Toplam Okunma 0

Merhaba arkadaşlar, bu ay sizlerle biraz sanattan konuşalım istedim. Hazır Fikir ve Sanat Eserleri Hakkında Kanun’da yapılacak değişiklik gündemdeyken hem değişikliğe de bir göz atarız ne dersiniz?

 

Hepimiz biliyoruz ki insan, beden ve ruh ile bir bütün olarak varoluşunu tamamlar. Beden sağlığımız için, spor yapar, sağlıklı beslenir ya da gerekli ne tedbir biliyorsak alır, vücudumuzu zinde tutmaya çalışırız. Ancak, ruhsal açıdan doygunluğa ulaşmamış bir insanın, bu söylediklerimi ne kadar yaparsa yapsın, gerçek anlamda sağlıklı bir bedene sahip olabileceğine inanmıyorum.

 

Peki, özellikle biz engellilerin, bu alanda da yok sayıldığı ve sanatsal aktivitelerin, tamamen engelsiz bireyler baz alınarak yapıldığı bir ortamda, bizler, ruhsal doygunluğumuzu nasıl sağlayacağız? Edebiyat, resim, tiyatro, sinema, opera, bale, mimari ve daha birçok sanat dalında üretilen sanat eserleri, bizim için nasıl erişilebilir olacak? Özellikle görsel ve işitsel içerikli eserler, biz görme ve işitme engelliler için, hep uzanılamaz bir deniz perisi gibi mi olacak?

 

İşte tam da bu noktada, kendilerine minnetimizi nasıl ifade ederiz bilmiyorum, bir grup insan, bizler için, ellerini taşın altına koydular. Edebiyat eserleri seslendirildi, taranıp okuyabileceğimiz uygun formatlara dönüştürüldü; sinema filmleri, diziler, mimari yapılar, ünlü tablolar sesli betimlemeli ve gerekli olanlar işaret dili tercümesi ile yeniden düzenlenerek bizlere sunuldu. Bizler rahat bir şekilde ulaşabilelim diye, kütüphaneler kuruldu. Bu insanlar, bizler için erişilebilir hale getirdikleri sanat eserlerini, ulaşılabilir hale de getirmek için, gecelerini gündüzlerine katıp çalışıyorlar. Onlara tekrar sonsuz kere teşekkürler.

 

Bu günkü yasal düzenlemelerde de birtakım aksaklıklar var, ancak yeni hazırlanan ve henüz tasarı halinde olan Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu ile getirilecek düzenleme ile bu kurumlar için, ciddi sıkıntılar meydana gelecek gibi görünüyor. Elbette ki bu sıkıntılar, nihayetinde ve çok ağır biçimde bizleri etkileyecek. Düşünsenize arkadaşlar, ruhumuz aç kalacak. Daha kötüsünü düşünemiyorum.

 

Bizler için hizmet veren kütüphanelerin elleri kolları bağlanacak belki. Zira yeni getirilen düzenleme ile üretilen her sanat eserinin, engellilerin erişimine uygun bir kopyasının de yayınlanması öngörülüyor. Buraya kadar her şey güzel. Uzun zamandır hayalini kurduğumuz, her sanat eserinin erişilebilir bir kopyasının olması fikri, kulağa hoş geliyor. Peki, bu nüsha nasıl olacak. Hayalleri bir kenara bırakıp güzel ülkemin realitesine dönelim arkadaşlar. Şimdi diyelim ki bir kitap basıldı. Yasa diyor ki “Engelliler için erişilebilir ticari bir nüshasını da oluşturacaksın.” Buraya kadar tamam. Peki, bu nüsha oluşturulurken, hangi format kullanılacak? Tüm engellilerin teknolojiye erişim olanağı aynı olmadığından, herkes sahip olduğu teknik imkânlara göre bir sistemde bu kitaba ulaşmak isteyecek. Kimimiz örneğin pdf dosyası olarak okurken, kimimiz sesli kitap olarak dinleme imkânı bulmayı arzulayacak. Üstelik şimdi bu kitabın, erişilebilir ticari bir nüshası oluşturulduğundan, bırakın canımız istediğinde, GETEM ya da Milli Kütüphane’nin sayfasına girip, linki tıklayıp, keyifle kitabımızı okumayı; kütüphanelerden ödünç alma imkânı da kalmayacak. Deniyor ki; “Kardeşim, daha ne yapayım? Hem engeline bakmadan kitap okumak istiyorsun hem de kütüphaneden ödünç almak. İşte hazırlatıyorum bir nüsha, nasıl ulaşırsan ulaş, okuyabiliyorsan oku, okuyamıyorsan da zaten çok önemli değil. Sen engellisin, okusan ne olur okumasan ne olur?”  Tabii düşünüyorsunuz, engelsiz bireyler, isterlerse kitabı satın alabilirler, isterlerse, kitap okuma amaçlı hizmet veren cafelere gidip bir yandan kahvelerini yudumlarken, bir yandan kitabı okuyup tekrar cafeye bırakabilirler. İsterlerse de bulundukları ilin kütüphanesine gidip kitabı ödünç alıp, okuyup, iade ederler. Peki ya biz? Hangi formatta hazırlanacağına dahi karar veremediğimiz, güya erişilebilir kopyaya, erişebilirsek okuyacak, erişemezsek… Ayrıca, bu güne kadar, muhteşem arşivler oluşturmuş, halen de yeni eserleri koleksiyonuna ekleyen güzelim kütüphanelerimizin durumu da belli değil. Zira onlara, “Sizlerin hizmete sunduğunuz eserler ticari nüsha değil; bu da Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu ile düzenlenen Telif Haklarına aykırı. Bu nedenle, hepinizi kapattık.” denilebilir. Çünkü bu kurumlara ait herhangi bir düzenleme yasa da açık biçimde yok.

Sesli Betimleme Derneği sayesinde, film ve dizi izlemek, bizim için ayrı bir anlam kazanır oldu. Bu insanlar, gerçekten işlerini profesyonelce yapıyorlar ve muhteşem ötesi bir başarıya sahipler. Bazen kalabalık bir toplantıda konuşma yapıyorken, ya da bir sohbet ortamındayken, “Keşke şu an bu insanların mimiklerini betimleyen birileri olsa” diye düşünüyorum. O kadar hayatımıza dokunmayı başardılar. Onlara da sonsuz kere teşekkürler. Peki, bu düzenleme bu haliyle yasalaşırsa ne olacak? Bu insanların yaptığı gibi detaylı ve muhteşem betimlemeler olabilecek mi? Örneğin bir sinema filmi yayınlandı. Tabii yasa gereği, onun da erişilebilir bir kopyasının bulunması gerekiyor. Filmin başında adını, yönetmenini, oyuncularını seslendirdiler ve sonunda da akan jenerik okundu bitti. Yapılan denetime göre, bu film erişilebilir kabul edilebilir arkadaşlar. Eh oyuncularını öğrendik, adını biliyoruz, yönetmeni falan da öğrendik. Biz daha ne isteriz ki? Aradaki görsel sahneleri bilmesek, işitme engelli arkadaşlarımız, işitsel ögeleri anlamasalar ne olacak? Bu aşamada, filmi izleyip izlememek size kalmış…

 

Biraz felaket tellallığı yaptığımın farkındayım arkadaşlar, ama bunlar, bu düzenleme bu hali ile yasalaşırsa, başımıza gelebilecek olanlar. Yine kaş yapalım derken göz çıkarmanın en muhteşem örneğini görüyoruz. Sanat eseri, üretildiği hali ile her yerde ve kolayca ulaşılabilirken, üretilen ticari nüshası, sadece bedeli mukabilinde, Bakanlık tarafından yetkilendirilecek ya da koşulları Yönetmelikle belirlenecek kütüphane ve benzeri yerlerden edinilebilecek.

 

Ayrıca, yasa ile erişilebilirliğe dair en ufak bir standardizasyon da getirilmemiş. Bir kitabın, sinema filminin, dizinin, tablonun, karikatürün ya da herhangi bir eserin erişilebilirliği, kime ve neye göre belirlenecek? Örneğin, bir sinema filmi, ne kadar betimlenirse erişilebilir olacak? Ya da bir kitap, hangi formatta hazırlanırsa erişilebilir ticari kopyasının varlığından söz edebileceğiz? İşte tüm bunlar, getirilen yasal düzenlemede kocaman bir uçurum.

 

Düzenlemeye ilişkin görüş ve önerilerin belirtilmesi için, Kültür ve Turizm Bakanlığı 5 Haziran’a kadar süre tanımıştı. Birçok grupta duyurular yapıldı ve birçok kişi de görüşlerini Bakanlığın sayfasına iletti. Bakanlık tarafından tanınan süre sona erdi. Ancak, yine de yapılabilecek bir şeyler var. Başbakanlık İletişim Merkezi BİMER aracılığı ile önerilerde bulunabiliyoruz. Sözünü ettiğim site, son derece erişilebilir. Yapılan başvurular da hangi nitelikte olursa olsun, 15 ile 30 gün arasında, ilgili birim tarafından cevaplanmak ya da başvuru sahibi bilgilendirilmek zorunda. Bu nedenle, başvuruların, doğrudan Kültür ve Turizm Bakanlığı’na ulaşacağından hiç şüpheniz olmasın. Bu zamana kadar, görüş bildirmemiş arkadaşlarımız varsa, kütüphanelerimize, Sesli Betimleme Derneğimize ve diğer tüm erişim haklarımıza sahip çıkmak adına, herkesi, BİMER üzerinden başvuru yapmaya davet ediyorum.

https://www.bimer.gov.tr


Sesli Dinle

Yorumlar

Bu yazı için henüz yorum yok.