Üniversitede araştırma görevlisi olarak çalıştığım dönemde öğrencilerin vize ve final sınavlarında gözetmen olarak bulunurduk. Fakültemizde bu işin planlamasını yapan araştırma görevlisi arkadaşımıza, düzenlenecek sınavın tarih, saat ve yer bilgisini iletip sınav için gözetmen talebinde bulunurduk. O da fakültedeki tüm araştırma görevlisi arkadaşlar arasından atama yaparak yine e-posta üzerinden bu bilgiyi bize ulaştırırdı. Sınavla ilgili bildirmemiz gereken bazı özel durumlar da olurdu. Bunlardan biri de sınava girecek engelli bir öğrencinin bulunup bulunmadığıydı. Eğer varsa ve öğrenci talep ediyorsa o öğrenci için ayrıca bir asistan görevlendirilirdi.
Hem engellilik konusuna ilgi duyduğum ve bu alanda tecrübe kazanmak istediğim, hem de görme engelli öğrencilerimiz benim de çalıştığım bölümün öğrencileri olduğu için özellikle bu sınavlarda okuyucu olarak görevlendirilme talebinde bulunurdum.
YÖK Engelli Komisyonu’nun, engelli öğrencilerin ara ve final sınavlarıyla ilgili 25 Ağustos 2011 tarihli genel kurul toplantısında görüşülen ve tüm üniversitelere gönderilen bir kararı var. Bu kararda işitme, bedensel ve görme engelli öğrencilerin sınav uygulamaları ile ilgili alınmış bazı hükümler bulunuyor. Ben de bu hükümlerin bir kısmı ile paralel olarak kendi tecrübelerimi paylaşmak istiyorum.
İlk olarak görme engelli öğrencinin sınavı hangi yöntemle alacağı önemli. Burada belirleyici olan ise öğrencinin tercihi. Öğrenci dilerse kendisine sınav kâğıdını okuyacak ve ardından cevaplarını yazacak bir asistanı tercih edebilir. Benim görev aldığım sınavlar çoğunlukla böyleydi. Asistanın belirlenmesi ise tabii ki engelli öğrencinin görevi ve sorumluluğu olmamalı. Nasıl ki sınava giren diğer öğrenciler gözetmenlerini kendi bulmuyorsa, aynı şey engelli öğrenci için de geçerli. Bazı öğrencilerse sınav kâğıdını Braille alfabesi ile okumayı tercih edebilir ki bu noktada Braille desteğini sağlamak için üniversitenin engelli birimi ile iletişime geçmek gerekir. Bir başka seçenek de, öğrencinin sınav kâğıdını bilgisayardaki ekran okuyucu program aracılığı ile okuyup cevapları yine bilgisayarda kendisinin yazması. Çalıştığım öğrencilerden yalnızca bir tanesi bu yöntemi tercih etmişti. Üniversitemizin engelli birimi ile iletişime geçip, bölüme ait bir bilgisayara gerekli programı yüklemiştim ve öğrencimiz sınıfta diğer arkadaşlarıyla birlikte kulaklığı aracılığı ile sınavı herhangi bir asistan desteği almadan olmuştu. Son olarak az gören öğrenciler de büyük puntolu sınav kâğıdı ile sınavını olmayı tercih edebilir. Yabancı bir kaynakta az gören bir öğrencinin yaşadığı bir sıkıntı anlatılmıştı. Öğrenci, öğretim elemanının kendisini frizbi oynarken gördüğünü ve bu nedenle görme ile ilgili sıkıntısına artık inanmayacağını düşündüğünü söylüyordu. Hâlbuki kendisinin merkezi bir görüşe değil de, ince ayrıntıların daha zor fark edildiği, hareketi algılama kapasitesi ise daha yüksek olan preferik görüşe sahip olduğunu ve dolayısıyla örneğin kırmızı bir frizbiyi fark edebilirken başka bir renk kullanıldığı taktirde oyunu o kadar iyi oynayamayacağını söylüyordu. Bir başka deyişle frizbi oynayabilmek ile yazılı bir metni okuyabilmek aslında farklı işlevler ve öğrenci birinde başarılı olurken diğerini aynı rahatlıkla yerine getiremeyebilir. Bu noktada üniversitelerin engelli birimlerinin devreye girmesi ve benzer konularla ilgili bilgilendirici çalışmalar yapması öğrencinin haklarının korunması açısından önemli. Bu örnek aynı zamanda engellilik konusunun disiplinlerarası çalışılması ihtiyacını da gösteriyor.
Öğrencinin sınavı nerede olacağı da önemli ve YÖK’ün yazısında bu konu ile ilgili husus sınavın farklı bir ortamda öğrenciye verilmesi ve bu ortamın diğer öğrencilerin de o sırada sınav olduğu sınıfa yakın olması. Bu sayede görme engelli öğrencinin sınavla ilgili soru sorabilmesi ya da yapılan herhangi bir değişiklikten anında haberinin olması sağlanabilir. Ben sınavları kimi zaman araştırma görevlisi ofisinde kapıya “İçeride sınav yapılıyor, lütfen girmeyin” şeklinde bir uyarı yazısı asarak ve ofis telefonunu kapalı konuma getirerek yapardım. Bu esnada odada ben ve sınav olacak öğrenci dışında hiç kimse bulunmazdı. Kimi zaman da sınavı, bulabildiğim sınav salonuna en yakın sınıfta yapardım.
YÖK’ün yazısında belirttiği bir diğer önemli nokta da görme engelli öğrenci sınavını bir okuyucuyla almayı tercih ediyorsa, okuyucunun sınavın yapıldığı bölümden bir araştırma görevlisi olması, eğer bu sağlanamıyorsa dersi veren öğretim elemanı ya da aynı bölümdeki başka bir öğretim elemanı tarafından sınavın verilmesi. Burada amaç, dersin kavramlarına ve terimlerine hâkim birisinin görevlendirilmesi. Bazı üniversitelerde okuldaki burs kapsamında çalışan lisans öğrencileri tarafından ve dolayısıyla kimi zaman çok farklı bölümlerden öğrencilerin okutmanlık yaptığı durumlar oluyor. Ya da bazı üniversitelerde öğrenciden okutman bulması talep edildiği ve öğrenci de bulamadığı için babasıyla sınava girmek zorunda kaldığı biliniyor. Dergi ekibindeki arkadaşlara okutman ve işaretleyicilerle ilgili tecrübelerini sorduğumda birbirinden çeşitli cevaplar geldi: matematik sembollerini tanımayanlar, sembolleri karıştırıp soruya yanlış cevap verilmesine sebep olanlar, soru çözümleri için verilmiş olan istatistikî tabloların bulunmadığını iddia edenler, İngilizce sınavlarda görevlendirilmiş İngilizcesi zayıf okutmanlar, ÖSYM sınavlarında gözetmenlerin sınav paralarının dağıtıldığını duyunca kendini sınava veremeyenler, “Ay yoruldum, sen bunları bilmiyorsun sanırım, yine de devam edecek misin?” diyenler, öğrencinin istediği hızda soruyu okuyamayıp vakitten çalanlar, sınava gelmeyen görme engelli öğrencinin isminin yazılı olduğu cevap kâğıdını diğer görme engelli aday için kullanıp ortalığı karıştıranlar, beceriksizliklerini “Zaten kendini denemek için girmiştin canım.” diye örtbas edenler, sınava gözlüksüz gelip gözlüğüm olmadan okuyamam diyenler, hamileliği nedeniyle sınav sorularını okumaktan nefesi tıkanıp fenalaşanlar ve niceleri.
Son olarak üniversitenin ve ilgili birimlerin engelli öğrencilerin sınavları ile ilgili sorumluluklarının yanı sıra, engelli öğrencinin sorumluluğu da engelli birimi aracılığı ile temin edeceği akademik uyarlama mektubunu dersi veren öğretim elemanına iletmesi ve gerekli düzenlemeler için ona yeterli süreyi vermiş olmasıdır. Tüm üniversitelerde bu sistemle işleyen engelli birimleri olmadığı için öğrencinin dönem başında öğretim elemanına giderek kendini tanıtması da sağlanabilir.
Burada bahsettiklerim üniversite sınavında başarılı olmuş ve bir bölüme yerleşmeye hak kazanmış öğrenciler içindi. Bir de bu noktaya gelene kadar girilen sınavlar ve en önemlisi de şimdilik adı YGS ve LYS olan sınavlar var ki, bu sınavlarda engelli öğrencilerin yaşadığı mağduriyetler gazetelerden okuduğum ve arkadaşlarımdan dinlediğim kadarıyla bir hayli ciddi ve maalesef engellilik konusunda çalışan aktivist arkadaşları bile bezdirmiş ve ümitsizliğe sürüklemiş durumda.
Temennim, YÖK bünyesinde engelli öğrencilerin sınav düzenlemeleri ile ilgili bir birimin oluşturularak bu işin standart hale gelmesi yönünde çalışmaların yapılması. Böylece bedensel engellilerin üst kattaki sınıflarda sınava alınması, işitme engellilerin cihazlarının çıkartılması, görme engellilerin İngilizce sınavında İngilizceye hâkim olmayan okutmanların görevlendirilmesi gibi öğrenciler için fazladan stres oluşturan ihtimaller en azından sadece sınav kaygısıyla yer değiştirir.