Toplam Okunma 0
Beyaz bir zemin üzerinde stilize edilmiş ve parantez işareti gibi duran iki kulak resmi.  İki kulağında arasında beni duyuyor musun?! yazılı.

Bizleri yok saydılar. Ya acıdılar ya da küçük düşürmeye çalıştılar. Ayırdılar, ötekileştirdiler. Sırf merak ettikleri için iletişim kurdular bizimle. Yalnızca merak ettikleri için… Dünya'ya sığdıramadılar bizleri. En temel hakkımız olan erişilebilirliği geçiştirip durdular hem de hiç hakları olmadığı halde.

Ayrı bir dünyadanmışız gibi davrandılar. Bir işin içinden çıkamadıklarında ya da işlerine öyle geldiği zaman, “Kendi dünyasında böyle düşünüyor, böyle algılıyor” gibi cümlelerle hem kendilerini tatmin ettiler hem de diğer insanların bu düşünceye inanmalarını sağladılar.

 

Herkesin bir iç dünyası olabilir. Bu sadece yeti farkı olanlar için geçerli değildir. Ayrıca bu bir kimsenin yaşadığı olayları ya da insanların düşüncelerini yanlış anlayıp yorumlayabilecekleri anlamına gelmez. Hem neye göre yanlış? Kendi düşüncelerine göre ya da işlerine gelene göre. Zaten bu tutum genellikle bazılarının yanlışları düzeltilmesin, düzeltilse de bu diğer insanlar tarafından anlaşılmasın diye kullanılır. Her doğru ya da yanlış herkes için aynı olmayabilir sonuçta. Çoğunlukla da öyle olur zaten. Bu tutum yeti farkı bulunan ya da toplum tarafından ötekileştirilen bireyleri konudan uzak tutmak ya da düşüncelerinin diğer insanlar tarafından yanlış anlaşılmasını hatta anlaşılmamasını sağlamak için uygulanıyor.

 

Başıma gelen bir örnekle açıklamak istiyorum. Bulunduğum bir ortamda bana engellilerin yaşadığı sorunların neler olduğu soruldu. Toplum tarafından “pozitif ayrımcılık” adı altında ayrıştırıldığımızı ve ötekileştirildiğimizi söyledim. Onlar da bu muamelenin doğru olduğunu düşündükleri için söylediğim şey işlerine gelmedi. İçlerinden biri de bunları çözmeyi vazifesi olarak gören biriydi. İşlerine gelmediğini bana belli etmediler tabii. Muhabbetten ayrıldım ama henüz onlarla aynı alan içerisindeydik. Konuşmalarının bir bölümünde buna da değindiler. Bu sorunları çözmeyi vazife edinmiş şahsiyet, “O da kendi dünyasında, dünyada olup bitenleri bu şekilde yorumluyor işte” dedi. Aslında bana bu yazıyı yazdıran biraz da bu olay sonrası düşüncelerim oldu. Biraz önce bu tutumla ilgili düşüncelerimi açıklamıştım. Bence bu olay tam da açıklamalarımla ilişkili. Bu kişinin o tutumu, orada söylediklerimi doğru anlayan bir kişi bile varsa onun düşüncelerini bile değiştirir. Onun bu tutumu, yeti farkı olan kişilerin dünyada olup bitenleri yanlış anladığını düşündüğünü gösteriyor ve diğer insanları da bunun doğruluğuna inandırıyor.

 

Hiç kimsenin, hiç kimsenin söylediklerini, düşüncelerini ya da yaşadığı olayları saçma sapan tutumlarıyla, yanlış anlaşılmasına sebep olma hakkı yoktur.

 

 


Sesli Dinle

Yorumlar

Bu yazı için henüz yorum yok.