Toplam Okunma 0

Merhaba değerli dostlar. Bu yazımda yine geçmişimle bugünüm arasında köprü kurmaya çalışacağım. Bu kez bu köprüyü bilgisayar kullanımımız ve bunun geçmişimize ve bugünümüze yansımasını anlatarak kurmaya çabalayacağım, tabii ki kendi yaşadıklarımla.

“Hey Gidi Günler Hey” adlı yazımda da söylediğim gibi, çocukluğumuzda bağımsız olarak ders çalışmak, kitap okumak bizler için zordu, hatta olanaksızdı. Babamız, annemiz, kardeşlerimiz ya da arkadaşlarımız yardım etmedikçe okuyamaz, ders çalışamazdık. Teknolojinin yardımcı olabildiği alanlar radyo-televizyon programları, kasetlerdi. Radyodan ve televizyondan duyduklarımız ve kasetlere okunan kitaplardan öğrendiklerimizle sınırlıydık. Kişisel bilgisayarlar yaygın değildi ve yaygın olsalar bile o zamanki inancımla görmeyen biri olarak bilgisayar kullanamazdık. Öyle ya ekranı göremeyiz, klavyeyi kullanamayız, mouse keza öyle… Bu nedenle inanıyordum ki bizler bilgisayar kullanamayız. Aslında inanmak da denemez, hayal bile edemiyordum.

Üniversite yıllarımda sanırım 3. ya da 4. sınıftaydık, bilgisayar dersi gördük. Ama nasıl bir ders? Tahtaya oluşturulan bilgisayar modeli ile. Yani ekran yok, klavye yok, kasa yok… Arkadaşlarım özel bilgisayar kurslarına giderek geçtiler bilgisayar dersini. Kursa gitmeyenlerse ucu ucuna geçebildiler. Kolaylıkla tahmin edeceğiniz gibi ben, “körler bilgisayar kullanamaz ya”, boş boş oturdum bilgisayar dersinde. Yalnız Milli Kütüphane’ye gittiğim günlerden birinde sesli bir makine gördüm. Kitapları taratıyordunuz, sonra sesli okuyordu. Ama İngilizce olarak. Yani Türkçe kitaplar bozuk bir Türkçe ile okunuyordu. Pahalıydı da aynı zamanda. O nedenle hâlâ körlerin bilgisayar kullanabileceğine dair inanç gelişmemişti bende.

Aylık çıkan sesli dergiler sayesinde körlerle ilgili teknolojik gelişmelerden haberdar olabiliyorduk. İnterneti ilk kez oradan öğrendim. Anlatılanlara göre telefon hatları üzerinden kablo ile oluşan bir ağ sayesinde bilgiler elimizin altındaydı. Buydu internet. Ama yine de biz kullanamazdık. Zira ekran ve klavye hatta mouse sorundu.

Aynı sesli dergilerde duyduğum bir haberle heyecanlandım. Bilgisayarlar sesli hale gelmişti. Tiny Talk adlı bir program sayesinde bilgisayarın ekranındaki karakterler sese dönüşüyordu. Bu ne demekti? Bu yazıların sesli bir şekilde okunması, internetin izlenebilmesi demekti.

Aslında şimdi kendime kızıyorum. Zira on parmak daktilo kullanabiliyor olan ben, neden bilgisayara böyle geri durmuştum?

Meğerse bu işi kendine görev edinmiş görmeyen arkadaşlar varmış. Merak etmişler, dünyadaki gelişmeleri izlemişler ve bu konuda ülkemizde de birşeyler olabileceğine hükmedip sıvamışlar kolları. Görmeyenlerin bilgisayar kullanabildiklerine yönelik haberler alınca heyecanlandım elbet. Artık bilgisayarlarla neler yapılabildiğinden haberliydim. Zira bilgisayar okullara girmişti. İnternet üzerindeki yazıları bize okuyordu gören arkadaşlar. Görmeyen arkadaşlar da kurslara giderek öğreniyorlardı. Ben ise hayal gücümün yetersizliğinden olacak, hâlâ inanamıyordum görmeyenlerin bilgisayar kullanabileceğine.

Bir arkadaşım bilgisayar aldı kendine. Çevresinde görmüştü bilgisayarı ve kullanabileceğine inanıyordu. Aldı ve gittiği kurslar yardımıyla öğrendi kullanmasını. Görmeyenlere verilen kurslardan birine ben de gittim ve görmeyenlerin de bilgisayar kullanabileceklerini orada yaparak ve yaşayarak öğrendim. Bir süre sonra ben de aldım bir bilgisayar ve kullanmaya başladım. 12 yıldır da kullanıyorum.

Peki körler nasıl bilgisayar kullanır? Bu sorunun yanıtını da bu işin ülkemizdeki öncülerinden Kerim ve Selim Altınok kardeşlerin yazılarından alalım:

“Görmeyen bir insan bilgisayar kullanabilir mi? Hayır dediğinizi duyar gibi oluyoruz. "Nasıl olur canım, ekranı görmeden bilgisayar kullanılamaz ki. Hem bir de klavye meselesi var." Evet bunlar akla gelen ilk cevaplardır. Ancak konuya yakından bakınca gerçeğin böyle olmadığını görürüz. Biraz daha hayal gücümüzü zorlayınca aklımıza hemen görmeyenin bilgisayara sesle komut verebileceği düşüncesi gelir. Oysa görmeyen kişinin ellerini kullanarak klavyeden kolayca bilgisayarı yönlendirebileceği pek kimsenin aklına gelmez. Görmeyenler zaten yıllardır daktilo kullanabilmektedirler. Demek ki bunun benzeri olan bilgisayar klavyesini kullanmalarına da hiçbir engel yoktur. Aslında bilgisayara sesle de komut verilebilir, ama bu görmeyenlerden çok ellerini kullanamayan ortopedik engellilerin işine yarayabilecek bir çözümdür ve henüz istenilen aşamaya gelmemiştir. Evet görmeyen kişi bilgisayar klavyesini kullanabildiğine göre tek bir sorun kalmaktadır, o da ekrandaki bilgilerin okunmasıdır. Buna da ekran okuyucu denilen bilgisayar programları çözüm getirmiştir. Herkesin kullandığı sıradan bir bilgisayara yüklenen bu programlar, görmeyen kullanıcının yazdıklarını ona okumakla kalmamakta, aynı zamanda ekranda zaten var olan ve kullanıcıya programdan nasıl yararlanabileceğini gösteren bilgi ve simgeleri de seslendirmektedir. Görme engelli bilgisayar kullanıcısının ekrana pek de ihtiyacı yoktur. Hatta onlar genellikle radyasyondan olumsuz etkilenmemek ve elektrik tasarrufu yapmak için, ekranlarını kapalı tutarlar. Yalnızca gören arkadaşlarıyla birlikte çalışırken ve bakım için gelen teknik elemanın görmesi için monitörlerini açarlar. Kulakları, ses kartına bağlı kolonlardan gelecek sesli mesajlara odaklanmıştır. Bastıkları her tuş ve harfin ne olduğunu bilgisayar onlara sesli olarak bildirir. Ekranda meydana gelen değişmeler anında seslendirilir. Yabancı kaynaklı olan ekran okuyucu programlar İngilizce telâffuzu kullanmakla beraber yurdumuzda bunların konuşmalarını Türkçe yapmalarını sağlayacak yerli ses sentezleyici yazılımlar hazırlanmıştır. Yani artık bilgisayarlarımız Türkçe konuşabilmektedir.”[1]

Kerim ve Selim Altınok’un yazısından ülkemizdeki görmeyenlerin bilgisayar kullanımı ile ilgili şu bilgileri de öğreniyoruz:

“Ülkemizde görmeyenlerin bilgisayar kullanmaya başlamasının geçmişi çok eski değil. 1995 yılından beri görmezlerle ilgili derneklerde bu konuda eğitim veriliyor. Kendi çabalarıyla ve arkadaşlarının yardımıyla bilgisayarı öğrenen görme engelliler bu bilgilerini arkadaşlarıyla paylaşıyorlar ve dernekler de onlara kurs veriyor. Böylece görmeyen bilgisayar kullanıcılarının sayısı hızla artıyor. Bunların içinden kimileri işi öyle ilerletiyorlar ki, artık sadece kullanıcı olmaktan çıkıp programcılık düzeyine ulaşıyorlar. Görmeyen arkadaşları için onların rahatça kullanabileceği programlar yazıyorlar. İçlerinde bilgisayar tamir eden, gören arkadaşlarına dahi bilgisayar kullanmayı öğretenleri çıkıyor. Kendi internet sitelerini hazırlayarak görmeyen ve hatta gören insanlara kültürel hizmetler sunanlar bile var. Derneklerden sonra artık Halk Eğitim Merkezleri bu işe el atıyor ve körler için sertifikalı bilgisayar işletmenlik kursları düzenleniyor”.[2]

Yaaa, daktilo kullandığımız günlerden buralara gelmişiz. Nerdeeeen nereye… Artık kitap okumak, ders çalışmak bizler için zor değil. Öyle “Babacığım, bana kitap okur musun?” diye yalvarmıyoruz artık insanlara. Arkadaşlarımızdan, kardeşlerimizden medet ummuyoruz. Bilgisayarı ve interneti verimli kullandığımız sürece başarıda görenlerden geri kalmadığımızın, hatta onları fersahlarca geçtiğimizin örneklerini duyuyor ve gururlanıyorum.

Nerdeeeen nereye…

 

[1] http://www.selimkerim.com/korlernasilbilgisayarkullanabilir.html


Sesli Dinle

Yorumlar

Bu yazı için henüz yorum yok.