Toplam Okunma 0

Dergimizin ilk sayısında İçimizden Biri köşesinde, 12 Mart 2010 tarihinde kaybettiğimiz Selen Özel’in 29 Mayıs 2009 tarihinde, “engelli, sakat, özürlü” kavramları üzerine kaleme almış olduğu yazısını paylaşmak istedim. İnsan Hakları alanında özellikle de Engelli hakları konusunda birçok yazısı ve çalışması bulunan, engelli hakları savunucusu, aktivist, yüreği gibi kalemi de sağlam değerli hukukçu arkadaşımızı, dostumuzu sevgi ve özlemle anıyoruz. Yaşarken kaleminden dökülen fikirlerinin hep yolumuza ışık tutması ve yolumuzu aydınlatması dileğiyle bu yazıyı aşağıda takdirlerinize sunuyorum. 
Engelli, Sakat, Özürlü
Sakatlığı, birçok gerekçeyle, türlü sözcüklerle niteleme eğilimi son yıllarda yoğunluk kazandı. Bu eğilim, yanlışlıklar, eksiklikler içerdiğinden önemli sorunları da yanında getiriyor. Bunlara ek olarak, farklı seçimler dolayısıyla başka sözcüklere yönelenler kınama içerikli tepkiler de alabiliyor.
Üç sözcük gündemde: Sakat, engelli, özürlü.
Sakatlık olgusunu türlü sözcüklerle adlandırma, bilinçli bir seçimin sonucu olabileceği gibi; rutin olarak yinelenen sözlerin yerleşmesinden de kaynaklanabilir. Ayrıca, farklı tercihlere yönelen tepkiler, sakat kitlesinin üyelerinden gelebileceği gibi; örneğin “engelli”, “özürlü” sözcüklerini kullanan ve kullanılması gerektiğine inanan ya da bu sözcüklerin benimsenmesini isteyen sağlamlardan da gelebiliyor.
Son yıllarda kamusal alanda “özürlü”, “özürlülük” sözcükleri yaygın olarak kullanılıyor. Konuyla ilgili kamu kurumlarının adları da bu tercihi yansıtıyor. “Başbakanlık Özürlüler İdaresi Başkanlığı” gibi. Bu tercihi hukuksal belgelerde görme olanağı da var: 5378 sayılı “Özürlüler ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun”, 571 sayılı “Özürlüler İdaresinin Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname” gibi.
Siyasal arenada hükümetin tercihi de anılan sözcüklerin kullanılması yönünde. “Özürlüler Koordinasyon Merkezi” de bu tercihin göstergesi. Diğer siyasal partiler arasında “engelli”, “engellilik” sözcüklerini kullananlar var.
Toplumsal kesimde, “engelli”, “engellilik” sözcükleri yaygın kabul görse de; “özürlü”, “özürlülük”ün kullanıldığı da gözlemleniyor. Sakat kitlesi ve sakatlıkla ilgili kuruluş, sivil toplum örgütü ve sivil toplum örgütü niteliğinde olmayan oluşumlar da genelde “engelli”, “engellilik”, “özürlü”, “özürlülük” sözcüklerini kullanma eğiliminde. “Engelliler Federasyonu”, “İstanbul Engelliler Spor Federasyonu”, “Engelliler ve Dostları Kulübü”, “Türkiye Engelliler Vakfı”, “Pozitif Özürlüler Eğitim Derneği”, “Özürlüler Vakfı” gibi.
Geçmişte kurulmuş sivil toplum örgütleri ve eski hukuksal belgelerde “sakat”, “sakatlık” sözcüklerine yer veriliyor. “Türkiye Sakatlar Derneği”, 1982 Anayasası’nın 60. maddesi de bu tercihi yansıtan örneklerdendir. Sakat kitlesinde de bu sözcükleri kullananlar var.
Akademik alanda da farklı yönelimler gözlemlenebilir. Hukukta sakatlık hukuku ve insan hakları çerçevesinde sakat hakları yeni bir alan. Ulusal sakatlık hukukunda “özürlü”, “özürlülük” terimleri öne çıkarken; sakat haklarında “engelli”, “engellilik” terimleri kullanılıyor.
Uluslararası hukukta ve Birleşmiş Milletler (BM) belgelerinde ise “disability”, “persons with disabilities” vb. terimlerinin yaygın olarak kullanıldığı görülüyor. Bu terimler Türkçe’ye “sakatlık”, “malullük”, “sakatlar” olarak çevrilebilir. 3 Mayıs 2008’de yürürlüğe giren “Sakat Hakları Sözleşmesi”nde de bu terimler yer alıyor. Bu noktada, “handicapped” teriminin karşılığı olan “engelli”yi kullanmak doğru olmaz.
Amerika’da akademik alanda ve hukuksal belgelerde genelde “disability”, “people with disabilities” terimleri kullanılıyor. “Americans with Disabilities Act” (Amerikan Sakatlar Yasası) gibi.
Engelli ve özürlü terimleri de diğer dillerde var.
Yaygın olarak kullanılan ve benimsenmesi genelde istenen “engelli” terimi, “sakat”a koşut olarak, onun yerine kullanılıyor. Bu terimin benimsenmesi istemine uygun olarak, “sakat” teriminin kullanılması, rahatsızlık uyandırıyor. Anılan terime yönelen tepkiler arasında, “sakat”ın kaba, kirli, ölü olduğu gibi gerekçeler sıralanıyor. Ek olarak, “engelli”nin, yeni ve olumlu bir bakış açısının yansıması olduğu düşünülüyor. Şimdi bu yaklaşımları yakından inceleyelim.  
Kullanılan dil, sosyo-kültürel yapının, döneme egemen perspektiflerin etkisiyle değişiyor. Dolayısıyla, zaman içindeki evrimleşmeyle değişen/dönüşen öğeler, kullanılan sözcüklerin yazgısını az-çok belirliyor. Örneğin, özel olarak sakat hakları bir yana, genel olarak insan hakları bugünkü olgunluk ve bilinç düzeyine ulaşmadığı 1960’larda, sakatlar, “aciz”, “acınacak durumda olan”, “korunmaya, bakıma, yardıma, gereksinim duyan”, “bağımlı” kişiler olarak algılanıyordu. Hakkın öznesi olmaktan öte; yardım/hayır kurumlarının çalışmalarına konu olabilecekleri düşünülüyordu. Bu bağlamda, “sakat” terimi insanlarda hoş çağrışımlar yapmıyordu. Bugünün etkisi düne göre azalan kaba, kirli bir yaklaşım söz konusuydu, ama bu, sakatın beş harfli yapısından öte, ona yüklenen anlamla ilgili. Dün var olsaydı, bugün “engelli” terimi de benzer tepkilerin hedefi olabilirdi. “Engelli” terimi yeni olsa da, olumlu bir yaklaşımı yansıttığı savı bir yanılsama. Sözgelimi, terimsel olarak “sakat”ı kullanan 1982 Anayasası’nın 61/2. maddesinde: “Devlet, sakatların korunması ve toplum hayatına intibakını sağlayıcı tedbirleri alır” hükmü yer alıyor. Korumacı yaklaşım bir yana bırakılırsa, maddedeki “sakat” terimi, tüm sakat kitlesini kapsayacak genişlikte. Sivil anayasa tartışmalarının gündeme geldiği 2007’de hazırlanan Anayasa Taslak metnini anımsayalım. Taslağın yürürlükteki 1982 Anayasası’nın “Kanun Önünde Eşitlik” başlığını taşıyan 10. maddesine koşut, 9. maddesinin 3. fıkrasında: “Kadınlar, çocuklar, yaşlılar ve engelliler gibi özel surette korunmayı gerektiren kesimler için alınan tedbirler, eşitlik ilkesine aykırı olarak yorumlanamaz” hükmüne yer veriyor. Dikkat edilirse, taslakta “engelli” terimi kullanılıyor, ama belirgin bir korumacı yaklaşım göze çarpıyor. Benzer hükme yer vermeyen 1982 Anayasası’nı aratacak bir düzenleme söz konusu. Bugün koruma yaklaşımı da ayrımcılık olarak değerlendiriliyor. Bu bağlamda, “canım en azından ‘engelli’ deniyor” diye avunmak isteyenlere dayanak olabilir.   
Engelli sakat kitlesini nitelemiyor
Az gören ve ağır işiten biri olarak, sakat terimini kullanmam neredeyse sağlamları daha çok rahatsız ediyor ve öfke, kınama karışımı tepkiler alıyorum. Bu tepkilerden birini aldığım an, George Bernard Shaw’in unutulmaz yapıtı “Bir Çuval İncir” geldi aklıma. Güldürüde, Kral Magnus’un veto yetkisinden söz etmesine kızan Başbakan Proteus, Kral Magnus’a vetonun öldüğünü, bir daha vetodan söz etmemesini söylediğinde Magnus çarpıcı olan şu yanıtı verir: “Rahmetliden tarihsel bir anı olarak da söz edemez miyim?” Bizim tartışmalara da uyuyor bu anlamlı yanıt.  
“Engelli”, toplumsal ve fiziksel engellerle kuşatılma anlamına geliyor. Son yıllarda sakat kitlesi için “engelliler” deniyorsa da, bu sözcük üzerine düşünülünce, engellinin sakatlar için pek de uygun olmadığı görülebilir. Toplumsal engeller yalnızca, sakatları engellemiyor. Erkek egemen dünyada kadın; beyazların hegemonyasında siyahlar; emekleri sömürülen emekçiler; eşcinseller de engelleniyor. Ancak sayılanlar için “engelli” denmiyor. Öte yandan, “engelli” terimi sakatlığın yerine kullanılınca, kendi anlamıyla da çelişiyor. Sakatlık “engel” olarak nitelenmiş oluyor. Engel konumunda olan sakatlıklar da olabilir, ama bütün sakatlığı da engel olarak nitelemek tüm kitleye haksızlık olur. Dünya nüfusunun 1/10’inin sakat olduğu sanılıyor.
Selen Özel
23 Mayıs 2009 Cumartesi
Günümüzde ise, “özürlülük” ve “sakatlık” kavramlarının yerine “engellilik” kavramı kullanılmaya çalışılıyor. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’na bağlı Özürlü ve Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürlüğü, Özürlüler Kanunu’nun başta adının değiştirilmesi ve yaklaşık 100 farklı kanunda geçen "özürlü", "sakat", askerlikle ilgili "çürük" kelimesinin değiştirilmesi için girişimde bulundu. Bu girişimler sonucunda 25.04.2013 tarihinde 6462 sayılı kanunda toplam 96 kanun ve kanun hükmünde kararnamede geçen “sakat, özürlü, çürük” kavramlarının “engelli” veya türevleri olarak değiştirilmesi onaylandı ve 03.05.2013 tarihinde resmi gazetede yayınlandı. Bütün bu girişimlerin aslında durumu yumuşatma çabası, göz boyama olduğu kanısındayım. Çünkü sözcüklerin değişmesi, var olan bir gerçekliğin değişmesini sağlamayacaktır. Eğer bir kişinin vücudunda bir eksiklik varsa, bu o kişinin “sakat” olduğunun göstergesidir. “Engelli” kavramının toplumdaki “normal” bireylerin farklı olan kişileri kendisinden daha aşağıda görmesinden doğan bir kavram olduğunu düşünmekteyim. Kavramlarda sürekli değişiklik yaparak zamanı verimsiz kullanmak yerine, toplumdaki tüm bireylere eşit, erişilebilir, engelsiz bir yaşam sürmeleri için gerekli ortam hazırlamanın yollarını aramak daha faydalı olacaktır.

 


Sesli Dinle

Yorumlar

Bu yazı için henüz yorum yok.