Bu konu bir-iki ay önce kör camiasında epey tartışılmıştı. O zaman hiçbir mail grubuna yazmayı tercih etmemiştim; ama üzerinde bayağı kafa patlattığımı itiraf etmeliyim. Benim fikrim bir körün kendisini korumasının; sınırlarını, yani yapabilip yapamadıklarını bilmesiyle alakalı olduğu... Şöyle ki; diyelim siz az görüyorsunuz. Neyi ne kadar görebildiğinizi bilmeniz gerekiyor ve kendinize güvenmeniz için ne yapmanız gerektiğini...
Mesela ben bir elektroşok tabancası edinmek yerine bir savunma sporunu öğrenirsem kendime güvenirim. Kulaklarım duymuyor, bu benim için bir dezavantaj. Ama diyelim ki, çok iyi blöf yaparım ya da iyi reflekslerim vardır. Bana sorarsanız, bu tür şeyleri bildiğiniz zaman bir ölçüde kendinize güvenmiş oluyorsunuz aslında.
Size bu konuyla ilgili başımdan geçen bir şeyi anlatacağım:
Yürürken yanıma bir adam geldi ve bana yardım isteyip istemediğimi sordu. Oraları bilmediğim için kabul ettim. Adam her fırsatta gerek sorularıyla gerek tutuşuyla tacizi ileriye götürüyordu yardım ederken. Başıma ilk defa böyle bir şey geldiğinden ne yapacağımı kestirememiştim. Bağırıp vurmaya çalışsam adamın avlanma güdüsünü harekete geçireceğimi düşündüm. Ondan çok çok daha güçsüz olduğumdan başarısız olacağım da cabası…
Bilmediğim yerleri geçip artık bildiğim bir yere gelmiştik; ama yine de dezavantajlıydım. Bir durakta beklemeye başladığımızda adamın gitmesini umuyordum; ama onun gitmeye niyeti yoktu. Bunun üzerine ben de adamın ilgisini başka bir yere çekebilmek niyetiyle ona ne iş yaptığını sordum. Muhasebeci olduğunu söyledi. Açıkçası bu meslek üzerine çok az şey biliyordum; ama adama “Abi sizin işiniz çok zor, bildiğim kadarıyla yasal bir sıkıntı varmış, değil mi?” gibisinden bir cümle sarf ettim. Adam oltaya geldi ve yasal sıkıntılardan başlayarak muhasebecilik mesleğinin tüm zorluklarını resmen önüme döktü.
Sonunda dolmuş gelmişti ve beni o kadar taciz etmiş olan adam: “Çok memnun oldum kardeşim, görüşürüz…” diyerek uğurladı.
Burada herkes bu yöntemle tacizden kurtulabilir demek istemediğim anlaşılıyordur umarım. Olaya göre tepki vermek çok önemli bence. Ayrıca, bir insanın ne bildiğinden çok kendisine olan güvenini nasıl sergilediği de çok önemli. Bir tür blöf diyebiliriz buna; ama tam olarak değil.
Mesela çantasında biber gazı olan bir insan ona güvendiği için rahattır ve bu rahatlığı eğer iyi bir şekilde sergilerse o biber gazına bile gerek kalmaz. Bu tür zayıf insanlar, yani saldırganlar güvensiz insanlara saldırırlar çünkü.
Bir de olayın hırsızlık boyutu var ki, o konuda da birkaç önlemle aslında birçok şeyden kurtulunabilinir. Mesela dizüstü bilgisayar çantaları… Ben dizüstü bilgisayarımı kesinlikle bu çantalarda taşımam; çünkü hem ergonomik değil hem de bu çantalar içindekini sergileyerek oradaki bilgisayarları çalınma tehdidi altında bırakıyorlar. Bunun yerine ben dizüstü bilgisayarları için özel bölümleri olan bir sırt çantası takmayı tercih ediyorum. Kol çantası yerine de altmışların modası freebag yani bel çantası kullanıyorum. Evet, çok fazla modaya uygun görünmüyor olabilirim; ama kendimi güvende hissettiğim kuşkusuz. Yöntemin değil güvende olduğunu hissetmenin önemli olduğunu düşünüyorum.
Hayvanlardan korunmaya gelince, hayvan psikolojisini bilmenin de bu konuda hayat kurtaracağını düşünüyorum. Bir köpek karşısında onun nasıl bir güdüyle size saldırmak istediğini kestirmek alacağınız önlemi de belirler. Bu konuda iyi-kötü bir sürü deneyimi olan biri olarak yazıp çiziyorum, birçok kere ısırılmış biri olarak…
Sözün özü, fark edebileceğiniz gibi bu yazdıklarım sadece bir körle ilgili olacak şeyler değil. Başlıktan çok daha kapsayıcı olduğunu düşünüyorum. Bu başlıkla yazmamın nedeni, mail gruplarındaki konunun başlığının “bir kör kendisini koruyabilir mi” olmasıydı. Bir insan kendisini çoğu kez koruyamazken bir körün kendisini koruyup korumaması hakkında dertlenmenin gereksizliğine değinmek için bu başlığı atıp kendi başlığımdan daha kapsayıcı önlemler içeren bir konu yazdım.