Bu yazımda engellilikle ilgili toplumca doğru olduğuna inanılan, fakat aslında yanlış olan bilgileri ele alacağım. Umarım bu yazı bir kaynak niteliği taşır ve engellilikle ilgili sunum veya etkinlik yapmayı planlayan insanlar faydalanabilir.
Mitler ve gerçeklere geçmeden önce, geçenlerde uyguladığım ve iyi geri dönüşler aldığım bir etkinliği paylaşayım.
Etkinliği uyguladığım yer yüksek lisans düzeyinde verilen Çok Kültürlü Psikolojik Danışma dersiydi. Dersin konusu engellilerle psikolojik danışmaydı. Öğrenciler klinik ruh sağlığı ve okul psikolojik danışmanı adaylarıydı. Bu grup direk olarak engellilikle çalışmak için eğitim almayan, fakat yeri geldiğinde engellilerle çalışma ihtimalleri olan bir grup. Dolayısıyla amacım engellilik hakkında her şeyi öğretmek değil, genel bir bakış açısı kazandırabilmekti.
Etkinliği hazırlamak için sınıftaki öğrenci sayısı kadar mit ve gerçeği seçtim. Daha sonra hepsini bir belgede toplayıp çıktılarını aldım. Mitler ve gerçeklerin her birini ayrı ayrı kesmesini, sevgili eşimden rica ettim. Sınıfta etkinliği yaparken önce mitleri öğrencilere dağıttım. Herkesten, elindeki miti bir sır gibi saklamasını istedim. Sonra karışık bir şekilde her miti açıklayan gerçekleri dağıttım. Böylece herkesin elinde bir mit bir de gerçek kâğıdı oldu, ama mitler ve gerçekler eşleşmiyordu. Öğrencilerden sınıfta dolanarak birbirlerinin gerçek kâğıtlarını okumalarını ve elindeki miti açıklayan gerçeği bulmalarını istedim. Bunu yaparken de mitlerini birbirleriyle paylaşmamalarını söyledim. Herkes mitini bir gerçek ile eşleyince, sırayla herkesten elindeki miti ve gerçeği sınıfla paylaşmasını istedim. Eğer eşleşme yanlışsa, sınıfa bu miti açıklayan gerçeğin kimde olduğunu sordum. Açıklanan mit ve gerçeğin ardından varsa bir anımı ya da fikirlerimi paylaştım. Ayrıca öğrencileri de paylaşımlara katmaya çalıştım, fakat zorunlu tutmadım. Bazen tüm sınıfa tartışma gerektiren, eleştirel bakışı teşvik eden, mitle ilgili sorular yönelttim.
Öğrenciler mitlerin gizli tutulmasından hoşlandılar, çünkü bu oyuna bir gizem kattı. Gerçeklerin aranması entelektüel bir tartışma gibi değil, hafif gizemli bir oyun gibi sunulmuş oldu. Öğrenciler kendi mitlerinin gerçeğini ararken, engellilikle ilgili pek çok gerçeği okumak ve üzerinde düşünmek zorunda kaldı. Böylece sınıfta benim tek başıma sunacağımdan çok daha aktif bir süreç yaşandı.
Sizler de buna benzer bir etkinlikte aşağıdaki mitlerden ve gerçeklerinden yararlanabilir, hatta yenilerini ekleyebilirsiniz.
Son olarak benim grubumun on beş kişi olduğunu belirteyim. Eğer grubunuz beşten küçük ve yirmiden büyükse istediğiniz sonuçları alamayabilirsiniz. Etkinlik verimsizleşebilir.
Mit 1: Engelli insanlar cesur ve yüreklidir.
Gerçek: Engellilik aslında bir yaşam biçimidir. Engelliliğe uyum sağlamak, yeni beceriler edinmek, alternatif yollar keşfetmek, hayatı alternatif bir biçimde nasıl sürdüreceğini öğrenmek demektir. Bu, cesaret ya da yürek gerektiren bir iş değildir.
Mit 2: Tekerlekli sandalye kullananlar, sandalyelerine mahkûmdur.
Gerçek: Tekerlekli sandalye tıpkı bisiklet ya da araba gibi bireyin bir yerden bir yere gitmesini sağlayan bir araçtır. Kullanıcılar ev, restoran ya da sosyal aktivitelerde daha konforlu sandalyelere transfer olmayı tercih edebilirler.
Mit 3: İşitme engelli bütün insanlar dudak okuyabilir.
Gerçek: Dudak okuma becerileri kişiden kişiye değişmektedir ve asla yüzde yüz güvenilir değildir.
Mit 4: Körlerin altıncı hissi kuvvetlidir, kalp gözü açıktır.
Gerçek: Görmeyen insanların diğer duyularını daha verimli kullanabilmeleri olası bir durumdur, fakat altıncı hisleri yoktur ya da vücutlarının başka herhangi bir uzvu aracılığıyla görmezler.
Mit 5: Engelli bireyler kendileri gibi engelli kişilerin yanında daha rahat ve mutludurlar.
Gerçek: Bu algı muhtemelen engellilerin yıllarca toplumdan soyutlanması, ayrı okullarda eğitim alması ve erişilebilirlik sorunları nedeniyle toplumdan uzak bir yaşam sürmek zorunda bırakılmalarının bir sonucudur. Engelliler, arkadaş, dost ve sevdiklerini engelli olup olmamalarına göre değil, toplumun geri kalanı gibi ortak ilgi, zevk, görüş ve değerler gibi kriterler ışığında edinirler.
Mit 6: Meraklı miniklere, engellilere engelleri hakkında soru sormamaları öğretilmelidir.
Gerçek: Çocuklar doğası gereği meraklıdır ve bazen yetişkinleri utandıran sorular sorabilirler. Çocukların engellilik ya da engellilerle ilgili soru sormasını engellemek, durumun konuşmaması gereken bir tabu olduğu imajını yaratır. Oysa çocukların sorularının uygun biçimde yanıtlanması, gelecekte onları daha az önyargılı bireyler yapabilir. Ayrıca pek çok engelli de çocukların sorduğu soruları yanıtlamaktan çekinmez.
Mit 7: Engellilerin hayatları, engelli olmayanların hayatlarından çok farklıdır.
Gerçek: Engelli insanlar, okula gider, işe gider, yemek yapar, çamaşır yıkar, alışverişe çıkar, âşık olur, sever, öpüşür, sevişir, evlenir, çocuk sahibi olur, kızar, küfür eder, ağlar, güler, önyargıları, inançları ve değerleri vardır. Kısacası tıpkı herkes gibi yaşarlar. Bazı günlük işleri halletmek için farklı yöntemleri ya da kullandıkları yardımcı cihazlar olması, engellilerin bambaşka bir hayat yaşadığı anlamına gelmez.
Mit 8: Pek çok engellinin cinsel hayatı yoktur.
Gerçek: Herkes cinsel aktiviteyi kendine uyarlayarak cinselliği yaşayabilir. Engelli bireyler de herkes gibi cinsel dürtülere sahiptir.
Mit 9: Engelliler her zaman yardıma muhtaçtır.
Gerçek: Pek çok engelli birey yaşamını bağımsız biçimde sürdürebilmekte, hatta başkalarına yardım edebilmektedir. Bir engellinin otomatikman yardıma ihtiyacı olduğunu varsaymak, engellinin aciz olduğu mesajını iletmektedir. Eğer bir engelliye yardım etmek istiyorsanız, önce ihtiyacı olup olmadığını, sonra da nasıl yardım edebileceğinizi sorun.
Mit 10: İşitme engelliler konuşamaz.
Gerçek: İşitme kaybı ses tellerini etkilememektedir. Bazı bireyler konuşmamayı tercih eder bazıları da konuşmayı. İşitme kaybının türü ve derecesinin yanı sıra kaybın yaşandığı yaş konuşmayı etkiler. İşitme kaybı dil gelişiminden önce yaşandıysa konuşma yetisi oldukça ciddi etkilenir.
Mit 11: Engelliler başarısız olma ihtimalleri olan işlerde istihdam edilmemelidir.
Gerçek: Herkesin başarılı olma hakkı olduğu kadar başarısız olma hakkı da vardır. Eğer engelli o pozisyon için iyi bir adaysa, herkese olduğu gibi ona da şans verilmelidir. Sırf başarısızlık ihtimali var diye bir engelli bir işten ya da terfi hakkından mahrum bırakılmamalıdır.
Mit 12: İşitme engelli kişiler, gürültülü iş ortamları için biçilmiş kaftandır.
Gerçek: Yüksek ses dalgaları işitme sistemine daha çok zarar verebilir. İşitme engelli bireyler eğitim, beceri ve yetenekleri doğrultusunda istihdam edilmelidir.
Mit 13: Görme engellilerin tamamı kabartma yazı (Braille) kullanmaktadır.
Gerçek: Ne yazık ki görme engellilerin büyük bir kısmı kabartma yazı bilmemekte ya da kaynak yetersizliğinden ötürü çok sık kullanamamaktadır.
Mit 14: Engelli çocuklar kendilerine özel ayrı okullarda eğitim almalıdır.
Gerçek: Engelli çocukların yaşıtlarıyla birlikte eğitim alması hem engelli çocuğun hem de engelli olmayan çocuğun gelişimine katkıda bulunur. Engelli çocuk toplumun bir parçası olduğu ve hayata eşit katılabileceği mesajını alır, engelli olmayan çocuk ise farklılıklarla yaşamayı öğrenir. Engelli çocukların özel eğitim ihtiyaçları sıradan okullarda da sağlanabilir.
Mit 15: Görme engellilerin tamamı hiçbir şey görmez, tamamen kördür.
Gerçek: Görme de tıpkı diğer duyular gibi farklı düzeyleri olan bir kavramdır. Bireylerin görme kaybı dereceli olabilir. Bazı bireyler ışığı, bazıları renkleri, bazıları büyük cisimleri, bazıları da büyük puntolu yazıları görebilir. Kişiyi yakından tanımak ve kişi tercih ediyorsa görme duyusunu kullanmak için, görme düzeyi sorulabilir, fakat beş parmağınızı kişinin burnuna dayayıp “bu kaç” diye sormak yersiz bir davranıştır.
Mit 16: Otizmli bireyler aşırı zekidir.
Gerçek: Her birey farklıdır ve otizm tanısı almış olmak bu gerçeği değiştirmez. Otizmli bireyler illa ki üstün zekâlı ya da düşük zekalı olmak durumunda değildir. Tüm bireyler gibi onların da kendine has güçlü ve zayıf yönleri vardır.
Mit 17: Görme engellilerin kişileri seslerinden tanımaları gibi çok özel yetenekleri vardır.
Gerçek: Kişileri sesinden tanımak özel bir yetenek değildir. Telefonların arayan numaraları göstermediği dönemleri hatırlayın, siz de pek çok yakınınızı sesinden tanımıyor muydunuz? Ayrıca görmeyen insanlar herkesi seslerinden ayırt etmek durumunda değildir. Özellikle az görüştüğünüz biriyse ya da umulmadık bir ortamda karşılaştıysanız, “merhaba ben muhasebeden Melek” gibi bir tanıtmayla söze başlamanız faydalı olacaktır.
Mit 18: Otizm tanısı almış bir çocuğun durumu sınıftaki diğer çocuklarla paylaşılmamalıdır, eğer paylaşılırsa akranının çocuğa davranışı değişir.
Gerçek: Çocuklar yaklaşık beş yaşından itibaren akranlarında bir farklılık varsa bunu ayırt edebilmektedirler. Eğer sınıf arkadaşlarının durumu çocuklarla uygun biçimde paylaşılmazsa, çocuklar ellerindeki kısıtlı veriyle kendi sonuçlarına ulaşırlar ve bu çok daha zararlı olabilir. Ailenin onayı dâhilinde, çocuğun durumu uygun biçimde sınıfın geri kalanıyla paylaşılmalıdır.
Mit 19: Şizofreni hastaları tehlikelidir.
Gerçek: Herhangi bir şizofreni hastası, sıradan bir bireyden daha tehlikeli değildir, ancak şizofreni hastalarının şiddete maruz kalma olasılığı sıradan bir bireyden on kat daha fazladır. Toplam şiddet olaylarının yalnızca yüzde üç ile beş arasında bir miktarı ciddi ruh sağlığı problemleri yaşayan bireylere aittir.
Mit 20: Ruh sağlığı problemlerini zayıf karakterli insanlar yaşar. Aslında yeterince çabalarlarsa iyileşebilirler.
Gerçek: Ruh sağlığı bozuklukları tembellik ya da zayıflıkla ilgili değildir. Ruh sağlığı problemlerine neden olan pek çok faktör vardır. Bunların başında biyolojik faktörler ve travmatik yaşam olayları gelir. Tedavi kişinin kendi başına üstesinden gelebileceği bir süreç değildir.