Toplam Okunma 0

Eski bir çay markasının efsane diyaloglarındandır “Mutfakta biri mi var?” Çay öyle güzel demlenmiştir ve soruyu soran kişinin, sorduğu kişiden beklentisi öyle düşüktür ki tutamaz kendini. Sağlamcılığın dibine vurur ve sizi bir ton açıklamaya mecbur bırakır. Hepimizin günlük hayatımızda sıkça karşılaştığı bir sorundur bu. “Ben yaptım” dersiniz, inanamazlar. “Sen mi? Nasıl yaptın? Sen kesin biraz görüyorsun” Bu sorular ve takılmalar uzar gider. Ne söylersek söyleyelim, bir türlü tamamen kör olduğumuza ve o yemeği ya da çayı bizim yaptığımıza nedense inanamazlar. Oysaki aynı yemeği ve çayı ikimiz de yapabiliriz. Sadece kullandığımız yöntemlerin bazıları farklıdır ya da farklılaşır.

Eskiden İnsanların bu soru ve tavırları karşısında çok üzülürdüm. Zaman geçtikçe baktım ki atomun çekirdeği parçalanmış fakat bu tür insanların kafalarındaki önyargı kırılmamış. Artık umursamamanın daha doğru olduğuna inanmaya başladım.

 

İnsan başkalarından bu soruları duyunca aldırmıyor ama üç yaşındaki kızından da bu soruyu duyunca şaşırmadan edemedim. Ela Hipatya neden böyle bir soruyu bana sormuştu ki?

 

Eşim ve ben ikimiz de körüz. Evimizde başka biri de yaşamıyor. Kızımızın her türlü ihtiyacını bugüne kadar biz karşıladık. Üçüncü kişilere genelde ihtiyaç duymadık. Evimizde bütün işleri eşimle beraber yaparız. Tabii düzenli aralıklarla evimize yardımcılarımız gelir ve biz de bu sayede biraz soluklanırız.

 

Aslında Kızım beni yemek yaparken her gün görür. Doğduğu günden itibaren hiçbir zaman körlüğümüzün arkasına sığınıp bir şeyler yapmak için geri planda kalmadık. Elimizden geldiğince çocuğuyla iletişim ve etkileşim içinde olan ebeveynler olmaya çalıştık. Üç yaşındaki kızımın kör olduğum için bu soruyu sorduğunu düşünmüyorum. Peki sizce neden sormuş olabilir? Gerçekten sadece sevdiği bir yemeği görünce birden heyecanlanıp mı sordu yoksa “Annem kör olduğu için bu yemeği yapamaz” diye düşündüğü için mi? Ben yine de birinci şıktan yana tercihimi kullanmak istiyorum. Sunduğum iki seçenek arasından birinciyi tercih etmem için bir sürü geçerli sebebim var. Bugüne kadar yapamadığımız hiçbir şey için “Kesin yaparız” demediğimiz gibi “Asla yapamayız” da demedik. Başa çıkamadığımız sorunlarda hep “Nasıl yaparız” diye düşündük. Bir şekilde o sorunun üstesinden gelmek için alternatif çözümler bulduk. Tabii benim için bir alternatif şık da vardı. Gerçekten de Ela Hipatya zeytinyağlı taze fasulyeyi çok seviyordu ve benim yaptığım yemekleri yemek istiyordu. Bunun için de sormuş olabilir bana bu soruyu. Bu seçenek aklıma daha çok yatıyor.

 

“Bizim yanımızda hiçbir gören yokken kızım bana bu soruyu soruyorsa, her zaman evinde aile yakınları olanlar bu tür sorularla nasıl başa çıkıyordur acaba?” Diye sormaktan kendimi alıkoyamıyorum. Evde gören birinin olması sorun olduğu için söylemiyorum tabii ki. Büyükler bazen kendilerini öyle kaptırıyorlar ki… Maalesef bazen çocuk kimin belli bile olmuyor. Neyse ki böyle bir durum bizim için şimdilik söz konusu değil.

 

Ne olursa olsun, imkanımız varsa çocuklarımıza kendimiz bakmalıyız. Doğduklarında birilerinden destek alabiliriz. Bu da çok doğal bir süreç. Önemli olan, destek alma süresini uzatmamalıyız. Biz istersek her şeyi kendimiz rahatça yapabiliriz. Çocuğumuza da birilerine bağımlı kalmadan bakabiliriz. Ben tüm bu yazdıklarımı hayatımda uygulamaya çabalayan birisi olarak kızımdan böyle bir soru duyduğumda şaşırıyorsam, sürekli birilerine bağımlı yaşamak zorunda kalan arkadaşlarımızın çocukları bundan daha fazla soru sorduğunda, ne yaptıklarını düşünemiyorum bile. En kötüsü de çocuklar da bu duruma kolayca alışabiliyor. Evde bir gören varsa, birçok işini onunla halletmeyi istiyor. Çocuklarımızın sadece ebeveyn olarak bizleri tanıması ya da tanımaması tamamen bizim elimizde.

 

Umarım zeytinyağlı fasulyeden başını kaldırıp mutfağa bakan her çocuk, orada ilk olarak ebeveynlerini görür.


Sesli Dinle

Yorumlar

Bu yazı için henüz yorum yok.