Toplam Okunma 0
Bir sınıf çizimi. Arkası dönük kahverengi saçları omuzlarında bir kız öğrenci sırasında oturuyor. Yanında ayakta duran ve elinde cevap işaretleme kâğıdı bulunan ceket giymiş bir kadın gözetmen var. Arkada yeşil tahta ve öğretmen masası ile sandalyesi görünüyor.

Tam da neden herkesle aynı koşullara sahip olamadığımı düşünüyordum. O gün okul genelinde yapılan deneme sınavına girecektik. Daha önce birçok kez okulda bu tür sınavlara girmiştim. Bana bir okutman verilir. Bu okutmanlar genellikle stajyer öğrenciler olurlar.

 

Sınav ikinci ders başlayacaktı. İlk ders öğretmenimiz sınav ile ilgili bilgi verdi. Sınav ikinci dersin ortalarına doğru başlayacaktı. İkinci ders öğretmenime, “Sınavım ile ilgili size bilgi verildi mi?” diye sordum. “Bize bir şey söylenmedi” dedi. “Yapılacağı bir hafta öncesinden belli olan bir sınavda benim bu sınava nasıl gireceğim ile ilgili bilgi verilmemesi bana garip geldi açıkçası” dedim. Öğretmenim “Haklısın. Ama bize de bir şey söylenmedi” dedi. “Anladım hocam” Dedim. Ses tonumla ve kullandığım kelimelerle az çok ne ifade etmek istediğimi anlatmaya çalıştım.

 

Bir sonraki dersimizin öğretmeni, başka bir öğretmenimizdi. Sınavda olmam gerekirken beni sınıfta görünce şaşırdı. “Neden sınava girmedin” diye sordu. “Bilmiyorum hocam” dedim. Bir süre sonra birini aradı. Ona “Herkes sınavda. Ecrin burada öyle oturuyor. Yazık ya” benzeri şeyler söyledi. Ne ifade etmek istediğini sözlerinden çok ses tonu anlatıyordu. Düşündüm o an, “yazık” denmesi gereken kişi ben miydim yoksa görevlerini ihmal edip beni herkesle aynı anda sınava tabi tutmayanlar mı?

 

Bir süre sonra sınıfa biri girdi. “Hocam, Ecrinnur’u sınav için çağırdılar” gibi bir cümle kullandı. Sınava gireceğim yere giderken “Moralini bozacak bir şey yok” dedi. “Moralimi bozacağım bir şey yok. Sonuçta gecikme benim yüzümden yaşanmadı” dedim. “Biz senin hiçbir hakkından mahrum kalmanı istemeyiz” dedi. “Eminim öyledir!” dedim.

 

Sınava gireceğim yere geldiğimizde yedinci sınıflardan yani bizlerden sorumlu rehber öğretmenimiz bana, “Niye söylemiyorsun kuzucuğum?” dedi. “Neyi söyleyeyim hocam?” dedim. “Sen burada bekle, sana okutmanlık yapacak hocamız birazdan gelecek” dedi. “Tamam hocam” dedim.

 

Düşündüm, yapılacağı çok önceden belli olan bir sınav için bile onlara varlığımı benim hatırlatmam gerekiyorsa beni herkesle aynı anda ve eşit şartlarda sınava tabi tutma görevi neden onların?

 

O sınav bir şekilde bitti. Ertesi günkü son dersimizde rehber öğretmenimiz beni çağırdı. “Dünkü olaydan dolayı üzüldüğün söylendi. Bir sorun varsa beraber çözebiliriz” dedi. “Üzüleceğim bir şey yok öğretmenim. Sonuçta gecikme benim yüzümden yaşanmadı. Yapılacağı bir hafta öncesinden belli olan bir sınava geç girmem ve okutmanımın ayarlanmamış olması bana garip geldi açıkçası” dedim. “Garip” kelimesini her kullandığımda ses tonum ve ifade ediş şeklimle ne demek istediğimi anlatmaya çalışıyordum. Öğretmenim, “Haklısın. Umarım bir daha böyle şeyler yaşanmaz” benzeri cümleler kullandı. Bu olay bana yeti farkı bulunan bireyler olarak toplum tarafından yok sayıldığımızı bir kez daha hatırlattı. Bu ve bu gibi durumların; ayrımcılık, ötekileştirme ve sağlamcılıkların yaşanmadığı erişilebilir bir dünya dileğiyle.

 


Sesli Dinle

Yorumlar

Bu yazı için henüz yorum yok.