Gün geçmiyor ki engellilikle alakalı yeni bir proje duymayalım. Bu projelerin hemen hemen hepsi sosyal sorumluluk projesi olarak tanımlanır bizim buralarda. Sosyal zorunlulukları o kadar önemsemiyoruz ki, aklımıza gelen engelliliğe dair her proje fikri otomatik olarak kendisini sosyal sorumlu projelerin arasında buluveriyor. Devletin her kurumu, her şirket, her belediye, her üniversite, aslında her bir birey sosyal zorunluluklarının farkında olsa, hiçbir sosyal sorumluluk projesine ihtiyacımız olmayacağı kesin.
Peki ortalıkta bu kadar proje dolaşırken, engellilerin hayatlarındaki engelleri kaldırmayı amaçladığını dilinden düşürmeyen bu kadar kişi varken; neden engeller yavaş kalkıyor dikkat ederseniz? Neden bir arpa boyu yol almamız için seneler harcamamız gerekiyor?
Bu sorunun pek çok cevabı var aslında, ben birkaç örnekle özetlemeye çalışacağım.
Öncelikle, engellileri doğru tanımıyor oluşumuz çöp proje sayısının hızla artmasına neden oluyor. Engelliliği genelde engelliyi aciz, zavallı, çaresiz gösteren filmlerden, dizilerden, televizyon programlarından, arada okuyorsak bir de kitaplardan öğreniyoruz. Buralarda anlatılanın dışına çıkan engelliyi, engelli olarak tanımlamaktan dahi kaçınıyoruz. Engin Yılmaz’ın Kör Gibi Olmanın Dayanılmaz Hafifliği isimli Aralık 2015 yazısında vurguladığı çok çok önemli bir noktayı (kör kelimesini engelli şeklinde değiştirerek) tekrar etmeden geçemeyeceğim: “Yaşamını engelli olarak sürdüren biri için engelli gibi olmamak, aslında bir övgüden çok bir sövgüdür. Çünkü bugüne kadar yaşadıklarına ve engelli olarak yaptıklarına haksızlıktır.” (http://engelsizerisim.com/eeeh/yazi/33/kor_gibi_olmanin_dayanilmaz_hafifligi)
Engelliliğe dair bilgisiz olmak, yanlış şeyler bilmek pek tuhaf değil aslında, bu konuda yetiştirilmiyoruz, farkındalık kazandırılmıyoruz çünkü. Fakat engelliler için bir şeyler yaptığını söyleyip engellilikle alakalı bilgisiz olmak, konuyla ilgili sağlıksız fikirlere sahip olmak, araştırmamak, anlamaya çalışmamak tuhaf olan. Bu tuhaflıklarla proje yapınca da, projenin bu durumdan da tuhaf olması kaçınılmaz oluyor.
Engellilere dair projelerin çoğunun çöp olmasının önemli bir diğer nedenine gelirsek; engellilere dair bir projede yer almak, iyi bir proje olsa da olmasa da Türkiye’de her zaman size artı yazar. İkiyüzlülüğümüze güzel bir örnektir bu aslında. Türkiye’de ötekileştirilen tek grup engelliler değildir; fakat onlar için yapılan her şey şakşaklanan öteki tek grup engellilerdir. Etnik kimliği, cinsiyeti, cinsel yönelimi, mezhebi sebebiyle ötekileştirilen hiçbir grup için yaptıklarınız çoğunluk tarafından asla alkışlanmayacaktır. Bu yüzden de genelde engelliler için ne yaptığınız, ne için yaptığınız, nasıl yaptığınız, doğru bir bakış açısıyla yapıp yapmadığınız, engelliliğe dair yeterli bilgiye sahip olup olmadığınız hiç önemli değildir; bir şey yapıyor oluşunuz yeterlidir. Engellilikle, ötekileştirilmeyle alakalı genel bir derdinizin olmasına gerek yoktur, şöyle allanıp pullanabilecek, yani size artı yazabilecek tek bir projenin içindeymişsiniz gibiyseniz tamamdır. Siz tamamsınızdır; ama projeniz maalesef tam değildir muhtemelen.
Gelelim en önemli, yukarıdaki iki nedeni ve diğer pek çok nedeni barındıran asıl nedene. Çöp projelerin en büyük özelliği, içerisinde ihtiyacı karşılandığı düşünülen ihtiyaç sahiplerinin aktif rol almıyor oluşudur. Bu durum genelde, ihtiyacın doğru saptanmamasına, doğru saptanan ihtiyaçlara doğru çözümler getirilmemesine, doğru çözümler getirilen ihtiyaçlar için yapılanlarınsa sürekliliğinin sağlanamamasına, yarım yamalak kalmasına neden oluyor. Bu yüzden engelli köyleri yapalımları duyuyoruz, bu yüzden kılavuz çizgileri nereye nasıl döşeyeceğimizi bilemiyoruz, bu yüzden engelliler için çıkardığımız bir uygulama erişilebilirlikte sınıfta kalıyor, bu yüzden engellileri ayrı yerlere tıkıştırıp bir şeyler yapmaya çalışıyoruz, bu yüzden görme engellilere dağıttığımız cihazı hiçbir görme engelli kullanamıyor, bu yüzden görme engelliler için yaptığımız projenin duyurusunu bir görme engelli ekran okuyucusuyla okuyamıyor, bu yüzden tekerlekli sandalyedeki bir birey üst geçidin bir tarafından çıkabilirken diğer tarafından inemiyor, bu yüzden bir işitme engelli sizin engelliliğe dair yaptığınız duyurudan hiçbir şey anlamıyor, bu yüzden engellileri tek bir şehirde sınav olmaya mahkûm ediyoruz, bu yüzden engellileri bir şeylerden sürekli muaf tutmaya çalışıyoruz, vesaire vesaire vesaire…
Maalesef ki bunları dile getiren engelli de genelde ukala, kendini beğenmiş, hiçbir şey beğenmeyen, kıymet bilmeyen, nankör, en kötüsü de engellilerin asıl ihtiyaçlarından bihaber olarak yaftalanıyor. Siz bu yaftalamalara hiç kulak asmayın dostlar. Sen eleştirmezsen, ben eleştirmezsem, nasıl yıkılacak engellilere özel köyler? Erişilebilirlik mücadelemizi her alanda nasıl kazanacağız? Ayrımcılık, ötekileştirilme nasıl son bulacak?
Unutmayın, bu ülkede engellilerin kazandığı her bir hak, karşılanan her bir ihtiyaç, tabanın, yani engellilerin mücadeleleri ve onlara samimiyetle destek olanların çabaları sonucunda elde edilmiştir.
Yazımı, Birleşmiş Milletler Engelli Hakları Sözleşmesi’nde geçen, her alanda şiar edilmesi gereken cümleyle kapatmak isterim:
NOTHING ABOUT US WITHOUT US!!!