Toplam Okunma 0
Beyaz renkli bir fona çapraz şekilde, birbirine birleştirilmiş üç boyutlu, dört farklı renkteki puzzle parçalarının çizimi yer alıyor. Soldan sağa,  en ince olan mavi puzzle parçası ve ona birleşik en kalın olan kırmızı renkli puzzle parçası yer alıyor. Altta onlara birleşik olarak yine soldan sağa, ikinci incelikte olan yeşil puzzle parçası ve yanında üçüncü kalınlıktaki sarı puzzle parçası yer alıyor.

Hem yetişkin otistikler için hem de otistik çocuklar için duyu dostu kamusal alanlar oluşturmak zorundayız. Ben bu yazıda; okulların otistik özneler için nasıl daha erişilebilir olacağını hem otistik özne olarak hem de özel eğitim öğretmeni olarak kendi deneyimlerim üzerinden aktarmaya çalışacağım.

Özel eğitim okullarındaki en büyük sorun tabi ki sağlamcılık. Özel eğitim, amacını bireysel farklılıklara uygun eğitim ve öğretim faaliyeti olarak kurduğunu iddia etse de birçok uygulama ve yöntemi farklılıkların varsayılan nöro tipik dünyaya uyum sağlatmak üzerine yok sayılması şeklinde ilerliyor. Tabi ki başka bir özel eğitim mümkün ve bu yazıda bunun bir kısmını birkaç başlıkla aktarmaya çalışacağım.

Duyusal Erişilebilirlik:

Ses yalıtımı olmayan okul binaları teneffüs saatlerinde ve öğle aralarında ses hassasiyeti olan otistik özneler için strese ve kaygıya neden olur. (Okullardaki gürültü ile ilgili literatür çalışmalarına baktığınızda ses hassasiyeti olmayan kişilerin de fiziksel ve psikolojik sağlığını olumsuz yönde etkilediğini görebilirsiniz.) Ayrıca dinlenme zamanları olan bu anlarda kalabalığın kendisi bile bu kaygıyı arttırır ve enerjinin tükenmesine neden olur.

Ben ses hassasiyetim için ses kesici kulaklık kullanmama ve dinlenme zamanlarımı insanlardan uzak bir yerde geçirmeye çalışmama rağmen yine de bu durum beni çok etkiliyor. Kısıtlı dinlenme zamanlarında kendime uygun bir alan bulmam çok zor ve bu alanı arayıp bulmaya çalışırken geçen süre zaten dinlenme zamanımdan gidiyor.

(Kalabalığın etkisini azaltmak için inziva ve rahatlama alanları buna çözüm olabilir.) Ne yazık ki okuldaki öğrenciler için bu durum çok daha kötü. Ses hassasiyeti olan öğrenciler bunu ifade edemeyebilir. (Sesten rahatsız olduğunu beden diliyle ya da sözel olarak ifade eden öğrencileri de görüyorum ancak hem öğretmenlerin hem de idarenin duyusal hassasiyet konusunda bilgi ve empati eksikliği olduğunu gözlemliyorum.) Öğretmenin öğrenciyi çok iyi gözlemleyip öğrencinin kendini ifade etmesi için iletişimsel alan açıp bu konuda önlem alması gerekiyor. Ancak dediğim gibi önce okul idaresinin ve okul personellerinin farkındalık ve kabulünün olması gerekiyor. En büyük eksikliğinde burası olduğunu düşünüyorum. Ben ses hassasiyetimi defalarca belirtmeme rağmen ve öğrencilerin de bu konuda korunması gerektiğini söylememe rağmen fazla dikkate alınmadım. Hatta bu meseleyi kişisel inat hâline getirip sabahın ilk saatlerinde okul hoparlöründen tüm okula yüksek sesle müzik dinleten meslektaşım da oldu. (Bu olay; neden hak temelli yasa ve uygulamalara ihtiyacımız olduğunu daha net ortaya koyuyor.)
Ses konusuna, okullardaki etkinliklerin erişilebilirliği konusunda tekrar değineceğim.

Okullardaki bir diğer duyusal erişilebilirliği azaltan konu "koku". Okul temizliğinde kullanılan temizlik maddelerinin parfümsüz ve daha az kokulu olanları tercih edilmeli. Tuvaletlerin temizliğinin daha sık yapılması oluşabilecek kötü kokuları da önleyebilir. Okullarda oda parfümleri ve tütsü tarzı şeylerin kesinlikle kullanılmaması gerekiyor. Kalabalıktan dolayı oluşan havasızlık ve kötü kokular sık havalandırma ve okul havalandırma sistemlerinin kullanılmasıyla çözülmeli. Okulda kötü kokular genellikle oda spreyi ile bastırılmaya çalışılıyor. Bu da koku hassasiyeti olan insanların tetiklenmesine neden oluyor. Ben sadece tetiklenmekle kalmıyor alerjimden dolayı alerji ilaçları kullanmak zorunda kalıyorum. Ve birçok astım ve koku alerjisi yaşayan insanların da fiziksel sağlığı olumsuz yönde etkileniyor.

Dikkat edilmesi gereken bir diğer konu da eğitimcilerin kullandığı parfümler. Ben keskin kokulu parfüm sıkmış insanların yanında fazla duramıyorum. Koku hassasiyeti olan bir öğrencinin o öğretmenle derse girdiğini düşünün. Bu duyusal tetiklenme ile o sınıf ortamında nasıl güvende hissedebilir?

Duyusal erişilebilirliği arttırmanın bir diğer yolu da görsel girdileri azaltmakla mümkün olabilir. Özellikle parlak ışıktan tetiklenebilecek olan kişiler için floresan lambalar yerine daha duyu dostu lambalar kullanılabilir. Okul duvarları ve sınıflar görsel karmaşa yaratmayacak şekilde düzenlenebilir.

 

Dokunsal hassasiyeti olan kişilerin de olabileceği düşünülerek sarılma ve tokalaşmadan selamlaşma alternatifleri sunulabilir.

Duyusal erişilebilirlikle de bağlantılı olan bir diğer konu okullarda gerçekleştirilen etkinliklerin otistik özneler için erişilebilir olarak düzenlenmesi nasıl sağlanabilir?

Otistik Özneler İçin Okul İçi ya da Dışı Etkinliklerin Erişilebilirliği:

Okul içinde ya da dışında etkinlik planlaması yapılırken duyusal erişilebilirlik nasıl sağlanabilir? Bu konuda benim en çok zorlandığım ve iş yerinde yaşamımı cehenneme çeviren kısım; sesli etkinliklerde çok yüksek sesle ve uzun süreli çalınan müzik.
Sesli etkinliklerde ses kesici özelliği olan kulaklık takmama rağmen o ortamda bulunmakta zorlanacağım kadar yüksek seste müzik çalınıyor. Öncelikle burada etkinliğin yapılacağı mekânın da sesin etkileme düzeyini arttırdığını belirtmek istiyorum. Eğer kapalı bir mekânda yapılıyorsa bu ses etkinliği, o mekânın ses yalıtımı olup olmadığı çok önemli. Sesin duvardaki mermere çarpıp nasıl geri döndüğünü duyabiliyorum. O yüzden kapalı mekanlarda yapılacaksa mutlaka ses yalıtımının sağlanması gerekli. Ses düzeyinin de düşürülmesi gerekiyor.
Sesli etkinliğin süresi ve molaları önceden öğretmen ve öğrencilere bildirilmeli. Bu süre ve molalar duyusal olarak yormayacak şekilde planlanmalı. Okullarda yapılan en büyük hata bence bu. Belirli bir zaman dilimi müzik çaldıktan sonra (maksimum 30 dakika) mutlaka sessizlik molası verilmeli. Bu süreler ve saatleri de önceden planlanıp en az iki gün öncesinden bildirilmeli. Çok büyük etkinliklerin planlamasının da en az bir hafta öncesinden bildirilmesi zihinsel hazırlık süresi uzun olan otistik öznelerin kaygı ile baş etmesini kolaylaştıracaktır.
Etkinlik boyunca otistik özneler için inziva alanları önceden belirlenmeli ve mola vermek istedikleri zaman bu alanları kullanabilecekleri belirtilmelidir.

Otistik özneler için hiçbir düzenleme yapmayıp "rahatsız oluyorsan burada durmayabilirsin" tarzındaki söylemler "iyi niyetli" "korumaya yönelik" söylense bile aslında sağlamcı söylemlerdir. Çünkü burada otistik öznenin tercihine bırakılan bir şey yoktur. Ortada bir tercih yoktur. Belirli düzenlemelerle o etkinlikte bulunabilecek bir kişiye o etkinliği görünmez kapılarla kapatmaktır. Otistik özneler için etkinlikte belli başlı önlemler alınsa bile başka tetiklenmelerden dolayı o gün sessiz ve kalabalık olmayan alanlara çekilmek isteyebilir kişi. Her otistik özne birbirinden farklıdır. Okuldaki personeller bu farklılıkları gözlemleyip çeşitli alternatifler yarattıkça otistik öğrenci ve çalışanlar için güvenli bir okul yaratmış olacaktır.

Okul Rutini ve Rutin Değişikliğinin Önceden Bildirilmesi:

Otistik kişiler için ani değişiklikler kaygı yaratır. Bu kaygıyı en aza indirmek için okulda yapılacak değişikliklerin, törenlerin, etkinliklerin önceden bildirilmesi gerekmektedir. Benim en çok zorlandığım şeylerden biri gün içinde yapılacak etkinliğin ya bir saat önce ya da on dakika önce bildirilmesi. Ve bu gibi durumların çok sık olması bende "her an her şey değişebilir" kaygısı yaratıyor. Bu kaygı, altınızdan zeminin sürekli çekilip boşlukta kalmanız gibi bir his. Zihnim yeni değişikliği işlemeye çalışırken kendimi etkinliğin içinde buluyorum. Zihnimde rota yeniden oluşturulmamış bile oluyor çoğu zaman. Ve otistik öğrencilere de bu durum önceden anlatılmalı. O gün içinde olacak değişikliklerin ayrıntıları ile belirtilmesi gerekiyor.

Öğrencilerin dahil edildiği sosyal etkinlik çalışmalarının da (koro, tören vb.) planlaması yapılırken çalışmanın yapılacağı haftanın gün ve saatleri bu öğrencilere önceden bildirilmeli. O hafta içinde yeni rutin oluşturmalarına zaman verilmelidir.

Açık İletişim:

Otistik kişiler ile iletişim kurarken açık iletişim kurulması oluşabilecek yanlış anlamaları önler. Ne söylemek istediğinizi kinaye, mecaz vb. söz oyunlarını kullanmadan ifade etmelisiniz. Otistik kişiden yapmasını istediğiniz bir iş ya da görev varsa bunun zamanını ve çerçevesini net bir şekilde oluşturarak söylemelisiniz.
Açık ve dürüst iletişim kurulmadığında zihnim bazı kelimelere takılıp kafamın içinde bambaşka olaylarla ilişkilenebiliyor ve bu sürede konuşmayı takip etmem zorlaşıyor. iki dakikalık basit bir konuşma bile inanılmaz bir kafa karışıklığı ve baş ağrısına neden olabiliyor.

Açık iletişim kadar dürüst iletişimde önemli. Birisi bana herhangi bir şeyi kinaye ve şaka yoluyla söylediğinde bir daha o kişiyle iletişim kurmakta zorlanıyorum. Düz ve dürüst olun. Düz olmayan her iletişim benim için karmaşa ve fazladan enerji kaybı demek.

Otistik öğrencinizle iletişim kurarken neyi nasıl anladığını anlamaya çalışın ve anlamadığını düşündüğünüz yerleri daha açık ifade ederek dönüt alın.

Sözel iletişim kuramayan ya da sözel iletişimi tercih etmeyen otistik kişilerin kendilerini ADİS (Alternatif Destekleyici İletişim Sistemi) ile ifade etmesi için destek olun.

Tek Tip Sosyalleşme Biçimi Dayatmayın:

Hepimizin sosyalleşme tarzı birbirinden farklı. Her otistik kişinin sosyalleşme biçimi de farklıdır. İçe dönük ya da dışa dönük olabilir. Ancak dışa dönük bir şekilde sosyalleşmenin kutsandığı bir dünyada yaşıyoruz. İçe dönük olmak sanki problemli bir durummuş gibi yansıtılıyor ve insanlar dışa dönük olmaya zorlanıyor. İnsanlara iletişim kanalları açıp davet edebilirsiniz ancak bu davete karşılık vermediği için onları "soğuk, burnu havada" gibi kelimelerle damgalamayın. Otistik öğrencinizin sosyalleşme biçimini gözlemleyip kendi yapısına uygun desteği verin. Sosyalleşmek istemediği zaman zorlamayın. Uzun süre iletişimde kalmanın (benim için bazen bir dakika bile uzun bir süre olabiliyor) birçok otistik özne için yıpratıcı bir süreç olduğunu göz önünde bulundurun ve içe dönme , sözel iletişimi kesme gibi isteklerini kişiselleştirmeyin. Göz kontağı kurması için zorlamayın.

Stim Yapmayı Engellemeyin:

Her insanın bunaldığı zaman kendini regüle etme biçimi farklıdır. Sallanma, el çırpma, el sallama, kendi etrafında dönme gibi davranışlar otistik kişilerin kendini regüle etme biçimidir. Otistik kişilerin stimlerine saygı duyun ve yargılamayın. Eğer öğrenciniz stim yaptığında diğer öğrencilerinizin zorbalığına maruz kalıyorsa okulda bununla ilgili farkındalık ve kabul çalışmaları yapılabilir.

İmtiyazlarınızdan Vazgeçin:


Okullarda otistik öznelerin güvenli alana sahip olması için yazabileceğim daha çok şey var aslında. Ancak yazıyı daha fazla uzatmayıp bu başlık altında sonlandırmak istedim.
Hepimiz birbirimizden farklıyız. Her insan kendi öznelliği ve kişisel tarihi ile biricik. Ancak Dünya düzeni belirlenen bir norm etrafında dönüyor. Bu norm sadece otistik kişilere değil tüm insanlığa zarar veriyor. Bu norm tüm farklılıkları ortadan kaldıran , hepimizi tek tip (nörotipik) olmaya zorluyor. Ancak varsayılan bu nörotipik insan anlayışı asla gerçekleşmemiş bir mitten ibarettir. Belirlenen bu norm etrafında oluşturulan "normal" insan, sistemin kendisine dayattığını kabul eder ve kendini tam olarak görürken bu normun dışında kalan herkesi eksik ve tedavi edilmesi gereken insanlar olarak görür. Buna "sağlamcılık" denir. Sağlamcılık engellilere yönelik bir ayrımcılık türüdür.

Başka türlü bir özel eğitim için öncelikle sağlamcı fikirleri yıkarak işe başlamamız gerekiyor. Bunun için de bize öğretilenleri değil otistik öznelerin kendi anlattıkları yaşam deneyimlerini ve taleplerini dinlemeliyiz. Peki otistik kişileri dinlemek yeterli mi? Tabi ki hayır. Benim gözlemlerim; otistik kişilerin duyusal hassasiyeti olduğu birçok özel eğitim uzmanı tarafından bilinmesine rağmen okullarda duyu dostu kamusal alan yaratmaya isteksiz oldukları yönünde.


Peki Bilmek Neden Değiştirmiyor?


Birçok alistik (otistik olmayan kişiler) imtiyazlarından vazgeçmek istemiyorlar ve otistik kişiler için yapılacak düzenlemelerin erişilebilirlik hakkı olduğunun farkında bile değiller.
Alistik yaşam deneyimine göre düzenlenmiş okul, alistiklere sağlanan bir imtiyazdır. Bu imtiyaz otistik kişilerin yaşamını cehenneme çeviriyor. Her birimiz kendimize şu soruyu sormalıyız: "Benim bu yaşamda kapladığım alandan dolayı bir başkası dışarıda kalıyor mu?"

Otistik kişiler için erişilebilirliğin sağlanmadığı okulda yaşadığım deneyimi bir metaforla anlatmak istiyorum:
Diyelim ki benim "x" yemeğine alerjim var. Ve her gün inatla benim önüme o "x" yemeği konuluyor ve yemem bekleniyor. Bunu yiyemeyeceğimi, bunu yersem hastalanacağımı söylüyorum ve başka bir yemek talep ediyorum. Bunu talep ettiğim için "tuhaf" algılanıyorum ve bazen kaşıkla ağzıma zorla "x" yemeği sokuluyor. Hastalanıyorum ve bundan dolayı hastalandığım için yine "tuhaf" olarak algılanıyorum. Çoğu zaman direnip o yemeği yemiyorum, bu kez de aç kalıyorum.
Yani burada çoğunluğa "x" yemeği alerji yapmıyor diye bunu yemem bekleniyor ve başka bir yemek talebim reddediliyor.
Çoğunluk "x" yemeğini rahatça yiyebildiği için sadece bu yemeğin çıkması imtiyazdır. İşte sağlamcılık, benim de zorla "x" yemeğini yememi talep etmek, aç kaldığımda da görmezden gelmektir.

Duyu dostu kamusal alan, erişilebilirlik talebidir.
İnziva odası (alanı), erişilebilirlik talebidir.
Okulda rutinin değişeceği bilgisinin önceden bildirilmesi, erişilebilirlik talebidir.
Okul etkinlikleri düzenlerken otistik kişileri de düşünerek ayarlamak, erişilebilirlik talebidir.
Bir binaya fiziken ulaşabilmek değil sadece, o bina içinde fiziksel ve ruhsal sağlığın olumsuz yönde etkilenmeden kalabilmek erişilebilirlik talebidir.
Bu düzenlemeleri yapmak lütuf değil , hakkın teslimidir. Otistik öğrenciler için önce erişilebilir bir okul sonra eğitim.


Sesli Dinle

Yorumlar

Bu yazı için henüz yorum yok.