Toplam Okunma 0

Selamlar değerli dostlar. Bu sayıda ne yazsam diye kafamda kurarken, verdiğim iki derste kendimce kullandığım bazı teknolojik yöntemlerden bahsetmek istedim. Alanında uzman birçok öğretmen arkadaşımız varken, yahu sana ne oluyor diyebilirsiniz, ancak bu alanda deneyim paylaşımı yapan çok da yazı olmadığını fark ettim. O nedenle kendi yaşadıklarımı kısaca yazarsam iç açıcı olabilir belki diye düşündüm.

Bu yıl ilk defa iki farklı üniversitede birer ders verme şansına nail oldum. Doktora derecemi aldıktan sonra, Boğaziçi Üniversitesi’nde ED200 kodlu Engellilerle Yaşamak ve Biruni Üniversitesi’nde ZHN305 kodlu Destekleyici Teknoloji adında iki dersim oldu. Her şeyden önce tüm öğrencilerime sonsuz teşekkürler.  Genç beyinleri tanımak, onların yaptıkları akıl dolu, heyecan verici yorumlara tanık olmak, bu derece sorunlu ve zor günlerde insana hala umut var dedirtiyor.

Daha önce çok sunum ve konuşma yaptım, bazı derslere konuk anlatıcı olarak katıldım, ama ilk defa bir yarıyıl boyunca süren bir ders veriyordum üniversitede. Bu durum beni korkutmadı desem yalan olur. Hep öğrenci tarafında olup, hocaları eleştirmek güzel de, masanın diğer tarafına geçtiğimde ne olacaktı? Dersleri nasıl yönetecektim? Öğrencileri nasıl tanıyacaktım? Bir kör olarak görselleri nasıl kullanacaktım? Sınavları nasıl okuyacaktım? Tüm bu sorulara kendimce bulduğum daha çok teknolojik yanıtları sizlerle paylaşmak isterim.

Dersler başladığında ilk düşündüğüm nokta, öğrencileri tanıma yöntemleriydi. Bunun için hep tasarladığım bir şey yaptım. İlk derse öğrenci arkadaşlara, sizi tanımak için belki diğer hocalar fotoğraflarınızdan faydalanıyor olabilirler, ben ise seslerinize ihtiyaç duyuyorum dedim. Onun için iPhone'umu uçak modunda açıp sesli notlar uygulamasını çalıştırdım. Öğrenciler kendilerini tanıtırken kayıt almak için onlardan izin aldım. Her öğrenci kendini tanıtıp neden bu derste veya bölümde olduğunu anlatırken, tüm bunları ses kaydına aldım. Sonrasında da Sound Forge ile kayıtları isim isim ayırıp klasör yaptım. Artık her iki ders için de ayrı klasörlerde öğrencilerin isimlerine göre mp3 formatında kayıtları var. Yine de her öğrenciyi tanımakta güçlük yaşıyorum, ama yarın bu kimdi dediğimde benim için ciddi bir kolaylık olacak.

Bunun yanında Deniz ve Elif sağ olsun, zaman zaman üniversitede derse girdikleri için onlardan da tavsiye aldım ve öğrenci arkadaşlardan söz aldıklarında kendilerini tanıtmalarını da istedim. Böylece bir süre sonra kişileri ve seslerini kafamda daha iyi oturtmuş oldum.

Üzerine yoğunlaştığım ikinci konu öğrencilerin söz alırken el kaldırma yerine ne yapacaklarıydı. İlk derslerimde söz almak isteyenlerin masaya hafifçe vurmalarını veya el şaklatmalarını istedim. Bunu yaptığım sunumların soru cevap kısımlarında da çok kullanıyorum ve işe yarıyor. Zaman zaman bir şey söyleyebilir miyim diye de söze giriyor arkadaşlar. Burada önemli olan eğer körseniz kör değilmiş gibi yapmamak bence. Anahtar nokta bu. Farklılığınızı gizlemeyin, eğer siz farklılığınızı açıkça ortaya koyup beklentilerinizi belirtirseniz, emin olun buna saygı duyacaktır herkes.

Ben derslerimde bolca Powerpoint kullandım, kullanmasam da hep bilgisayarın Word programı açıktı ve tahtaya bir şey yazacaksam mutlaka buradan yazdım.  Hiç bir zaman ekran okuyucumu kapamadım sunumu açarken. Son tahlilde kulaklık taktım, ses rahatsız etmesin diye o kadar. Ama aslında bu konuda daha iyi bir teknolojik yöntem var. Bluetooth kulaklık ve USB klavye. Böylece ekran okuyucu yalnızca kulağınıza gelecek, USB klavye de sınıf içinde bir yandan gezerken, bir yandan da sunumu uzaktan yönetmenizi sağlayacak. Sunum yaparken, yalnızca ekran okuyucu sesinin bluetooth kulaklığa gelmesini ayarlayabilirsiniz. Bu da gösterdiğiniz bir videonun sınıfa, ekran okuyucunun kulağınıza gelmesini sağlayacaktır. Maalesef benim USB klavye bozulduğu için henüz bu yöntemi kullanamadım, ama ders anlatanlara tavsiye ederim.

Dördüncü yoğunlaştığım mesele ise öğrencilerin gönderdikleri proje ve ödevleri okuma meselesiydi. Sınav dışındaki durumlar için işim kolaydı, ödevleri elektronik ortamda istedim ve rahatça okuyabildim. Ama öğrencilere bir zorunluluk koydum, kullandıkları tüm görselleri betimlemek. Biliyorsunuz EEEH Dergi'de erişilebilir belgeler hazırlamakla ilgili yazılar var. Bu yazıları sınıflarıma okuttum ve yazılarında buralardaki kurallara dikkat etmelerini istedim. Böylece erişilebilirlik noktasında hoş bir farkındalık yaşanmış oldu

Sınav yaparken ise elektronik sınav mümkün olmadı ne yazık ki. Klasik kâğıt kalem sınav yapmak durumunda kaldım teknolojik imkânlar el vermediği için. Dersler için bir asistanım var. Sınav kâğıtlarını topladıktan sonra asistanımla sınavları okuyup ses kaydına alalım diye kararlaştırdık. Sağ olsun hemen okudu ve kaydetti. Ben de bir Excel çalışma sayfası oluşturdum. Her soru sütunlarda yer alıyordu. Öğrenci isimleri de satırlarda. Kayıtları dinleyerek öğrencilerin her soruya verdikleri yanıtların puanlarını soru sütunlarına yazdım. En sona da bir toplam sütunu yapıp formül ekledim. Bu şekilde bir sınavı okumam bittiğinde sınav notu da otomatik olarak karşıma çıkmış oluyordu. Bir de sınav kâğıtlarına işlenmek için, yanıtında eksiklik bulduğum sorularda o hücreye açıklamalar ekledim. Bu da sınav kâğıtlarına olabilecek itirazlar halinde elimi güçlendirdi. Sonrasında asistanım her soruya verdiğim puanları ve açıklamaları sınav kâğıtlarına işledi. Sonuçta hem elektronik hem de kâğıt üzerinde değerlendirme yapmış olduk.

Excel üzerinde notları vermek bana sınav analizi yapma şansı da verdi. En çok bilinen sorular, en çok bilinmeyen sorular gibi noktaları çıkarıp sınav sonrası sınıfla paylaştım ve yanıtı daha az kişi tarafından bilinen soruların üzerinden bir daha geçmiş olduk.

Yeri gelmişken, keşke her üniversite ve okulda, tüm sınıf öğrencilerinin sığabileceği bir bilgisayar laboratuvarı olsa ve sınavlar orada yapılabilse, ben de bir asistana ihtiyacım kalmadan doğrudan elektronik ortamdaki sınavı okuyabilsem diye düşünmedim değil. Umarım bir gün bunu da aşarız.

Değerli dostlar bu yazıyı yazmaktaki amacım, onca değerli öğretmen arkadaşım varken, bilgiçlik taslamak değil asla. Kendi bakış açımdan, destekleyici teknolojileri,  anlattığım derslere nasıl entegre etmeye çalıştığımı paylaşmak istedim. Tüm bunları yaparken, sınıfa bastonumla girdim; iPhone, Voice Over ve Braille klavye kullanarak notlar aldım, grup çalışmalarında iOS saat uygulamasının sayaç bölümünden dakika tuttum. Hatta son dersimde öğrenciler sunum yaparken sunum değerlendirmelerimi iPhone ekran perdesini açıp Braille olarak not aldım. Böylece kimse ne yazdığımı görmediği için rahatça notlarımı alabilmiş oldum. Kısaca günlük hayatımda bir kör olarak teknolojiyi nasıl kullanıyorsam aynısını yaptım. Öğrencilerim de, bir sunum yaparken, bir video gösterirken, ben söylemeden oradaki görselleri bana betimlediler. Yani farklılıklarla erişilebilir yaşam doğal biçimde gerçekleşti bir şeyleri empoze ederek değil.  Son söz olarak tekrarlıyorum: Asla ve asla farklılıklarınızı gizlemeye, yok saymaya çalışmayın. Sizi siz yapan bu farklılıklar ve siz kendinize saygı duyduğunuzda başkaları da saygı gösterir. Yani çevreye ve hayata uyum sağlaması gereken yalnızca siz değilsiniz aslında. Ve farklılıklarınızı çekinmeden ortaya koyduğunuzda, başkalarının da bunlara uyum sağlama sürecini başlatmış oluyorsunuz. İşte bir sınıf ortamı öyle bir karşılıklı öğrenmenin gerçekleşebileceği eşsiz bir ortam olabilir. Yeter ki, buna fırsat verin.


Sesli Dinle

Yorumlar

Bu yazı için henüz yorum yok.