Toplam Okunma 0

Merhaba dostlar. Yine şu son bir ayda yaşananlarla aldım kalemi elime. Evet, başlıkta da söylediğim gibi küreğimizi sandaldakiler kırıyor. Şimdi “Bu da nereden çıktı?” diyeceksiniz. Anlatayım.

Biliyorsunuz, bundan iki yıl öncesine kadar bankalarda biz körler için işlem yaptırmak tam anlamıyla işkenceydi. Bizler bir grup arkadaş, bu sorunu çözmek için sıvadık kolları. Bu işin çok farklı bileşenleri vardır. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu, Bankalar Birliği ve tabii Türkiye sınırlarında hizmet veren tüm bankalar. “Ne yapar? Nasıl ederiz?” diye koyduk şapkaları önümüze. Önce sorunları tespit ettik. Sonra detaylı raporlar hazırladık. Başladık randevular talep etmeye. Bu arada bu grupta görev yapan arkadaşların hepsi başka başka şehirlerde yaşıyordu. Kendi aramızdaki toplantıları çevrimiçi yürütmekteydik. Kuruluşlarla yapılacak toplantıların yüz yüze yapılması zorunluydu. Randevu taleplerimize olumlu dönüşler aldıkça kimimiz Ankara’dan, kimimiz Denizli’den, kimimiz Konya’dan işini gücünü, özel hayatını ayarladı; kalktı, İstanbul’a geldi. Tek derdimiz, bizim de herkes gibi bu ülkenin özgür, eşit yurttaşları olduğumuzu anlatmak ve bankalarda gördüğümüz ikinci sınıf vatandaş muamelesini sona erdirmekti. Her görüşmede dilimizin döndüğünce, gücümüzün yettiğince derdimizi anlattık ve sonunda mutlu haberi aldık.

10.02.2020 tarih ve 31035 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan Finansal Tüketicilerden Alınacak Ücretlere İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik’te Değişiklik Yapılması Hakkındaki Yönetmeliğin birinci maddesi ile Finansal Tüketicilerden Alınacak Ücretlere İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmeliğin beşinci maddesinde değişiklik yapıldı. Böylece kör müşterilerden bankalarda hesap açma, kredi kullanma, kredi kartı çıkarma gibi işlemleri yürütürken sözleşmeye el yazıları ile herhangi bir şey yazmaları talep edilmeyecekti. Yine 18.06.2016 tarihli Bankacılık Hizmetlerinin Erişilebilirliğine Dair Yönetmelik’te de kör müşteri kendisi talep etmedikçe, şahitle işlem yapmasının istenemeyeceği açıkça hüküm altına alınmıştı.

Bu çerçevede bakıldığında, mevzuat anlamında önümüzde bulunan engeller kalkmış ve artık bankalarda her eşit yurttaş gibi işlem yapabilmemizin önü açılmıştı. Elbette bankaların eğitim çalışmaları vesaire tamamlanmadığı için farklı bankalarda kör arkadaşlar yine sorunlarla karşılaşıyorlar ancak bankaların hukuk müşavirlikleriyle görüşülmesini sağladıklarında ya da görevliye biraz direnç gösterdiklerinde, sorun halloluyor ve rahatça işlemlerini tamamlayabiliyorlardı.

“Peki sorun nerede de bunu bize anlatıyorsun?” diyeceksiniz. Sorun, bir kısım kör arkadaşlarımızın zihninde. İşte onu nasıl çözeriz, gerçekten bilmiyorum. Çünkü son bir ay içerisinde duyduğum iki olayda banka, farklı kör arkadaşlarımızdan şahitle imza atmasını talep etmiş ve arkadaşlarımız da çok meşgul olduklarından, başka işleri olduğundan ve bir an önce bankadaki işlemlerini tamamlayıp diğer işlerine koşmak istediklerinden, şahitlerini bulup imzalarını atıp sandalımızın küreğini kırıp yollarına devam etmişler.

Şimdi o kör arkadaşlara sesleniyorum. Siz bu yazıyı beş dakikada okuyup bitireceksiniz ya sonra da o çok önemli işlerinize döneceksiniz. İşte burada anlatılan kazanım, belki 50 yıllık bir çabanın, adanmışlığın ve mücadelenin sonucudur. Ülkemizde yeti farkı olan vatandaşların yürüttükleri mücadele, tam anlamıyla akıntıya karşı kürek çekmek gibidir ve bunu yaparken güçlü, kararlı olmak; verilen emeğe, gösterilen çabaya saygı duymak gerekir. İnanın, o toplantılara giderken ve bunu yapmak için şehir değiştirmek zorunda kalırken, bizlerin de çok işi vardı. Planlanması gereken duruşmalarımız, toplantılarımız, aile ilişkilerimiz, belki eşlerimiz, çocuklarımız vardı. İnanın, biz de çok meşguldük. Ama bizden öncekilerin taşıdığı bayrağı omuzlamamız gerekiyordu. Onların elde ettiği birkaç mil ilerlemeye bizim de destek olmamız ve sandalın küreklerine asılmamız gerekiyordu. Biz üzerimize düşen görevi yaptık. Şimdi size çağrım; ya asılın küreklere, gücümüze güç katalım ve sandalımızı akıntıya karşı olsa da sürükleyip götürelim ya da inin sırtımızdan ve bize yük olmayın. Ama bunu yaparken bırakın klavye şövalyeliğini, evinizden çıkmadan katıldığınız toplantılarda ahkâm kesmeyi, herkese akıl öğretmeyi. Hatta ortalıklarda da görünmeyin ki mücadelemizi baltalamayın. Çünkü sizin zihinlerinizdeki kalıp yargıları kıracak bir yöntem henüz bulamadık. Bulunca haber veririz size. Belki o zaman gelip omuzlarsınız bu mücadeleyi. Belki o zaman bir kürek de siz çekersiniz bizimle.


Sesli Dinle

Yorumlar

Bu yazı için henüz yorum yok.