Toplam Okunma 0

Bir ay aradan sonra tekrar merhaba sevgili okuyucular. Bu yazımda özüme dönüyor ve sizlerle bir film betimlemesi üzerine gözlemlediklerimi paylaşmak istiyorum.

Filme direkt geçmeden önce, geçtiğimiz ay Engelsiz Erişim Derneği'nce Boğaziçi Üniversitesi ev sahipliğinde yapılan Beyaz Baston Festivali hakkında hissettiklerimi söylemek istiyorum. Zaten değerlendireceğimiz film de bu festivalde yeni betimlemesiyle ilk kez izleyiciyle buluştu. Bu festival, bilmiyorum başka örneği var mıdır ama, bizim elimizle, bizim tarafımızdan, bütünüyle bizden, her ne kadar katılımcısı olamasam da çok güzel bir festivaldi. Festivalin okuduğum programı bile beni heyecanlandırmaya yetti ve İstanbul'da olmadığıma, olamadığıma lanet ettim. Emeği geçen herkese, özellikle Engin Yılmaz’a, Levent Açlan’a ve Gamze Sofuoğlu'na sonsuz teşekkürler.

 

Filme gelince, yıllar önce bir kitap olarak adını bir paylaşım platformunda duyduğumda, MP3 formatlı seslendirilmiş halindeki kedi sesi ve teknik kaydın kötülüğüyle dikkatimi çekti. Hem kitabı hem kaydı merak ettiğimden GETEM'den aldım ve okudum. Olumsuz yorumda bulunan arkadaş son derece haklıydı. O zamanın teknik olanaklarına göre de olsa sesteki ya da kayıttaki kalitesizlik ayrı, kayıt yapılan ortamın yetersizliği çok belirgindi.  Bununla birlikte okuyucunun sesindeki sıkıcı bir ders kitabını okur havası son derece rahatsızlık veriyordu dinlerken. Tüm bunların dışında kitap ve kurgusu beni hayran bırakmıştı. Kitabın yazarının düşünce tarzı ve bakış açısı günlerce içimde tuhaf bir hisle dolaşmama yol açmıştı. İşte tam burada unutmadan bir noktaya parmak basmak isterim. Kitaplara sesleriyle can verenlere saygı duyuyorum kuşkusuz; ama inanın ses tonu ve okuyuş tarzı bir kitabın anlaşılırlığını o kadar etkiliyor ki tahmin bile edemezsiniz. Bunu anlamak için hiç bilmediğiniz bir kitabı salt sesli okunmuş haliyle dinleyip anlamalısınız. Sırf okuyucusu yüzünden çok nitelikli bir kitabı anlayamayan eminim çok arkadaşımız vardır, kendimden biliyorum.

 

Ben gene gevezeliğe daldım ve kitabın adını söylemedim değil mi? Kitabın ve dolayısıyla filmin adı Koku! Koku, Bir Katilin Hikâyesi.

Film Hakkında Kısa Bilgi:

İnternette yaptığım araştırmalardan film hakkında edindiğim kimi bilgiler şu şekilde: Ünlü yazar Patrick Süskind'in eserinden uyarlanan filmin senaristleri: Andrew Birkin, Bernd Eichinger,  Tom Tykwer. Tom Tykwer aynı zamanda filmin yönetmenliğini de üstlenmiş. Filmi Alexander Berner kurgulamış. Eylül 2006'da Almanya, İspanya, Fransa ortak yapımıyla hazırlanan film, Türkiye'de Şubat 2007'de gösterime girmiş. Ben Whishaw, Dustin Hoffman, Alan Rickman, Rachel Hurd-Wood filmde rol alan oyunculardan sadece dördü. Dram, gerilim ve fantastik türlerinde ifade edilen film 147 dakika sürmekte.

 

Seslerinden insanların yüz şekilleri, ifade tarzları gibi kimi ayrıntıları aşağı yukarı tahmin edebilen biri olarak, filmin orijinal seslerini duymadığımız için oyuncuların rol yetenekleri hakkında bir şey söylemek mümkün değil. Ancak ben genelde filmlerin Türkçe dublajlarını beğenirim. Nedense bu filmin dublajı biraz yavan geldi. Fakat tüm bunların dışında filmin müziği harikaydı. Filmin akıcılığı, romandan tanışık olmama karşın gerilimli havasının dışında müzik, ayrıca dikkatini çekiyor insanın. Bu sebeple filmin müziklerine imzasını atanları ayrıca bildirmek istiyorum. Müzik: Tom Tykwer, Johnny Klimek, Reinhold Heil'a ait olarak gösterilmekte Vikipedi'de.

 

Filmin konusu, koku ile var olan Jean Baptiste Grenouille'nin trajedisini anlatmaktadır. Kahramanımız Jean Baptiste Grenouille, son derece ilginç bir karakter ve olağanüstü bir koku algısı olan birisidir. Çok küçük yaşlardayken koku alma yetisini fark eder ve öyle ki hayatını aldığı kokularla yönlendirir. Bir gün kendi ten kokusunun olmadığını fark eder. Diğer bir taraftan Grenouille'nin koku almak dışında insani hiçbir yetisi gelişmemiştir. Her şeyin ama her şeyin kokusunu elde etmek ve elde ettiği kokuları saklamak tek amacı haline gelir zamanla. Bir gün bir genç kızın kokusunu fark eder ve büyülenir. Bu genç kız onun için kokudan başka bir anlam ifade etmemektedir. Bundan sonra tüm hayali bu büyüleyici kokuyu hapsetmek ve tüm dünyayı etkisi altına alacak parfümü üretmektir. Onun tek amacı ürettiği bu kokuyla var olmaktır. Bu amaç için her şeyi yapacaktır. On dört tane genç kızı öldürmek dahil. Paris'te balıkçı bir kadın tarafından tezgâh arkasında, çöplerin arasında dünyaya getirilir. Diğer kardeşleri gibi öldü sanılarak çöpler arasına bırakılır; ama o yaşar ve bir yetimhanede yaşamını sürdürür. Film aynı zamanda olayların geçtiği 18. yüzyıl Fransa'sına da ışık tutmakta. O dönem insanlarının içinde yaşadıkları sefalet gözler önüne serilmektedir.

 

Sesli Betimlemeler Üzerine:

Sesli betimlemeler diyorum dikkat ederseniz, çoğul ifade kullanıyorum. Çünkü söz konusu film iki kere betimlendi. İki ayrı sesli betimlemeli Koku'muz var. Neden mi? Birinci filmin betimleme metin yazarı ve seslendirmeni Sayın Çiğdem Banu Yeşilırmak, yazımın başında sözünü ettiğim Beyaz Baston Festivali kapsamında sesli betimlemeli film gösteriminde Koku filmi seçildiğinde, birincisini yeterli görmemiş ve kendini aşarak tekrar filmi betimlemiş. Yalnız ikinci filmi kendisi değil, Emine Kolivar seslendirmiş. Bununla beraber ikinci filmin altyazı ve işaret dili düzenlemeleri mevcut. Ben her iki filmi de sizler için dinledim ve ikisinin de betimleme özelliklerinden söz edeceğim. Bu sayede sesli betimlemelerde değişim ve gelişimi de karşılaştırmış olacağız. Zira bizim ülkemiz için 2006 yılında başlayan sesli betimleme maratonu çok şükür bu gün hızla ilerliyor ve kapsamını genişletiyor. Elbette hala yeterli değil. Her bir film aynı zamanda sesli betimlemesiyle birlikte gösterime girene değin mücadeleye devam sloganımızın bir kez daha altını çiziyor ve kaldığımız yerden konumuza devam ediyorum.

 

Koku'nun betimlenmiş ilk hali Temmuz 2013'te GETEM'e yüklenmiş, yani Türkiye'de gösterime girdikten altı yıl sonra. Anlayacağınız görme engelli izleyici bu filmi tam anlamıyla seyredip yorum yapabileceği zaman, film tozlu raflardaki yerini çoktan almıştı bile. Neyse gelelim biz filmin sesli betimlemeleri üzerine söyleşmeye.

 

İlk versiyon Koku'da genel çerçevede anlatı açık ve anlaşılır. Betimlenen bölümlerde sahneler ve ifadeler çok doğru seçilmiş. Ancak ayrıntılar atlanmış. Yer bildirimleri, mekân ayrıntıları ve oyuncuların tasvirleri yetersiz ikincisine kıyasla. Bu durum yeni betimlenmiş versiyonda dikkate alınmış. Sahneler çok daha belirgin ifade edildiğinden olanı biteni daha doğru kavrıyor kör seyirci.

 

Özellikle belirtmek istediğim bir nokta var ki, Grenouille filmin hemen hemen tamamında kendini sözlerle ifade eden bir kahraman olmadığından, hal ve hareketleri ve yüz ifadeleri, bakışlarıyla çok güzel tanımlanmış betimlemelerin ikisinde de. Bundan ötürü bizatihi teşekkürlerimi sunuyorum. Fakat ikincide çok daha ayrıntılı anlatılmış. Birincisinden farklı olarak her an, her ifade bildirilmekte.

 

Bunun yanı sıra söylemek istediğim birkaç şey var dikkatimi çeken. İlk olarak birincide sesli betimlenen bölümler gürültü arasında kayboluyor ve güçlükle anlaşılabiliyor. Özellikle filmin başlangıcındaki toplanmış insanlar anlatılırken onlarla ilgili bir şey söyleniyor; ama gürültüde duyulmuyor. Ben iki-üç kez geri almama karşın ne dendiğini tam olarak anlayamadım. İkinci seslendirme de böyle bir sorun bulunmuyor.

 

İlk versiyon sesli betimlemede toplanmış insanların nefretlerini haykırdıklarının söylenmesine niye gerek duyulmuş anlamadım. Bunu zaten insanların bağır çağır ifadelerinden kör izleyici de fark edebiliyor. Bu gereksiz söylem ikinci betimlemede tekrarlanmamış neyse ki.

 

Bununla birlikte filmdeki kimi ayrıntılar ilk betimlemede gözden kaçmış sanırım. Filmin bütünü düşünüldüğünde çok önemli olmayan ayrıntılar; ama örneğin ben bilmek isterdim. Mesela anlatıcının giriş bölümünü ifade ettiği ilk başlardaki sahnelerden birinde, Paris'in o zamanların en pis kokan kenti olduğunun anlatıldığı bölümde, birisi girip “Bir tane daha getireyim.", der ve yere bir şey bırakıldığının sesi gelir. Bence önemsiz bir ayrıntı olmasına karşın bu şey betimlenebilirdi.

 

İkinci de bu dikkatlerden kaçmamış ve ayrıntısıyla anlatılmış. O ses tezgâha boşaltılan kasadan geliyormuş.

 

Yine birinci de doğum sahnesinde kadının çığlıklarının neden olduğunu benim gibi daha önce hikâyenin kitabını okumuş ya da izlemeden önce film üzerine araştırma yapmamış kişilerce anlaşılamaması muhtemel olabilir. Bu hususta betimlenmeliydi bence. Söz konusu sahneden hemen sonra anlatıcı, "bu annesinin beşinci doğumuydu" diyerek açıklasa da sesli betimleme tarafından sahne esnasında ifade edilmesi daha uygun düşer. İkincide bu hususta önemsenmiş ve en ince noktasına kadar tüm sahne açıklanmış.

 

Kahramanın ilk kez genç kız kokusunu fark edip kızın peşine düşme sahnesi her iki versiyonda da tüm ayrıntılarıyla çok anlaşılır bir şekilde verilmiş. Ancak ikinci de mekân tasvirleriyle daha sürükleyici bir şekle bürünmüş.

 

Hemen sonrasında ise sanırım Grenouille'nin patronu habersizce bir anda ortadan kaybolduğu için onu dövüyor. Bu durum ilk betimlemede söylenmemiş. Ben bunu adamın birinin "bir daha bunu yaparsan seni öldürürüm" söyleminden anlıyorum. Betimleme de en azından "patronu Grenouille'yi dövüyor," denilebilirdi. Denmiş, ikinci versiyonda bu durum açıklanıyor.

Daha öncede belirttiğim gibi birincide genel anlamda sahnelerin tanımlanması ve ifadeler çok iyi; ancak küçük ayrıntılar dikkatten kaçmış ya da önemsenmemiş anladığım kadarıyla. Bu nedenle bazı bölümler boşlukta kalmış. Örneğin; Laura'nın doğum gününde Markiz'in ona ne hediye ettiği söylenmemiş. Çok güzel bir şey olduğunu herkesin hayranlık dolu seslerinden anlayabiliyoruz; ama nedir o çok güzel olan şey bilmiyoruz. İkinci versiyonda olay netleşiyor kafamızda. Armağanın ne olduğunun yanı sıra, doğum günü partisi ve davetliler hakkında da birinci betimlemeden çok daha fazla şeyi öğreniyoruz. Dolayısıyla sahneyi tüm ayrıntılarıyla kavrayabiliyoruz. Laf aramızda Markiz'in hediyesi, elişi, elmas tasma bir gerdanlıkmış.

 

Birinci betimlemenin atladığı pek çok ayrıntıdan biri daha var ki, ben ilk olarak filmi o versiyondan izlerken, acaba gürültü arasında duymadım mı diye birkaç kez filmi geri almama karşın o bölümün betimlenmediğini anladım ve şaşırdım; çünkü orada belirgin bir şey vardı ve bunu kör izleyici anlayamıyordu hiçbir şekilde. Sahnede şehir halkı, özellikle kadınlar, birini dövüyorlardı. Konuşmalardan bu bariz biçimde anlaşılıyordu; ama dövülen kimdi anlaşılamıyordu. İkinci betimleme ile bu sahne de açıklığa kavuşturulmuştu. Ölen kızların bulunan cesetlerinin saçları kazınmış olduğundan perukçudan şüphelenip onu dövüyorlarmış meğerse.

 

Başka bir sahnede, şehir halkının katilin yakalanmasına sevinmesi sebebiyle düzenlenen eğlencelerde dans eden Loura'yı babası hışımla götürürken kızın karşı koyması üzerine şılak diye bir ses gelir. Ancak bu sesin neden geldiği filmin akışı uygun olduğu halde betimlemede bildirilmemiş. Ben babasının ona tokat attığını varsaydım. Ancak sadece varsayabildim. Doğru varsaymışım. Bunu yeni versiyonu izleyince öğrendim.

 

Laura'nın şehirden kaçırılması sırasında Granüy'un telaşı betimlemede çok güzel açıklanmış görmeyen izleyiciye. Tabii ki bu da ikinci de çok daha belirgin bir şekilde verilmekte.

 

Laura kaçırıldıktan sonra bir noktada biri "Burada duralım." diyor ve "kuzeye, dağlara doğru giden yolda ilerleyin" diye de ekliyor; ama kim, kime diyor belli değil. Ben kitabı bildiğimden daha da önemlisi filmin bu bölümünü ikinci kez dinlediğimden anladım ki, Laura'nın babası beraberindeki adamları kendisinin kızıyla beraber gittiği yolun tam tersine yönlendirmişti, katili kendince şaşırtmak için. Ancak bu betimlemede belirtilmemiş. Gerçi şöyle bir ayrıntıyı da dikkate almak gerekir. Filmde görsel olarak bu sahne nasıl gösteriliyor. Ancak atlılardan ayrılan iki kişi mutlaka görsel açıdan bellidir diye tahmin ediyorum. Doğru tahmin etmişim. Bunu da ikincisini izleyince anladım. Zira ikinci betimlemede sahne tasvir edilirken bu durum netleştirilmekte.

 

Hana geldiklerinde hancı kadın Laura'ya kalacağı odayı överken babası, "bir dakika" der ve bir süre sonra "çok iyi" diye devam eder. Bu arada olan biten bence betimlemede ifade edilmeliydi. Muhtemelen Laura'nın babası odayı emniyet açısından kolaçan etmiştir diye düşünüyorum; ama emin olmamız sağlanabilirdi. Evet! Tahmin yeteneğim iyiymiş. Şaka bir tarafa ikinci versiyonla birlikte bu durum da açıklığa kavuşuyor.

 

Grenouille'yi zindandan çıkartırlarken komutanları, "Mahkûmun zincirlerini çözün." dedikten sonra zorlanma sesleri gelir ya da birileri birilerine yumruk atıyor gibi sesler; ancak bunun neden olduğu da betimlemede söylenmiyor. Hatta sonunda komutan, "Artık yeter." demektedir. Bu insanda şüphe uyandıran bir durum. Çünkü parfümün etkisiyle askerler yumuşamışlardı, bu nedenle yumruk atıyor olma ihtimalleri görmeyen izleyicinin kafasında zayıflıyor. Ancak komutan neden "artık yeter" demek gereksinimi duyar. O sesler neden o zaman askerlerin zincirleri çözerken ki zorlanmalarından mı kaynaklanıyor acaba? İşte bu tür ayrıntıların betimlemelerde belirtilmesi soru işaretlerini siliyor kafamızdan ya da en aza indiriyor film boyunca. Filmin ikinci betimlemesinde bu durum da netleşiyor. Sanırım birinci versiyonda bir yanlış anlama olmuş görsellikte ya da tasvirde; zira ikinci filmde kahramanın parfüm şişesini askerler girdiğinde olduğu yerden aldığı ve avucunda sakladığı bildirilmekte. Yukarıda ifade ettiğim sesler, askerlerin onu tekmelemelerinden kaynaklanıyormuş. Komutanın "artık yeter" söylemi işte bu nedenleymiş.

 

Grenouille idama götürülürken "askerler onun üzerini değiştirirken parfüm şişesini nasıl muhafaza etti acaba; zira idam yerine at arabasıyla gittiği esnada kalabalığı etkilemek için mendile damlatırken betimlenmekte ileriki bir sahnede. Bu durum direkt sesli betimleme ile ilgili midir emin değilim? Zira filmde özellikle gösterilmemiş olabilir bu ayrıntı. İkinci versiyon betimleme ile sahne daha iyi anlaşılıyor; çünkü açıklamalar daha doğru ve net verilmekte. Şöyle ki; komutan "artık yeter" diyerek askerlerin tekmelemelerini önledikten sonra bir anda Grenouille parfüm şişesinin kapağını açar ve koku yayılır. Kokunun yayılmasıyla birlikte komutan ve askerler uysallaşırlar. Bahsedilen olay söz konusu sahnede açıkça duyulabiliyor zaten. Yumuşamış olan askerler artık bütünüyle kokunun etkisindedirler. Onu yeni kıyafetlerle donatıp parfüm şişesini de görmezden gelirler.

Tüm bunları ve daha fazlasını da ikinci versiyon betimleme ile en ince ayrıntısına kadar kavrayabiliyoruz.

 

Eleştirilerde son nokta, film emektarlarının okunduğu bölüm hakkında. Aynı şekilde tüm film boyunca olduğu gibi bu bölüm de birincisinde sadece ana hatlarıyla okunmuşken ikincisinde daha kapsamlı verilmiş. Hatta birincisinden farklı olarak ikincisinde sesli betimleme emektarları da sayılmış. Ancak bu ve tüm yabancı filmlerde olan bir noktayı vurgulamak isterim. Türkçe seslendirenler. Tüm film ekibi ve filmde emeği geçenler sayılırken gördüğüm zamanlardan yani çocukluğumdan hatırladığım filmlerde, özellikle yabancı filmlerde o filmi seslendirenlerin ayrı bir bölüm halinde listelendiği dikkatimi çekerdi. Bu husus artık filmlerin o bölümlerinde yok mudur yoksa sesli betimlemelerde mi gözden kaçmaktadır? Bence bu da dikkate alınmalı ve buralar da okunmalı. Çünkü biz körler film sahnelerini sesli betimlemeden başka o filmi seslendirenlerle algılıyoruz. Yani bizler için seslendirenler, bir nevi o filmin oyuncuları ve onlarla film can buluyor. Dolayısıyla tanınmaları gerekiyor.

 

Sonuç itibariyle anlaşılan şu ki, sadece betimlenen filmler ve diziler sayı bakımından değil nitelik olarak da mesafe kat ettiler sekiz yıllık süreçte. Artık çok daha geniş çerçevede algılayabiliyoruz film ve dizileri. Durmak yok tam gaz yola devam.

 

Bu yazıyı yazarken özellikle filmle ilgili çeşitli internet sitelerinden yararlandım. Bunların adlarını zikretmek isterim. Vikipedia.com, Beyaz Perde.com, IMDB.com, Unutulmaz Filmler.com, GETEM ve Sesli Betimleme Derneği.com sitelerine edindiğim bilgileri için sonsuz teşekkürler. Özellikle en geniş bilgiye ulaştığım Vikipedi sitesinin adresini aşağıya eklemek istiyorum. Belki sizler de incelemek istersiniz.

http://tr.wikipedia.org/wiki/Koku:_Bir_Katilin_Hikâyesi


Sesli Dinle

Yorumlar

Bu yazı için henüz yorum yok.