Merhaba değerli okurlar,
24-25 Kasım 2016 tarihleri arasında İstanbul Üniversitesi ve Hacettepe Üniversitesi işbirliğiyle, İstanbul Üniversitesi Kongre ve Kültür Merkezi’nde 1. Engellilik Araştırmaları Kongresi gerçekleştirildi. İstanbul Üniversitesi adına Resa Aydın, Hacettepe Üniversitesi adına Tülin Düger yöneticiliğinde gerçekleşen bu kongreyi, iki gün boyunca Engelsiz Erişim Derneği adına başından sonuna kadar takip ettim ve ilgim dahilinde tüm panel ve sunumlara dinleyici olarak katıldım. Dernek başkanımız Engin Yılmaz hem panelist olarak hem de sözel bildiri sunmak amacıyla kongrede görevliydi. Ayrıca yine derneğimizden Sarper Arıkan, Çağrı Artan ve Ömer Yeşiltaş, bilişim alanında atölye çalışmalarını yürüttüler. Kongrenin amaç ve içeriğini anlatmadan önce Engelsiz Erişim Derneği olarak kongreye aktif katılım sağlamış olmamızın beni çok onurlandırdığını sizlerle paylaşmak isterim.
Kongre, Türkiye’de engellilik araştırmaları bağlamında İstanbul Üniversitesi ve Hacettepe Üniversitesi olmak üzere iki büyük üniversitenin işbirliğinde gerçekleşmesi dolayısıyla bence yapılan güzel bir çalışmaydı. Engellilik alanında bu tür çalışmaların artması yolunda atılan önemli bir adım olduğuna inanıyorum. Kongrede farklı disiplinlerden akademisyen ve panelistlerin olması da benim açımdan çok ilgi çekiciydi. Daha önceleri engellilik alanında birkaç kongreye katılmıştım. Benim katıldığım özel eğitime dair kongrelerdi. Katılmış olduğum kongrelerin alanı eğitimle sınırlanmış olmasına rağmen, genellikle en yaygın görülen zihinsel engellilik ve otizm alanlarına daha çok yer verilmişti. Bu kongrede ise, konu zenginliği vardı. Farklı engel türlerinde uzman olarak çalışan akademisyenler sunum gerçekleştirdiler. Kongrede eğitim, teknoloji ve bilişim, medya gibi alanlarda engellilik kavramı değerlendirildi. Bu genel bilgilendirmenin ardından iki gün boyunca neler olduğuna kısaca bakalım.
İlk gün, saat 09.00 gibi İstanbul Üniversitesi’ne ulaştım. Üniversitenin kapısından girip biraz ilerleyince, kongreye gelen görme engelli katılımcılara eşlik etmek üzere görevlendirilmiş olan gönüllü öğrenci tarafından karşılandım ve birlikte binaya doğru yürüdük. Binanın girişinde de kongrede görevli gönüllü öğrenciler katılımcıları karşılıyordu. Binanın içine girince, kayıt masasında kaydımı yaptırdım. Görme engelli katılımcılar için hazırlanan kongre programının Braille baskısı verildi. Bilgiye eşit ve engelsiz ulaşmanın verdiği mutlulukla kongre programını alarak açılışın ve daha sonra da panellerin büyük bir kısmının gerçekleşeceği, binanın alt katında bulunan ana salona geçtik. Ayrıca bu salonun olduğu katta koridora bir masa kurulmuştu ve görme engelli katılımcılara kimlik karşılığında kulaklık veriliyordu. Kongrede tüm sunumların görselleri Sesli Betimleme Derneği tarafından betimlenecekti. Braille program çıktılarının ardından bir de sunumların betimlenmesi için kulaklık dağıtılması bizleri memnun etti. Artık salona geçme zamanı gelmişti. Katılımcılar, salona yerleştikten sonra kongrenin açılışı yapıldı, amaçları açıklandı ve ardından panellere geçildi. Bu arada kongrenin başından sonuna kadar ana salondaki tüm paneller, işitme engelli katılımcılar için işaret diliyle anlatıldı.
İlk panel ana salondaydı ve tüm izleyiciler bu panele katıldılar. “Engellilik Alanında Hak Temelli Yaklaşımlar” konulu panel, benim açımdan en etkileyici panellerden birisiydi. Tüm panelistler konularını akıcı ve etkileyici bir dille ele aldılar. İçlerinde yıllar önce kendisinden Boğaziçi Üniversitesi’nde özel eğitim alanında dersler aldığım hocam Zeynep Hande Sart’ın da yer aldığı birbirinden değerli panelistler bu paneldeydi. Engin Yılmaz, bu panelde kendi hayat deneyimlerini toplumdaki “körlük” algısıyla birleştiren çok güzel bir sunum yaptı. Zamanın kısıtlılığına rağmen, sunum tekniği bakımından çok etkileyiciydi. İki gün boyunca dinlediğim sunumlarda onca betimleme çaba ve emeklerine karşın o kadar slayta bağlı sunumlar dinledim ki gerçek yaşanmışlıkların doğal bir dille anlatılmasının insanlar üzerinde daha etkili olduğunu bir kez daha bu panelde fark ettim.
İlgi alanımda olması sebebiyle, özellikle, özel eğitim ve farklı engel türleri alanındaki panellere katıldım. Bu panellerden “görme engellilik” alanında katıldığım bir panelde “az görenler” üzerine Türkiye’de yapılan eğitsel ve tıbbi çalışmalara yer verilmesi gayet olumlu bir durumdu. Çünkü Türkiye’de “az gören” kavramının eğitim literatüründe yerini alması gerektiğine inanıyorum. Az görenler gerek farklı görme biçimleri gerekse kullanmaya ihtiyaç duydukları farklı araç-gereçlerle “körlük” ten farklı özellikler gösterebiliyorlar. Buna dikkat çekilmesi önemliydi. Ayrıca bu panelde çoğunlukla özel eğitim kongrelerinde pek de değinilmeyen “çok engellilik” kavramına değinilmesi beni çok mutlu etti. Akademik çalışmalarının büyük çoğunu “çok engellilik” üzerine yapan, yıllar evvel birlikte aynı okulda çalıştığımız ve bana “”çok engellilik” konusunda daha fazla farkındalık kazandıran hocam Emine Genç Ayyıldız, “çok engellilik” kavramı üzerine vurgu yaptı. Bu alanda hizmet veren sınırlı sayıda okulun olması ve okul süreci bitince de sürdürülebilir eğitim ortamlarının bulunmamasının yarattığı dezavantajlar üzerinde durulurken, en önemlisi de çok engelli çocuklarla çalışabilecek daha fazla sayıda nitelikli eğitimcinin yetişiyor olması gerektiği vurgulandı.
Evrensel Tasarım İlkesi’nin anlatıldığı konferans da benim açımdan en verimli konferanstı. Dinlerken kendimi içinde bulduğum, “Tam da gerçekleşmesini hayal ettiğimiz, bizim mücadelemizi doğrulayan bir sunum.” dedirten bir konferanstı. Dünya Sağlık Örgütü’nden Tevfik Bedirhan Üstün tarafından gerçekleştirilen bu konferansta Evrensel Tasarım İlkesi’nin ne olduğu, nasıl işlevsellik kazanabileceği somut örneklerle anlatıldı. Düşüncelerin somut temellere dayandırıldığı bu konferansta, herkes için eşit, erişilebilir ve engelsiz hayat koşullarının nasıl sağlanabileceği çok kesin, anlaşılır ve etkileyici bir dille ifade edildi.
Katıldığım panellerden birinde Milli Eğitim Bakanlığı temsilcileri, özel eğitim alanında bakanlığın yaptığı çalışmaları uzun uzun slaytlarla anlattılar. Özellikle “kaynaştırma” faaliyetlerinden ve okullarda açılmakta olan destek eğitim odalarından bahsettiler. Destek eğitim odalarına alınan malzemelerin neler olduğundan başlayıp tüm destek eğitim odalarında ölçü standartları dahi belli olan masalara kadar anlattılar. Ancak bu destek odalarının uygulamada nasıl kullanılacağından, bu sınıflarda eğitim hizmeti verecek olan özel eğitimcilerin nasıl ve ne şekilde yetiştirileceğinden hiç bahsetme ihtiyacı duymadılar. Bugün ülkemizde birçok özel eğitim alt sınıfında alan dışından ücretli öğretmen görev yaparken, henüz özel eğitim okulları kendi sınıflarındaki öğretmen açığını kapatamamışken, özel eğitim sınıflarındaki öğrenciler bu alanda hiçbir eğitim almamış olan kişilere teslim edilirken, ne gibi iyileştirme ve düzenlemeler yapılacağına dair bir bilgi vermediler. Bu paneli dinlerken açıkçası kendimi farklı bir ülkeden Türkiye’ye bakıyormuş gibi ya da özel eğitim alanında çok gelişmiş bir ülkenin eğitim sistemini dinliyormuş gibi hissettim. Kâğıt üzerine her şey, o kadar güzel ifade edilmiş ki uygulamada neler olduğunu görmeseniz, her şey öyle güzel görünecek ki gözünüze. Aynı panelde Sivil Toplum Geliştirme Merkezi (STGM)’den gelen bir panelist öyle güzel ve akıcı yaptı ki sunumunu, öyle güzel ve yerinde sorular sordu ki bakanlık temsilcilerine. Engellilikle ve hak arama mücadeleleriyle ilgili gazetelerde çıkan haberleri paylaşarak, bu haberlerde çıkan her alandaki ayrımcılık uygulamalarının takipçisi olacaklarını belirtti. Böylece, benim açımdan sıkıcı başlayan panel, hak mücadelelerinin süreceği mesajıyla umutla sona erdi.
Katıldığım bir başka panel de “Medya ve Engellilik” başlığı altındaydı. Bu panelde medyada “engellilik” kavramının yer bulması üzerine konuşuldu. Medyanın reyting amacı güttüğü üzerinde duruldu. Haberlerde “engellilik” alanında daha fazla duygusallığa yer veriliyor olması, engelli bireylerin medyada aktif rol üstlenememesi konularında fikirler katılımcılar tarafından dile getirildi.
Kongrenin sonunda kapanış yapıldı. Kongrede görev alan kurumlara, emek veren gönüllülere, çalışmaları başından sonuna kadar yürüten üniversite personeline ödülleri verildi. Kongrede sunulan sözel bildiriler arasında dernek başkanımız Engin Yılmaz’ın “Körlerde Engellilik Algısı Olgusu” konulu bildirisi birincilik ödülü aldı. Engin Yılmaz’ın bu ödülü alması derneğimizi temsil eden katılımcılar olarak bizleri çok onurlandırdı.
Kongreyi genel olarak değerlendirmek gerekirse; panel, sözel bildiri sunumları, konferanslar, poster bildirileri ve atölye çalışmaları bakımından çok zengin bir kongreydi. Fakat iki güne bu kadar konuyu sığdırmaya çalışınca, katılımcılar her sunumu tam olarak takip edememiş oldular. Kongre, binanın üç katına yayılmış olması nedeniyle, sürekli bir hareketlilik hâkimdi ve zaman zaman en alt kattaki bir panele katılınca, en üst kattaki poster bildirilerini gezme fırsatı oluşamadı. Ayrıca, ortopedik engelli katılımcılar açısından erişilebilir olmayan bir binada kongre gerçekleşti.
Farklı salonlarda farklı sunumlar olsa bile, aynı katta tüm kongre içeriklerinin toplanmasının daha verimli bir ortam yaratacağına inanıyorum. Ayrıca bir panel içinde dört beş panelist olması, doğal olarak az zamanda çok şeyi anlatma çabaları, izleyicilerin tartışma kısmına katılım sürelerini azalttı ve etkileşimin daha az olmasına sebep oldu. Kısaca, katılımcıların katkı sunacağı süreler çok kısıtlıydı. Bu nedenle, belki panelist sayısını biraz daha azaltarak katılımcıların aktif katılım sağlayabileceği interaktif bir sunum ortamı yaratmayı amaçlayarak düzenlenmesinin daha faydalı olacağına inanıyorum. Gözlemlediğim bir diğer sıkıntı da görme engelli katılımcılara verilen Braille program çıktılarında ciddi bilgi eksikliklerinin olmasıydı. İlk gün kongre başlamadan çıktılar elimize verildiğinde hissettiğim eşit fırsat uygulamasının yetersiz kaldığını ilk panelde görmek beni şaşırttı. Çünkü panellerin numaraları, hangi salonda oldukları bilgiler arasında vardı ancak kimlerin panelist olduğu görülemiyordu ya da “sözel bildiri” yazıyordu ancak ne sözel bildirinin konusu ne de kimin o bildiriyi sunacağı yazıyordu bize verilen kâğıtlarda. Bu durumda yine gören katılımcılara ya da gönüllü öğrencilere sormak zorunda kalmak fırsat eşitsizliği yarattı. Sözel bildirilerin konularını bilemiyor olmaktan dolayı, dinleyememiş olmak, beni mutsuz etti. Gözlemlediğim bir diğer durum da, görme engelli katılımcıların salonlara bağımsız olarak ulaşabilmelerini sağlamak amacıyla zeminde kabartma şerit oluştururken, fazla abartılı bir kabartma şerit yaparak daha çok tüm katılımcıların takılabileceği bir engel haline dönüşmesiydi. Bu tür erişilebilirlik sorunları dışında, gösterilen çaba, sunulan eğitim hizmetleri, faydacı yaklaşımlar, geleceğe dönük umut veren çalışmaların yapılmasına zemin hazırlayacak olması bakımından çok önemli bir kongre olduğuna inanıyor, bu tür akademik paylaşımların daha sıklıkla gerçekleşmesini ümit ediyorum. Yeni bir yıla girerken tüm okurlarımıza daha eşit, erişilebilir, engelsiz bir hayat diliyorum.