15-16-17-18 Ekim 2014 tarihleri, Boğaziçi Üniversitesi’nde daha önceden eşi benzeri görülmemiş, GETEM ve Engelsiz Erişim Derneği işbirliğinde organize edilen bir festivalin yapıldığı, seneler sonra “Hey gidi ne günlerdi be…” diyerek hatırlayacağımız günlerdi.
Peki neler vardı 15 Ekim Beyaz Baston ve Erişilebilirlik Festivali’nde? Ne yoktu ki, film gösteriminden konsere, stand-up’tan farkındalık standlarına, yürüyüşten söyleşiye, tandem gezisine pek çok şey. Birazdan tüm bunları ayrıntılı bir şekilde anlatmaya çalışacağım; ama önce, derdimiz neydi de böyle bir festivale kalkıştık? 15 Ekim ne? Beyaz baston ne alaka? Erişilebilirlik, artık bu laf da engelsiz gibi dillere pelesenk olmaya başladı, yine ne erişilebilirliği yahu?
15 Ekim çünkü bugün önce ABD’de, sonra da başka pek çok ülkede Dünya Beyaz Baston günü olarak ilan edilmiş. Hem beyaz bastona dikkat çekmek, hem kör arkadaşım aç gözünü demek, al bastonunu çık dışarı demek, aç bastonunu çık dışarı demek; hem de ülkemizde engelli bireylere yönelik farkındalığı arttıracağına önyargıları beslemekten başka bir işe yaramayan onlarca etkinliğin, projenin, söylemin karşısında durmak ve toplumda önyargılar yerine farkındalığı arttırmaktı en büyük amacımız. İşte bu amaca giden yol da festival boyunca uğruna yeminler ettiğimiz, sözler verdiğimiz ve festivalimizin her etkinliğinin merkezine yerleştirdiğimiz erişilebilirlikten geçiyordu.
15 Ekim günü saat 12.00’de Boğaziçi Üniversitesi Kuzey Yerleşke’de GETEM’in de içinde bulunduğu binanın önünden Güney Meydan’a kadar yüründü. Güney Meydan’a gelindiğinde Özgürlüğün Ritmi’nin gösterisi başladı. Belediyeye, esnafa, şoföre selamlar gönderildi, İbretlik Marşı söylendi, Beyoğlu’nda gezildi, göz süzmek yerine yetkili ağabeylerimizle, ablalarımıza benzeyen kimselere tepkiler gösterildi. Daha sonra saat 14.00’te Sayın Halil Köseler’in engellilik üzerine bir konuşması oldu. Engellilerin yüzemeyeceğini, makyaj yapamayacağını, hatta üstünü giyemeyeceğini düşünen lise öğrencileri, bizlerin aslında neler yapabildiğini bilerek ayrıldı bu konuşmadan. Festivalimizin amacına bundan daha uygun bir kazanım olamazdı. Sayın Halil Köseler’e festivalimizin amacına ulaşması üzerindeki bu büyük katkısından dolayı teşekkürleri borç biliriz.
16-17-18 Ekim gündüzleri farkındalık standlarımızla, akşamları da kâh konserle, kâh film gösterimiyle, kâh stand-up gösterisiyle ziyaretçilerimize keyifli anlar yaşatmaya çalıştık.
O zaman, işte farkındalık standları!
Festivalimizin en ilgi gören standlarından biri Braille standıydı. Bu standda ziyaretçilerimiz, önceden hazırladığımız Latin harflerinin kabartma daktiloda hangi tuş ya da tuşlara karşılık geldiğini gösteren tabloya bakarak diledikleri her şeyi Braille olarak yazma fırsatı buldular. İsimlerini yazanların yanında, sevdiklerine şiirler yazanlara, hafif kırgın oldukları arkadaşlarına kırgınlıklarını itiraf edenlere de rastladık. Çoğu ziyaretçinin bu standla alakalı yorumu, “Braille Alfabesi’ni duymuştum; ama uygulamalı olarak ilk kez inceleyebiliyorum.” şeklinde oldu.
Bir sonraki standımız festival boyunca hiç boş kalmayan erişilebilir oyun standıydı. Bu standda, satranç, tavla, scrabble gibi eğlenceli oyunlar erişilebilir olarak ziyaretçilere sunuldu. Erişilebilir bir tavla için pulların üzerine renkleri anlayabilmek amacıyla birer işaretin, pulların koyulduğu bölmeleri hissedilebilir yapmanın; erişilebilir bir scrabble için taşların üzerine Latin harflerinin yanında Braille olarak da harfleri ve puanlarını yazmanın; satranç erişilebilirliği için ise bir renk kareyi yüksek diğer rengi alçak yapmanın ve beyaz ya da siyah taşlardan sadece bir rengine ayırt edici bir işaret koymanın yeterli olacağını göstermiş olduk.
Bir diğer stand erişilebilir matematik standıydı. Bu standda da görme engellilerin matematik çalışırken ne gibi araç gereçler kullandıkları uygulamalı olarak gösterildi. Görmeyenler matematikten anlamaz aman sormayalım, geometriyi öğrenemezler hadi muaf tutalım zihniyetine de uygulamalı bir cevap olmuştur diye umut ediyor ve sevgili ÖSYM’ye yazımın tam bu standından selamlarımı, sevgilerimi ve saygılarımı gönderiyorum. Bu zihniyette emekleri yadsınamaz, hep söyleriz ve söyleyeceğiz.
Bir sonraki standımız, dergi yazarlarımızdan Adem Ağabey’imizin Ekmek Teknesi standıydı. Stand günlerimizin ilkinde ekmek, ikincisinde ise kek yaptı Adem Ağabey bizlere. Malzemeleri ölçmek içinse ya bir bardak ya da boy boy erişilebilir ölçekler kullandı. Bu ölçeklerin tutma kısımlarında Braille olarak kaç grama karşılık geldikleri yazıyordu. Tatlı tatlı yorulmaya başladığımız ilk stand günümüzün sonlarına doğru, tüm stand alanını muazzam bir ekmek kokusu kapladı, herkes işini gücünü bırakıp ekmek kuyruğuna girdi. Tekrar, “Eyvallah Adem Ağabey, karnımızı doyurdun, ellerine sağlık!” diyoruz buralardan.
Bir sonraki standımız, yine dergi yazarlarımızdan Engin Ağabey’imizin bilişim standıydı. Engin Ağabey bu standda ziyaretçilere ekran kapalı bir şekilde Jaws’la ya da VoiceOver’la e-posta göndermek, Word belgesinde metin düzenlemek, MBraille ile yazı yazmak gibi aktiviteler yaptırdı.
Bir sonraki standımız, erişilebilir ürün standıydı. Bu standda renk tanıyıcısından sesli etiketleyiciye, su ölçerden para ölçere görme engellilerin gündelik hayatta işlerini kolaylaştıran pek çok ürün ziyaretçilere sunuldu.
Diğer standımız, yine dergi yazarlarımızdan Eylem Yurtsever’in Kokularla Dans isimli standıydı. Eylem bu standda esansları şırınga yardımıyla kâğıt bir bardağın içine karıştırarak oldukça başarılı kokular elde etti. Duyduğumuza göre yaptığı bir erkek parfümü ziyaretçiler arasında paylaşılamamış ve Eylem parfümü bölerek ziyaretçilere hediye etmiş. Umuyoruz ki, ileride erişilebilir hassas teraziler de çıkar ve Eylem çok daha profesyonel olarak, kolay bir şekilde bu işle ilgilenmeye devam eder.
Bir sonraki standda ise erişilebilir oy sistemi gösterildi. Sol üst köşesinde elle hissedilebilen küçük bir işaret dışında sıradan oy pusulasından herhangi bir farkı olmayan oy pusulalarımızı, oy şablonunun içerisine yerleştirdik. Sonra da, oy şablonunda Braille olarak yazılmış stand adlarından oy vermek istediğimizi bulup yazının biraz aşağısındaki mührün sığabileceği yere gelip evet mührümüzü bastık. Şablonun Hisarüstü’ndeki bir kırtasiyede yapıldığını söyleyip şimdi de YSK’ya selamlarımızı ve kucak dolusu sevgilerimizi göndermiş olalım. Ama sizlere bir müjde de verelim, YSK yeni bir teknolojiyle görme engellilerin gizli oy kullanma haklarını kendilerine nihayet verme üzerinde çalışmalara başlamış bulunuyor. Basitçe anlatmak gerekirse; bu sistemle artık seçmen oy pusulasını bir makinenin içerisine yerleştiriyor ve bir sentezleyici, adayları seçmenin ileri-geri tuşlarına basmasıyla okuyor, seçmen oy vermek istediği adayı duyunca “oy ver” tuşuna basıyor. İşte bu kadar! Seçmene gizli oy kullanma hakkını kullandırtmak işte bu kadar kolay.
Bir sonraki stand ise, bence festivalin en özel standlarından biri olan Maden Tetkik ve Arama (MTA) tarafından açılan standdı. Ankara’daki müzenin küçük bir örneğini bu festival için İstanbul’a getirdiler. Bu standda binlerce yıl öncesinden kalma ayak izlerinden dinozor maketlerine, binlerce yıl öncesine ait ayı kafatasından çeşitli taşlara, çeşit çeşit fosile pek çok şeyi incelemek mümkün. Evet, incelemek diyorum; çünkü söz konusu müzede her şeye dokunmak serbest. Müzenin güzelliği bununla da sınırlı değil. İncelediğiniz her şeyin Braille açıklamasını da bulabiliyorsunuz. Buradan bir kez daha festivalimize böylesine güzel bir standla katkıda bulundukları için kendilerine çok çok teşekkür ediyoruz.
Bir sonraki stand gelsin, işte GETEM standı. Bu standda da ziyaretçilerimiz GETEM hakkında merak ettikleri her şeyi öğrenme fırsatı buldular ve nasıl gönüllü okuyucu olabilecekleri konusunda bilgilendirildiler.
Ve ve ve festivalimizin son standı, tandem standı! Bu stand seyyar bir stand olup, ziyaretçilerimizin yerleşke içerisinde tandem ile gezmesine olanak sağladı. Önce tandem nedir kısaca onu özetleyeyim. Tandem, iki kişinin birlikte kullandığı, çift seleli, çift pedallı ve iki kişinin gücüyle kullanılabilen bir bisiklet türü. Daha ayrıntılı bilgi için sevgili Atakan Nalbant’ın dergimizin dördüncü sayısında yayımlanan Bir Tutku Bisiklet isimli şahane yazısına bakabilirsiniz. Stand günlerimizde Boğaziçi Bisiklet Topluluğu’ndan arkadaşlarımız tandemlerde copilotlarımıza pilotluk yaptı. Hayatımda ilk kez tandeme bu festival sayesinde binmiş oldum ve tandemle gezme keyfini ileriki zamanlarda da sık sık tekrarlamayı planlıyorum. Bu festivalden sonra benim gibi planları olan insanları duyuyorum, festivalimizin böyle bir kapı açmış olmasına çok seviniyorum.
Standların ilk gününde akşam bizi sesli betimlemeli, altyazılı ve işaret dilinde bir film gösterimi bekliyordu. Sevgili Bahar Yavuz’la uzun araştırmalar, tartışmalar, izlemeler sonucunda Koku (Perfume, The Story of a Murderer) adlı filmi seçtik festival için. Bu filmin sesli betimlemesi Sesli Betimleme Derneği tarafından daha önceden yapılmıştı. Ama bu güzide dernek, bu festival için filmi baştan betimledi, işaret dilini de ekledi. Film ve sesli betimlemesi hakkında daha ayrıntılı bilgi için sevgili Gülcan Altun’un bu sayıda yer alan Koku Etkisi isimli yazısını okuyabilirsiniz. Bu uzun filmin ardından ise, sesli betimleme deyince çoğumuzun aklına gelen ilk ses, Emine Kolivar bizlerleydi ve Sesli Betimleme’nin gelişiminden, sesli betimlemeye dair gelecek planlardan, sesli betimlemenin güzelliklerinden, zorluklarından bahsetti. Emine’ye söyleşi teklifimizi kabul edip festivalimize renk kattığı için, Sesli Betimleme Derneğine de Koku filmini festivalimiz için tekrar betimlemeyi teklif ettikleri için çok çok teşekkür ediyoruz.
Standların ikinci gününün akşamında bu kez bizi bir stand-up gösterisi bekliyordu, Homoibretus ve Rıfkı Tezcan İle İbreten Nameler. Gündelik hayatta engelli olmamız sebebiyle karşılaştığımız trajikomik tepkilere, İlke Çeperli ve Ali Öztürk’ün atışmaları ve Engin Yılmaz’ın itici engellisever sunucu karakteri üzerinden bu kez gülerek şahit olabilmek son derece eğlendirdi bizi. İlke ve Engin Ağabey gerçekten sinir bozucuydular. Bu da demek oluyor ki rollerini çok iyi canlandırdılar. Ali de Trakyalı şivesiyle ve samimi tepkileriyle bu itici iki karaktere karşı hiçbir zaman yalnız olmayacağımızı hatırlattı bizlere.
Ve son akşama geldik. 2006 İstanbul Mavi Martı Uluslararası Gitar Festivali kapsamında yapılan gitar yarışmasında üçüncülük ödülünü, 2014 Cemal Reşit Rey İstanbul Gitar Günleri gitar yarışmasında birincilik ödülünü alan gitar virtüözü Onur Yılmaz’ın muazzam konseri festivalimizin kapanışını yaptığımız etkinlik oldu.
İşte böyle dolu dolu bir festivaldi 15 Ekim Beyaz Baston ve Erişilebilirlik Festivali. Bu bir hazırlıktı, ileride bundan çok çok daha iyilerini yapabileceğimize dair inancım sonsuz. Biz festival boyunca, her alanda erişilebilirliğe ulaşıncaya kadar mücadelemize devam edeceğimize söz verdik. Gelin şimdi bir kez daha sözümüzü tekrar edelim.
BİR GÜN HERKESLE AYNI ANDA
ERİŞİLEBİLİR BİÇİMDE,
HER FİLMİ İZLEYİNCEYE,
HER KİTABI OKUYUNCAYA,
HER EĞİTİM KURUMUNA ENGELSİZCE GİRİNCEYE,
HER YAZILIM, DONANIM VE WEB SAYFASINI DOLU DOLU KULLANINCAYA,
HER CADDE, SOKAK VE MEKÂNI ÖZGÜRCE GEZİNCEYE,
TÜM YAŞAMI
EŞİT, ERİŞİLEBİLİR, ENGELSİZ KILINCAYA DEK,
MÜCADELEMİZE DEVAM EDECEĞİZ!!!
MÜCADELEMİZE DEVAM EDECEĞİZ!!!
MÜCADELEMİZE DEVAM EDECEĞİZ!
Yazarın notu: Festival için yaptıkları olağanüstü katkılardan ötürü öncelikle Engin Yılmaz’a ve Levent Açlan’a ve tabii ki GETEM’e ve Engelsiz Erişim Derneği’ne sonsuz teşekkürler.
Festival Gibi Festivalsin, Katılmak İstiyoruz:Eğer bu eklentide resimler varsa, görüntülenmeyecekler. Orijinal eklentiyi indir
Festival gibisin katılmak istiyoruz 15 Ekim Beyaz Baston ve Erişilebilirlik Festivali
Gamze Sofuoğlu
15-16-17-18 Ekim 2014 tarihleri, Boğaziçi Üniversitesi’nde daha önceden eşi benzeri görülmemiş, GETEM ve Engelsiz Erişim Derneği işbirliğinde organize edilen bir festivalin yapıldığı, seneler sonra “Hey gidi ne günlerdi be…” diyerek hatırlayacağımız günlerdi.
Peki neler vardı 15 Ekim Beyaz Baston ve Erişilebilirlik Festivali’nde? Ne yoktu ki, film gösteriminden konsere, stand-up’tan farkındalık standlarına, yürüyüşten söyleşiye, tandem gezisine pek çok şey. Birazdan tüm bunları ayrıntılı bir şekilde anlatmaya çalışacağım; ama önce, derdimiz neydi de böyle bir festivale kalkıştık? 15 Ekim ne? Beyaz baston ne alaka? Erişilebilirlik, artık bu laf da engelsiz gibi dillere pelesenk olmaya başladı, yine ne erişilebilirliği yahu?
15 Ekim çünkü bugün önce ABD’de, sonra da başka pek çok ülkede Dünya Beyaz Baston günü olarak ilan edilmiş. Hem beyaz bastona dikkat çekmek, hem kör arkadaşım aç gözünü demek, al bastonunu çık dışarı demek, aç bastonunu çık dışarı demek; hem de ülkemizde engelli bireylere yönelik farkındalığı arttıracağına önyargıları beslemekten başka bir işe yaramayan onlarca etkinliğin, projenin, söylemin karşısında durmak ve toplumda önyargılar yerine farkındalığı arttırmaktı en büyük amacımız. İşte bu amaca giden yol da festival boyunca uğruna yeminler ettiğimiz, sözler verdiğimiz ve festivalimizin her etkinliğinin merkezine yerleştirdiğimiz erişilebilirlikten geçiyordu.
15 Ekim günü saat 12.00’de Boğaziçi Üniversitesi Kuzey Yerleşke’de GETEM’in de içinde bulunduğu binanın önünden Güney Meydan’a kadar yüründü. Güney Meydan’a gelindiğinde Özgürlüğün Ritmi’nin gösterisi başladı. Belediyeye, esnafa, şoföre selamlar gönderildi, İbretlik Marşı söylendi, Beyoğlu’nda gezildi, göz süzmek yerine yetkili ağabeylerimizle, ablalarımıza benzeyen kimselere tepkiler gösterildi. Daha sonra saat 14.00’te Sayın Halil Köseler’in engellilik üzerine bir konuşması oldu. Engellilerin yüzemeyeceğini, makyaj yapamayacağını, hatta üstünü giyemeyeceğini düşünen lise öğrencileri, bizlerin aslında neler yapabildiğini bilerek ayrıldı bu konuşmadan. Festivalimizin amacına bundan daha uygun bir kazanım olamazdı. Sayın Halil Köseler’e festivalimizin amacına ulaşması üzerindeki bu büyük katkısından dolayı teşekkürleri borç biliriz.
16-17-18 Ekim gündüzleri farkındalık standlarımızla, akşamları da kâh konserle, kâh film gösterimiyle, kâh stand-up gösterisiyle ziyaretçilerimize keyifli anlar yaşatmaya çalıştık.
O zaman, işte farkındalık standları!
Festivalimizin en ilgi gören standlarından biri Braille standıydı. Bu standda ziyaretçilerimiz, önceden hazırladığımız Latin harflerinin kabartma daktiloda hangi tuş ya da tuşlara karşılık geldiğini gösteren tabloya bakarak diledikleri her şeyi Braille olarak yazma fırsatı buldular. İsimlerini yazanların yanında, sevdiklerine şiirler yazanlara, hafif kırgın oldukları arkadaşlarına kırgınlıklarını itiraf edenlere de rastladık. Çoğu ziyaretçinin bu standla alakalı yorumu, “Braille Alfabesi’ni duymuştum; ama uygulamalı olarak ilk kez inceleyebiliyorum.” şeklinde oldu.
Bir sonraki standımız festival boyunca hiç boş kalmayan erişilebilir oyun standıydı. Bu standda, satranç, tavla, scrabble gibi eğlenceli oyunlar erişilebilir olarak ziyaretçilere sunuldu. Erişilebilir bir tavla için pulların üzerine renkleri anlayabilmek amacıyla birer işaretin, pulların koyulduğu bölmeleri hissedilebilir yapmanın; erişilebilir bir scrabble için taşların üzerine Latin harflerinin yanında Braille olarak da harfleri ve puanlarını yazmanın; satranç erişilebilirliği için ise bir renk kareyi yüksek diğer rengi alçak yapmanın ve beyaz ya da siyah taşlardan sadece bir rengine ayırt edici bir işaret koymanın yeterli olacağını göstermiş olduk.
Bir diğer stand erişilebilir matematik standıydı. Bu standda da görme engellilerin matematik çalışırken ne gibi araç gereçler kullandıkları uygulamalı olarak gösterildi. Görmeyenler matematikten anlamaz aman sormayalım, geometriyi öğrenemezler hadi muaf tutalım zihniyetine de uygulamalı bir cevap olmuştur diye umut ediyor ve sevgili ÖSYM’ye yazımın tam bu standından selamlarımı, sevgilerimi ve saygılarımı gönderiyorum. Bu zihniyette emekleri yadsınamaz, hep söyleriz ve söyleyeceğiz.
Bir sonraki standımız, dergi yazarlarımızdan Adem Ağabey’imizin Ekmek Teknesi standıydı. Stand günlerimizin ilkinde ekmek, ikincisinde ise kek yaptı Adem Ağabey bizlere. Malzemeleri ölçmek içinse ya bir bardak ya da boy boy erişilebilir ölçekler kullandı. Bu ölçeklerin tutma kısımlarında Braille olarak kaç grama karşılık geldikleri yazıyordu. Tatlı tatlı yorulmaya başladığımız ilk stand günümüzün sonlarına doğru, tüm stand alanını muazzam bir ekmek kokusu kapladı, herkes işini gücünü bırakıp ekmek kuyruğuna girdi. Tekrar, “Eyvallah Adem Ağabey, karnımızı doyurdun, ellerine sağlık!” diyoruz buralardan.
Bir sonraki standımız, yine dergi yazarlarımızdan Engin Ağabey’imizin bilişim standıydı. Engin Ağabey bu standda ziyaretçilere ekran kapalı bir şekilde Jaws’la ya da VoiceOver’la e-posta göndermek, Word belgesinde metin düzenlemek, MBraille ile yazı yazmak gibi aktiviteler yaptırdı.
Bir sonraki standımız, erişilebilir ürün standıydı. Bu standda renk tanıyıcısından sesli etiketleyiciye, su ölçerden para ölçere görme engellilerin gündelik hayatta işlerini kolaylaştıran pek çok ürün ziyaretçilere sunuldu.
Diğer standımız, yine dergi yazarlarımızdan Eylem Yurtsever’in Kokularla Dans isimli standıydı. Eylem bu standda esansları şırınga yardımıyla kâğıt bir bardağın içine karıştırarak oldukça başarılı kokular elde etti. Duyduğumuza göre yaptığı bir erkek parfümü ziyaretçiler arasında paylaşılamamış ve Eylem parfümü bölerek ziyaretçilere hediye etmiş. Umuyoruz ki, ileride erişilebilir hassas teraziler de çıkar ve Eylem çok daha profesyonel olarak, kolay bir şekilde bu işle ilgilenmeye devam eder.
Bir sonraki standda ise erişilebilir oy sistemi gösterildi. Sol üst köşesinde elle hissedilebilen küçük bir işaret dışında sıradan oy pusulasından herhangi bir farkı olmayan oy pusulalarımızı, oy şablonunun içerisine yerleştirdik. Sonra da, oy şablonunda Braille olarak yazılmış stand adlarından oy vermek istediğimizi bulup yazının biraz aşağısındaki mührün sığabileceği yere gelip evet mührümüzü bastık. Şablonun Hisarüstü’ndeki bir kırtasiyede yapıldığını söyleyip şimdi de YSK’ya selamlarımızı ve kucak dolusu sevgilerimizi göndermiş olalım. Ama sizlere bir müjde de verelim, YSK yeni bir teknolojiyle görme engellilerin gizli oy kullanma haklarını kendilerine nihayet verme üzerinde çalışmalara başlamış bulunuyor. Basitçe anlatmak gerekirse; bu sistemle artık seçmen oy pusulasını bir makinenin içerisine yerleştiriyor ve bir sentezleyici, adayları seçmenin ileri-geri tuşlarına basmasıyla okuyor, seçmen oy vermek istediği adayı duyunca “oy ver” tuşuna basıyor. İşte bu kadar! Seçmene gizli oy kullanma hakkını kullandırtmak işte bu kadar kolay.
Bir sonraki stand ise, bence festivalin en özel standlarından biri olan Maden Tetkik ve Arama (MTA) tarafından açılan standdı. Ankara’daki müzenin küçük bir örneğini bu festival için İstanbul’a getirdiler. Bu standda binlerce yıl öncesinden kalma ayak izlerinden dinozor maketlerine, binlerce yıl öncesine ait ayı kafatasından çeşitli taşlara, çeşit çeşit fosile pek çok şeyi incelemek mümkün. Evet, incelemek diyorum; çünkü söz konusu müzede her şeye dokunmak serbest. Müzenin güzelliği bununla da sınırlı değil. İncelediğiniz her şeyin Braille açıklamasını da bulabiliyorsunuz. Buradan bir kez daha festivalimize böylesine güzel bir standla katkıda bulundukları için kendilerine çok çok teşekkür ediyoruz.
Bir sonraki stand gelsin, işte GETEM standı. Bu standda da ziyaretçilerimiz GETEM hakkında merak ettikleri her şeyi öğrenme fırsatı buldular ve nasıl gönüllü okuyucu olabilecekleri konusunda bilgilendirildiler.
Ve ve ve festivalimizin son standı, tandem standı! Bu stand seyyar bir stand olup, ziyaretçilerimizin yerleşke içerisinde tandem ile gezmesine olanak sağladı. Önce tandem nedir kısaca onu özetleyeyim. Tandem, iki kişinin birlikte kullandığı, çift seleli, çift pedallı ve iki kişinin gücüyle kullanılabilen bir bisiklet türü. Daha ayrıntılı bilgi için sevgili Atakan Nalbant’ın dergimizin dördüncü sayısında yayımlanan Bir Tutku Bisiklet isimli şahane yazısına bakabilirsiniz. Stand günlerimizde Boğaziçi Bisiklet Topluluğu’ndan arkadaşlarımız tandemlerde copilotlarımıza pilotluk yaptı. Hayatımda ilk kez tandeme bu festival sayesinde binmiş oldum ve tandemle gezme keyfini ileriki zamanlarda da sık sık tekrarlamayı planlıyorum. Bu festivalden sonra benim gibi planları olan insanları duyuyorum, festivalimizin böyle bir kapı açmış olmasına çok seviniyorum.
Standların ilk gününde akşam bizi sesli betimlemeli, altyazılı ve işaret dilinde bir film gösterimi bekliyordu. Sevgili Bahar Yavuz’la uzun araştırmalar, tartışmalar, izlemeler sonucunda Koku (Perfume, The Story of a Murderer) adlı filmi seçtik festival için. Bu filmin sesli betimlemesi Sesli Betimleme Derneği tarafından daha önceden yapılmıştı. Ama bu güzide dernek, bu festival için filmi baştan betimledi, işaret dilini de ekledi. Film ve sesli betimlemesi hakkında daha ayrıntılı bilgi için sevgili Gülcan Altun’un bu sayıda yer alan Koku Etkisi isimli yazısını okuyabilirsiniz. Bu uzun filmin ardından ise, sesli betimleme deyince çoğumuzun aklına gelen ilk ses, Emine Kolivar bizlerleydi ve Sesli Betimleme’nin gelişiminden, sesli betimlemeye dair gelecek planlardan, sesli betimlemenin güzelliklerinden, zorluklarından bahsetti. Emine’ye söyleşi teklifimizi kabul edip festivalimize renk kattığı için, Sesli Betimleme Derneğine de Koku filmini festivalimiz için tekrar betimlemeyi teklif ettikleri için çok çok teşekkür ediyoruz.
Standların ikinci gününün akşamında bu kez bizi bir stand-up gösterisi bekliyordu, Homoibretus ve Rıfkı Tezcan İle İbreten Nameler. Gündelik hayatta engelli olmamız sebebiyle karşılaştığımız trajikomik tepkilere, İlke Çeperli ve Ali Öztürk’ün atışmaları ve Engin Yılmaz’ın itici engellisever sunucu karakteri üzerinden bu kez gülerek şahit olabilmek son derece eğlendirdi bizi. İlke ve Engin Ağabey gerçekten sinir bozucuydular. Bu da demek oluyor ki rollerini çok iyi canlandırdılar. Ali de Trakyalı şivesiyle ve samimi tepkileriyle bu itici iki karaktere karşı hiçbir zaman yalnız olmayacağımızı hatırlattı bizlere.
Ve son akşama geldik. 2006 İstanbul Mavi Martı Uluslararası Gitar Festivali kapsamında yapılan gitar yarışmasında üçüncülük ödülünü, 2014 Cemal Reşit Rey İstanbul Gitar Günleri gitar yarışmasında birincilik ödülünü alan gitar virtüözü Onur Yılmaz’ın muazzam konseri festivalimizin kapanışını yaptığımız etkinlik oldu.
İşte böyle dolu dolu bir festivaldi 15 Ekim Beyaz Baston ve Erişilebilirlik Festivali. Bu bir hazırlıktı, ileride bundan çok çok daha iyilerini yapabileceğimize dair inancım sonsuz. Biz festival boyunca, her alanda erişilebilirliğe ulaşıncaya kadar mücadelemize devam edeceğimize söz verdik. Gelin şimdi bir kez daha sözümüzü tekrar edelim.
BİR GÜN HERKESLE AYNI ANDA
ERİŞİLEBİLİR BİÇİMDE,
HER FİLMİ İZLEYİNCEYE,
HER KİTABI OKUYUNCAYA,
HER EĞİTİM KURUMUNA ENGELSİZCE GİRİNCEYE,
HER YAZILIM, DONANIM VE WEB SAYFASINI DOLU DOLU KULLANINCAYA,
HER CADDE, SOKAK VE MEKÂNI ÖZGÜRCE GEZİNCEYE,
TÜM YAŞAMI
EŞİT, ERİŞİLEBİLİR, ENGELSİZ KILINCAYA DEK,
MÜCADELEMİZE DEVAM EDECEĞİZ!!!
MÜCADELEMİZE DEVAM EDECEĞİZ!!!
MÜCADELEMİZE DEVAM EDECEĞİZ!
Yazarın notu: Festival için yaptıkları olağanüstü katkılardan ötürü öncelikle Engin Yılmaz’a ve Levent Açlan’a ve tabii ki GETEM’e ve Engelsiz Erişim Derneği’ne sonsuz teşekkürler.