Toplam Okunma 0

Değerli okurlar merhaba,

Sizlere, biraz benden biraz da körlükten ve körlük algısından bahsetmek istiyorum. Görmemi ve yürümemi sekiz yıl önce kaybettim ve MS hastalığımdan dolayı yıllarca pek çok zorlukla mücadele ettim. Yirmi yaşıma kadar, eğitimimi normal okullarda yaptığım ve çevrem de ona göre şekillendiği için körlerle hiç tanışma şansım olmadı. Bu yüzden gören biri olarak, körlerin sadece enstrüman çalan, kabartma yazı bilen ve derneklerle okullara gelip, müziğini icra ettikten sonra bağış toplayan kişiler olduğuna inanırdım. Ta ki görmemi kaybettikten üç sene sonra, kör bir arkadaşla tesadüfen tanışana kadar…

 

Bu konuşmamızda, şok üstüne şok yaşadığımı itiraf etmeliyim. Aslında kör olmanın ne eğitime, ne de kendini geliştirerek kimseye ihtiyaç duymadan yaşayabilmeye engel olduğunu gördüm. Öncelikle bizler için sesli kütüphanelerin olduğunu ve konuşan saatle rahatlıkla zamanı anlayabileceğimi öğrendim. Tanıştığım kişinin Açık Öğretim Fakültesi’nde halkla ilişkiler okuduğunu duymanın, benim gibi daha engeline alışamamış ve o üç senesini sadece müzik dinlemeyle geçiren biri için ne kadar inanılmaz ve hayret verici olduğunu anlayabilirsiniz. Tabii burada, aynı zamanda yürüme yetimi de kaybettiğimi düşünürseniz, kabullenme sürecimin uzunluğunu da doğal karşılayabilirsiniz.

 

Körler kütüphanesi olan Türgök’e kaydımı yaptırdıktan sonra, istediğim kitaplar haricinde sayın Engin Albayrak’ın bilgisayar için ekran okuyucusu olan Jaws programının kullanımını içeren cd’si ile karşılaştım. Ağzım resmen açık kaldı desem abartmış olmam. İstediğim kitapları bir kenara bırakıp eğitim cd’sini dinlemeye başladım. Jaws programına hâkim olduktan sonra, eğitim hayatıma kaldığım yerden tekrar başladım. Geç de olsa lise sonu dışarıdan bitirip, üniversiteye kayıt yaptırdıktan sonra adalet bölümünü bitirdim. Şu anda ise uluslararası ilişkiler son sınıftayım.

 

Görmemi kaybetmeden iki yıl önce gelen kör arkadaşlar org çalıp dilenci gibi ellerimize zarf tutuşturmasalardı, ben de kaybolan yıllarım için hayıflanmamış olurdum. Başka bir sürü de görmeyenleri benim sandığım gibi işe yaramayan, evden çıkmayan ve gününün tamamını sadece enstrüman çalarak geçiren insanlar olarak algılamazdı. Bu algının değiştirilmesi için, her iki değerin de arasında köprü kurulması gerektiğine inanıyorum. Körlerin yalnız müzikle uğraşan bireyler değil, kitap okuyabilen, işine bağımsız bir şekilde bastonuyla gidebilen hatta evlenip çoluk çocuğa karışabilen, yeri geldiğinde anne ya da baba, yeri geldiğinde de kendi işinin patronu olabildiğini düşünüyorum. Görmeyen bireylerin insanlara aktif olarak bunları göstermeleri gerektiğini savunuyorum. Belki de bir görme engellinin hayatını bağımsız olarak sürdürebildiğini görenler, görmesini kaybetmiş kişilere anlatarak, başka bir görmeyenin hayatını değiştirmesine yardımcı olabilir.


Sesli Dinle

Yorumlar

Bu yazı için henüz yorum yok.