Toplam Okunma 0
Görselde koyu gri renkli bir duvarın önünde yirmili yaşlarda, modern görünümlü, gözlerinde  güneş gözlüğü olan bir kız ve bir erkek yer alıyor. Duvarın orta kısmında siyah bir kapı ve kapının üzerinde üst üste iki dar yapılı siyah cam bulunuyor.  Duvarın her yeri kapının üst kısmından  hizalanmış şekilde  çoğunluğu  siyah, birkaçı beyaz renkli kameralarla dolu. Kameralar direk olarak kız ve erkeğe doğru yönlendirilmiş. Onlar da kameralara bakıyor. Sadece bir kamera diğerlerinden  farklı  ve arkalarından onl

Bu yazımda da neden insanların biz körleri aptal yerine koyarken çok daha cömert olduklarına bakmak istiyorum. Yazmama gerek bile yok ama bunların hepsi sadece kendi görüşlerim.

 

Aslında bu amaçla yazmıyorum ama bu cümleler güvensizliğe de bir tür çözüm içeriyor.

 

Bence insanların çoğunun karşılarındaki körle bir derdi yok. Sadece görülmekle sorunları var. En başlarda korkuyla yetiştirilmiş bir nesilden geliyoruz. Daha kötüsü de bunun en azından bizler için değişeceğini sanmıyorum. İnançlarımızı çocuklarımıza öğretirken başlıyor her şey. Tanrı’dan, Allah’tan, Yahova’dan, yani tüm ilahi dinlerin tek ve görünmez olan tanrılarından korkmayı öğretiyoruz onlara. Özellikle bu yüce varlıklara ya da varlığa kötü bir şey yaparken görünmekten…

 

Dikkat edin, kötü bir şey yapmaktan değil, görünmekten korkuyor/korkutuyoruz.

 

Bu tanrılara inanmak, onlara kalplerimizi ve ruhlarımızı emanet etmek bir sürü insanın hayatını kurtardı ve kurtarmaya devam edecek. Bununla birlikte, onlara olan bakış açımızı birazcık değiştirip en azından çocuklarımızı o yüce ve görünmez varlığın bizleri gördüğü için korkutmaktan vazgeçsek. Çocuklarımıza korkmayı değil de iyi bir insan olmak doğrultusunda kendilerini sorumlu hissetmeyi öğretsek…

 

Çok küçükken Japon kültürüne merak sarmamın asıl sebebi de buydu. Onlar yaptıkları bir şeyden rahatsız oldukları için intihar ediyorlardı. Evet, çoğu zaman yaptıklarını toplum gördüğü an topluma karşı utandıklarından. Ama bazen sebebini kimse bilmese de intihar eden oluyordu. Sırf yaptığı şeyden kendisine karşı utanç duydukları için.

 

Tabii ki intihar etmek bir çözüm değil. Bir zamanlar kültürel bir gerçek olduğunu bilmek, intiharın doğru olduğu anlamına gelmiyor.

 

Yine de insanın o yüce varlık karşısında kendisini kötü hissetmemesi önemli değil midir? Onun her şeyi gördüğü gerçeğinden bağımsız olarak.

 

Şimdi sadece mesele ilahi varlıklar da değil. Artık her yerde kameralar var. Artık teknoloji de bize tanrılık taslıyor… Artık her şey görülüyor…

 

Kameralara karşı olduğumu söylemiyorum elbette. Sadece onlarsız da ahlakın sürdürülebileceği bir dünya düşlüyorum.

 

Mesela Japonya’da kameralar yok mu? Tabii ki var ve olmak zorunda.

 

Bakış açımı anlatabildiğimi umarak bu tuhaf özgürlük duygusunun biz körler karşısında nasıl açığa çıktığını anlatmaya çalışayım:

 

Her şeyi gördüğüne inanılan bir varlık var. İnsanlar devamlı tetikte ya da suçlu hissediyor kendisini. Bir taraftan toplumun baskısı, hayatta kalmak için para kazanmak zorunda, bunun için de hile yapmalı belki. Ama ya günah yazarsa?

 

O affeder…

 

Belki de etmez…

 

Bunların vermiş olduğu strese bir de diğer insanlar tarafından yakalanma korkusunu da ekleyin…

 

Birden karşınıza görmeyen biri çıkıyor. Ah, yaptıklarını görmeyen biri… Korkacak hiçbir şey yok… Ne güzel!

 

Ya aklınıza o yüce varlık gelecek ve ona daha iyi davranacaksınız ya da rahatlayıp sınırlarınızı genişletmeye, onunkini daraltmak pahasına da olsa çalışacaksınız. Tıpkı uzaktaki herhangi bir insana yaptığınız gibi.

 

Mesela net üzerinden satış yapan biriyseniz de durum aynı olabilir. Ya da yazışarak sohbet eden…

 

Tek fark, bunun bir köre yüz yüzeyken yapılıyor oluşu.

 

Yani bir görmeyenle karşılaşan insanlar sadece olduğu insanı daha rahat açığa çıkarıyor o kadar. Bu, farklı tüm insanlar için geçerli. İnsanlar farklı bir şey karşısında otomatik davranmadıkları için bir an içindeki kişiliği açığa çıkartıyor. Bunlar daha önce de bu dergide yazılmıştı…

 

Evet, başta çözümü yazarak zaten bilinen bir sorunu okumayı gereksiz hâle getirmişimdir belki. Yine de geçen yazımdan sonra bu düşündüklerimi yazmak zorunda hissettim kendimi.

 


Sesli Dinle

Yorumlar

Bu yazı için henüz yorum yok.