Toplam Okunma 0

Selamlar dostlar. Bugünlerde yine “engelsiz plaj” başlıklı haberleri okumaya başladık. Fakat Engelsiz plaj denen kavram, genellikle fiziksel engellilerin tekerlekli sandalyeyle denize kadar gitmelerini sağlayan çalışmaları işaret ediyor. Bu da çok önemli tabii. Diğer taraftan kör bir birey için çok da değişen bir şey yok gibi görünüyor. Şezlongu bulmak, boş şezlong ayarlamak. Onca dolu kumsaldan ilerleyebilmek, denize girdiğinizde doğru yerden kıyıya çıkmak, soyunma kabinlerine ulaşmak, hepsi ayrı bir çalışma gerektiriyor.

Ben de hazır yaz ayı devam ediyorken, kendi plaj deneyimlerimizi yazmak istedim. Bu satırlarda yine tatil konulu iki yazı kaleme almıştım, ama bunlar daha çok otel deneyimlerini kapsıyordu. Bu sefer ise, Bozcaada Caz Festivali sırasında dört gün gündüzlerimizi geçirdiğimiz Ayazma Plajı özelinde kullandığımız ipuçlarını paylaşmak istiyorum.

Caz festivalinin konserleri akşam 19.30 civarı başladığından ve gün içi programlar pek de ilgimizi çekmediğinden sabahtan akşama kadar plajdaydık birlikte gittiğimiz grup ile. Herkes kör olduğundan plaja giriş sonrası kendi ipuçlarımızı geliştirdik.

İlk amaç kendimize bir şezlong bulmaktı. Daha önce bir defa daha aynı yerde tatil yaptığımdan, plajın en sağında bir şezlong bulabileceğimiz bir yer olduğunu biliyordum. Ama plajda güneşlenenler, şemsiyeler ve diğer şezlonglar arasından oraya ulaşmak, yeni bir strateji gerektiriyordu. Bunun için kumsala inen yerden dümdüz deniz kıyısına kadar yürüdük. Taki, ayaklarımıza su hafif çarpıncaya dek. Sonra da sağa dönüp ilerledik. Bu, bize insanlara çarpmadan rahatça yürüme imkânı verdi. Arada çocukların yaptıkları kum havuzları varsa da, çok daha az engelleyici oldu bunlar. Böylece görevlilerin olduğu yere gidebilmiş olduk. Plajda geçirdiğimiz her gün gidiş gelişlerde bu yöntemi kullandık. Eğer ayağınızda terlik veya sandalet varsa ve biraz ıslanmasını sorun etmiyorsanız, tavsiye ederim.

Şezlonglara yerleştikten sonra, ikinci sorun denize girdiğimizde tekrar aynı noktaya nasıl ulaşacağımız meselesiydi. Bunun için birkaç önlemi bir arada değerlendirdik. Her şeyden önce bazı doğal ipuçlarımız oldu. Bunlardan ilki, hemen yanımızda sürekli plaj voleybolu oynayan grupların olmasıydı. Denizde top sesi duyuyorsak doğru kıyıya yakındık.

İkincisi, hemen girdiğimiz yerde, kıyıdan denizin içine dek uzanan güvenlik şerit ipinin olmasıydı. Denizde bu ipe dokunduğumuz an, doğru yere gidiyorduk.

Bence gittiğiniz her yerde doğal ipuçları var. Ama ilk etapta bunları araştırmak, bir dedektif gibi etrafa o gözle bakmak her zaman işinizi kolaylaştıracaktır emin olun.

Tabii biz bu doğal referanslarla yetinmedik. Şemsiyelerin bağlı oldukları direklere bastonları da açık şekilde bağladık örneğin. Böylece yerimiz daha görünür bir hale geldi. Kaybolursak, “Bastonların olduğu çadır” dediğimizde, daha kolay destek bulabiliyorduk.

Aldığımız bir diğer önlem, cep telefonlarından birinde Radyo Voyage açmak oldu. Bazı plajlarda kendiliğinden müzik de oluyor ama bizimkisinde bu, pek tutarlı değildi. O yüzden kendi müziğimizi kendimiz oluşturalım dedik. Bu da, özellikle kıyıya çıktıktan sonra nokta atışıyla yerinizi bulmakta faydalı oluyor.

Denizde yüzerken bazen insanın kafası karışıp “Şu an acaba nereye doğru yüzüyorum?” diyebiliyor. En azından ben yeterince becerikli olmadığım için bunu diyorum. O noktada denize ilk girişimde, güneşin bana göre konumunu mutlaka kontrol ederim. Örneğin derine doğru giderken sağ taraftaysa kıyıya giderken, solumuzda kalır. Özellikle çok açıldıysanız ve yeterli ses ipucu yoksa faydalı oluyor. Tabii sabah ve öğleden sonra bu konumların değiştiğini de hatırda tutun.

En güzel sürprizleri sona sakladım. Avukat Güven Kışlalı'yı tanıyanlarınız vardır. Onun en büyük hayali denizde cep telefonuyla navigasyon yapmak. Hatta bunun için birkaç yıl önce su geçirmez bir kılıf alıyor. Birkaç gün de kullanıyor ama sonra iPhone telefonu sizlere ömür. Fakat bu dayanılmaz çekici hayal için hepimiz araştırmalar yapıyorduk. Çanakkale'de yaşayan ve geldiğimizi duyunca Bozcaada'ya bizi ziyarete gelen Emre Bağ müthiş bir küçük kılıf getirmiş. Decathlon'dan aldığı bu kılıf telefonlar için. Su geçirmiyor. Telefonu içine koyup ağzını kilitliyorsunuz ve ipiyle kılıfı boynunuza asıyorsunuz. Dediğine göre, yine bazılarınızın tanıdığı Can serhat, bununla epeyce bir denizde yüzüp müthiş bir deneyim yaşamış. Ben durur muyum, telefonu feda etme riskini göze alıp Emre'den bir günlüğüne kılıfı ödünç aldım. İçine kendi iPhone 8'imi koydum ve açıldım uzaklara. Sonuç? Halen bu yazıyı size iPhone 8 MBraille uygulamasıyla yazabiliyorum.  Yani her şey yolunda gitti. Bu o kadar önemli ki, nokta atış kıyınızı bulmak, çok açılsanız bile endişe etmemek açısından harika bir şey. Bulunduğum kıyıyı Blind Square ile ekledim önce. Sonra 50-60 metre ileride uygulamayı çalıştırıp buraya yüzerek navigasyon yaptım. Gerçekten yeni bir engelsizleşme deneyimi oldu ve bu çok iyi hissettiriyor.

İstanbul'a döndüğümde, ilk fırsatta Decathlon'a gidip aynısından aldım kendime. Ama onu başka bir amaç için kullandım ilk olarak. Yıllar öncesinde bizim bir valiz bulucumuz vardı. İki kumandalı bu cihazın bir kumandasını valizin içine yerleştiriyorsunuz ve diğerinden düğmeye basınca sinyal veriyordu. Hakikaten uçaklarda çok işimize yarıyordu bu sistem. Ama çabucak bozuluyordu. Geçenlerde duyduk ki bunun yenisi çıkmış. Bir kumandaya bağlı beş ayrı sinyal veren küçük aygıt var. Bunların her biri için kumanda üzerinde beş düğme var. Ve önce kumandayla aygıtları eşleştiriyoruz, sonra eşleşen düğmeye basınca aygıt bip sinyali veriyor üç kez. Bu aygıtlardan ikisini GETEM'DEKİ klima kumandasına ve evdeki televizyon kumandasına bağladım. Çünkü her ikisini de sıkça kaybediyorum ve sinir bozucu olabiliyor zaman zaman. Hakikaten de işe yarıyor. Aygıtların arkasında yuvarlak iki tarafı yapışkanlı stikerler, minik aygıtları istediğiniz yere yapıştırmanıza imkân sağlıyor. Fiyatı Beyid'de 150 TL civarı.

“Bunun tatille ne alakası var?” diyorsunuz sanırım, durun bekleyin geliyor şimdi. Decathlon'dan 40 TL'ye aldığım kılıfın içine ben bu büyük kumandayı yerleştirdim. Küçük stikeri de İstanbul'a döndükten sonra Boğaziçi Üniversitesi’nin yüzme havuzuna gittiğimizde kullandığımız şezlong üzerine koydum. Bizim havuz biraz büyük. Ve eskiden kullanılan kulvarları da kaldırdıkları için zaman zaman kumandaya basıp gelen bip sesine göre şezlongu bulmak çok daha kolay oldu bu gidişimizde. Özellikle havuzdan çıkıp bir şeyler yedikten sonra yeri bulmak vs, çok daha rahat oldu diyebilirim.

Kısaca dostlar, elbette tatil yerlerinin daha erişilebilir olması için her türlü mücadeleyi yapmamız şart. Fakat bir yer erişilebilir değil diye hayallerinizi ertelemeniz gerekmiyor. Biraz doğal ipuçları, biraz körcül beceriler, biraz teknolojiyle bağımsız ve doya doya tatil yaşayabilirsiniz. Belki bu anlattıklarımın hiçbiri size uygun değil. Belki çok farklı sıkıntılar oluyor ama burada neyi amaçladığınızı düşünmeli. Gerçekten de kararları kendinizin aldığı bir ortam yaratmak istiyorsanız, size dayatılanlara ve kör olmayanların, “Aman dur! Yapma, gitme! Düşersin, kaybolursun” referanslarına göre değil, kendi yol haritanıza göre bir plan yapmaktan geçiyor bunun yolu.

Erişilebilir tatiller.

Blind Square ile yüzme deneyimini alttaki bağlantıdan dinleyebilirsiniz.

https://dunyayaseslen.com/icerik/denizden-kiyiya-blind-square-ile-yuzerek-yolculuk


Sesli Dinle

Yorumlar

Bu yazı için henüz yorum yok.