Merhaba dostlar, “Önce anne oluşunu anlattın, şimdi çocuğunla yaşadıkların… Köşende başka bir şey okuyamayacak mıyız artık?” diyebilirsiniz ama yeni deneyimlerimi anlatmadan duramıyorum. Eh ne yapalım, burası benim sizlerle dertleşme köşem.
Eşim ve ben körüz. Dolayısıyla, çevremizdeki herkes de oğlumuzun gözleri konusunda dehşet bir merak içindeler. Kimi doktorculuk oynuyor, kimi çaktırmadığını düşünerek fısıltıyla yakınlarımıza soruyor. Bayramda yaşadığım bir olayda ise bir tanıdığımız oğlumu kucağına aldıktan sonra, sürekli parmak şıklatarak göz muayenesi yaptı. Kendisinin de benim oğlumdan bir hafta kadar büyük bir çocuğu var. Üstelik ttam karşımda oturuyor ve biz bir yandan sohbet ediyoruz. Ama sohbet, bebeklerin genel durumları üzerine; uykusu nasıl, mama alıyor mu konuları etrafında dönüyor. Fakat sevgili dostum “Ya çocuğun gözleri nasıl?” sorusunu sormak yerine, sürekli parmak şıklatıyor. Baktım, olay oynamaya doğru gidiyor; gerekli açıklamayı ben yaptım.
Dedim ya onun da bebeği var ama hiç kimse bebeği kucağına alınca, parmak şıklatma, gözünün önünde daireler çizme, amuda kalkıp parende atma gibi garip davranışlarda bulunmuyor. Ama herkesin sizin çocuğunuzu muayene etme hakkı var. Öyle ya, anne kör, baba kör, ya çocuk da körse... Oğlumu beklerken, tüp bebek yaptırsaydık daha iyi olacağını; sağlıklı hücreler kullanılacağından, bebeğimizde herhangi bir yeti farkı olmayacağını telkin edenler de olmuştu. İyi, hoş da size ne? Ben, sizin nasıl çocuk yapacağınıza ya da yaptığınıza karışıyor muyum? Kim veriyor size bu hakkı?
Tabii sonrasında da göz muayeneleri devam etti. Oğlumuzu kucağına alan ya da uzaktan bakan herkes gözlerine odaklanıyor. Biraz kendine güvenen bize soruyor. Diğerleri ise gözünün önünde el sallama, cisim hareket ettirme, el şaklatma vesaire, aklınıza gelmeyecek şaklabanlıklar yapıyor. Meğer ne hevesli toplumumuz varmış. Ya düşürün şu tıp fakültelerinin puanlarını, girsin millet, göz doktorluğu için uzmanlık falan da aramayın. Bakın herkes çözümü bulmuş. Neden o kadar pahalı cihazlar, teknik donanımlar hazırlıyorsunuz ki? Bir de onca yılını dirsek çürüterek geçirenlere yazık. Bak, alıyor çocuğu kucağına, iki parmak şıklatıyor, bir el sallıyor. “Aaa! Çocuk bakmadı. Eh belliydi zaten, bu da kör” deyip teşhisi koyuyor ve bırakıyor. Ama 4-5 aylık bir bebeğin o an başka şeyle ilgileniyor olabileceği, bebeklerin dikkatlerini çekmenin o denli kolay olmadığı, kucağında zorla hapsedildiği insanı yabancıladığı için bakmak istemediği gibi şeyler ufak detaylar, takılmaya gerek yok.
Eşimin kız kardeşi de kör, eşim ve kardeşi bebekken annem odadan dışarı çıktığında, onların gözlerinin önünde de ip sallarlarmış test için. Eh tabii tıp ilerledi. Artık ip sallamak eski bir muayene yöntemi; şimdi parmak şıklatıp el çırparak anlayıveriyoruz. Üstelik bunlar çok çaktırmadan yapılan yöntemler olduğu için bebeğin annesinin ya da babasının yanında uygulanmasında da hiçbir sakınca yok. Ama inanın bana, biz anlıyoruz bu davranışları neden yaptığınızı. Şıklayan parmaklarınız, sallanan elleriniz, uzattığınız cisimleriniz var ya, öyle güzel anlatıyorlar ki kalıp düşüncelerinizi, köhnemiş önyargılarınızı. Hem benim iznim olmadan benim çocuğumu muayene etme ve onun hakkında yargılarda bulunma hakkını size kim veriyor?
İşte böyle hadsiz, önyargılı, boş fikirli insanlarla dolu bir toplumda büyütmeye çalışacağız çocuklarımızı. Anne-baba yeti farkına sahipse, hiç sorgulanmadan, çekinilmeden, kafanın estiği, gönlün dilediği gibi muayeneler yapılabilir. Değerlendirilir, telkinlerde bulunulur. Ama “mış” gibi doktorcuklar, şu an gerçekten bilmiyorum; oğlum görecek mi, kör mü olacak. Bunu zaman gösterecek. Kör olursa, o çocuğu bu dünyaya hazırlamak, sizin önyargılarınızla mücadele yöntemlerini öğretmek, toplumun yarattığı engellerle başa çıkabilmek için kullanacağı araçları anlatmak için eşimden ve benden daha iyi bir ebeveyn olamazdı herhalde diye düşünüyorum. Onu doğru bir insan, aktivist, mücadeleci, dünyayı dert edinen ve herkes için yaptığı güzel şeylerle hayata imzasını atan bir birey olarak yetiştirmek için de elimizden gelenin en iyisini yapacağız. Unutmayın, bir çocuk sadece çocuktur. Sizler de çocuklarınızı sadece çocuk olarak görün ve önyargılarınızı, kalıp düşüncelerinizi onlara aşılamadan büyütün. Büyütün ki dünya, hepimiz için eşit, adil ve yaşanılabilir bir yer olsun.