Toplam Okunma 0
Beyaz bir zemin üzerinde farklı renklerle yan yana sıralanmış kimisi daha yukarıda kimisi daha aşağıda tüm parmakları açık ve yukarı bakar şekilde duran eller. Üzerinde büyük siyah harflerle yok sayılmaya hayır yazıyor.

Merhaba dostlar. Uzun zamandır ortaya karışık bir yazı yazmamışım. Bu ay böyle bir şeyler yazasım geldi. Malum kürsü bizim, kalem özgür.

 

Yakın zamanda bir yakınımızın evinde eşya ve oda değişimi yapılıyordu. Bu ailede bir kör var. Bir de evde bir karanlık oda var. Kör olan aile üyesi şu an penceresi olan ve karanlık olmayan bir odada kalıyor. Daha doğru ifadeyle, odası orası. Odasında da çok fazla vakit geçiren birisi; kitap okur, toplantılara katılır, notlarını hazırlar, sivil toplum hareketlerini buradan takip eder. Tabii bu anlattıklarımdan tüm gününü evinde ve odasında geçiren birisi imajı oluşmasın. Ama evde olduğu zaman vaktinin çoğu odasında geçer.

 

Şimdi oda ve eşya değişimi gündeme gelince, bu evde birlikte yaşadığı aile bireyleri ve diğer yakınlarının bir araya geldiği bir oturmada yakınlardan birinin aklına birdenbire bir fikir geliveriyor. Kör olan aile bireyi, zaten ışığa ihtiyaç duymuyor. Onun için odanın aydınlık olup olmamasının da bir önemi yok. Eh, o halde dışarıya açılan penceresi olmayan karanlık odaya kör aile bireyi tabii ki geçebilir. Böylece onun boşaltacağı aydınlık oda da oturma odası olarak planlanır. Harika olur değil mi?

 

Ama o kişinin evdeki zamanının çoğunu odasında geçiriyor olması ve bu nedenle penceresini açıp odasını havalandırma ihtiyacı duyması, daha geniş olan odasında çalışma masası, dolabıyla eşyasını rahat rahat kullanabiliyor olması, ferah bir ortam istemesi küçük detaylar. Çünkü aydınlığa ihtiyacı yok. O halde diğerlerinin de bir önemi yok, bizim sağlamcı akrabanın zihninde.

 

Bir başka olayda yine kör bir arkadaşımız bir koro grubunda sürekli resimlerin betimlemesiz paylaşılmasından rahatsız oluyor ve bu rahatsızlığını gruptaki samimiyete de dayanarak biraz argomsu bir tabirle ifade ederek kendini gerzek gibi hissettiğini yazıyor. Grubun yöneticisi ve koroyu çalıştıran hocadan gelen cevap ne dersiniz? "Elbette haklısın, bundan sonra daha dikkatli oluruz" diyenler, çok fena yanıldınız. Kendisini, toplumdaki farklılıkları eşitler arasında farklı olarak değerlendiren, her farklılığa sonsuz saygısı olan bir insan olarak tanıtan sayın mükemmel duyargası açık insan, arkadaşa kendi mağduriyeti üzerinden insanları rahatsız etmemesi gerektiğini söylüyor.

 

Şimdi bu cümleyi neresinden tutup evirip çevirelim? Bir kere körlük bir mağduriyet. Kör insanlar bu mağduriyetlerini efendi gibi yaşamalılar; öyle herkesten kendileri için bir şey beklememeliler. Diğerleri onların varlığını hatırlayıp oraya iki kelam betimleme yazarlarsa hallerine şükretmeli, yazmazsa da kafa karıştırmamalıdırlar. Çünkü kimse paylaştığı resmin altına betimleme yazarak onu herkes için erişilebilir hale getirmek zorunda değil.

 

Peki sayın duyarga, senin daha yakın zamanda attığın eşitlik nutuklarını ne yapacağız? Herkesin ihtiyaçlarını gözeterek adil bir toplumda yaşayabileceğimiz söylemlerin erken bayram tatiline mi çıktı? Daha yakın zamanda yeti farkı bulunan bir öğrencin için "Ona nasıl daha faydalı olacağımı bilemiyorum, Bunun için kimden destek alayım?" diye ifade ettiğin düşüncelerini mi aldırdın? Bu nasıl saçma ve saplantılı bir düşüncedir ve sen bir körün sadece kör olduğu için mağduriyet yaşadığı kanısına nasıl varabildin? Hani engelleri yaratan fiziksel çevre ve eşitliğe inanmayan insanlardı?

 

Bir başka olayda yine başka bir kör dostumuz, ailesinin ev işlerine pek tabii ve doğal olarak yardım ediyor. Kendisinden yaşça küçük bir aile bireyi ise "Vay be! Sen ne becerikliymişsin kız? Aferin sana" diyerek kendince takdirlerini sunuyor ama evin üç yaşındaki çocuğunun sofranın kurulmasına yaptığı katkıyı övercesine.

 

Şimdi yatırıyoruz bunu masaya. Bir kere sayın aile bireyi, sen kendini ne zannediyorsun ki böyle küçümser bir tavırla yetişkin bir insana övgüler düzmeye kalkıyorsun? Üstelik bunu küçücük bir çocuğu teşvik edip övüyormuş gibi yapıyorsun? Sadece görme yetinin farklı olması, sana nasıl bir üstünlük sağlıyor ki kör bir insanın yaptığı iş seni bu denli harekete geçiriyor? Bu nasıl sağlamcı bir kafadır ki yıllardır körlerle birlikte yaşadığın halde, o mermer delinip de içine bir damla su sızamamış?

 

İşte böyle dostlar. Toplumda her türlü sağlamcı anlayış, “normal” yaklaşımı bizleri yıpratıyor ama bu yaklaşımlar hayatlarının başından bu yana yeti farklılarla yaşayan insanlardan ve hatta aynı ailede olanlardan gelince sanki bir parça daha ağır hissediliyor yıpratma dozu. Ne dersiniz?

 

Haydi biraz da siz evirip çevirin bu tutumları ve lütfen görüşlerinizi yazın bana. Ben mi abartıyorum duyduklarımı? Yoksa haklı mıyım?

 

 


Sesli Dinle

Yorumlar

Bu yazı için henüz yorum yok.