
Yılın işte o haftası geldi. Engellilikle ilgili şiirler aranmaya, programlara hazırlanılmaya başlandı. Her yıl bir dünya emek verilerek programlar oluşturuluyor ancak genellikle bu programların faydasından çok zararı oluyor. Bu görüşüm engellilik meselesine hak temelli bakan, engelliliğin en önemli meselesinin haklara eşit erişmek olduğunu bilen ve bizzat deneyimleyen engelli kişiler/örgütler sayesinde oluştu.
Tam da bu sayede, hak temelli bir bakışla bu haftada yapılacak programlar için arama yapılırken insanların karşısına çıkabilme ümidiyle bu yazıyı yazıyorum. Yazıda “engellilikle ilgili şiir” diye internet arama motoruna yazdığımda çıkan ilk siteden guzelsozler.com ) bulduğum “Engelli Dostum” adlı, İsmail Sağır tarafından yazılmış gayet sağlamcı olan şiiri ele alıyorum.
Sağlamcılık bir ayrımcılık türü. Sağlam bedeni normal, bedenin herhangi bir yerinde sakatlık olan her hali de anormal olarak kabul eden ayrımcı bir bakış açısı. Hayatın her yerinde önce normallere yer vardır, normal olmayanlar kendine yer açmaya çalışır. Yer açamazsa bu durum normal kabul edilir. Örneğin tarihi bir kafede tekerlekli sandalyenin rahat hareket edeceği rampa, geniş koridorlar, tuvalet olmayabilir; bu gayet “normal” algılanır. Çünkü mekân tarihi olduğuna göre dokusu bozulmamalıdır. Tarihte tekerlekli sandalye kullananlar neden yok sayılmış peki?
35 kişilik bir ilkokul sınıfından da örnek vereyim. Bölme işlemini bir türlü anlamayan kör öğrenci bu problemi evde ailesinden yardım almak zorunda kalarak çözer. Çünkü sınıf öğretmeni “bölünen, bölen, bölüm” diye tahta üzerinde sayıları parmakla işaret ederek göstermiş ve hangi sayının bölünen, bölen veya bölüm olduğunu sözel olarak anlatmamıştır. Haliyle sınıftaki diğerleri gibi bölme işlemiyle ilk defa karşılaşan kör çocuk hiçbir şey anlamamıştır. Öğretmen tahtada gösterdiklerini sözlü olarak anlatmayı zaman kaybı olarak görmüş; bunun yerine öğrencileriyle, “normal” öğrencileriyle birkaç tane daha bölme işlemi çözmeyi, yani konuyu pekiştirmeyi tercih etmiştir. Bu durumda kör öğrenci için konunun pekiştirilmesi bir yana, ilk anlatımı bile gerçekleşmemiş olur. Yani eğitim hakkı ihlal edilir ama sağlamcı bakış açısı diğer çocukların zaten pekiştirmiş oldukları konuyu, iyice pekiştirmelerini daha çok önemser. Hem de görsel öğrenemeyen, sözel yolla daha iyi öğrenen öğrenciler de olmasına rağmen…
Az önce parmakla gösterilen sayılara dikkat edememiş olan, bir önceki örneği defterine henüz geçirememiş olduğundan tahta yerine arkadaşının defterine bakarak eski örneği kopya etmeye çalışan öğrenciler de olmasına rağmen… Yani sağlamcı bakış açısı aslında her tür çeşitliliği yok sayar.
Sağlamcılığı kendimce ve kısaca anlattıktan sonra şiire geçiyorum. Beş tane dörtlük var. Önce dörtlük dörtlük olarak ele alacağım şiiri.
“Engelli ülkenin kaderi
Engellinin ekmek kaderi
Ekmek vermeyen cahilin kederi
Sen yurdu yükselten engellisin”
Bu dörtlükte engelli bir kader. Kaçınılmak istenen ama kaçınılamayan bir şey yani. “Ekmek vermeyen cahilin kederi” derken eşit eğitim ve iş olanaklarının olmayışından bahsedildiğini varsaysak bile “keder” ifadesi sıkıntılı. Evet, cahilliği eşitliğin karşısında konumlandırabiliriz ama bu bir keder değil, önce bir hak meselesi olmalıydı. Sonuçta hak öznesi görülmeyen, kader diye zorla kabullenilen engelli o kadar kötü durumdadır ki son mısrada bu kötü duruma rağmen “sen yurdu yükselten engellisin” denerek bir gönül alma söz konusu. Ayrımcılık, yüceltici bir konumda sunularak süsleniyor.
“Engelli! Ebediyen ezdirme kendini
Ezdirirsen ezer, geçerler seni
Sen güç odağısın
Ülkenin güç ışığısın”
Engelliler, hakları için birer hak savunucu olmalıdır. Yoksa bu sağlamcı dünyada ezilir. Buraya kadar doğru. “Sen güç odağısın, güç ışığısın” ifadelerini de eşitlik olan ülkenin güçleneceği varsayımıyla makul kabul edebiliriz fakat şiirin genelinden yine bir gönül alma havası seziliyor. Bir yandan da tüm ezdiriciler karşısında bir cesaretlenme öğütleniyor, ki gayet yerinde.
“ARKADAŞIM
Engeli varmış olsun,
O benim arkadaşım,
Arabasını sürer,
Beraber dolaşırım.”
Bu dörtlükte de engelli arkadaşı olduğu için ayıplanan kişinin arkadaşını benimsediği ve bu ayıplamalara kulak asmadığı anlaşılıyor. Bu çok kıymetli. Öte yandan arabasını sürüp dolaşmak nasıl yorumlanmalı bilemiyorum. Engellinin bağımsızlığını yok sayan bir yanı olduğu şiirin genel havası düşünüldüğünde aşikâr. Belki kişinin arkadaşı akülü sandalye alamamıştır, elleri de manuel sandalyeyi kullanmak için uygun değildir. Aslında kişi, engelli arkadaşının bu ulaşım hakkının ihlalinden rahatsızdır ama şiirde bununla ilgili bir belirti yok. Engelli arkadaşına yardım ediyor olmaktan memnun vurgusu daha öne çıkıyor. Engelli arkadaşı da ona bazı konularda yardım edebiliyor mu; yani aralarında bir dayanışma mı, yoksa “alan el-veren el” ilişkisi mi olduğu şiirin devamından anlaşılır.
“Ara sıra dünyaya,
Onun gözüyle bakarım.
Haline şükretmeyenin,
Aklına yanarım.”
Meğer bu ilişki eşitler arası bir arkadaşlık değil; tam da veren elin kendini üstün gördüğü, alan elin hiçbir şey veremediği bir ilişkiymiş. Meğer engelli arkadaş yalnızca bir şükür nesnesiymiş. Arkadaşının hak ettiği bir akülü sandalyesi olmadığından rahatsızlık duyan değil, onun gibi olmadığına şükreden bir kahramanımız varmış.
Burası tamam da kahraman, “engelli arkadaşının yerine kendisini koymasına” yani popüler ama yanlış söylemle empati kurmasına rağmen mi böyle sağlamcı. Görülüyor ki evet ancak empatik tavır bu şekilde olmaz. Empati yapmak adına karşımızdakinin yerine kendimizi koyarsak, onun gibi değil; kendimiz gibi hayal ederiz. Referansımız kendimiz olur. Empati için önce karşıdakini eşit görmek, onun bakışaçısını anlamak gerekir. Bu da karşımızdakine üstünlük kurup onun gibi olmadığımıza şükrederek değil, ona içten bir saygı duyup omunla temasta olarak mümkün.
” Kolay değil yaşamak,
Hele engelin varsa.
İsterim ki dünyada
Herkes sağlıklı olsa!”
Kendini ezdirmemesi salık verilen engellinin yaşamının zorluğu, çevresel koşullara ve bakış açılarına değil bizzat bedenin durumuna bağlanıyor bu dörtlükte de. Oysaki bir ezen varsa bu dışarıdan değil midir? Ya sağlıklı olmak? Neden engelliler sağlıklı olamasın? Sağlıksızlık ve yeti yitimini ayırmamız gerekmez mi? Çok sağlıklı bir kör, sağır mutlaka sağlıksız mı sayılır?
Bu türden şiirler asla bitmeyecek gibi duruyor. Hayalim o ki; sağlamcı şiirleri ve başkaca sanat eserlerini eleştiren, yayılımını azaltan bakış açılarının artmasına katkı sunayım. Özellikle bir okulda dahi bu gibi şiirlerin çocuklara ulaşmasını veya hiçbir eleştiri sunmaksızın ulaşmasını önleyebilirsem ne mutlu bana...