Peşin peşin söyleyeyim: Eğer uzun süredir size ait bir yaşam alanınız varsa bu yazı dizisinden pek bir şey öğrenemeyeceksiniz. Ancak yazı dizisi içinde bahsedilecek olan bazı ürünleri duymamış olma olasılığınız da mevcut. Bu yazı dizisini, bir yerlere tayin olan veya üniversitede, üniversite sonrasında yalnız yaşamaya başlayan arkadaşlar için derlemeye çalıştım. Bir evin temel fiziksel ihtiyaçlarına ve ürün önerilerine yer verdiğim yazının bu parçacığından sonra ev temizliğiyle ilgili konulardan dem vuracağım.
Tabii yazmak ve yaşamak tamamen birbirinden ayrı iki kavram. Tıpkı nasıl yapılacağını bilmek ile yapmamayı tercih etmek gibi… On sekiz gün boyunca elimi herhangi bir temizlik aracına sürmediğim dönemlerin varlığından bahsedersem "Hiji-Man" olmadığım da anlaşılır sanırım. Sevgili annem, "Ya şu evini temizle ya da temizliği ben yapacağım" dememiş olsa o süre kaç güne varırdı, pek fikrim yok… Aslında var da yok! Ama tabii bu on sekiz günlük temizliğe el sürmeme süresine mutfak dahil değil. Kim demiş, "Böcek fobisi hiçbir işe yaramaz!" diye? Neyse… Sanırım yazının giriş kısmı için yeteri kadar gevezelik yaptım, değil mi?
ÖNEMLİ OLAN İŞLEVİ DEĞİL BOYU
Yalnız yaşama sürecine başlanırken bana göre ilk yapılması gereken şey, "Halısız ev mi olur! Hasta olursun!" benzeri cümlelere kulağınızı tıkamak. Benim kişisel fikrim, körcül yaşam biçimiyle halının pek uyuşmadığı yönünde. Özellikle süpürme ve silme işinde hayli dert açıyor. Her ne kadar yer silme aşamasında, "Zaten üstünde halı var, altını silmesem de olur" avantajını doğuruyor olsa da kısa bir süre sonra çamurumsu bir birikinti de peydah oluyor!
Piyasada birçok farklı modelde ve tipte elektrik süpürgesi mevcut. Kimisi katlanabilen cinsten kimisi şarjlı kimisi torbalı kimisi de torbasız. Emin olmanız gereken tek şey var: Ürün adındaki "W" (Watt) değeri ne denli yüksek olursa emiş gücü de o kadar güçlü olur. Her ne kadar son yıllarda üretilen elektrik süpürgeleri, elektrik tüketimini azaltmak amacıyla düşük emiş güçlü olsa da piyasada hâlâ 2200-2800W aralığında süpürge satılıyor. Ürün seçiminde dikkat edilmesi gereken ikinci nokta boru ve uç aparatlar. Çoğu model "teleskop boru" olarak üretiliyor; yani süpürgenin borusu iki parça ve alttaki parça üsttekinin içine giriyor. Bu süreçte tırtıklı ve klipsli bir yapı kullanıldığından boru boyunu istediğiniz seviyeye ayarlayabiliyorsunuz.
Hemen hemen her süpürgede birer adet olmak üzere dikdörtgen, sivri uç, mini uç gibi adlandırılabilecek uç aparatları bulunuyor. En önemlisi dikdörtgen olanı. Üstündeki manivela sayesinde bu ucun alt kısmında yer alan tekerlekler aktif-pasif hâle geliyor. Eğer içe çekili pozisyondaysa dikdörtgenin çevresindeki kıllı yapı ile süpürüyorsunuz -ki bence hiç de manidar bir şey değil. Tekerleğin olması hayli pratiklik sağlıyor bu yüzden fi tarihten kalmış bir modele denk gelirseniz bu özelliği kontrol etmeyi unutmayın derim. Sivri uç denilen aparatı da koltuk aralarını süpürmek için yapmışlar sanırım… Hiç deneme ihtiyacı duymamış olmaktansa utanmıyorum!
Son yıllardaki bazı ürünler "torbasız" ifadesiyle satılıyor. Süpürgenin içinde herhangi bir torba yok. Ne denli kullanışlıdır pek fikrim de yok. Ama açıkçası süpürme eyleminde süpürge içine neyi çektiğinize dair fikrinizin olmayacağını dikkate alınca pek mantıklı gelmiyor. Neyse ki yeni nesil süpürge boruları ve uçları hayli akıllı… Spor ayakkabı için giyilen, kısa ve ince kumaştan yapılmış çorabı yerde unutmuş olsanız dahi içine çekmiyorlar. Yok siz ısrar ederseniz direnip deliler gibi böğürüyorlar veya benim ayak boyutum çocuk mezarı kıvamında olduğu için benim süpürgem böğürüyor.
EVREŞE YOLLARI DAR SİZE HIRDAVATÇI YOLU VAR!
Piyasada envaı çeşit yer silme seti var -ki üç kelimeden oluşan bu tanımı kullanmamak için insan evladı buna kısaca "Vileda" diyor. "Twister vileda" olarak adlandırılan bir üründe bunlardan biri. Bu ürünün kova kısmında dönen bir mekanizma var. Siz mekanik yapıya sahip sopayı bastırıp kaldırdıkça vileda ucundaki suyun sıkılma işlemi gerçekleşiyor. Boyunuz uzunsa daha kullanışlı bulabilirsiniz ama uzun vadede pek de dayanıklı olduğunu iddia edemem.
Uzun boydan bahsetmişken belirteyim. Üreticilerin dertleri nedir, bilmiyorum ama çoğu Vileda'nın sopası hayli kısa. Silerken hem yorucu oluyor hem de bel ağrısı yaratabiliyor. Büyük marketlerde ürün çeşidi bol olduğu için uzun sopalı ürünleri bulmanız da mümkün. Gelelim işin en önemli faslına…
Vileda ucu seçimi yer silme eyleminde kilit noktada. Bu ürünü alırken, "Ucuz etin yahnisi sert olur" atasözünü hatırlamanızı tavsiye ediyorum. Çünkü özellikle indirimli ürünler satan zincir marketlerdeki vileda uçlarının fiyatı düşük; amma velakin sarkıt sayısı da az. Sarkıtların sayısı ve kalitesi sonuca hayli etki yapıyor. Ama ne olursa olsun kişisel fikrim elyaf veya benzer materyallerden üretilen vileda uçlarının başarılı olmadığı yönünde. İşte bu nedenden dolayı tavsiyem bu uçları bir hırdavatçıdan -modern adıyla yapı marketten- veya eşek kadar büyük marketlerdeki hırdavat reyonundan tedarik etmeniz. Çünkü bu reyonlarda otel, hastane, AVM gibi geniş mekanlar için üretilmiş "sanayi tipi" vileda uçları bulunuyor. Bu ürünlerin sarkıtları hem daha uzun oluyor hem de kalın bir örgü ipten yapıldığı için çok daha hızlı ve etkili sonuç veriyor. Tabii diğerlerine göre daha uzun süreli kullanılabilmesi bir yana, normal vileda uçlarının kuruma aşamasında yarattığı garip koku bu ürünlerde daha az oluyor. Her ne kadar annemin başımda durarak uygulattığı bilimsel deney sonucunda yer silme eylemi sonrası Vileda ucunun temizlenmesi hâlinde kokunun oluşmadığını öğrenmiş olsam da bilime her zaman kulak vermenin gereği olmadığı kanısındayım.
Eğer eviniz büyükse ve "çamaşır odası" olarak adlandırılan bir alan varsa hırdavatçı reyonundaki sanayi tipi kovalara da göz atmanızı öneririm. Bu kovalar tekerlekli olmakla birlikte üzerinde ufak bir sıkıştırma aparatı oluyor. Viledayı suya sokup çıkardıktan sonra o aparatın içine yerleştiriyor ve sonrasında aparatın yanındaki otuz kırk santimlik manivelayı bastırıyorsunuz. Aparat içindeki iki parça sıkışarak vileda ucunun suyunun neredeyse tamamını sıkıyor. Diğer bir avantajı da bu ürünlerin sopası, plastik ürünlerde kullanılan hafif metal sopalardan biraz daha ağır olsa da suyu sıkmaya çalışırken ikiye bölünmeyecek kadar sağlam. Aslına bakarsanız sopayı bastırırken ikiye bölünmesi veya eğilmesini şahsen pek kafaya takmıyorum. Amma velakin boru eğilirken ivme nedeniyle kovanın da devriliyor olması gerçekten çok üzücü oluyor…
Madem hırdavatçıya gidiyorsunuz; birkaç ürünü daha gözden geçirin. Örneğin "toz alma tüyleri" ilginizi çekebilir. Eğilip bükülen otuz kırk santimlik bir alaşım çevresine bolca yerleştirilen kıl/tüyden oluşan bu ürünler düzgün kullanıldığında hayli işlevsel. Tabii seçeceğiniz ürünün kalitesi hayli önemli. Tavsiyem, "mıknatıslı" özelliği olan toz fırçalarından tedarik etmeniz. Sürtünme nedeniyle oluşan elektrik sayesinde tozların tüylere yapışması sağlanıyor -ki sanırım tüyler özel bir kimyasal yapıya sahip. "Düzgün kullanımdan kastın nedir?" sorusunun yanıtı çok basit: Düzenli kullanım. Bu ürünler on beş günlük tozu almak için değil, günlük toz alma işlerinde kullanılmak için üretilmiş. Yani gün aşırı fırçayı sağa sola sürterek gayet rahat şekilde toz aldığınız sürece performansları gayet iyi. Ötesinde kalın toz tabakalarında hiç mi hiç işe yaramıyor. O da yetmezmiş gibi annenizin, "Madem kullanmayacaktın, niye o kadar para verdin o sopaya!" sorusu karşısında boynunuz bükük kalıyor…
Klozet temizliğinde kullanılan fırçalara geçelim… Piyasadaki çoğu ürün plastik ve fırçanın içine girdiği bir hazneden oluşuyor. Hırdavatçıda seramik veya metalden üretilen, otuz santim civarı boya sahip, fırçanın tamamını içine alan ve üst tarafı kapaklı ürünler de bulabilirsiniz. Her iki tip ürünün de avantajı ve dezavantajları mevcut. Hayal gücünüzü çalıştırarak karar vermeniz en iyisi!
Tuvalet kâğıdı asacaklarına da bakmanız fena olmaz. Sağdan soldan kayıp düşen rulolar sinirinizi bozuyorsa ruloyu taktıktan sonra sol, sağ ve ön kısmını kapatan başlığı olan krom ürünler sizi mutlu edecektir. Ayrıca bir adet yerine iki adet almanız da gayet mantıklı olabilir. Her ne kadar evime misafirliğe gelen arkadaşlar için dalga konusu olsa da benim klozetimin hem sağındaki duvarda hem de su rezervuarının asılı olduğu duvarda tuvalet kâğıdı rulosu bulunuyor. Acil durum paketleri her zaman kurtarıcı olur -tabii beceriksiz hükümetler tarafından açılmadığı sürece.
Tuvalet kâğıdı reyonundan çıkmadan önce kâğıt havlu asacağı ürünlerine de bakmanızı öneririm. Kâğıt havlular için genişliği ayarlanabilen asacaklar var. Böylece üretim standartlarına uymayan cins bir üreticinin kâğıt havlusuna denk geldiğinizde nasıl takacağınızı düşünmek yerine sağa-sola hareket eden plastik kenarı kaydırmak yeterli oluyor.
Bir adet de krom askılık almalısınız. Hani banyolarda oluyor ya? Bir ucu açık olarak yataylamasına yerleştirilmiş krom çubuktan olan havlu askıları? Hah, işte onlardan! Hırdavatçıdan çıkmadan önce bir de tezgâh üstünde duran küçük çöp kovanız için ince torba alırsanız hayli dertten kurtulursunuz. Yani marketlerin sebze-meyve reyonlarında kullanılan ince torbalardan söz ediyorum. Krom asacağı, lavabonun hemen altındaki dolap kapağının iç kısmına vidalayıp poşet rulosunu da oraya geçirdiğinizde hayli bir işlevsel oluyor.
Tabii şimdi bazılarınız, "Plastik torba tüketimini arttırmak hoş değil!" diye düşünecektir. Haklısınız da… Ancak artık marketlerde bez torba kullanılıyor. Kaldı ki diğer plastik poşetleri daha etkili biçimde kullanabiliyor insan. Çoğu yerde tetrapak, cam, plastik kumbaraları yok; ancak her ilçede çöp toplama yerlerini işleten şirketler var. Kullandığınız tetrapak, pet şişe, cam şişe ve geri dönüşüme gönderilebilecek diğer materyalleri rastgele çöpe atmaktansa, onları buruşturup büyük torbalara koyarak çöpe atmak daha işlevsel. Böylece çöp ayırma tesisindeki emekçi o torbayı market poşetiyle birlikte doğrudan ayırıp ilgili banta veya konteynere atabiliyor.
Çöp demişken… Hırdavatçıdan çıkmadan çöp kovalarına da bakmanız hiç fena olmaz. Toplu konutlarda yaşayanların büyük kısmı daha seyrek çöp atmak için tezgâh üstü kovalar yerine büyük kovaları tercih ediyor. Bunların plastikten yapılanı da var, metal olanı da. Plastik olanların kapak açma mandalı bir süre sonra kırılıyor ancak metal olanlar hayli uzun süre dayanıyor. Diğer bir alternatif ise dolap içi kovalar. Bu kovalar, lavabo dolabının kapak kısmına bağlanıyor. Mutfak dolabı kapağını açtığınızda kovadaki mekanizma otomatik harekete geçerek çöp kovasının kapağını da açıyor. Lastikli basit bir mekanizmadan oluştuğu için kopması hâlinde tamiri de gayet kolay oluyor.
Bir adet de fırça almanızı tavsiye ediyorum. Hani araç veya balkon yıkamada kullanılan ucu bol kıllı fırçalar var ya? İşte o fırçalar eğer evinizde küvet varsa cankurtarana dönüşüyor. Süngerle, şunla, bunla küveti temizlemek yerine kimyasalı sıkıp fırçayla dalmak hem çok daha hızlı sonuç veriyor hem de daha iyi temizliyor. Fırçanın sap kısmını uygun bir yerinden kesmek küvet içinde daha rahat hareket ettirmenizi sağlıyor. Aynı zamanda hırdavatçılarda "kablo/boru sabitleyici" olarak adlandıran küçük plastik parçalar da var. Fırçanın kalınlığına uygun bir sabitleyici almanız ve onu uygun bir yere vidalamanız işiniz bittiğinde fırçayı oraya takmanıza imkân veriyor.
Cam silme aparatlarının yer aldığı reyonda da tur atsanız hiç fena olmaz. Tıpkı vileda sopalarında olduğu gibi bu ürünlerde de farklı modeller var. Örneğinin bir tarafı süngerli, diğer tarafı çekçekli olanlar var. Yüksek katlı bir apartmanda yaşıyorsanız camdan sarkıp penceresiz kısımla uğraşmak yerine teleskop borulu ve hareket ettikçe boyu uzayıp kısalan -teknoloji işte, Haydar Dümen'in bile aklına gelmezdi bu!- ürünler mevcut. Siz sabit dururken kol hareketi sayesinde cam yüzeyi boydan boya silebiliyorsunuz. Ama tabii silme işlemine başlamadan önce aşağıya bakıp orada bir insan evladının olup olmadığını göremeyecek olmanız o zavallı için gerçekten büyük bir talihsizlik…
Hırdavat marketten ayrılmadan önce lavabo pompası, mutfak dolabı kapaklarını kapattığınızda çıkan gürültüyü öldürmek için yapışkanlı ses stoperi, tornavida, pense, çekiç gibi ürünlerden tedarik etmenizi de öneririm. Bunlar, er ya da geç evde ihtiyaç duyacağınız ürünler. Eğer braille bilmiyorsanız mıknatıslı harf kovalarından da bir paket almanız iyi olur. Ne amaçla kullanacağınızdan yazının sonraki parçacıklarında bahsedeceğim.
MARKET ÜRÜNLERİ
Temizlik yaparken kullanılacak kimyasal ürünlerden de yeri geldikçe bahsedeceğim. Ancak büyük marketlerdeki silme ürünleri reyonlarına bir göz atmanızı tavsiye ederim. Farklı yüzeyler için üretilmiş bezler, yüzey temizleyiciler, tek kullanımlık ürünler gibi birçok ürün çeşidi bulunuyor. Tek kullanımlık silme bezlerinin hayli işlevsel olduğunu söyleyebilirim. Yani bir şey döküldüğünde deterjanlı su hazırlamak ve vileda ile işe girişmek yerine kirlenen dar alanı deterjanlı tek kullanımlık bezle temizlemek çok daha kolay oluyor. körüz.biz web sitesindeki "Market Önerileri" bağlantısına göz atarsanız bu tür ürünlerle ilgili detaylara ulaşabilirsiniz. Tabii kâğıt havluyla şöyle bir sildikten sonra "Nasılsa yakında temizlik yapacağım, o zaman adam gibi silerim" dedikten sonra basıp gitmek de etkili bir çözüm.
Yazının bu parçacığını noktalamadan önce deneyimlerime dayanan bir öneride daha bulunmak istiyorum. "Nasılsa yakında yapacağım…" ifadesi taşıyan fikirlerinize dikkat edin. Çünkü günler, günleri kovalıyor. Böyle durumlarda da gün sayma biçiminizi değiştirmeniz pratikte işe yarayan bir yöntem. Anneniz, kaç gündür temizlik yapmadığınızı sorduğunda veya bir yazı yazıp temizlikle ilgili ahkâm keserken, "Şu kadar gün oldu…" cümlesinde verdiğiniz gün sayısının, "iş günü" üzerinden hesapladığınızı itiraf etmeyin. Yoksa adınız pasaklının önde gidenine çıkar!