Toplam Okunma 0
Karanlığın içindeki bir mikrofon, etrafına ışık saçıyor.

Merhabalar çok sevgili EEEH Dergi okurları. Bahar mevsiminin ilk ayından hepinize çok sevgi ve selamlar.

 

Bu ay yine şiir okurken karşılaştığım bir muamele üzerine yazıyorum. Çoğunuzun bildiği gibi körlüğümüzün üzerini örtmek gibi amaçlarla sağlamcılar tarafından birçok ifade kullanılır. Kimi zaman sessizce söylerler gözlerimizin görmediğini, kimi zaman körlerle ilgili bir şey olduğunda hemen üzerini örtmeye çalışırlar. Mesela, televizyonda körlerle ilgili bir haber çıksa ya da dizi filmlerde kör bir karakter olsa ya televizyonun sesini kısarlar ya da kanalı değiştirirler. Üstelik bu gibi davranışlarda bulunurken bunları bizim fark etmediğimizi, anlamadığımızı sanıyorlar. Anladığımızı da belli ediyoruz, onu da anlamıyorlar. Ya da anlıyorlar da bize belli etmemeye çalışıyorlar. Özetle, körlüğümüzün ya da herhangi bir yeti farkımızın üzeri örtülmesi gereken, ayıp ve üzücü şeyler olduğuna hem kendileri inanmışlar hem de çevrelerindeki büyük küçük kim varsa bunu aşılıyorlar.

 

Yazının başlığında da kullandığım ifadeyi benim için bir sunucu kullanmıştı. Bu kez şiir okurken yalnız değildim. Kardeşlerim de yanımdaydı. Sunucu ismimizi anons ederken önce kardeşlerimin isimlerini söyledi, sonra da “Ve karanlıktan aydınlığımız, Ecrinnur Aytekin'i sahneye davet ediyoruz!” dedi. Büyük bir alkış koptu tabii. Sunucunun ifadesi birçok kişinin hoşuna da gitti. Sunucu şunu demek istedi ve oradakiler de şunu anladı: “Körlük karanlıktır. Körler karanlık dışında hiçbir şey algılayamaz ve anlayamazlar. Şimdi biz onu buraya çıkarttık, o burada şiir okuyor ve biz de onu dinleyip alkışlıyoruz ya, onun dünyası aydınlandı. Ne de olsa bizden farklı bir dünyada ve bizim dünyamızı asla algılayamaz. O bile buraya çıkıp şiir okuyorsa herkes rahatlıkla bunu yapabilir. O bizim bu tabiri kullanmamıza da çok mutlu oldu şimdi. Sevap kazandık. Çok beğendiğimizi de söyleyelim de tam olsun. Cennetlik olalım...” Yani sunucu da seyirciler de amacına ulaşmış oldu.

 

Ayrıca, sunucunun kullandığı “mız” eki de beni şu kanıya ulaştırdı: Sunucu aynı zamanda, “O bizim engelli kardeşimiz. Onu sahiplenelim. O hepimizin” düşüncesini de oradaki herkese iyice yansıttı. Bunu da anlamadığım, anlayamayacağım düşünüldü tabii.

 

Oysa araştırarak, öznelere sorarak, nitelikli kaynakları okuyarak doğru yaklaşımı öğrenebilir bu konuda. O zaman sağlamcılık ortadan kalkar, süslü cümlelerle ayrımcılığı gizlemeye de gerek kalmazdı. Belki bu yazı insanları düşündürür ve bir kapı açar. Neden olmasın?

Umut dolu yazılarda görüşmek dileğiyle.

 


Sesli Dinle

Yorumlar

Bu yazı için henüz yorum yok.