Çocukluk, tutum ve davranışların temelinin atıldığı, düşüncelerin ilk tohumlarının filizlendiği ve bazı becerilerin daha kolay kazanıldığı bir dönem olması
nedeniyle çok özel ve önemlidir. Bu yüzden ailelerin bu kıymetli dönemi olabildiğince verimli değerlendirmeleri çocuğun ileriki yaşantısına büyük katkı
sağlar. Peki, çocukların doğal, meraklı, önyargısız ve öğrenmeye açık oldukları düşünüldüğünde aileleri onlara engellilikle ilgili neler anlatabilir? Sokaktaki
engelli bireyler ya da okuldaki engelli arkadaşları ile ilgili doğru bir tutum geliştirmelerine nasıl yardımcı olabilir?
Şüphesiz buradaki en kritik ve temel nokta ebeveynlerin konuyu ele alış biçimi ve yaklaşımlarının çocuğun geliştireceği tutum için de belirleyici olacağıdır.
Ayrıca bu konuda yapabileceklerimiz kadar yapmamamız gerekenler de önemli. Peki, nedir bunlar?
Çocuğunuzla birlikte sokakta yürürken gördüğünüz tekerlekli sandalye kullanan bir bedensel engelli ya da çocuğunuzun sınıfındaki görme engelli arkadaşı
için “yaramazlık yaparsan sen de onun gibi olursun” ya da “bak annesinin sözünü dinlememiş, Allah onu cezalandırmış” gibi ifadeler kullanmayın. Evet, bunu
yazıyor olmak, söylemek bile komik geliyor ama benzer cümleleri kullananları gerçekten duyuyoruz. Engelliliğin yaptığınız kötü bir şey karşısında verilen
bir ceza olduğunu vurgulayan bu yanlış söylemleri asla kullanmayın. Unutmayın ki hiç kimse kötü şeyler yapan kişilerle bir arada olmak istemez. Bu çocuklar
için de geçerlidir. Bu ifadeleri duyan çocuk engeli olan sınıf arkadaşını oyunlara dâhil etmeyebilir, onunla birlikte ödev yapmak istemeyebilir ya da aynı
sıraya oturmayı reddedebilir.
Görüştüğüm engelli çocuğa sahip veliler tarafından ve konuyu takip ettiğim bloglarda sık dile getirilen rahatsızlıklardan biri şu: “ebeveynler çocukları
bize baktığında ya da bizimle ilgili bir şey sorduğunda çocuklarını azarlıyor, susturmaya çalışıyor veya kolundan çekiştirerek yollarını değiştiriyor”.
Bu hareketlerin hem soru soran çocuğa hem de engelli kişiye verdiği mesajları düşünelim. “Engellilik o kadar kötü bir şeydir ki hakkında kesinlikle konuşmamalıyız”
ya da “engellilik ayıp bir şeydir, öyle ulu orta her yerde bahsedilmez” veya “engelli kişi engelinden dolayı çok mutsuz ve acı çekiyordur, bir de üzerine
biz soru sorup onu daha da üzmeyelim.” Daha önce de söylediğim gibi çocuklar meraklıdır ve her şeye bir cevap bulabilmek isterler. Bir de düşündüklerini
filtreden geçirmeden söylemek gibi kimi zaman ebeveynleri mahcup eden kimi zaman güldüren bir tarafları da var. Örneğin tekerlekli sandalyede bir kişi
gördüğünde “aaa kocaman olmuş hala çocuk arabasına biniyor” ya da baston kullanan bir kör gördüğünde “o kız neden yaşlılar gibi baston kullanıyor” diye
bağırabilir. Böyle durumlarda en önemlisi ebeveynin –evet zor da olsa – sakinliğini koruması ve çocuğa uygun basit bir dille ve doğal bir ses tonuyla durumu
açıklaması. Örneğin; “bazı insanlar bacaklarını hareket ettiremiyor ve o yüzden bir yerden bir yere giderken tekerlekli sandalye adı verilen bu sandalyeyi
kullanıyorlar” ya da “görme engelli kişiler de yürürken baston kullanır ve bu baston sayesinde önlerinde bir engel olup olmadığını fark ederler” diyebilirsiniz.
Hatta zaman ve mekân uygunsa engeli olan kişiyle gidip tanışabilirsiniz. Örneğin; bir parkta karşılaştığınız engeli olan bir çocukla kendi çocuğunuzun
tanışarak birbirleriyle oyun oynamasını sağlayabilirsiniz. Bir yetişkinse, sohbet edebilirsiniz. Tabii sohbetin sınırları engeli olan kişinin özel alanını
ihlal etmeyecek şekilde olmalı. Bunu belirlemenin ölçütü basit: size sorulduğu zaman rahatsız olacağınız hiçbir şeyi bir başkasına sormamalısınız.
Çocuklarımızla konuşurken hak temelli ve ayrımcılık içermeyen bir dil kullanmamız önemli. Bir başka deyişle açıklamalarımızda ve buna paralel olarak tutum
ve davranışlarımızda şefkat, acıma, yardım etme ya da muhtaçlık değil; eşitlik, adalet ve erişilebilirlik kavramlarına vurgu yapıyor olmalıyız. Çocuğumuzun
okuduğu kitapların ve izlediği programların doğru örnekler içeren, farklılıklara ve çoğulculuğa yer veren yayınlar olmasına dikkat etmeliyiz. Ayrıca ev,
hastane, otobüs gibi farklı bina ya da nesnelerin engelli kişilerin de kullanımına uygun tasarlanıp tasarlanmadığı üzerine düşünmesini sağlayabilirsiniz.
Örneğin, bu otobüste görme engelli bir kişi bineceği durağı nasıl öğrenebilir? İşitme engelli bir kişi bu filmi nasıl izleyebilir? Bedensel engelli bir
kişi okulunda kimsenin yardımına gerek kalmadan tuvalete gidebilir mi? gibi.
Farklılıkların yanı sıra benzerliklere dikkat çekmek de çok kritik bir nokta. Engelli bireyleri çok özel, adeta bu dünyanın dışından farklı canlılarmış
gibi görmek onları tek boyuta indirmek ve sahip oldukları diğer özellikleri yok saymak anlamına geliyor. Çocuğumuzdan engelli arkadaşının yapmaktan keyif
aldığı şeyleri anlatmasını isteyebilir ve onun bunun üzerine düşünmesini sağlayabilirsiniz. Örneğin, Ali tekerlekli sandalye kullanıyor ve parka gitmekten
çok keyif alıyor. Eyüp’ün işitme cihazı var ve şarkı söylemeyi çok seviyor. Ayşe kör ve en sevdiği şey çizgi film izlemek gibi. Sonrasında bu etkinliği
birlikte yapmaları için fırsat yaratabilirsiniz. Ayrıca, mesela evinizde gerçekleştireceğiniz bir doğum günü etkinliğinde çocuğunuzun engeli olan sınıf
arkadaşının, varsa farklı ihtiyaçlarını öğrenip, gerekli düzenlemeleri yapmanız ve onu davet ederek çocukların birlikte zaman geçirmelerini sağlamanız
güzel olacaktır.
Engellilik söz konusu olduğunda medyada ve sokakta kullanılan dil çoğunlukla olumsuzdur. Siz, örneğin, engelli kişinin kullandığı destek teknolojilerinin
işlevlerini hatırlatarak olumlu bir dil kullanabilirsiniz. Mesela; Ali’nin tekerlekli sandalye kullanması onun hareket kabiliyetini arttırıyor. Eyüp işitme
cihazı sayesinde çevresindeki sesleri rahatlıkla duyuyor. Ayşe’nin bastonu onun bağımsız hareket etmesine olanak sağlıyor gibi.
Önce niyet, sonra araştırma ve yaratıcılıkla yapılabilecek çok şey var. Ve en güzeli bunları yaparak dünyanın daha adil ve eşit bir yer olmasına katkıda
bulunurken, çocuğunuzun da algıları açık, sorgulayan, farklılıklara saygı duyan bir birey olarak büyümesine imkân verecek olmanız. Onlar da büyüdüklerinde
evrensel tasarımı uygulayan mimarlara, sınıfındaki engelli öğrencilerin potansiyeline inanan öğretmenlere ve iş yerindeki engelli arkadaşının bilgi ve
deneyimine saygı duyan kişilere dönüşecekler.