zaten yanlış bir algılama sonucu ulaşılmış sonuç da yanlış olacaktır. Bir yanlış düzeltileceği yerde iki yanlış oldu: algılama ve sonuç. Yani doğrunun neden doğru olduğunu çok iyi ve detaylı bir şekilde ifade etmemiz gerekebiliyor.
Arkadaşlarımız genellikle bizimle iletişimlerinde, yeti farkımı ilgili durumların bizi rahatsız ettiği düşüncesiyle bunlara yer vermek istemezler. Örneğin akıllarındaki soruları bize sormayıp farklı şekillerde cevap ararlar. Kimi zaman cevabı kendileri verir kimi zaman da başka birine sorarlar. Başkalarından aldıkları cevap her zaman doğru olmayabilir.
Kaldı ki çoğu kez yanlış oluyor. Örneğin doğuştan mı yoksa sonradan mı kör olduğumuzu merak eden bir arkadaşımız bunu öğretmenimize sormuş olsun. “Ona böyle şeyler sormayın! Zaten üzücü bir şey! Arkadaşınız üzülmesin!” benzeri bir cevap alan arkadaşımız yanlış bir tutumla yönlendirilip yanlış bir algıya düşecektir. Bu da kaçınılmaz olarak onun yanlış bir davranış uygulaması gerektiğini düşünmesine ve buna göre davranmasına neden olacaktır. Kuvvetle muhtemeldir ki, benzer konulardan söz açıldığında diğer insanları da bu şekilde yönlendirir ve yanlışın düzeltilmesi zorlaşır. Başta bunu mümkün olduğunca önlemek gerek. Mümkünse tabii. Değilse de insanlarla fazla uğraşmaya gerek olduğunu düşünmüyorum.
Sen benim sınırlarıma ve düşüncelerime saygı duyduğun ve buna göre davrandığın zaman benim için değerlisin. Bu her konu için geçerli. Rahatsız olduğumuz her konuyu dile getirmemiz ve gerekeni yapmamız konusunda özgür olduğumuzu bilmeliler. Sadece biz büyüklerimize saygı duymak zorunda değiliz. İstisnasız herkes herkese saygı duymak zorunda. Okulda da mümkün olduğunca bu bilinçle hareket etmeli ve asla kenarda kalmamalıyız. Özellikle bizimle ilgili konularda söz sahibi olmadığımızda ya da doğru olan söz konusu olmadığında birçok insan bizimle ilgili birçok konuda yanılacaktır. Örneğin bir arkadaşımızla sorun yaşadığımızda bunu bir öğretmenimize iletmiş olabiliriz. Bu gayet olağan bir durumdur. Ancak bir tarafta biz olduğumuzda kimi zaman öğretmenler sorun yaşadığımız kişiyi bizimle ilgili yanlış yönlendirebiliyorlar. Mesela, “Onun senden başka hiç arkadaşı yok. Küserseniz üzülür. Git ve ondan özür dile” gibi küçük düşürücü ve çirkin bir yönlendirmede bulunabiliyorlar. Bu gibi durumlarda olaya mümkün olduğunca hâkim olmalı, gerekiyorsa hiç çekinmeden tavrımızı koymalı, gerekeni en doğru şekilde ifade etmeye çalışmalıyız. Bu olası bir iletişim sorununu ya da küçük düşürücü muameleyi önleyebilir.
En azından bazılarının haddini aşmasına engel olacaktır.
Tüm iletişimlerimizin güzel olmasını umuyorum. Güzel arkadaşlıklarımız olsun ve güzel anılar biriktirelim hep birlikte.