Merhabalar sevgili EEH Dergi okurları;
Bu ay insan olma ortaklığımızdan güç alarak küçük bir deneme yapmak istedim. Aşağıda medyada çıkmış bir haberin linkini bulacaksınız. Haber Finlandiya'da işitme engelli kadınların kısırlaştırılması merkezde olmak üzere, engelliliğe dayalı ayrımcı uygulamaları içeriyor. Ardından bir doktor adayı arkadaşımın habere ilişkin sorduğum üç soruya cevabını bulacaksınız. Sonrasında da Türkiye'nin de taraf olduğu BM Engelli Hakları Sözleşmesi'nin bu meseleye işaret eden maddelerini paylaşacağım. Niyetim size bu ay soru işaretleri bırakmak…
İlk olarak işte haber burada:
https://m.ilerihaber.org/icerik/finlandiyada-7-bin-530-kadin-zorla-kisirlastirildi-91250.html
1. Bu haberi okuduğunda ne düşündün?
Doğuştan engeli olan bireylerin yaşadığı sosyal ve psikolojik travmaları düşündüm haberi okurken. Tüylerimin ürpermesini bir yana bırakırsam evlenmek için cumhurbaşkanının onayına ihtiyaç duyan, ya da okullarda almaları gereken eğitim yerine konuşmaya zorlanan çocukların yaşadığı zorluklar bir an gözümde canlandı. Temel iletişim aracı olan işaret dilini kullanmalarının yasaklanmış olmasının dehşetine kapıldım adeta. Böylesine acı verici bir uygulamanın mağduriyetini yaşadıklarını okuyunca üzüldüm. Devlet eli ve kilise yardımıyla kısırlaştırılan insanların varlığını duyunca Nazi'lerin öjeni düşüncesinin farklı bir versiyonda başka bir ülkenin politikası olarak nasıl uygulandığına hala akıl sır erdiremedim. O yıllarda yaşamış ve böylesi bir ayrımcılığa maruz kalmış binlerce insanın varlığına, onların yaşamış olduğu acılara, maruz bırakıldıkları biyolojik, sosyal ve psikolojik travmalara üzüldüm kendi insanlığımdan utanarak.
2. Bir doktor adayı olarak bu tarz uygulamalara yaklaşımın nedir ve uygulamanın yapıldığı yerde olsaydın duruşun ne olurdu?
Doktor adayı olarak bu tür kısırlaştırma politikalarının tıp etiğine aykırı olduğunu belirterek kesinlikle karşı çıkardım. Karşımızdaki bireyin taşıdığı kimliklerden ve toplum tarafından yapıştırılmış etiketlerinden sıyrılıp bir "insan" olarak ele alınması gerektiğini ve insanların kendi bedenleri hakkında karar verme özgürlüklerine saygı duymak zorunda olduğumuzu anlatırdım. O bedenin sahibine dayatmacı politikalar sonucu kısırlaştırma veya kürtaj yapılamayacağını bildirip böylesi bir tıbbi müdahalede bulunulmasına karşı çıkardım. O dönemin hekimi olsaydım eğer bu konuda karşıt açıklamalar veya eylemlerde bulunurdum. Bu kötü politikalar sonucu ayrımcılığa maruz kalmış mağdurlarla da dayanışma içerisinde olurdum.
3. Senin geleceğe dair farklı kimliklerin, sağırlar, körler vs sağlığa erişim konusunda beklentin hayalin nedir?
Gelecekte farklı kimliklerin herkesle eşit şartlarda sağlığa erişebileceği bir sistem olmasını istiyorum. Tabii hayalini kurduğum bir gelecekte azınlıkların ayrımcılığa maruz kalmayacağını da varsayarak o toplum düzeninde herkesin her alanda eşit haklara sahip olduğunu ve sağlığa erişimde kimsenin sorun yaşamayacağını düşünüyorum. İşitme engelli biriyle işaret dili bilen bir hekimin ilgilendiği, azınlıkların kendi dillerinde sağlık hizmeti aldığı herkes için olan sağlık politikasının herkesin erişimine uygun olduğu bir düzen hayal ediyorum gelecekte.
EEEH Dergi okurlarıyla söz konusu habere ilişkin fikirlerini paylaştığın için teşekkür ederiz.
2009 yılından beri taraf olduğumuz BM Engelli Hakları Sözleşmesi, mutfağında bizzat engellilerin bulunduğu en içermeci ve eşitlikçi sözleşmelerden birisidir. Finlandiya özelinde aklınıza gelen soruları, sözleşme öncesi ve sonrası dünyada ve ülkemizdeki durumu, haberdeki meselenin başka boyutlardaki tartışmalarını şimdilik okurların zihnine ve merakına bırakarak, üzerine bir fikri paylaştığım, olay ve benzerlerinin işaret edebileceği sözleşme maddelerini ekleyerek bitiriyorum yazımı.
MADDE 6- ENGELLİ KADINLAR
1. Taraf Devletler, engelli kadın ve kız çocuklarının birden fazla nedene dayalı ayrımcılığa maruz kaldığını kabul eder ve bu bakımdan tüm insan hak ve
temel özgürlüklerinden tam ve eşit yararlanmalarını sağlamaya yönelik tedbirleri alırlar.
MADDE 16- SÖMÜRÜYE, ŞİDDETE VE İSTİSMARA MARUZ KALMAMAK
1. Taraf Devletler, engellileri evin içinde ve dışında sömürünün, şiddetin ve istismarın bunların cinsiyete yönelmiş hali dahil her biçiminden korumak için
uygun tüm yasal, idari, sosyal, eğitsel ve diğer tedbirleri almalıdır.
2. Taraf Devletler, engellilere karşı sömürü, şiddet ve istismar vakalarının teşhisini, soruşturulmasını ve gerekli hallerde kovuşturulmasını sağlamak için
kadın ve çocuk merkezli yasa ve politikalar dahil etkili yasa ve politikaları yürürlüğe koymalıdır.
MADDE 23- KONUTA VE AİLE HAYATINA SAYGI
1. Taraf Devletler, evlilik, aile, ebeveynlik ve özel ilişkilere dair meselelerde, engellilere karşı ayrımcılığı ortadan kaldırmak için etkili ve uygun
tedbirleri, engellilerin diğerleriyle eşit olduğunu gözeterek almalıdır. Bu çerçevede, aşağıda belirtilenleri sağlamalıdır:
(a) Evlenme yaşına gelmiş engellilerin evlenme ve aile kurma hakkının tanınması ve bu hakkın evlenmek isteyen eşlerin serbest iradeleri ve rızaları doğrultusunda
kullanılması;
(b) Engellilerin çocuklarının sayısına ve aralığına serbestçe ve sorumluluğunu taşıyarak karar verme hakkının ve yaşlarına uygun bilgiye, üreme ve aile
planlaması eğitimine erişim hakkının tanınması ve bu haklarını kullanmaları için gereken araçların oluşturulması;
(c) Çocuklar dahil engelliler diğerleriyle eşit bir şekilde doğurganlıklarından mahrum bırakılmayacaktır.
MADDE 25- SAĞLIK
Taraf Devletler, engellilerin engelleri nedeniyle ayrımcılığa uğramaksızın, ulaşılabilir en yüksek sağlık standardından yararlanma hakkını tanırlar. Taraf
Devletler, engellilerin sağlıkla ilgili rehabilitasyon dahil olmak üzere, cinsiyet duyarlılığı olan sağlık hizmetlerine erişimini sağlamak için tüm uygun
tedbirleri almalıdır.