Normalleşmeye başlamamızla birlikte insanların büyük bir çoğunluğu kendisini bu canım yaz günlerinde sokaklara atmışken film izlemeyi kim seçer bilmiyorum. Üstelik evde kalma sürecinde görsel medya seyrine fazlasıyla doyduk galiba. Yine de ben bu ay da bir film değerlendirmesi yapacağım. İnsanın canını hayli sıkan ve belirsizliklerle dolu bir yakın gelecek önümüzdeyken elimden başkası gelmiyor.
Bu sefer sizi bin dokuz yüz yetmiş üç yılına götüreceğim. Film konusunda tercihini çoğunlukla yerli filmlerden yapan biriyim. Hele hele eski filmler vazgeçilmezim. Sözüne edeceğim film ise köyden kente göçün çarpık bunalımını çok güzel yansıtan bir yapım. Bununla birlikte aile içi hiyerarşik ilişkileri; köylü kültürün kent yaşamında sürdürülmeye çalışılmasının buhranını da bir o kadar güzel işlemekte. Sözün kısası yetmişli yılların başına sosyolojik açıdan ayna tutan bir dram filmi. Ayrıca kadının toplum ve aile içindeki yerine, feodal düzenin dayatmasından sıyrılıp ekonomik hayatta var oluşuna ışık tutuşunu da ben çok gerçekçi buldum.
Filmimizin adı: Gelin. Ömer Lütfi Akad'ın Göç üçlemesinin ilki. Diğerleri ise yine baş rolünde Hülya Koçyiğit'in olduğu Düğün ve Diyet adlı filmler. Yeri gelmişken filmde rol alan oyuncuları söyleyelim. Az önce vurguladığım gibi Hülya Koçyiğit ile birlikte ona eşlik eden erkek karakter Kerem Yılmazer tarafından canlandırılıyor. Diğer oyuncular ise Ali Şen, Aliye Rona, Kamuran Usluer, Nazan Adalı, Kahraman Kral, Seden Kızıltunç ve Günay Güner. Ömer Lütfi Akad bu filmin yönetmenliğini yapmakla kalmamış, senaryosunu da yazmış. Konusuna gelince: Köyden kente göç eden Yozgatlı bir ailenin dramı anlatılıyor. Meryem ve Veli birbirini çok seven bir çift. Osman adında hasta bir oğulları var ancak annesi dışında kimse Osman'ın hasta olduğunu kabullenmemekte. Geçici bir şey olarak görmek istemektedir. Dahası şehir ortamında bir şekilde para kazanmanın yolunu bulmuş ve hırsına kapılmış olan baba ve ağabeyin etkisi altındaki Veli de çocuğun durumunu görmezden gelmektedir. Gözünü para hırsı bürümüş aile bireylerinin hiçbiri Osman'ın tedavisi için para harcamak istememektedir. Meryem'in erkek egemen ailedeki çaresizliği, mücadelesi ve en son başkaldırısı güzel bir örgüde işlenmektedir. Filmin İMDB puanı 7,8 olarak verilmiş GETEM'de. Beyaz Perde sitesine de baktım ancak puanını bulamadım. Bununla birlikte üyelerin bazıları tarafından yapılmış tümü olumlu yorumlar ve verilen puanlar var ve bunların hepsi dört üzeri ya da beş. Film aynı zamanda yetmiş üç yılının Adana Altın Koza Film Festivalinde en iyi film ile birlikte; Kamuran Usluer ve Nazan Adalı ile en iyi yardımcı erkek ve kadın oyuncu ödüllerini almış.
Yazılarımı yazmadan önce pek çok siteden tek tek bakıp araştırıyorum sizler için. Bu kapsamda GETEM öncelikli kaynağım oluyor çoğumuzun olduğu gibi. MP3 formatlı betimlemeli sunduğu filmleri, tüm detaylarıyla anlatıyor da aynı zamanda bizlere. Elbette burada GETEM'den önce Sesli Betimleme Derneği'nin hakkını teslim etmek gerekir. Filmin Gülşen Argüç tarafından kaleme alınmış olan afiş betimlemesine de ulaşabilirsiniz. Hem GETEM'den hem SEBEDER'in sitesinden.
Bundan başka arama motoruna yazdığımda çıkan sonuçlardan ikisi hayli ilgimi çekti. Biri Ekşi Sözlük, diğeri ise FilmLoverss adlı site. Bağlantıları yazımın sonuna ekleyeceğim. Özellikle Ekşi Sözlük sayfasını ziyaret etmenizi şiddetle tavsiye ederim. Yapılan yorumlar ve üçlemenin üç filmi hakkında verilen bilgiler kayda değer bence.
Betimleme eleştirisine gelince: Önce betimleme kahramanlarımızı saymakla işe başlayalım. Metin yazarı, Gülşen Argüç. Seslendirmeni, Emine Kolivar. Ayrıntılı alt yazı ve işaret dili çevirmenleri, Belgin Yılmaz ve Oya Tanyeri. Teknik Yapımda Nisa Namazova, Yeni Gökdelen Tercüme ve Dağ Prodüksiyon isimlerini okuyoruz. Son Kontrollerde ise Fulya Akbaba, Dolunay Ünal ve Samet Demirtaş'ı görüyoruz. Hepsine ayrı ayrı teşekkürlerimi sunuyorum ve doğru dürüst bir eksiklik, olumsuzluk vs. bulamadığımı açıkça söylemek istiyorum.
Bütün detaylar zaman, yer, duygu, karakter betimlemeleri gayet net verilmiş. Sahnelerdeki kararmalar ve ışık azalmaları dahi ustalıkla işlenmiş. Bence SEBEDER'in betimleme becerisi tırmandıkça tırmanıyor gün geçtikçe. Bu işe soyunan başka kişiler ve kurumlar olduğunu duyuyor ve görüyoruz ara ara. Bu kaçınılmazdır ve olması da gereklidir belki. Ancak keşke işlerini SEBEDER kadar ciddiye alsalar. Bir de körler için bir iş yaparken görmeyenlerin görüşlerini de önemserler dilerim. Hatta SEBEDER'in görüş ve tecrübelerinden de yararlanmayı akıl ederler ümit ederim. Çünkü SEBEDER, 2006 yılından bu yana yabancı kaynakları taraya taraya, tabiri caizse iğneyle kuyu kaza kaza bu işin kitabını yazmıştır. Aynı yolu sil baştan kat etmeye gerek var mı? Sil baştan başlamak boşa zaman kaybı olmaz mı? Bunun yerine iş birliği içinde yeni şeyler üstüne koymak daha akılcı değil mi?
Neyse ben betimleme eleştirilerime geri döneyim en iyisi. Zaten dediğim gibi pek bir şey bulamadım. Sadece şu iki husus var sizlere verebileceğim. İlki Hasan ile Hüseyin kaç yaşlarındalar?
Meryemlerin eve ilk gelişlerinde iki kardeş erkeklerin dükkâna gitmelerinden sonraki bahçedeki olayların betimlemesinde, Osman ile diğer iki çocuğun bahçede kaldığı sırada küçücük bir saniye boşluğu var aslında ama oraya bu çocukların yaş durumları sığmazdı, sanmıyorum. , Ancak masada kıymalı yumurta yedikleri sahnede betimleme seslendirmeni en son Hıdır'ın oğullarının, yani Hasan ile Hüseyin'in masanın baş köşesinde oturduklarını söylüyor. Bence burada kaç yaşlarında gösterdikleri söylenebilirdi. Üstelik kısa bir cümlelik daha yer var orada. Tahminimce biri on iki, diğeri sekiz yaşlarında olsa gerek. Ancak eski Türk filmlerinde seslendirme var hep ve bu seslendirmeler biraz değişik. Mesela Osman'ın ilk tren sahnesinde beş altı yaşlarında olduğu söylendi. Oysa ben onun sesinden de sekiz falan derdim. Ne uyuzum de mi? Ne cins şeyleri merak ediyorum. Fakat özellikle büyük çocuk filmde, defalarca kez görünüyor ve sorumluluk üstleniyor nispeten. Bu sebeple de ayrıca dikkatimi çekti doğrusu. Kaç yaşında ki ticarette amcasına yol gösterebilecek kadar bilgili ve ihtiyaç oldukça işe koşuluyor ailesi tarafından.
Bir diğer fark ettiğim şey: Veli, Meryem ve Osman'ın deniz kıyısında oldukları sahnede Veli Osman'ı bacağına oturtuyor. Orada minicik bir montaj hatası var. Çünkü "bacağına oturttu" dedikten sonra tekrar ama sadece "bacağına" diyor Emine Kolivar.
Son bir not olarak, hep SEBEDER'in işlerini mi eleştireceğiz? Gerçi bizim amacımız yapıcı olmak, sesli betimlemeyi el birliğiyle ilerilere götürmek ve bu anlamda eleştirilerimizle betimlemecilere el vermek. Bu seferki eleştirimiz GETEM'e. GETEM'deki açıklama sayfasında ayrım sayısı ve eser boyutu bölümleri yanlış girilmiş. Çok basamaklı sayılar seslendiriyor ekran okuyucu. Hayli de komik oluyor. En azından beni güldürdü her duyduğumda. GETEM direktörü Engin Yılmaz'a dergimiz yazar kadrosunda olması münasebetiyle el altından söyleyebilirdim. Fakat söylemedim. Kıllık değil mi? Gerçi o bu yazı sizlere ulaşmadan okuyacağı için siz fark etmeden düzeltir belki ama olsun. Silmeyeceğim yazıdan bu bölümü, inat değil mi?
Bir sonraki sayıda görüşebilmek ümidiyle sevgili okuyucu. Size yazımın ortalarında söz ettiğim site bağlantıları ise aşağıda. İyi okumalar dileğiyle.
Yeşilçam Sokağı: Gelin - FilmLoverss
gelin düğün diyet - ekşi sözlük