Toplam Okunma 0

Kelebekler ve İnsanlar, bir psikolog olan Üstün Dökmen tarafından yazıldığı için büyük bir beklentiyle okuduğum bir kitaptı. Kitap, iki engellinin birbirlerine aşık olup evlenmeye karar verme aşamalarını anlatıyordu. Bu öyküye paralel olarak iki kelebeğin öyküsünü de yerleştirmişti yazar kitaba. Açıkçası bunun amacını tam olarak kestiremediğim için bu yazımın başlığını “Daha Çok İnsanlar Üzerine Bir Kitap” olarak belirledim.

 

Bu kitabın, aslında beklentilerimin çoğunu karşılayan bir kitap olduğunu söyleyebilirim; ama başındaki ithaf kitabı okumaya önyargıyla başlamama neden olmuştu.

“Tüm kelebeklere ve onları öldürmeden sevenlere; tüm özürlülere ve onlar için-kendilerince- mavi kapak toplayanlara; dayananlara, dayanışmaya çalışanlara...”

 

Bu ithaf, bence mavi kapak toplamayı özendiren bir ithaftı ve tekerlekli sandalyelilerin bu işe ne kadar kızgın olduklarını iyi bilen biri olarak, hoşuma gitmedi. Facebook’ta bir sayfa bile var: “mavi kapak toplanmasına ihtiyacımız yok” adıyla.

 

Buna rağmen, aklıma kötü bir şeyler getirmeyerek kitabı okumaya devam ettim. İyi ki de okumuşum. Gerçi bu “iyi ki de okumuşum,” cümlesini hemen söylemedim kendime; çünkü, yazarın engelli kızın simetriye olan düşkünlüğünü ve ikide bir evlenmeyi düşünmesini çok abarttığını düşündüm okudukça. Bu abartı, engelli erkeğin düşünceleriyle karşılaştırıldıkça kendisini daha da belli ediyordu.

 

“Tamam” dedim kendi kendime. Böyle düşündüklerini canlandırmıştır gözünde yazar. Bu olabilir tabii. Yine de erkeğin düşünceleri kızınkilere nazaran çok yetersiz ve suni yansıtılmış gibi geldi bana. Gerçi erkeğin sağlam bir kız istemesinin altında yatan dürtü ve düşünceleri, sağlam bir kızla evlenme ihtimali olduğunda, engelli kızı seçmesinin nedenleri çok gerçekçiydi.

 

Erkeğin de kızın da babaları annelerini aldatmıştı. Bu tesadüf bana ilginç geldi başta. Mutlaka bir şey anlatacak diye düşündüm okurken. Keza yazar, babalarınn, evlenmek isteyen engelli kızla engelli erkeğin çok tuhaf bir şey yaptıklarını düşünürken, kendi yaptıkları aldatma eylemini, kabul gören bir şey olarak algılamalarının ne kadar abes olacağına değindi. Çok çarpıcı bir örnekti bu. İşte kitaptan buna dair bir alıntı:

“… Ve Fatma Hanım'dan bağımsız, Ragıp Bey'in de içinde bir yerlerde, iki özürlü gencin evlenmesinin, alışılmamış, tatsız bir durum olduğu duygusu vardı. (Kendisi bir zamanlar eşini aldatmıştı; bu olabilirdi, çok da aman aman tatsız bir durum değildi; ama iki sakat gencin evliliği, nedense tatsız bir durumdu.)…”

 

Yazar Üstün Dökmen, kızın annesine bağımlı olmasının, annesi için de bir bağımlılık/kolaylık olduğuna değiniyor. Nasıl olsa, kız anneye bağımlı. Böyle olunca da, anneden habersiz bir şey yapamaz. Dolayısıyla da anne kızının başına bir şey gelecek mi diye telaşlanamaz. Başına bir şey gelirse bile, onun yanında gelecek ve kendisi müdahale edebilecektir. Her şey kontrolü altındadır.

 

Bu kontrol altında olma durumu, önce kızın akülü sandalye istemesiyle bozulmuştur; çünkü, annesi daha önce kızın sandalyesini iterek onun bir yerden başka bir yere gitmesini sağlamaktadır. Ellerini kısıtlı bir şekilde kullanan kız için akülü/kumandalı sandalye biçilmiş kaftan olacaktır ve kumandayı eline almasını sağlayacaktır. Bu, anne için ilk darbedir. İkinci darbe ise kızın evlenmek istemesidir. Evlenmek istediğinde, özellikle kendisi de engelli olan bir delikanlıyla evlenmek istediğinde, durum tamamen değişecektir. Kızı kontrolünün tamamen dışına çıkacaktır.

 

Engelli erkeğin sağlam bir kız istemesine de ilginç bir bakış açısıyla bakmış Üstün Dökmen. Her nedense kızın da böyle bir şey isteyeceğini düşünmemiş. Son olarak, engelli kızın bir olayı çözüşü de hoşuma gitti. Polisin, yasalardan bahseden kıza saygı gösterişi, nedendir bilinmez ruhumu okşadı.

 

Yazar bu kitabında çok fazla şeyi sorgulamış ve aynı şeyleri farklı şekillerde söylemiş. Bu da okuru düşündürmeyi amaçladığını gösteriyor. Yazarın engelli psikolojisini yansıtma isteği ve bu konuya yaklaşımındaki iyi niyeti, rahatlıkla görülebiliyor. Sizlere de bu kitabı okuyup yazarın üslubunu benden bağımsız olarak değerlendirmek, ya da benim yazdıklarımla yetinip “bu kitap da böyleymiş.” demek düşüyor.

 


Sesli Dinle

Yorumlar

Bu yazı için henüz yorum yok.