Toplam Okunma 0

Sunucu: Peter WHİTE

Akademik Danışman: David TURNER

Yapımcı: Elizabeth BURKE

 

        Peter WHİTE

        Bütün seri boyunca 18. Ve 19. Yüzyıllarda yaşamış sakatların gerçek seslerini keşfetmeye çalışmak gerçek bir güçlüktü. Israrlı kazıları sonucunda bir kısmına ulaşmamızı sağlayan tarihçilere büyük bir borcumuz var. Bu bölümde anlaşılması en zor grubun, çocukların şahitliklerini ortaya çıkarıyoruz. Tabii, ses kaydediciler ve radyolar öncesine dair yalnızca yazılı kaynaklarımız var ve çocukların yazdıkları pek çok bekçiyi aşmak zorunda. Örneğin bu iki çocuk hakkında ne söylemek gerekir?

        Erkek Çocuk

        Başka çocukların çay için koşturduklarını gördüğümde ve arkada kaldığımda hiç endişelenmiyorum. Bütün hayatım boyunca çok güçlü olamasam ve yatakta kalmam gerekse bile aldırmıyorum.

        Kız çocuk

        Çok fazla ağrım var ama en keskin olduklarında bile İsa’nın benimle olduğunu ve sabırla bana yardım ettiğini biliyorum. Onun kutsal ruhu İncil’in gecenin çok uzun gelmemesini sağlayan ayetlerini zihnime bırakıyor.

        Peter WHİTE

        Hayır, tahmin ettiğiniz gibi bunlar gerçek çocuklar değil. Joana Bourke’un bana getirdiği 19. Yüzyıl propaganda broşürlerinden alındılar.

        Joanna BOURKE

        Duyduğumuz bu sesler, temel olarak dönemin ateşli Hristiyanlarının sesleri. Bu sözcükleri çocukların dudaklarına yerleştiriyorlar. İnsanlara sakatlığının Allah vergisi olduğunu, eğer metanetle davranırsa öteki hayatta karşılığını alacağını öğretiyorlar.

        Peter WHİTE

        Peki ya bu yazılar kimi hedef alıyor?

        Joanna BOURKE

        Aslında o dönemde çok ağır hastalıklarla uğraşan geniş bir kitleye hitap ediyorlar. Demek istediğim, genellikle ne kadar çok insanın gündelik olarak acılar çektiğini unutuyoruz, acı çeken ve ihtiyacı olan herkese hitap ediyorlar, bu durumdaki insanlara nasıl davranmaları gerektiğine yönelik bir talimatlar bütünü.

        Peter WHİTE

        Şimdi gerçekten etkileyici bir alıntı var. Gerçekten acı çekmediğini, çektiği acılarınsa onu ölüme hazırladığını söyleyen bir çocuk.

        Erkek Çocuk

        Acılarım arttığında koruyucumun benim için ne kadar çok acı çektiğini ve bu acıların bedenimi nihai dinlenişi için hazırladığını düşünüyorum.

        Peter WHİTE

        Böylece sakat çocuk Viktorya dönemi ve vaizler için güçlü bir sembole dönüşüyor. Küçük ve masum, hastalıktan veya sakatlıktan kaynaklı acı çeken bir çocuğun sesi herkese ahlaki bir mesaj taşıyor: eğer onlar bu dünyanın acısıyla başa çıkabiliyorsa siz de yapabilirsiniz. Bu ilham veren figürler yaratan çocukları bütün Viktoryan ve Edwardian dönemi kurmacasında bulabilirsiniz. Küçük Tim, ya da the Secret Garden’da Katy’nin yaptıkları, .

        Secret Garden’ın film uyarlamasından bir alıntı

        Erkek çocuk

        Öleceğim.

        Kız çocuk

        Ölmekle ilgili ne biliyorsun?

        Erkek çocuk

        Annem öldü.

        Kız çocuk

        Benim anne ve babam, ikisi de öldü.

        Erkek çocuk

        Sırtımda bir yumru var. Babamın sırtındaki gibi bir yumrum olacak ileride. Babam sürekli bağırır ve inler.

        Peter WHİTE

        Peki gerçek çocuklar nerede? Kent Üniversitesinde sakatlık tarihi çalışmalarını sürdüren Julie Anderson’a 19. Yüzyılda çocuklar arasında ne gibi sakatlıkların yaygın olduğunu sordum.

        Julie ANDERSON

        Çok fazla kaza var. Çocuklar sokakta oyun oynuyorlar. Özellikle işçi sınıfı çocukları. Çok fazla trafik kazası var. Öbür yandan çiçek gibi hastalıkları da hesaba katmak gerekiyor. Cinsel yolla bulaşan hastalıklar da sağırlık ve körlük gibi durumlara yol açabiliyor ya da kızıl gibi hastalıklar… 

        Peter WHİTE

        Sanıyorum doğuştan gelen sakatlıklarda hayatta kalma oranı çok yüksek değil değil mi?

        Julie ANDERSON

        Hayır, çocuk ölümü çok az Victoria döneminde ama yeni doğmuş çocukları ölüme terk etmek çok yaygın. Hayatta kalma ihtimali düşük görülen çocuklar öylece yatağın altında bırakılıyor, bunun daha iyi olduğu düşünülüyor.

        Peter WHİTE

        Karar anneler tarafından mı alınıyor, yoksa ebeler de olaya dahil oluyorlar mı?

        Julie ANDERSON

        Karar genelde ebe veya doğum hemşiresi tarafından yapılıyor. Eğer çocuğun hayatta kalamayacağı ya da gelişmeyeceği hissediliyorsa, genel olarak doğum yerinde bırakma anlayışı vardı ve maalesef ölüyorlardı.

        Peter WHİTE

        Bebekleri kendi haline bırakma ya da öldürme ne kadar yaygındı bilmiyoruz ama yine de doğum öncesi görüntüleme tekniklerinin henüz gelişmediği bir toplumda beklendiğinden daha az doğuştan sakat çocuk vardı. Tabii, sağır ya da benim gibi kör çocukların doğum anında sakatlıklarının anlaşılması daha zordu ve dolayısıyla hayatta kalıyorlardı. Böylece geç Victoria döneminde kör ve sağır çocuklar özel bir endişenin odağındaydılar. Yalnızca kırılgan değil aynı zamanda ahlaken de riskte görülüyorlardı. Çünkü İncil’in ayetlerini okuyamıyor ya da duyamıyorlardı ve ölümsüz ruhlarını kaybetme riskindeydiler. Sakat çocukların içsel affı kaybedecekleri korkusu, 19. Yüzyılda onları korumak için ortaya çıkan yardım kuruluşlarının patlamasının arkasında yatan sebepti.

        ‘Cesur Düşkün Şeyler’ Yıllık Raporu

        Yıllar ve yıllar boyunca, felçli ya da çarpık bacaklarıyla hiçbir şey yapmadan oturan, kimsenin onlar için bir şey yapmadığı düşkün çocuklar. Acıklı bir şekilde acı çeken hasta çocuklar…

        Peter WHİTE

        Düşkünler şeklindeki bu tanımlama, inanın ya da inanmayın, Zavallı Cesur Şeyler adındaki bir yardım kuruluşunun yayınlanmış külliyatından geliyor. Tüm ülkede sakat çocuklara onların umut şarkısı öğretildi.

        Şarkı Söyleyen Çocuklar

        Oh, küçük ya da tonlarca büyük dertler

        Ya da neyi edinirsen, o derttir

        Bunlardan zarar gördüğün doğru değil

        Yalnızca bunu nasıl algıladığın sorun

        Peter WHİTE

        Cesur Düşkün Şeyler loncası 1894 yılında Londra’da bir sosyal kulüp olarak başladı ve şubeleri hızla Kuzey ve Batı İngiltere’ye yayıldı Brighton, Bristol, Grimsby, Hereford ve Hull. Bir öğleden sonrası için sakat çocuklar birlikte oyun oynamak ve kendi sefil, arkadaşsız hayatlarından kaçmak için bir araya geliyorlardı. Swansea Üniversitesinden Mike Mantin Cesur Düşkün Şeylerin tarihini araştırıyor.

        Mike MANTIN

        Komünitenin tüm üyelerinin bir üyelik kartı vardı ve logoları kılıç geçirilmiş bir koltuk değneğiydi. Üyelerin ortak mottosu Latince ‘laetus sorte mea’ yani “Kendi payımla mutluyum”du.

        Peter WHİTE

        Yani bir bakıma insanları kendi payına düşenle mutlu olmalarını öğütlemek biçiminde bir anlayış vardı değil mi? Memnuniyet empoze ediyorlardı insanlar için.

        Mike MANTIN

        Evet, şimdi bu şekilde okunabilir. Loncanın yayınlarının büyük bir kısmında ‘acınası’ kelimesi geçiyordu.

        Peter WHİTE

        Peki ya bu cesur düşkün çocukların gerçekten ne düşündüğüyle ilgili bir fikrimiz var mı?

        Mike MANTIN

        Çocukların perspektifini gösteren bir kaynağa ulaşmak çok zor çünkü bildiğimiz her şey lonca üyelerinin filtresinden geçmiş. Ve her şey inanılmaz derecede duygusallaştırılmış, örneğin küçük bir kız, iyi ki sakat olduğunu yoksa lonca ile tanışamayacağını söylüyor.

        Okuma: Cesur Düşkünler Loncası Tarafından Yayınlanmış Bir Propaganda Metninden

                "Oh, sakat olduğum için çok mutluyum" dedi bir gün kırsaldayken mutlu yüzlü bir kız. "Memnun musun?" Diye sordu geçmekte olan birisi, "Ne demek istiyorsun?" Küçük kız, “Loncada olmak çok güzel bir şey ve eğer bacağım sakat olmasaydı onlara katılamazdım,” diye yanıtladı.

        Peter WHİTE

        Bu ne kadar sürdü?

        Mike MANTIN

        Örneğin Bristol’da 1987’ye kadar devam etti.

        Peter WHİTE

        Gerçekten mi?

        Mike MANTIN

        Evet. Ve loncanın neredeyse bütün ideallerini aynı şekilde sürdürdüler, küçük bir değişiklik haricinde. 1920lerde özellikle üye erkeklerin iş yerlerinde kendilerini kısıtladığı için şikayet etmeleri sonucunda loncanın ismi Handikaplılar loncası olarak değişti.

        Peter WHİTE

        Her kelime için ayrı ayrı karşı çıkabiliriz, cesur, düşkün ve şey… Biliyor musun, ben de Bristol’da yatılı bir öğrenciyken benzer bir toplantıya gittiğimi hatırlıyorum. Çok fazla alkış vardı, muhtemelen çok az protesto olmuştur, ve geri dönmemiştik. Bununla birlikte tuhaf olsa da bu gibi hayır kurumları şimdi, bu ülkede engellilik algısı üzerinde kalıcı bir etkiye sahiplerdi.

        Julie ANDERSON

        Bu mirasın çok problemli olduğunu düşünüyorum. Çünkü sakatların ihtiyaç sahibi ve acınası olduğu,  Eğer belli bir şekilde davranmazlarsa hiç bir destek alamayacakları şeklinde bir anlayışı besliyor. Bunun daha çok Victoria döneminde oluştuğunu ve günümüzde de belli bir formatta devam ettiğini düşünüyorum.

        Peter WHİTE

        Şimdi artık Victoria DÖNEMİNİN hayır ÖRGÜTLERİNİ ve kurumlarını, şu anda mücadele ettiğimiz neredeyse tüm engellilik imajlarının kökü olarak görebiliriz: bağımlılık, minnettarlık, acıma nesnesi olmak. Ancak, belki de bazıları için sokaktaki hatta evdeki yaşamlarında bir iyileşmeye vesile oldular. Fakat yine, tüm sakatlık türlerini temsil eden sembolik figürler olarak çocuklara geri dönüyoruz. Sormaya devam ediyoruz,, geçmişte yaşamış engelli çocukların gerçek sesleri nerede?

        Ne kadar sömürücü olsa da, hayır kurumlarının kayıtları hala sahip olduğumuz en iyi kaynak. Yıllık raporlarında, yatılı öğrencilerinin eve gönderdikleri mektuplarını yayınladı.        ERKEK Çocuk

        Umarım sağlıklısınızdır. Onurlu milletvekili W.F. Gladstone kraliçenin başbakanı oldu. Lord Tennyson ekimin altısında öldü, kendisi büyük İngiliz şairi Laureate’ti. Çin’de yüzlerce insan kolera yüzünden ölüyor. Yeni Londra valisi beyefendi Katolik.

        Peter WHİTE

        Gerçek değil tabii, dikte edilmiş bir mektup. Dahası hayatınızı hoş ya da tatsız yapma gücüne sahip yetişkinler tarafından dikte edilmiş. Bu programı hazırlarken, tamamen tesadüfen yalnızca tek bir kere gerçek bir çocuğun sesini duyduk. O da yine Swansea’deki sağırlar ve dilsizler kurumundan. Bu küçük kız 1906’da eve, babasına bir mektup yazıyor.

        Küçük kız

        Bazen evi çok özlüyorum. Beni ne zaman görmeye geleceksiniz? Burada ne kadar kalmam gerektiğini biliyor musun? Evi çok özlüyorum, sevgilerimi May’e iletin. Burada bütün çocuklar dilsiz, konuşabilen tek çocuk benim. Şubata kadar size yazamayacağım. Bana sık yazın.

        Peter WHİTE

        PEKALA, Eğer bu kalbinizi incitmediyse, dahası: mektup adresine hiç ulaşmadı. Arşivlerde yeni keşfedildi, Principal’in mektuplar kitabı arasına sıkıştırıldı. Mektup doğrudan küçük kızın el yazısıyla yazılmış, birisi yazım yanlışlarını düzeltmiş fakat sonra göndermemeye karar vermiş. Nedenini bilmiyoruz. Principal’ın onu neden kendi özel evraklarıyla birlikte tuttuğunu da bilmiyoruz. Bu kızın sesi arşivlerde kaybolmaya yüz tutmuş bir hayalet gibi, bir yüzyıl öncesinden bize sesleniyor, ve sesi hiç duyulmamış binlerce çocuk için konuşuyor.


Sesli Dinle

Yorumlar

Bu yazı için henüz yorum yok.