Engin Yılmaz Hakkında

E-posta Adresi:

1979 yılında doğdu. Boğaziçi Üniversitesi Psikoloji ve Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık bölümlerini Çift Ana Dal öğrencisi olarak bitirdikten sonra aynı üniversitede Bilişsel Psikoloji alanında yüksek lisans yaptı. Ardından da 2015 yılında Boğaziçi Üniversitesi Yetişkin Eğitimi alanında doktorasını tamamladı. Yılmaz, aynı zamanda Görme Engelliler Teknoloji ve Eğitim Laboratuvarı GETEM'in direktörlüğünü yürütüyor. Bununla birlikte doktorasını tamamladıktan sonra çeşitli üniversitelerde kısmi zamanlı olarak engellilik üzerine dersler veriyor. Yazarımız ayrıca tüm bunların yanında Sesli Betimleme Derneği’nde de aktif çalışmalarına devam ediyor. Yazın çalışmalarını büyük ölçüde kendi özel bloğunda sürdürdüğünden şimdilerde EEEH Dergi'ye daha çok yaptığı seslendirmelerle katkı sunuyor.

 

Yazara,

engin_yilmaz@yahoo.com

e-posta adresinden ulaşabilirsiniz.

Engin Yılmaz Tarafından Yazılan Yazılar


Yarım saat içinde yazılacak programcıklar, resimlere alt açıklama ekleme kampanyaları, günlük hayatı kolaylaştıran Braille kullanımları. Bir tık ötede farklı yöntemlerle hazırlanan aynı yemekler, çeşit çeşit sokaklarda kendimize özgü navigasyon denemeleri. Yetmediyse, diğer tarafta, erişilebilir oyun turnuvaları, evi erişilebilir yapan çözüm önerileri, kişisel bakımın körcül halleri. Hala mı yetmedi, klavye veya parmağınızı hareket ettirdiğinizde hemen karşınıza çıkacak marangozluk ve evde tamiratın erişilebilir halleri, bir müzik parçası oluşturmanın büyülü… Devamını Oku...


Merhabalar dostlar. Birkaç hafta kadar önce Ordu’da bulunan köyümde anne ve babamın bulunduğu yerdeydim. Şehirden 30 kilometre uzaklıkta ve 800 rakımlı bir köy burası. Nefis yayla atmosferi, tertemiz havası, sessizlik herhalde bu yaz sıcağı günlerinde çoğumuzun aradığı bir şey. Burada yaklaşık bir hafta kaldım ve gerçekten dinlenmiş hissederek döndüm eve. Bir gün annem evde baklava açarken bir komşusu ziyarete geldi. Kendi aralarında konuşmaya başladılar. Klasik bir komşu konuşması. Kim ne yapıyor, fındık ne durumda, vs.


EEEH dergi 76. Sayımızda iki harika yazı döküldü Burak ve Meral’in klavyelerinden. . Burak Kalabalıklar içinde yalnız oluşumuzdan ve bizi biz yapan var oluşumuza neden sahip çıkmadığımızdan yakınıyordu. “Neden farklılıklarımızla eşit bir yaşam istememiz , aynı farklılıkları paylaştığımız insanların tepkisini çekiyor”, diye soruyordu Burak. Yanıt olarak da kişinin yalnızlaşmaktan, konfor alanını terk etmekten korkmasını gösteriyordu. Meral ise bir başka kıyıda o kalabalıkların davranışlarını fena sorguluyordu.


EEEH dergi 76. Sayımızda iki harika yazı döküldü Burak ve Meral’in klavyelerinden. . Burak Kalabalıklar içinde yalnız oluşumuzdan ve bizi biz yapan var oluşumuza neden sahip çıkmadığımızdan yakınıyordu. “Neden farklılıklarımızla eşit bir yaşam istememiz , aynı farklılıkları paylaştığımız insanların tepkisini çekiyor”, diye soruyordu Burak. Yanıt olarak da kişinin yalnızlaşmaktan, konfor alanını terk etmekten korkmasını gösteriyordu. Meral ise bir başka kıyıda o kalabalıkların davranışlarını fena sorguluyordu.


Birkaç aylık aranın ardından merhabalar dostlar.

11 Mart’tan bu yana ülkemizde yaşadığımız pandemi süreci hepimizi öyle ya da böyle etkiledi. İnsanlar evlerine kapandı, esnek çalışma modelleri ortaya çıktı, kimimiz sağlığını kimileri hayatlarını yitirdi. Tüm bu süreçte de kitle örgütleri farklı refleksler geliştirdi. Örneğin biz Engelsiz Erişim Derneği olarak çok başarılı radyo programlarına imza attık. Canlı betimlemeler, söyleşiler, müzik yayınları, teknoloji ve yaşama dair sohbetler, anmalar bu programlardan yalnızca bazılarıydı.


“İnsanın eylemlerine gülmemeye, onlara göz yaşı dökmemeye, onlardan nefret etmemeye ama onları anlamaya çalıştım.” (B. Spinoza)

 

Bir gün küçük bir çocuk sorar, “Anne, Ay neden yuvarlak?” Annesi, “Ne yani, kare mi olsaydı?” diye cevap verir.


Merhabalar dostlar. 28 Kasım 2019 günü yayınlanan Mucize Doktor’un 12. Bölümünde işlenen bir olay ilham verdi bana bu yazıyı yazmam için. Hayır hayır, bu sefer Ali Vefa’nın uğradığı ayrımcı tutumları ele almayacağım. İlke geçen sayıda gayet güzel bir yazı kaleme aldı zaten bu konuda. Benim ilgimi çeken yüzündeki bir sinir çifti etkilendiği için yüz ifadelerini kullanamayan genç kızla ilgili sahneler.


Aşağıda okuyacağınız metin GETEM'in gönüllü okuyuculara verilmek üzere her yıl düzenlediği sertifika töreni için hazırladığım konuşmanın tam metnidir. Sizlerle de paylaşmak istedim.

Niçin buradasınız? Günler ve gecelerinizi, saatlerinizi harcamanıza, kitaplara sesinizi vermenize ne sebep oldu?


Selamlar dostlar. Bugünlerde yine “engelsiz plaj” başlıklı haberleri okumaya başladık. Fakat Engelsiz plaj denen kavram, genellikle fiziksel engellilerin tekerlekli sandalyeyle denize kadar gitmelerini sağlayan çalışmaları işaret ediyor. Bu da çok önemli tabii. Diğer taraftan kör bir birey için çok da değişen bir şey yok gibi görünüyor. Şezlongu bulmak, boş şezlong ayarlamak. Onca dolu kumsaldan ilerleyebilmek, denize girdiğinizde doğru yerden kıyıya çıkmak, soyunma kabinlerine ulaşmak, hepsi ayrı bir çalışma gerektiriyor.


Aşağıda okuyacağınız satırlar, Engelsiz Erişim Derneği’nden Ben ve Sevda İle Boğaziçi Üniversitesinden Zeynep Hande Sart hocamızla birlikte Zero Project kapsamında seçimlerde yaptığımız şablon çalışmasına verilen ödülü almak ve konferansa katılmak için Viyana’da geçirdiğimiz 5 buçuk günü anlatıyor. 19 24 Şubat tarihlerinde, gerek konferansta gerekse şehri gezerken yaşadıklarımızı, insanlarla ilişkilerimizi, gördüklerimizi gün gün kısa notlar halinde oluşturup EEEH Dergi grubuna gönderiyordum.


Karşıya mı geçeceksiniz? Dümdüz öyle git. Hoop, sağ, sağ, yok yok, sol sol! Hayır, orası değil. Ben açayım mı telefonunu? Hayır, yanlış yere basıyorsun! Ver ben açayım o kulaklığı.

Bu sözler tanıdık geliyor mu kulağınıza? Kör biriyseniz ve sokağa tek başınıza çıkıyorsanız, gün içinde bunlardan birkaçını duymadığınız gün varsa, şanslısınız demektir. Sürekli bir gözün sizi izlediğini ve yapacağınız hataları düzeltmek için tepenizde olduğunu böyle anlıyorsunuz muhtemelen.


Geçenlerde TV kanalları arasında zaping yaparken, 1998 yapımı Derin Darbe (Deep Impact) filmine rastladım bir kez daha. İzlediyseniz hatırlarsınız, Film dünyaya çarpacağı keşfedilen bir kuyruklu yıldızı yok etme çabalarını konu alıyor. Kuyruklu yıldızı yok etmesi için gönderilen mesih gemisi başarılı olamayınca ve dünyadaki canlı neslinin tükenme tehlikesi netleşince, B planına geçiliyor. Buna göre Amerika’da 1 milyon kişilik sığınaklar inşa ediliyor. Bu sığınaklara girecek kişilerin 800 bin kadarı ise kura ile belirleniyor.


Okuyacağınız yazı, Engin Yılmaz'ın GETEM sertifika töreninde yaptığı konuşmanın tam metnidir.

 

Hiç düşündünüz mü 'normal' kelimesi ne çok şeyde var hayatımızda. Yaşamımızdan yediğimiz ekmeğe, içtiğimiz kolaya, davranışlarımızdan giyim tarzımıza, kilomuza boyumuza ilişkimize kadar ne çok yerde 'normal'i kullandığımızı bir tasavvur eder misiniz? Bir tek kelime olarak mı kullanıyoruz onu? Hayır! Birilerinin inşa ettiği bu kavrama göre şekillendiriyoruz hayatımızı.


Vaka 1. Bir arkadaşımla önemli bir çalışmada ekibiz. Arkadaşım kör değil. Birçok farklı projede birlikte fikir paylaşma ve üretme fırsatı bulduğum birisi. Çalışmamızın başında bir oyun oynatıyorlar hepimize. Amaç birçok spagettiyi birleştirerek en uzun kuleyi elde etmek. Kulenin tepesine de bir marşmelov yerleştiriliyor. Çalışmadakiler gruplara ayrılıyor. Arkadaşım, ben ve birkaç kişi daha aynı gruptayız. Masamızda spagettiler, bant, makas ve bir adet marşmelov var.


Selamlar herkese. Birkaç aylık aranın ardından, İstanbul İzmir yolunda, Pegasus uçağında yazıyorum bu yazıyı size. Son dönemlerde sıkça uçmak durumunda kalmamın verdiği deneyimle, hava yollarının yardım odaklı erişilebilirliği fiili olarak nasıl uyguladıklarına şahit olmanın sonuçlarını yansıtmak istedim aşağıdaki satırlarda. Ülkemizde ve dünyada engelliler için yapılan düzenlemeleri iki kategoride toplamak mümkün: Yardım, eşlik ve koruma odaklı düzenlemeler, bağımsızlığı arttırma amaçlı erişilebilirlik düzenlemeleri.