Geçtiğimiz sayıda engelliler haftası nedeniyle okullarda konuyla ilgili hazırlanan pano çalışmaları hakkında yazmıştım. Bu sayıda da görev yaptığım okuldaki bir öğretmen arkadaşımın aynı hafta kapsamında öğrencileri ve bazı velileriyle birlikte hazırladığı gösteriden, daha doğrusu bu gösterinin hazırlık sürecinden bahsetmek istiyorum.
Öğretmen arkadaşımın ismi Döne. Döne Öğretmen, engelliler haftası çerçevesinde sınıfıyla bir çalışma yapmak istediğini söylediğinde, sınıfın görme, işitme ve bedensel engellilik temaları ile üç gruba ayrılabileceğini ve öğrencilerin sorumlu oldukları engel türü ile ilgili tiyatro, şiir, bilgilendirici afiş ve pankart hazırlayabileceklerini konuşmuştuk. Gruplar, sorumlu oldukları tema ve çocukları çalıştıracak olan velilerimiz belirlendikten ve gruplar bir süre çalıştıktan sonra önce öğrencilerin hazırlıkları kontrol edilerek geri bildirim verilecek, ardından öğrenciler ve çocukları çalıştıran velilerle bir araya gelinecek ve birkaç provanın ardından gösteri hem velilere hem de okuldaki diğer sınıflara sunulacaktı.
Döne Öğretmen ile birlikte grupları ayrı ayrı ziyaret ederek provalarını seyredip önerilerimizi sunduk ve bazı noktaların değiştirilmesini sağladık. Bunlar neler miydi? Mesela, geçtiğimiz sayıdaki yazıda bahsettiğim “İnan kimse istemez, eksik olsun bir yeri, sağlamsan yavrum şükret, değerlendir günleri” şiirini bir öğrencinin kullandığını gördük. “Sağlamsan yavrum şükret” cümlesini nasıl değiştirelim diye düşünürken Döne Öğretmen’in önerisiyle “Hayat yaşamayı bilince güzel” ifadesine çevirdik.
Bir velimiz bedensel engellilik teması kapsamında sokakta dilencilik yapan ve bir bacağı olmayan bir kişiyi; ayrıca iş ve işçi bulma kurumuna gelen bedensel engelli bir kişiyi canlandıracaklarını söyledi. Bedensel engelli kişiyi muhtaç ve aciz gösteren bu drama yerine; iş başvurusu için mülakata gelen engelli ve engelsiz adayların olması ve mülakat sonucunda engelli adayın başarılı bulunarak işe alınmasının gösterilmesinin daha uygun olacağını belirttik. Yine çocuğunu sırtında taşıyarak okula getirip götüren ve yılın annesi seçilen kişiden bahsetmek istediklerini söyleyince; bunun aslında kişinin eğitim hakkının ihlali ve ayrıca ailelerin kendi çözümlerini üretme çabası anlamına geldiğini belirttik. Tüm bu hak ve hizmetlerin kişilere bırakılmayarak devlet tarafından sağlanması gerektiğini ve bunun iyi bir şeymiş gibi gösterilmesinin doğru olmayacağını söyleyerek çıkartılmasını sağladık.
Görme engelliler grubunda hazırlanan kısa tiyatro gösterisinde ayakları olmayan bir engelli, engelsiz bir kişi ile sohbet ederken uzaktan gelen kör bir kişiyi göstererek “Bak bizim Şevval geliyor. Kör Şevval derler ona. Gözlerini daha 6 yaşındayken kaybetmiş. Anlayacağın dünyası kapkaranlık. En azından benim dünyam aydınlık. Ya onun yerinde olsaydım.” repliğindeki görme engelli bireyin dünyasının kapkaranlık olduğunu söyleyen cümleyi ve karşılaştırma yaparak kendisinin daha iyi durumda olduğuna şükreden ifadeleri öğrenci ve velilere gerekli açıklamaları da yaparak metinden çıkarttık. Aynı metinde görme engelli kişi yolunu kaybetmişti ve kendisine alaycı bir şekilde yaklaşan iki kişiyle konuşuyordu. Bu noktada da kör kişinin ağzından gerektiğinde destek verebilecek insanların bulunmasının iyi olduğu fakat örneğin yolun ortasına park eden arabalar olmasa kendisinin tek başına şaşırmadan yolunu ve yönünü bulabileceği ifadesini ekledik. Ayrıca yine aynı öğrenciye otobüse bindiğinde sesli sistem sayesinde gitmek istediği yere, mesela sahile rahatlıkla ulaşabildiğini, orada güzel bir gün geçirdikten sonra eve döndüğünü söylettik. Bunun yanı sıra velimizden körlerin kullandığı destek teknolojileri, Braille alfabe ve benzer konularda bilgilendirici çok kısa bir metin hazırlamasını rica ettik.
Bu tür çalışmaların vazgeçilmez sloganı olan “Her insan bir engelli adayıdır” cümlesini de gerekçeleriyle açıklayarak (bakınız: Elif Emir Öksüz’ün 14. sayımızdaki yazısı) kaldırdık.
İşitme engelliler grubu ve ayrıca görme engelliler grubu da internetteki videolardan izleyerek öğrendikleri iki şarkıyı işaret dili ile başından sonuna sergilediler. Ayrıca 3E kuralı (erken teşhis, erken cihazlandırma ve erken eğitim) ve işaret dili hakkında bilgi veren kısa pankartlar da hazırlanmıştı.
Gösteri engelliler haftasında hem velilere hem de diğer sınıflara sergilendi. Tepkiler oldukça olumluydu. Birkaç gün sonra gösteriyi izleyen bazı öğrenciler yanımıza gelerek gösteride kullanılan işaret dili şarkısını yine işaret dili ile bize başından sonuna söyledi. Ama en güzeli öğrencileri çalıştıran velilerden birisinin her şey bittikten sonra Döne Öğretmen’e söyledikleriydi: “Ben provalarda kullandığımız bazı ifadelere ya da hazırladığımız bazı dramalara yaptığınız müdahaleleri anlamamıştım, “Neden sanki ne gerek var, neden yanlış olsun ki?” diye düşünmüştüm. Ama tüm bu sürecin sonunda ne demek istediğinizi şimdi anlıyorum.”
Sonuç olarak bu tür gösterilerde kullanılan ve engelliliğe dair olumsuz bakış açısını pekiştiren tüm ifadeler başlangıçta bizim okulumuzdaki gösteride de vardı. Fakat çalışmayı düzenleyen öğretmenin doğru bir bakış açısına sahip olması, gerekli müdahaleleri yaparak gösteriyi şekillendirmesi ile hem çalışmayı yürüten öğrenci ve veliler için önemli bir öğrenme süreci gerçekleşmiş, hem de pek çok çocuğun ve velinin hak temelli ve eşitlik vurgusunu yapan bir gösteri izlemeleri sağlanmıştır. Tam da olması gerektiği gibi.