Toplam Okunma 0
Çok yakın plandan yalnızca üst gövdelerini gördüğümüz beyaz üstüne siyah çizgili tişörtlü kadının yere paralel ve açık tuttuğu sol elini, kısa kollu gömlek giymiş bir erkek yine sol eliyle alttan tutuyor. Adam sağ elinin işaret parmağı ile kadının açık olan avucunun içine bir şey yazarmış gibi dokunuyor.

Merhaba arkadaşlar.

Bu kısa yazıda, daha önce konu edildi mi bilmiyorum, hem görme hem de işitme engelli insanların dış dünya ile nasıl bağlantı kurabildiklerine kısaca değinmek istedim. Biraz da olsa bu konuda farkındalık oluşturalım diye düşündüm.

Bizler görmüyoruz ve dış dünya ile esas olarak işitme ve dokunma duyularımızı kullanarak bağlantı kuruyoruz, Koku ve tat alma duyularını bunun dışında tutuyorum. Benzer şekilde işitme engelli insanlar esas olarak görme ve dokunma duyularını daha etkin kullanarak hayatı algılıyorlar. Erişilebilirlik koşullarının yerine getirilmemesinden kaynaklanan engelleri bu şekilde aşmaya çalışıyorlar. Ancak hem görme hem de işitme kaybımız varsa, geriye koku alma ve tat alma dışında sadece dokunma duyusu kalıyor. Bunu hayal etmemiz sanıyorum zor. Yıllar önce birkaç gün işitme kaybı yaşamıştım. Birkaç günlüğüne de olsa bunu yaşamak bana çok zor gelmişti. Anlatması o kadar zor ki... Bu noktada hemen akla gelen elbette çevreyle nasıl iletişim kurulduğu. Sonuçta bu, insanlar için hayati bir önem taşıyor.

“Bu konu nereden aklına geldi?” diye sorabilirsiniz. Birincisi yıllar önce bir başka şehirde gören, az gören ve hiç görmeyenlerin karışık eğitim aldığı meslek okulunda eğitim almıştım. Oradaki kütüphanede bize kabartma ders notları ve ders kasetlerini dağıtan bir hanımefendi vardı. Bazen zamanımız olduğunda uzun sohbetler yapardık. Bir kere bana eşinin hem işitme hem görme engelli olduğundan uzun uzun söz etmişti. İlk kez o zaman bu konuda düşünmüştüm. İkinci olarak da geçenlerde bir arkadaşım bana bir uygulama göndermişti. “Lern (Ormen)” yani Türkçe ifadesiyle “Lormen.” Anlamı “öğren.” Uygulamayı açıp inceledim. Lormen alfabesini tanıtıyor ve alfabe hakkında geniş bilgi veriyordu.

Peki nedir bu Lormen alfabesi? Bu alfabe bizim Braille alfabesi gibi ama farklı olarak iletişim kurulan kişinin parmak uçlarına bir ya da iki kez dokunarak ya da parmağın iç ya da dış yüzeylerine çekilen kısa ve uzun çizgiler ve bilek ile avuç içine çizilen işaretler…

Birkaç örnek verirsek, mesela sesli harfler parmak uçlarına dokunularak anlatılıyor. Başparmak ucuna bir kez dokunuş ile “a” harfi; işaret parmak ucuna bir dokunuş “e” harfi; orta parmak ucuna bir dokunuş “i” harfi…

Bir örnek yazalım: “Merhaba” yazmak istiyorsak “m” harfi için küçük parmak köküne bir dokunuş, “e” için işaret parmağının ucuna bir dokunuş, “r” için avuç içine birkaç kez dokunuş, “h” için küçük parmağın ortasına kısa bir çizik, “a” için başparmak ucuna bir dokunuş, “b” harfi için işaret parmağın ortasına kısa bir çizik ve sonra yine “a” için başparmak ucuna bir dokunuş.

“Ali” yazmak için yukarıda yazdığım gibi “a” harfi için başparmak ucuna bir dokunuş, “l” harfi için orta parmak ucundan bileğe kadar uzun bir çizgi ve “i” harfi için orta parmak ucuna bir dokunuş. Daha uzun bir kelimeyi yazmaya cesaret edemedim.

1821-1902 yılları arasında yaşamış olan Hieronymus Lorm, sonradan kendi adıyla anılan Lormen alfabesini geliştirmiş. Bunu öncelikle karısı ve kızıyla iletişim kurmak için düşünmüş ama bu yöntemi başkaları ile paylaşmamış. Gerçek adı Heinrich Landesmann olan ve Hieronymus Lorm takma adını kullanan Avusturyalı, aynı zamanda yazar, şair ve gazetecidir. Hastalıkları küçük yaşlarından itibaren peşini bırakmamış, 15 yaşına geldiğinde işitme yetisini kaybetmiş ve görme yetisi da giderek hızla zayıflamış. 1902’de 81 yaşında beyin kanamasından hayatını kaybetmiş. Ölümünden sonra bu alfabe unutulmaya yüz tutmuş. Sonraki yıllarda bir İngiliz, karısı ve kızıyla bağlantıya Geçmiş. Onlardan alfabeyi öğrenerek geliştirmiş.

İnsanlık tarihine baktığımızda tanınmış ilk işitme ve görme engelli insan Laura Bridgman. 1829-1889 yılları arasında yaşamış. Doğumundan iki yıl sonra yani iki yaşında bir çocuk iken, görme ve işitme yetisini kaybetmiş. Kısa bir süre sonra da tat ve koku alma duyuları da gitmiş... Bir öğretmenin yardımıyla çok zorlu bir mücadele sonunda Braille alfabesini, daha sonra da işaret dilini öğrenmiş. Ve bir okulda öğretmenlik yaparak hayatını sürdürmüş. Bridgman’ın çok sevdiği öğrencisi olan Anne S. Macy, sonradan dünyaca ünlü Helen Keller’in öğretmeni olmuş.

Helen Keller, 1880-1968 yılları arasında yaşamış olan dünyaca ünlü Amerikalı yazar ve aktivisttir. Keller de Bridgman gibi on dokuz aylıkken hastalık sonucu görme ve işitme yetisini kaybediyor. İnanılmaz bir mücadele vererek yalnızca ünlü bir yazar değil, aynı zamanda engelli hakları savunucusu oluyor. Ayrıca politik görüşleri ve mücadelesiyle hem Amerika'da hem de dünya çapında etkili kişiliğiyle büyük bir saygınlık kazanıyor. Helen Keller'in kendi yazdığı kitaplar bütün dünyada çok okunan kitaplar arasında. Ayrıca Keller üzerine yazılmış pek çok kitap var. Yine aynı konulu pek çok film bulmak mümkün.

Bu tanınmış insanların dışında adı anılmayan pek çok insanın çabalarıyla bu iletişim ve eğitim yöntemleri günümüze kadar geldi ve geliştirildi. Ancak tekrar başa dönersek, doğumundan ya da küçük yaştan itibaren görme-işitme engelli bir çocuğun eğitimi nasıl olacak, bu konuda Türkiye'deki çalışmalar ne düzeyde, hiçbir fikrim yok. İnternete baktığımda bu konuda pek bir şey bulamadım. Diğer engelliler konusunda olduğu gibi bu alanda da devlet desteği olmaksızın mesafe almak oldukça zor. Avrupa'da bu alanda çok değerli çalışmalar var. Devlet tarafından finanse edilen okullar, tüm yardımcı araç-gereçler, servisler ve maddi yardımlar... Ülkemizde bu konuda da durum sanırım içler acısı.

İnsanların en doğal ihtiyaçları devletin görevi olduğu halde henüz karşılanmazken, engellilerin ihtiyaçları için gereken desteğin verildiğini düşünmek çok zor. Ancak tam anlamıyla sosyal bir devlete kavuştuğumuzda bu sorunların çözümü mümkün.


Sesli Dinle

Yorumlar

Bu yazı için henüz yorum yok.