Toplam Okunma 0

         Sunucu: Peter White

        Yapımcı: Elizabeth Birk

        Akademik Danışman: David Turner

 

        Peter WHITE

        Onlu yaşlarında bir ergenken yayıncı olmak istediğimi söylediğimde çevremdekilerin birdenbire nefesleri kesilirdi. Benim bir piyano akortçusu, santral operatörü ya da fizyoterapist olmayı düşünmem gerekmez miydi? O günlerde gerçekten de körler bunları yapardı. Sanıyorum ki sakatlık ve iş her zaman tuhaf bir ikiliydi; insanlar hep bizim bir şeyleri daha yavaş yapacağımızı ve hep yardıma ihtiyaç duyacağımızı düşünüyorlar. Bazen gerçekten de öyle. Geçmişte, insanların çalışmaları gerektiğinde durumun nasıl olduğunu merak ettim. Ne tür meslekler yapmıştık? Sakatlar yaşamlarını sürdürebilmek için ne söylemek zorundaydılar? Benim de bu seride keşfettiğim gibi bu insanların sesleri bugün ancak duyulabiliyor. Winchester Üniversitesi’nden Chris Mounsey gibi tarihçilere ne kadar teşekkür etsek az. Kendisi de görmesini yeni kaybetti ve bana zamanının en çok satanlarından olan, bana kalırsa bir 18. yüzyıl yayıncısı, bir şairi tanıttı: Priscilla Pointon.

        Chris MOUNSEY

        Priscilla Pointon, kendisini konuşarak icat eden bir şair ve ağzından çıkan her şey, onun da dediği gibi hazırlıksız yapılan bir konuşma gibi; agresiflik ve masumiyetin bir karışımı. Kendisini 1760 ve 1770 arasında toplumun merkezi haline getirdi.

        Peter WHITE

        Ve bu onun şairliği ve kendisi hakkında yazdığı şeyler dolayısıyla?

        Chris MOUNSEY

        Kesinlikle. Kör bir şair olarak olabilecek her şey üzerine yazdı. Hayatı hakkında, gündelik yaşamındaki olaylar hakkında yazdı.

        Peter WHITE

        Ve körlüğüyle ilgili çok somut şeyler üzerine de yazdı, öyle değil mi?

        Chris MOUNSEY

        Kesinlikle, arkadaş ziyaretlerinde, kendisine bira, şarap veya punch ikram edildiğinde, duyduğu tuvalete gitme ihtiyacı hakkında yazıyor. Bunların müthiş bir ziyafet olduğunu söylüyor. Onunla birlikteyken hizmetçileri uzaklaştıran bir grup adamla da çevrili aynı zamanda ve ona tuvalete kadar eşlik edecek kimse yok.

        Priscilla Pointon, ‘Tatlı Bir An Üzerine: Bekar Bir Beye Sesleniş’

        Biraz rahatlamak için bayım,

        Çay, şarap ve punch harikadır.

        Dün gece birlikte evindeyken,

        Kızararak sana söylediğimde,

        Bir hizmetçi kız çağırsan çok memnun olurdum.

        Sen, dedin, “Kızlar değil evde.

        Ne zaman döneceklerini de bilmiyorum.”

        Ve aşağılayarak yanıma geldin.

        “Lütfen bayan, rahat olun.” Dedin.

        “Sizi yönlendirmeme izin verin,

        Eğer bir leğen tercih ediyorsanız, çekinmeyin.

        Hemen çimdi fırlıyorum bir tanesini getirmek için.”

        Utandım ve bir cevap veremedim.

        Kafam karıştı, bir espiri bulamadım.

        Sessizce oturdum.

        Peter WHITE

        Bize biraz çalışma şekillerini anlatabilir misiniz? Kulağa çok hoş geliyor ama bunun ona nasıl para kazandırmış olabileceğini anlamakta zorlanıyorum ve merak ediyorum.

        Chris MOUNSEY

        Pekala, eğer 18. yüzyılda bir kitap yayınlamak istiyorsanız ve yayıncınız kitabın satıp satmayacağından emin değilse, kitap henüz yayınlanmadan reklamını yapıyordunuz ve böylece bir abone listesi oluşturuyordunuz. Aboneler kitabın tamamı için ödeyecekleri paranın yarısını önceden ödüyorlardı.

        Peter WHITE

        Kimler bunu yapıyordu?

        Chris MOUNSEY

        Anglesey Kont’undan sıradan insanlara kadar, bugün de kitap satın alan insanlar, lordlar ve leydilerden işçi sınıfına kadar geniş bir skaladan kitabı edinmek isteyen herkes.

        Peter WHITE

        Peki ya, o güne kadar yaşamını sürdürmek için bu işi yapan ilk kör müydü?

        Chris MOUNSEY

        Kesinlikle hayır. 1540 yılında York’ta yaşamış kör bir şair olan John Maxwell de her yıl yayınladığı şiirler için bir abone listesi oluşturmuştu. Ya da en azından benim bulduğum 1540 ile 1563 yılları arasında yazdığı şiirleri için. Her birinin iki yüz civarında abonesi var. Bunun yaşamını sürdürmesi için yeterli miktarda bir para sağladığını düşünüyorum, en azından bir yardım kuruluşunun sağlayacağından daha fazla; çünkü bir süre sonra yardım almayı bırakmış.

        Peter WHITE

        Peki ya Priscilla hakkında ne söyleyebilirsiniz, o ne kadar kazanıyordu?

        Chris MOUNSEY

        Kesin bir bilgimiz yok ama bin üç yüz abonesi olduğunu biliyoruz, muhtemelen çok zengin bir kadındı.

        Peter WHITE

        Şairliği hakkında ne söylersiniz?

        Chris MOUNSEY

        Müthiş değil. Ama önemli olanın bu olmadığını düşünüyorum. Önemli olan onun şiirlerinin içtenliğiydi. Müthiş değillerdi, en nihayetinde para kazanmak için yazılmışlardı.

        Peter WHITE

        Edebi özü ne olursa olsun, yazdığı şiirler ona şiir yazmayı bırakmasına yetecek kadar çok para kazandırdı. Chester’da bir saraçla evlendi, pembe ipeklilerle kuşandı, düğünü dört atlı bir faytonla ve özenli hazırlanmış tatlılarla bezeli bir masada devam etti. Bütün bunları bliliyoruz çünkü tatlılar hakkında bir şiir de yazdı. Toplumsal ölçeğin diğer ucundaki sakatlar için gündelik iş yaşamının neye benzediğini anlamak neredeyse mümkün değil. Sıradan çalışma hayatına dair anlatıları bulmak için 19. yüzyıla kadar beklememiz gerekiyor. Henry Mayhew Dikens’in da hayran olduğu bir gazeteci. 1861 tarihli London Labor and London Poor başlıklı derlemesinde Henry Mayhew, geçiş güzergahlarını süpüren İrlandalı topal bir adamın hikayesini, fonetik bir şekilde kaydeder.

        Aktör:

        Bir günde ne kadar kazanıyorum bilmiyorum; belki bir şilin, belki altı peni. Dün çok kazanmadım, cumartesi de dışarıda değildim, hastaydım, yatıyordum. Bazı hanımların eli açıktır, iyi bir hanım altı peni verebilir. Ben bir işçiydim, bir duvar işçisi ve bu 16 yıldır İrlanda’dan uzağım. İnşaat iskelesinden düşünce, ayağımı kırdım. Evli değilim. Londra’da hiçbir kadın topal bir adamla evlenmek istemez. Londra’da bana yardım eden birçok dost edindim ama bu yardımlar zaten küçük ve sadece şimdilik. Burada kazandığım para, bir pound bile değil. Eğer arkadaşlarım olmasaydı, yaşayamazdım. Tanrı’nın merhameti sayesinde.

        Peter WHITE

        Arkadaşlarının nezaketi olmasaydı, süpürgecimizin muhtemelen düşkünler evine gitmesi gerekecekti. Fakat yine de yaşamını sürdürmesi için çalışması bekleniyordu; halatları çözmesi, meşeleri toplaması örneğin, böylece bunlar geri dönüştürülebilir ve yeni ipler için para kazanılabilirdi. İş gücü içinde sakatlar için özel bir muamele anlayışı yoktu ve en nihayetinde koca imparatorluk makinesini yürütmek için olabildiğince çok kişiye ihtiyaç vardı.

        Julie ANDERSON, Kent Üniversitesi’nden,

        Victoria döneminde sakatların yaptıkları işler ve araçlar bir hayli ilginç. Gerçekten her yerlerdeler. En alt tabakada, gerçekten en alt tabakadan, bulaşık hizmetçilerinden bahsediyoruz, kadınlar dikiş dikmeyi öğreniyorlardı, eğer dışarıda hareket edemiyorlarsa bile evlerinde çalışabilirlerdi,. Orta sınıfta ise körlere enstruman ya da piyano akord etmek öğretiliyordu.

        Peter WHITE

        Kadınlar ve erkekler arasında bir fark var mıydı? Geleneksel olarak kadınların daha çok yaptığı birçok işten örnekler verdiniz.

        Julie ANDERSON

        Hatırlamak gerekir ki sakat bir kadının evlenme olasılığı daha düşük ve dolayısıyla da genelde çalışmaya yönlendiriliyorlar. Herkes para kazanmak için ne yapıyorsa, onlar da onu yapmak zorunda. Sokakta dilenen, ya da bir şeyler satan, hayatını sürdürmek için çok farklı şeyler yapan sayısız insan var. Ve Victoria döneminde bu çok Kabul edilebilir bir şey çünkü bu dönemde iş, hem toplumsal hem bireysel düzeyde çok önemli.

        Peter WHITE

        En azından, sanıyorum, kazanmak ve devlete yük olmamak.

        Julie ANDERSON

        Kesinlikle, bu insanlarla ilgilenen ve onlara para sağlayan yalnızca yoksulluk yasası gardiyanlarıydı; ama yapabildiğin kadarıyla çalışmak ve kendi paranı kazanmak, onlara erişmekten daha kolaydı. Victoria döneminde güçlü bir filantropi duygusu vardı, bir sokaktaki dilenci genelde istediğini alabiliyordu, yardım kuruluşları da bireysel düzeyde ciddi katkılar alıyordu.

        Peter WHITE

        Çalışabiliyorken yerel otoriteden para almak, şimdi de olduğu gibi, bir sanattı. Bildiğimiz en zengin kaynak sakatlar tarafından Yoksulluk Yasası Gardiyanlarına yazılmış mektuplar, binlercesi hala ayakta. Charles Simcock’tan bir mektup:

        Manchester, Aralık 1857,

        Sağ ayağımı tamamen kaybettiğimi, dışarıya çıkabildiğim birkaç saat boyunca bir koltuk değneği kullanmak zorunda olduğumu, size bildirmenin görevim olduğunu düşünüyorum. Sonuç olarak, son altı aydır ailem ve kendim için yeterli yiyecek temin edemiyorum.

        Peter WHITE

        Bu mektubu bize Lester Üniversitesi’nden Steven King getirdi. Ona, bunun gibi mektupların bize işe karşı tutumla ilgili ne söylediğini sordum.

        Steven KING

        18. ve 19. yüzyılda herkes kendini işine göre tanımlıyordu. Meslekleri onların ne yaptıklarıydı, nüfus sayımı ve öteki belgelerde kendilerini nasıl etiketleyeceklerini belirliyordu. Bu mektuplarda ilginç olan da mesleğin, sakatların kimliklerinde ve beyanlarında ne kadar merkezi olduğu. İstisnasız bir şekilde hepsi ya çok çalıştıklarını, ya eğer mümkün olsa çalışacaklarını, ya da bir süre sonra çalışmaya geri döneceklerini söylüyor. Yani sakatlar da işe dair genelle uyumlu bir algıya sahipler.

        Peter WHITE

        İlginç meslekler yapıyorlar mı peki?

        Steven KING

        Her Şeyi, daha da doğrusu herkes ne yapıyorsa, onu yapıyorlar.

        Peter WHITE

        O halde sakatların belli meslekleri yapabileceği fikri, modern bir fikir.

        Steven KING

        Kesinlikle. Eğer Bolton çevresine bakarsak, hemşirelik yapan kadınların yüzde altmışı sakat.

        Peter WHITE

        Bu sıradışı bir görüntü, yüzde altmış. Bu, aslında bugün sakatlar için uygun olan meslek gibi bir şey.

        Steven KING

        Bir bakıma öyle. Tabii başka meslekler de yapıyorlar, örneğin definciler genelde sakattı. Ya da yaşlı ya da hastalar için yıkama ve aşçılık hizmeti veren kadınlar. Bu kadınlar genelde sakattı.

        Peter WHITE

        Bu işleri başkaları yapmak istemiyor muydu?

        Steven KING

        İstiyorlardı tabii ama uzun vadede bakıma ihtiyaç duyacak biri dururken, güçlü, kuvvetli ve isterse gidip çiftlikte çalışabilecek sağlıklı bir kadına maaş ödemek için bir sebep yok.

        Charles Simcock, İkinci Mektuptan, 14 Haziran 1858

        Sağlık durumumla ilgili sizden önce davrandığım için çok üzgünüm. Hakkımda tekrar tekrar yapılan araştırmalar ve ben doktordayken bayan Sarah Tomlinson’ın karıma gösterdiği küstahlıktan dolayı; sağlık durumumun size yanlış anlatılmış olabileceği ve yanlış bir izlenime kapılabileceğinizi düşündüm. Bu yüzden şimdi size üç aydır gözetiminde bulunup bir fayda göremediğim Doktor Wood veya şu anda devam ettiğim Manchester’da yaşayan doctor Windsor’dan görüş almanız için yalvarıyorum.

        Peter WHITE

        Steven, günümüzle paralellikleri gerçekten çok ilgi çekici, değil mi? Olduğundan daha sakat görünmek için gösterilen bu çaba.

        Steven KING

        Evet, bunu hem mektupta hem de buradaki insanların durumlarını gözlemlemek için gelen kadın uzmanın küstahlığında görebilirsiniz, tıpkı bugünkü engelli yardımı prosedürlerinde olduğu gibi. Bu yardımı alabilecek kadar sakat mısınız? Öbür taraftan bu, sakatlık ve iş ile ilgili de bir şey söylüyor çünkü aslında sakatların çalışmaları bekleniyor. Kahramanımız da normal şartlar altında, sakatlığından bağımsız olarak para kazanabileceğini ancak bu şartlar altında kazanamadığını anlatmak istiyor.

        Charles SIMCOCK

        Zorluklar içindeki bir adam reddedilmemelidir çünkü yapabilme ve olabilme gücünün insandan ne zaman alınacağını kim söyleyebilir? Böyle bir durumda sürüklenmekten başka yapacak bir şey yoktur.

        Peter WHITE

        Bugünle inanılmaz benzerlikler var. Bugün de sakatlık ve iş üzerine tartışmalar hararetle devam ediyor. Farklı olan Victoria döneminde, sakatlık herkesin yanıbaşındaki somut bir gerçeklikti. Bu mektupta da söylendiği gibi: yapabilme kudretinin ne zaman alınacağını kim söyleyebilir?


Sesli Dinle

Yorumlar

Bu yazı için henüz yorum yok.