Toplam Okunma 0

Merhaba değerli okuyucular,

 

Temmuz ayı başında Florida’nın Orlando şehrinde gerçekleşen 76. NFB konferansından izlenimlerimi ve notlarımı aktarmak istiyorum bu ay sizlere. Konferans 76 yılında olabilir ama bu benim katıldığım ilk konferanstı. İlk olmasının ötesinde bu yılın benim için bir önemi daha vardı; NFB bursunu almaya hak kazanan bir öğrenci olarak gittim Orlando’ya. Konferans başlı başına anlatmaya değer, bursiyer olmak da öyle. Bakalım bu ay bir koltuğa iki karpuz sığdırmayı başarabilecek miyim?

 

Konferans programı epeyce yoğun ve uzundu. Temel olarak herkesin katıldığı genel oturumlar, farklı temalar etrafında toplanmış grupların yıllık buluşmaları, yani öğrenci grubu, el işleri grubu, topluma hizmet grubu, avukatlar ve rehbher köpek kullananlar grupları gibi grupların buluşmaları, eyalet NFB ekiplerinin buluşmaları, dans kursu, kasino, kendini savunma teknikleri kursu, dokunsal sanat sergisi ve yetenek yarışması gibi sosyal etkinlikler ve İndependence market dediğimiz körcül ürün ve teknolojilerin satıldığı fuar alanı programı oluşturuyordu diyebilirim. Elbette hepsini buraya aktarmam mümkün değil, fakat hemen hemen sabah dokuz akşam on iki arası dolu dolu ve süratle akan bir program vardı desem herhalde genel bir resim çizmiş olurum kafanızda diye düşünüyorum.

 

NFB bursunu kazanmaya hak kazandıysanız, tüm bu renkli programın yalnızca bir bölümüne dahil olabiliyorsunuz. Çünkü bir bursiyer olarak yapmanız gereken başka şeyler de var. NFB, burs alacak öğrencileri konferanstan önce seçiyor, fakat kimin hangi bursu alabileceğine yani kimin kaç para alacağına kapanış yemeğinden önceki gece karar veriliyor. Bu kararı verebilmek için tüm bursiyerleri biraz daha yakından tanımak istiyorlar. Her bursiyerin, konferansın her günü farklı bir danışmanı oluyor. Bu danışmanlar burs komitesi üyeleri. Bursiyerler günün belli bir kısmını danışmanlarıyla geçirip kendilerini beğendirmeye çalışıyorlar. Bu sırada genel oturumlar, kendi eyaletlerinin buluşması ve öğrenci topluluğu buluşması gibi oturumlara da katılmaları zorunlu. Gece bir gibi biten öğrenci topluluğu buluşması sonrası, mesela danışmanınız sabah yedide buluşup birlikte kahvaltı edelim diyebiliyor. Böyle bir yoğunluk arasında oradan oraya savrulurken Independence markete bile gittim ama. Onca Amerikalı öğrenciyi geride bırakıp, ana dilim olmayan bu dildeki hem öğrencilik hem de aktivistlik performansımla onları etkilemiş olmak gururumu okşamadı desem yalan olur.

 

Bu sene otuz burstan ikisini dünyanın bir ucundaki başka bir ülkeden, Türkiye’den gelen iki genç kadın aldı. İkisi de EEEH dergiden. Biri ben, biri can dostum, öteki editörümüz Deniz. Geleceğin parlak çocukları, bu size umut olsun. İyi işler yapıyorsanız, her yerde fark edilirsiniz.

 

Kendimi de övdükten sonra geleyim konferansa… NFB’nin en sevdiğim taraflarından biri oldukça sistemli, şeffaf ve demokratik bir organizasyon olması. Önümüzdeki yılın amaçları genel kurul üyeleri tarafından belirlenip tüm üyelerin onayına sunuluyor. Oylama sesli yapılıyor. Kabul edenler ingilizce “ben” anlamına gelen “I” sözcüğünü kullanarak bağırıyor. Reddedenler de aynı şekilde. Eğer sesler birbirine çok yakınsa, oylama sonucunu kesinleştirmek için her eyaletin ayrı ayrı oyu alınıyor.

 

Bu yıl tek tartışmalı madde apple ile ilgili olandı, onun dışında tüm amaçlar oy birliği ile kabul edildi. NFB, Apple ürünlerinde yapılan güncellemelerin çok fazla hata getirdiğini ve Apple’ın asıl sürümü kullanıma sunmadan önce, erişilebilirliği daha sıkı denetlemesini istiyor. Pek çok insan bence duygusal davranıp bunun Apple’a haksızlık olduğunu düşündü. Sonuç olarak eyalet oyları sayıldı ve madde işleme kondu. NFB bu yıl Apple’ın ensesinde olacak gibi görünüyor. Kabul edilen diğer amaçların arasında, yüksek öğrenimde gerekli olan staj yerlerinin erişilebilirliği, şeker hastalığı ile ilgili cihazların ve spor aletlerinin erişilebilirliği ve devlet internet sitelerinin erişilebilirliği gibi maddeler yer alıyor.

 

Genel oturumlarda oylamanın yanı sıra pek çok motivasyonal konuşma, teknolojik haber, yasal kazanımlar, NFB’nin işbirliği yaptığı kurum veya oluşumlardan konuşmacılar yer alıyor. Bütçenin oylanması da bu oturumlar sırasında yapılıyor. Bütçeyi duyunca NFB’nin ne kadar büyük bir organizasyon olduğunu bir defa daha anladım, gelirler ve giderler milyon dolarlarla ifade ediliyor. Başkan ve diğer konuşmacılar, konuşmalarını Braille takip ediyor. Sahnede bir adam, iki binden fazla kişiye sesleniyor, şakır şakır bütçe rakamlarını  okuyor, hem de hiçbir görenin yardımı olmadan. Sahneye bazen duyurular geliyor. Braille yazılmış duyuruyu başkan alıp mikrofondan çatır çatır okuyor.

 

Gelelim bu oturumlar sırasında ve Independence markette dolanırken topladığım havadislere…

 

Önce sanatla başlayalım. Tatlı bir emekli ablamız kendine bir renk sistemi geliştirmiş. Pembe, saten; yeşil, kadife; deri, kahverengi gibi… Bir de bunların altına biraz kabarmaları için pamuk ya da elyaf gibi malzemeler koymuş ve zeminin sertliğini de renk tonları olarak belirlemiş. Yani yumuşak pamuğun üzerindeki kadife açık yeşilken, sert kartonun üzerine yapıştırılmış kadife koyu yeşil oluyor. Bu sistemi kullanarak farklı kumaşları dikişle birleştiren bu hanım, ünlü tabloları erişilebilir hale getiriyor. Mesela Leonardo Da Vinci’nin Mona Lisa ve Van Gogh’un Starry Night eserlerine dokundum. Çok yaratıcı bir fikir. Renk kodlarını öğrendikten sonra resim parmaklarınızın ucunda. Dikişleri, dokuları, sertlikleri takip edin yeter.

 

Sıkı durun, pek yakında ucuz Braille yenilenebilir ekranlar parmaklarımızın ucunda olacak. NFB bir ARGE ekibi kurmuş ve bazı başka kuruluşlarla birlikte bu projeye hatırı sayılır bir yatırım yapmış. Orbit 20 denilen 20 hücreli yenilenebilir ekran çok çok yakında beş yüz doların altında bir fiyata satışa sunulacak. Muhtemelen 499 dolar olur diye düşünüyorum. Bu ürüne dokunma fırsatım oldu. Oldukça taşınabilir küçük sevimli bir ürün. Bilgisayar ve telefonlarınıza bağlayabileceğiniz ve SD kartınızdaki belgeleri okuyabileceğiniz bir ürün. Batarya ömrü ise şu an bir muamma. Fredom Scıentıfıc Braille ekranlarıyla karşılaştırıldığında biraz daha geniş ve kalın bir ürün olduğunu eklemeliyim. Yenilenebilir Braille ekranların ucuzlamasına bağlı olarak Ulusal kütüphane yetkilileri de, dazy kitap okuma makinelerine ek olarak Braille ekran da dağıtmayı planladıklarını söyledi. Ücretsiz olacağının altını çizeyim. Ne zaman olur, ben görebilir miyim bilemiyorum, ama kulağa çok hoş geliyor.

 

Buna ek olarak pek çok kabartma ve Braille eğitim materyaline dokundum. Mesela bir fen bilimleri kitabında DNA’nın çift sarmallı yapısına dokunma fırsatım oldu. Yanında da Braille yazıyordu. Kitap oldukça kalındı, içinde temel pek çok fen bilimi konusu yer alıyordu. Başka bir firma, üzerine çizildiğinde kabaran bir sistem geliştirmiş. Karne dosyası da dediğimiz şeffaf dosya naylonu gibi bir plastik kağıt, yumuşak bir plastiğin üzerine konuyor ve üzerine bir çerçeve kapatılarak sabitleniyor. Sonra haydi herkese iyi çizimler. Ben bol kalpli ve çiçekli bir resim çizip eve getirdim. Daha önemlisi Bu firma bu malzemenin üzerine Braille ve kabartma baskı yapıyor. Peki bu ne anlama gelir? Gören çocukların eğitim materyallerini düşünün. Bir hücre şekli çizip neresinin ne olduğunu yazmaları istenir, ya da boşluk doldurmalı çalışma kağıtları verilir. Bu malzeme üzerine basılan çalışma sorularında çocuk hem Braille yazıyı okuyabiliyor, hem şekle dokunabiliyor hem de gerekiyorsa baskı üzerine ekleme yapabiliyor. Yani Hücreden çıkarılmış okların ucuna gidip “hücre çekirdeği”, hücre duvarı yazabiliyor, İngilizce öğrenirken boş bırakılan “am”, “is”, “are” kısımlarını doldurabiliyor.

 

İki arada bir derede bir de barkod okuyucu keşfettim. Biraz büyükçe bir alet. Yirmi santim vardır herhalde. Fakat taşınabilir. Barkod okuyucu oldukça hassas. Kutunun üzerinde beş altı santim mesafede gezdiriyorsunuyz ve o barkodu bulup ne olduğunu seslendiriyor. Ürünün içindekiler, son kullanma tarihi gibi detaylarını da duymak isterseniz bir tuşa basmanız yeterli. Ürünün içinde kendi veri tabanı var. Buna ek olarak internete de bağlanıp veri tabanında olmayan ürünleri de arayabiliyor. Bu faydalı alet yaklaşık 450 dolar civarından satılıyor.

 

Maalesef teknolojik haberlerim bu kadar. Dediğim gibi fazla gezemedim. Fakat aktivistlik pilim şarj edilmiş gibi hissediyorum. Danışmanlarım çok güzel insanlardı, iyi birer rol modeliydiler. Özellikle liseyi yeni bitirmiş diğer bursiyerler için, etrafta bir sürü başarılı, kariyer sahibi, özgüvenli kör görmek çok motive edici olsa gerek. Bir kez daha anladım ki, toplumun farkındalığını arttırmak, bilinçlendirme çalışmaları yapmak falan hikaye. Bizim, hakkımızı ararken temel alabileceğimiz yasal düzenlemelere ihtiyacımız var.

 

Oradayken Türkiye’deki dostlarımı da düşündüm. Baston ritim grubu, ÖSYM önündeki eylem ve uzun zamandır hiç katılamadığım nice aktivite… Sizleri özledim. İçinizde yanan ateşin yarattığı sıcaklığı özledim. İnanıyorum ki bizden önceki hatırı sayılır insanlar bize takip edeceğimiz bir yol açtılar ve biz de çok iyi şeyler yaptık ve yapıyoruz. Fakat hem kendimiz hem de gelecek nesiller için daha yapılacak çok şey var. Yılmak yok, yola devam. Ayağınızın her takıldığı mantor, bastonunuzun her çarptığı kaldırıma park etmiş araba, alamazsın denen her ders, yapamazsın denen her aktivite sizi yıldırmasın, aksine bir şeyleri değiştirmek için motive etsin. Biz, bizim için bir şeyleri değiştirmezsek, başka kimse bunu bizim için yapmaz. Zaten başka biri körler için bir şey yapsa da eğer çorbada tuzumuz yoksa, bu şey bize hitap etmez.

 

Yazımı, NFB’nin de sloganı olan, zaman zaman Braille olarak basılmış bilekliğimde kolumda taşıdığım sözle bitirmek istiyorum: “Live the life you want”, yani “Yaşamak istediğin hayatı yaşa”


Sesli Dinle

Yorumlar

Bu yazı için henüz yorum yok.